1. Genel Olarak
Maddi hukuk bakımından gerçek hak sahipliğini yansıtmayan tapu sicili kayıtlarının, gerçek hak sahipliğini gösterecek şekilde düzeltilmesi gerekir. Bu düzeltme, tarafların anlaşması ile yapılabileceği gibi, TMK’nın 1025. Maddesine dayalı açılan bir sicilin düzeltilmesi davası ile de yapılabilir. TMK’nın 1025. maddesine dayalı olarak açılan düzeltme (tapu iptali ile tescil) davası, esasa ilişkin koşulların eksikliği nedeniyle gerçek hak durumunu göstermeyen tapu sicili işlemlerinin, gerçek hak durumuna uygun hale getirilmesi amaçlanır.
Ancak sicilin gerçek hak sahipliğini göstermesine rağmen sicilde bir takım yazım yanlışlıkları örneğin kayıt malikinin kimlik bilgilerinin yanlış yazılması söz konusu olabilir. Bu yazım yanlışlıklarının da tarafların anlaşmasıyla düzeltilebilmesi mümkün olduğu gibi tapu memurunca görevi gereği düzeltilmesi de mümkündür. Diğer bir yol ise, bir tapu sicili işleminin kurucu unsurları geçerli olmasına rağmen, tapu memuru tarafından belgelere aykırılık teşkil edecek bir biçimde tapu kütüğüne geçirilmesi halinde, yazım yanlışlıklarının TMK’nın 1027. maddesi gereğince dava yoluyla düzeltilmesi söz konusudur.
TMK’nın 1027/1. maddesine göre,
“İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.”
Yukarıda da anlatıldığı üzere basit yazım yanlışlıklarını aşan ve hakkın varlık ve içeriğine ilişkin hukuka aykırılık durumunda tapu memuru ilgililerin yazılı onayı veya anlaşmaları ile tapu kaydını düzeltebilir.
Ayrıca bu kapsamda;
- Ayni hakkın sicil dışı sona ermesi ve bu nedenle tescilin her türlü hukuki değerini kaybetmesi halinde TMK’nın 1026. maddesine göre malikin istemiyle tapu memuru tarafından terkin yoluna gidilir. Bu yola gidilirken taşınmaz kaydında ipotek söz konusu ise terkin için ipotekli borç senedi ve irat senedi sahibinin de onayı gerekir. Maddenin ikinci fıkrasına göre “Tapu memuru bu istemi yerine getirirse, her ilgili, bu işlemin kendisine tebliği tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabilir.” Ancak tapu memuru ayni hakkın sona erdiği konusunda şüpheye düşerse terkin yoluna gitmek yerine mahkemeden terkin isteyebilir. Bu durumda ise “tapu kaydında düzeltme davası” gündeme gelecektir.
- Tapu Sicili Tüzüğünün 69/3. Maddesine göre “Kanunda açıkça gösterilen hâller ile şerhedilmiş kişisel haklarda ve tescil edilmiş taşınmaz lehine veya kişisel irtifak haklarında belli bir süre söz konusu ise, bu sürenin dolması hâlinde taşınmaz malikinin istemi üzerine terkin işlemi yapılır.”
- Tapu Sicili Tüzüğünün 69/4. Maddesine göre “Bir aynî hakkın veya şerhedilmiş kişisel hakkın diğer sebeplere dayalı olarak sona ermesiyle kayıt hukukî değerini kaybettiği takdirde, yüklü taşınmaz maliki, terkini isteyebilir.” Fıkranın ikinci cümlesine göre ise Tapu müdürlüğü, bu istemi yerine getirirse her ilgili, bu işlemin kendisine tebliğ tarihinden başlayarak otuz gün içinde terkine karşı dava açabilir.
Ancak ilgililerin düzeltme konusunda bir onayı veya anlaşmaları yoksa ve malik tarafından yukarıda sayılan durumlarda terkin istenmemişse tapu sicilindeki yanlışlık ancak mahkeme kararıyla düzeltilebilir. TMK’nın bu hükmü, yazımdaki bir yanlışlık veya tescil belgesine aykırılık hallerinde uygulanır. Amaç, belge ile tescil arasındaki uyumsuzluğun giderilmesidir. Maddenin ikinci fıkrasına göre bu düzeltme, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir.
Taşınmazların, kadastro tespiti veya tapuya tescili esnasında hak sahiplerinin adı, soyadı, baba adı gibi Tapu Sicili Tüzüğü’nün 28. maddesinde belirtilen kimlik bilgilerinin düzeltilmesi de bu hükme göre açılacak kayıt düzeltme davaları ile olur. Ancak Tapu Sicil Tüzüğü’nde belirtilmeyen yani kütükte bulunması zorunlu olmayan bilgilerin düzeltilmesi istenemez. Öte yandan Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 09.10.2012 tarih ve 10345-11443 Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere tapu maliki nüfusta kayıtlı değilse artık tapu kaydında düzeltme yapılamaz. Bu durumlarda çoğun içinde az da vardır kuralı gereği kayıt sahibi ile davacıların mirasbırakanın aynı kişi olduğunun tespitine hükmedilmelidir.
Bu durumlarda tapu memurunun bir hatası varsa da bu hataya rağmen tapu sicili işlemleri asli unsurları itibariyle geçerlidir; ancak maddi hata dolayısıyla tapu sicilindeki kayıt resmi belgelere yani gerçek hak durumuna uygun değildir. Davanın amacı da sicile dayanak resmi belgelere uymayan ancak hakkın özünü de etkilemeyen yazım hatalarının düzeltilmesidir.
Davaya çekişmesiz yargı usulüne göre bakılır.
“…Tapu Sicili Tüzüğünün ilgili maddeleri değerlendirilecek olursa, tapu kayıtlarında idarece düzeltilebilecek ad, soyad, baba adı, cinsiyet gibi basit kimlik bilgileri ve buna benzer adi yazım hatalarının TMK’nın 1027. maddesi çerçevesinde çok sayıda davaya konu edildiği gözetilerek, Tüzüğün 75. maddesinde bu gibi taleplerin mahkemeye taşınmadan idari yoldan daha kolay ve hızlı şekilde düzeltilmesi imkânı tanınmıştır. Ne var ki, uygulamada bu düzeltim yolları tapu müdürlükleri tarafından yeterince işletilmeyerek, başvuruda bulunan kişiler çoğunlukla dava açmaya yöneltilerek gereksiz zaman kaybına yol açıldığı gibi Tüzüğün 75. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen tapu müdürlüğüne başvuru zorunluluğunun TMK’nın 1027. maddesine göre açılacak davalar bakımından bir dava şartı niteliğinde olduğunu söyleme imkânı da bulunmamaktadır. Zira bu husus mahkemeye erişim hakkı ile ilgili olup; esas olan da mahkemeye erişim hakkının teoride kalmayıp, bireylerin bu hakkını etkili bir şekilde kullanabilmeleridir…
Bu nedenle Tapu Sicil Tüzüğünün 75/4. maddesindeki tapu müdürlüğüne başvuru zorunluluğu ve buna bağlı olarak idari itiraz sürecinin tamamlanmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmesi mümkün değildir…”[1]
“…Anayasa Mahkemesi'nin 2018/23929 başvuru numaralı ve 10.02.2021 tarihli kararında “...somut olayda ilk derece mahkemesinin Tüzükte belirtilen yasal başvuru ve itiraz prosedürü tamamlanmadan dava açıldığı gerekçesiyle davayı usulden reddetmesinin kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” gerekçesiyle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 04.03.2021 tarihli 2017/1-3165 E. ve 2021/211 K., 2017/1-1230E ve 2021/210K sayılı ilamlarında aynı doğrultudaki gerekçelerle Tapu Sicil Tüzüğünün 75/4. maddesindeki tapu müdürlüğüne başvuru zorunluluğu ve buna bağlı olarak idari itiraz sürecinin tamamlanmadığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmesinin mümkün olmadığını hüküm altına almıştır.
Somut olayda, Dairenin bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında da belirtildiği üzere tüzük ile dava şartı getirilmesinin mümkün olmadığı hususu dikkate alınarak işin esası hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…”[2]
Kimlik bilgilerinin düzeltilmesi için idari yoldan başvuru ile sonuç alınamazsa, malik veya mirasçıları ya da mahkemeden yetki alan kişi tarafından tapu kaydında düzeltme istenebilir. 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 702/son maddesi gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden TMK’nın 640/4. maddesi gereği, elbirliği (iştirak halinde) mülkiyette, ortaklardan herhangi biri murisin kimlik bilgilerindeki yanlışlığın düzeltilmesi için başvuruda bulunabilir.
Yine taraflar kütükteki hataların düzeltilmesi için tapu müdürlüğüne başvurmaz ise, tapu müdürü de 26.9.2011 tarih ve 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre kaydın düzeltilmesi için mahkemeye başvurabilir. Bu husus Tapu Sicil Tüzüğü’nün 74/4. Maddesinde de düzenlenmiştir. Ancak tapu kütüğünde düzeltilmesi istenen husus hakkın varlığı veya içeriği ile ilgili (yani kurucu unsurlarla ilgili) ise, kayıt sahibinin haklarını etkiliyorsa, mülkiyet uyuşmazlığı niteliğinde ise bu durumlarda tapu müdürünün dava açma yetkisi yoktur.
“...Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, kural olarak tapu maliki ile mirasçıları açabilir.
Bunun yanı sıra, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640/4. maddesinin “...mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır...” hükmü ile yine Aynı Kanunun 702/4. maddesinin “...ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır...” hükmünde terekenin lehine olan durumlarda ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden, elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan herhangi biri de tek başına, tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını açabilecekler bununla sınırlı değildir.
Tapu kaydındaki eksiklik ya da yanlışlık bir başka dava sırasında saptanıp da bu eksikliğin giderilmesi için taraflara yetki verildiğinde, yetki verilen kişi kaydın düzeltilmesi için dava açma olanağına sahiptir...”[3]
“...tapu sicillerinin doğru tutulmasını üstlenen devlet, ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da bu haklardan yoksun kalınması, dayanak ve belgelere aykırı kayıt oluşması sonucu doğan zararları ödemekle yükümlüdür. TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan hazinenin kusursuz sorumluluğu kapsamında, davacı idarenin böylesi bir davayı açmasında da hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur...”[4]
Davalı, tapu müdürlüğü olup, yasal hasım konumundadır. Hazine hasım gösterilmişse, dava hemen reddedilmeyip, temsilcide yanılma olarak kabul edilerek, dava dilekçesinin tapu müdürlüğüne tebliği sağlanmalıdır. HMK’nın geçici birinci maddesi gereğince “Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağından” kanunun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra yapılan taleplerin tapu müdürlüğüne ilgili sıfatıyla yöneltilerek yapılması gerekir.
“...Dava, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir...
Diğer taraftan tapu müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır...”[5]
“...açılan davayla kadastro tespit tutanağı sonradan düzenlenen taşınmaza dair sicil kaydının iptaliyle mükerrerliğin giderilmesi istenildiği sabit olup, böylesi bir istekle açılan davalarda husumetin mükerrer olan ve kaydının iptali istenen sicil maliklerine karşı yöneltilmesi ve davanın onların huzuruyla görülmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, davada taraf ehliyeti (husumet) kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece resen gözetilmesi gereken bir kuraldır.
Oysa somut olayda, dava kaydı iptal edilmesi istenen 846 parsel sayılı taşınmaz maliklerine değil Tapu Sicil Müdürlüğü hasım gösterilmek suretiyle açılmıştır. O halde, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken...”[6]
3. Tespit Hükmü Kurulması Gereken Durumlar
Tapu kayıtlarının nüfus kayıtları ile uyumlu hale getirilmesi için kişinin nüfusa kayıtlı olması gerekir. Malik nüfusa kayıtlı ise, Tapu Sicil Tüzüğü’nün 28. maddesinde belirtilen ve kütükte bulunması zorunlu olan kimlik bilgilerinden tapu malikinin adı ve soyadı, baba adı ile edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarasına ilişkin yanlış yazılan bilgilerin düzeltilmesi istenebilir. Eğer kayıtlı bir kişi değilse, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin de düzeltilmesi mümkün değildir. Bu durumda “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince taşınmaz maliki ile nüfusta kayıtlı olmayan davacılar murisinin aynı kişiler olduğunun tespitine hükmedilmelidir.
“...uyuşmazlık; davacının talebinin tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mi yoksa tapu kaydında malik görünen kişinin murisi olup olmadığının tespiti mi olduğu, burada varılacak sonuca göre görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi mi, yoksa asliye hukuk mahkemesi mi olduğu noktasında toplanmaktadır... Davacı dava ve beyan dilekçelerinde, ...parsel maliki olan Mustafa kızı, D. G.’in murisi annesi olan Mustafa ve Ayşe kızı, 1923 doğumlu... TC Kimlik numaralı D. G. olduğunu, ancak aynı isim ve soyisim ile baba adını taşıyan iki kişi daha bulunması nedeniyle Tapu Müdürlüğü’nde taşınmazla ilgili işlem yaptıramadığını, bu nedenle taşınmaz maliki olan Mustafa kızı, D. G.’in murisi annesi olan Mustafa ve Ayşe kızı, 1923 doğumlu, ...TC Kimlik numaralı D. G. olduğuna dair tüm kimlik bilgilerini içeren mahkeme kararı istenmesi üzerine eldeki davayı açtığını beyan ettiğinden, davacının talebinin hukuki nitelendirilmesinin tespit niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi taleplerinde; Tapu Sicil Tüzüğünün 25. maddesinde belirtilen ve kütükte bulunması zorunlu olan kimlik bilgilerinden tapu malikinin adı ve soyadı, baba adı ile edinme nedeni, tarih ve yevmiye numarasına ilişkin yanlış yazılan bilgilerin düzeltilmesi istenebilir... Bu durumda davacının, murisinin doğum tarihinin, anne adının ve TC kimlik numarasının düzeltilmesini talep etme hakkı bulunmadığından mahkemece, çoğun içinde azda vardır kuralı uyarınca gerekli inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra talep konusu taşınmazın maliki Mustafa kızı, D. G. ile davacının murisi Mustafa kızı, D. G.’in aynı kişi olduklarının tespiti yönünde olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir.”[7]
“...tapu kütüğünde bulunması zorunlu olmayan tapu kayıt maliklerinin doğum tarihinin düzeltilmesine karar verilmesi doğru değildir. Ancak gerekli araştırma ve inceleme yapılarak tapu kayıt maliki ile davacının mirasbırakanının aynı şahıslar olduğu yönünde tam bir kanaat oluştuğu takdirde “Çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince davanın tespit davası olarak değerlendirilerek aynı kişi olduklarının tespitine karar verilmesi gerekirken...”[8]
TMK’nın 1027. maddesine göre açılacak düzeltme davaları, taşınmazın aynı ile ilgili olduğundan HMK’nın 12. maddesi gereği taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinde açılır. Çünkü çekişmesiz yargıya ilişkin bir dava olup, ayrıca bu husus HMK’nın 382. maddenin 2-ç/1. maddesinde “Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması” şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca aşağıdaki Yargıtay HGK’nın kararına göre, TMK’nın 1027. maddesine dayalı sulh hukuk mahkemesinde tapu müdürlüğü aleyhine açılan bir davada yargılama esnasında talebin mülkiyet aktarımına yol açacak şekilde olduğunun anlaşılması halinde artık görevsizlik kararı verilerek asliye hukuk mahkemesinde davaya devam edilemez.
“...uyuşmazlık, Tapu kaydında olmayan soyadının tapu kaydına eklenmesi suretiyle düzeltme yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır... Tapu kaydında düzeltim davaları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 382/2-ç-1 maddesi kapsamında çekişmesiz yargı alanına girmektedir...”[9]
“...Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir...
Bilindiği üzere; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Somut olayda, 02.11.2014 tarihli kolluk araştırma tutanağında, ... oğlu... ve... oğlu... isimli iki kişi bulunduğu tespit edilmiştir. Yine, 24.03.2014 tarihli tutanaktan... oğlu... mirasçılarının davaya konu taşınmazlarda hak talep ettiği, nüfus kayıtlarında... oğlu ...’ın 15.07.2012 tarihinde öldüğü mirasçılarından ...’a davaya müdahale ederek mülkiyet iddiasında bulunarak hükmü temyiz ettiği anlaşılmıştır.
Hâl böyle olunca, kayıt maliki olarak görünen... oğlu... mirasçılarının taşınmazların murislerine ait olduğunu iddia ederek mülkiyet iddiasında bulunduklarından davanın çekişmesiz yargı usulüne göre Sulh Hukuk Mahkemesinde kayıt düzeltme davası olarak görülemeyeceği, Asliye Hukuk Mahkemesinde çekişmeli yargı usulüne göre açılacak bir tapu iptali ve tescil davası ile uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken...”[10]
“...Dava, tapu kayıt maliki ile davacı mirasbırakanının aynı kişi olduğunun tespitine ilişkindir…
Bu talepler, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesi gereğince mahkemeye yapılırsa, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 382/2-ç-1 maddesi gereğince çekişmesiz yargı usulüne göre Sulh Hukuk Mahkemesinde ve taşınmazın aynına dair bulunduğundan, aynı Kanunun 12. maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer sulh hukuk mahkemesinde görülür.
6100 Sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince görev kamu düzeni ile ilgili olup taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi zorunlu bir usul kuralıdır.
Hâl böyle olunca, işin esasının görevli Sulh Hukuk Mahkemesinde değerlendirilmesi gerektiğinden...”[11]
5. Harç, Vekâlet Ücreti ve Yargılama Gideri
Tapu kaydında isim, soyisim, baba adı düzeltme davaları maktu harca tabidir. Çünkü bu davalarda gerçek anlamda bir mülkiyet uyuşmazlığı yoktur. Hasım olarak gösterilen tapu müdürlüğü 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 13/j maddesi uyarınca harçtan muaftır. Ancak, dava davacı lehine sonuçlansa dahi davacıdan maktu harç alınmasına karar verilir. Yine davanın reddi halinde davalı tapu müdürlüğü lehine hükmedilecek vekâlet ücreti de maktu ücrettir. Ancak, dava davacı lehine sonuçlansa dahi tapu müdürlüğüne vekâlet ücreti yükletilmez. Aynı şekilde tapu müdürlüğü yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.
“...Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir...
Talebin niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekâlet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden olan vekâlet ücretinden sorumlu tutulmamalıdır...”[12]
“...davalı tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olarak davada yer aldığından harç ve yargılama giderlerinden ve bu arada vekâlet ücretinden sorumlu tutulamayacağının gözetilmemesi de isabetsizdir...”[13]
Aydın Tekdoğan
Avukat
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi
2. Hukuk Dairesi Emekli Başkanı
-----------------
*Ayrıntılı bilgi için A. Tekdoğan, Sulh Hukuk Davaları, Güncellenmiş 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Kasım 2024, 1264 Sayfa
[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/1-3165 K. 2021/211 T. 04.03.2021
[2] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2023/2468 K. 2023/2985 T. 29.5.2023
[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/14-370 K. 2014/43 T. 29.1.2014
[4] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2015/17125 K. 2018/13060 T. 3.10.2018
[5] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2018/1-9 K. 2018/1388 T. 2.10.2018
[6] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2012/16126 K. 2013/4004 T. 21.3.2013
[7] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/14-2403 K. 2014/750 T. 15.10.2014
[8] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2016/12040 K. 2016/9906 T. 31.10.2016
[9] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2012/14-203 K. 2012/402 T. 15.6.2012
[10] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2016/9871 K. 2016/9763 T. 26.10.2016
[11] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2016/9325 K. 2016/9245 T. 10.10.2016
[12] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2014/3678 K. 2014/6441 T. 26.03.2014
[13] Yargıtay 1. Hukuk Dairesi E. 2013/15846 K. 2014/1093 T. 27.01.2014