TEMYİZ DENETİMİNİN SINIRLARI

Abone Ol

Temyiz incelemesi, kural olarak, temyiz dilekçesi veya ek temyiz dilekçesinde ileri sürülmüş noktaları kapsayacaktır[1]. Diğer bir ifadeyle, temyiz eden tarafların (Cumhuriyet savcısı veya diğer taraflar) hükmün neden dolayı bozulmasını istediklerini (yani temyiz sebebini) göstermek mecburiyeti vardır[2]. CMK'nın 294. maddesinde temyizde neden gösterme zorunluluğu ve süreci şöyle düzenlenmiştir;  Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir, şeklinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde temyiz edenin, hükmün hangi hukuka aykırılıklar içerdiğini ve hangi sebeplerden dolayı hükmün bozulmasını istediğini yani temyiz sebeplerini temyiz dilekçesinde göstermek zorundadır. Diğer bir ifadeyle, temyiz dilekçesinde olağan bir yargı yolu olan temyiz denetiminin çerçevesinin ortaya çıkarılması açısından hangi hukuka aykırılıklara dayanıldığının anlaşılır ve net biçimde açıklanması şarttır. Kesin hukuka aykırılık nedenleri temyiz dilekçesinde gösterilmese bile re’sen inceleme konusu yapılır. Katılan ve/veya sanık tutanağa sözlü beyanda bulunmak suretiyle temyiz davası açarsa, dosyanın, hiç olmazsa kanun yolu konusu yapılan hükmün hukuka uygunluk denetimi yapılarak incelenmesi sağlanır. Tutanak düzenleyen kâtibin, katılan ve/veya sanığa temyizde gerekçe göstermek zorunda olduğu belirtmesi ve kanundaki hükümlere uygun bir temyiz talebinin tutanak altına alınmalısı şarttır. Kesin hukuka aykırılık nedenleri dışındaki hallerde Yargıtay temyizin gerekçesi olarak belirtilen nedenlere şekli olarak bağlı olmamakla birlikte içerikleri açısından bağlıdır. Tutanağın veya temyiz dilekçesinin tek başına temyize ilişkin olması gerekir. Tutanakta veya temyiz dilekçesinde ilk derece mahkemesinin veya bölge adliye mahkemesinin kararının hangi noktalardan hukuka aykırılıklar içerdiği ve temyiz konusu yapıldığı belirlenebilir olmalıdır. Eğer suç bazında kısmi bir talep söz konusu ise temyizin sınırlı olduğu belirtilmelidir[3].

Ceza Muhakemesi Kanunu, temyiz dilekçesi ya da temyiz isteği konusundaki beyanda, hukuka kesin aykırılık hallerinin gösterilmesinin zorunlu olmadığını belirtmiştir (m.289/1). Çünkü yasada yazılı hallerde hukuka kesin aykırılık var kabul edildiği için, bunların temyiz dilekçesinde ya da beyanda gösterilmesi zorunlu değildir. Böylece, yasada sayılan hukuka kesin aykırılıklardan biri bulunduğunda temyiz dilekçesinde ya da beyanda gösterilmese de Yargıtay’ca bunlar gözetilecektir[4].

Temyiz eden tarafından bir muhakeme hukukuna aykırılık ileriye sürülüyorsa, bunun hangi muhakeme kuralına aykırılık içerdiği netleştirilmelidir. Örneğin, soruşturmanın genişletilmesi, delil araştırılması talebinin haksız ve gerekçesiz bir şekilde reddi ya da müdafi tayini talebinin haksız bir şekilde reddi, ön ödeme, uzlaştırma veya seri muhakeme yoluna gidilmeden kamu davası açılmasına rağmen yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu, dosya içeriği kapsamında somut olaylar ile yargılamanın hangi aşamasında hangi muhakeme hukukuna aykırılık yapıldığı belirtilerek genel ifadeler kullanılmaksızın açıklanmalıdır[5].

Temyiz eden tarafından bir maddi hukuka aykırılık ileriye sürülüyorsa, suç vasfının yanlış nitelendirilmesi, ceza normunun hiç uygulanmaması, yanlış uygulanması veya hatalı uygulanmasının açıkça belirtilmesi gereklidir. Örneğin, olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu, kast veya taksirin oluşmadığı, kusurluluğu kaldıran veya azaltan nedenlerin bulunduğu, mazeret nedenlerinin bulunduğu, haksız tahrikin bulunduğu, cezanın şahsileştirilmesinde yasaya uygun gerekçeler kurulmadığı, eylemin hukuki uyuşmazlık niteliğinde olduğu veya sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin mahkûmiyete yetecek miktarda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı açıkça belirtilmelidir[6].

Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtay’ca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir.  Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Bozma sebepleri ilâmda ayrı ayrı gösterilir. Hüküm, temyiz dilekçesinde gösterilen sebeplerle bozulduğunda, dilekçede açıklanmış olmasa bile saptanan bütün diğer hukuka aykırılık hâlleri de ilâmda gösterilir. Hükmün bozulmasına neden olan hukuka aykırılık, bu hükme esas olarak saptanan işlemlerden kaynaklanmış ise, bunlar da aynı zamanda bozulur[7].

Taraflarca hukukuna aykırılık iddiasının temyiz nedeni olarak açıkça ileri sürülmesi gerekmektedir[8]. Muhakeme hukukuna aykırılık iddiasına dayanan temyiz taleplerinde Yargıtay hem muhakeme normunun doğru uygulanıp uygulanmadığını, hem de ilk derece veya bölge adliye mahkemelerince muhakeme normunun uygulandığı olayın doğru tespit edilip edilmediğini denetleyecektir. Temyiz dilekçesinde muhakeme hukukuna aykırılık iddiasının temyiz sebebi olarak gösterilmemesi ya da gösterilmekle birlikte hükme etki edecek nitelikte olmadığının anlaşılması durumunda usul hükümlerine uygunluk bakımından sadece 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesi kapsamında hukuka kesin aykırılık hâlleriyle sınırlı bir temyiz incelemesi yapılacak, inceleme sırasında tespit edilen ancak hükmü etkilemeyen muhakeme hukukuna aykırılıklar Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmayarak kararda işaret edilmekle yetinilecektir.  Temyiz nedenleri dışında, Yargıtay resen hukuka aykırılık halleri tespit ederse, bu hukuka aykırılık hallerinin sanığın lehine veya aleyhine olup olmadığına bakmaksızın hükmü bozar[9].

Yargıtay, ileri sürülen muhakeme hukukuna ilişkin temyiz nedenlerinin tamamı hakkında bir karar vermek zorunda değildir. Bu bağlamda sözgelimi, mahkemenin kanuna uygun olarak kurulmamış olduğu yönündeki temyiz nedenini yerinde görmüş ise, artık ileri sürülen diğer temyiz nedenlerini incelemeyebilir. Buna karşılık maddi hukuka ilişkin temyiz nedenleri tüm yönleriyle incelenir[10].

Yargıtay’ın temyizde sebep gösterme zorunluluğunu belirleyen bir kararında şöyle denilmektedir; İstinaf mahkemelerinin Türk yargı sistemine dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir anlayışı benimseyen kanun koyucunun, hem maddi olay hem de hukuki denetim yapacak olan istinaf başvurusunda sebep gösterme zorunluluğu öngörmezken (5271 sy. CMK madde 273/4), incelemesi hukuki denetimle sınırlı (CMK madde 294/2) olan temyiz yolunda; mülga 1412 sayılı CMUK'tan (madde 305.) da farklı şekilde, re'sen temyiz tercihinden vazgeçerek, temyiz davasını açan ve sınırlayan temyiz dilekçesinde/layihasında temyiz edenin hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini/temyiz sebeplerini göstermek zorunda olduğunu (CMK madde 294/1) şart koşmuş ve temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermemesi durumunda; tıpkı başvurunun süresi içinde yapılmaması, hükmün temyiz edilemez olması ya da temyiz edenin buna hakkı bulunmaması hallerinde olduğu gibi usulüne uygun açılmış bir temyiz davasından bahsedilemeyeceğinden temyiz isteminin reddedilmesini (CMK madde 298) emretmiş (Yenisey/Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku s. 923, Centel/Zafer Ceza Muhakemesi Hukuku s. 826, Şahin/Göktürk Ceza Muhakemesi Hukuku s. 278) olmasına, anılan Kanunun 289. maddesinin, usulüne uygun açılmış bir temyiz davasının "sınırlı inceleme ilkesinin" bir istisnasını teşkil etmesine (Yenisey/Nuhoğlu, s.905), şartları ve usulü açık bir şekilde ortaya konulmak şartıyla (AİHM Galstyan/Ermenistan Başvuru No; 26986/03 15.01.2007 t.) öngörülen usul şartlarına uyulmaması sebebiyle kanun yolu başvurusunun reddedilmesinin bu hakkın ihlali sonucunu doğurmayacağının (AİHM Sjöö/İsveç Başvuru No; 37604/97) da istikrar kazanmış yargısal kararlarla kabul edilmesine nazaran; bölge adliye mahkemesi kararının sanık müdafiine 11.05.2019 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine karşın sanık müdafiinin anılan kararı 31.10.2019 tarihinde gerekçe göstermeden temyiz ettiği, CMK’nın 295/1. maddesinde öngörülen yasal süresi içerisinde ya da inceleme tarihine kadar gerekçeli temyiz dilekçesi vermediği de anlaşılmakla; temyiz isteminin 5271 sayılı CMK'nın 298. maddesi uyarınca reddine, karar verilmiştir[11].

Temyiz süresi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta olup 5271 sayılı  CMK’nın 288. maddesine göre, 'temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. CMK’nın  294. maddesinde ise  temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir, denilmektedir. Yine CMK’nın 301. maddesi gereğince, Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda belirtilen  temyiz konuları hakkında incelemeler yapar. Özetle Yargıtay mutlak hukuka aykırılık halleri hariç olmak üzere sadece temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplere yönelik olarak temyiz incelemesi yapabilmektedir.

DOÇ. DR. CENGİZ APAYDIN     

CUMHURİYET SAVCISI  

CENK AYHAN APAYDIN

AVUKAT - YAZAR                

-----------------

[1] Erdem, Mustafa Ruhan/Şentürk, Candide. Ceza Muhakemesinde Kanun Yolları. Ankara 2018, 220.

[2]  Yenisey, Feridun /Nuhoğlu Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara, 6. Baskı, 884.

[3] Apaydın, Yasa Yolları, 190.

[4] Çınar, Ali Rıza, Ceza Yargılamasında Temyiz Yolu. Ankara: 1. Baskı, 91. 5271 sayılı CMK'nın 288. maddesinin "Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.", aynı Kanunun 294. maddesinin "Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir." ve aynı Kanunun 301. maddesinin "Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar. Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 6. 07. 2022 tarihli, 2021/15317 esas ve 2022/10904 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[5] Apaydın, Yasa Yolları, 191.

[6] Apaydın, Yasa Yolları, 191.

[7] Apaydın, Yasa Yolları, 191.

[8] Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; “ Sanık K..hakkında kurulan hükmün incelenmesinde: 5271 sayılı CMK'nın 288. ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler ile CMK'nın 289.  maddesinde   sayılan   kesin  hukuka  aykırılık   halleri  dikkate  alınarak   sanık  K..müdafisinin temyiz dilekçesindeki eksik araştırma yapıldığına, delillerin takdirinde hataya düşüldüğüne, iddianameye konu edilen eylem dışına çıkılarak mahkumiyet kararı verildiğine dair temyiz sebeplerinin hükmün hukuki yönüne ilişkin olduğu belirlenerek anılan sebeplere bağlı olarak yapılan incelemede,  ticari taksi şoförü olan sanık K..’ın, 14.07.2016 tarihinde temyiz dışı sanık E..’de uyuşturucu madde bulunduğunu bilerek onu evine götürmek suretiyle uyuşturucu madde naklettiği kabul edilen olayda; temyiz dışı sanık E…’nin beyanları ve tüm dosya kapsamı itibariyle, üzerinde uyuşturucu ve uyarıcı madde ele geçmeyen sanık K…’ın, savunmasının aksine, temyiz dışı sanık E…’de ele geçen toplam 457,9 gr esrar maddesi ile ilgisi olduğuna veya bu maddeyi bilerek naklettiğine ilişkin mahkûmiyetine yetecek, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden sanığın beraatı yerine mahkûmiyetine karar verilmesi, kanuna aykırı, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesinin  sanığın mahkûmiyetine dair kararı hukuka aykırı bulunduğundan, 5271 sayılı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca, bozulmasına, bozmanın niteliğine  göre sanığın salıverilmesine, başka bir suçtan hükümlü ya da tutuklu bulunmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 28/02/2019 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanunun 8. maddesi ile   5271 sayılı CMK'nın 304/2 . maddesine eklenen (b) bendi uyarınca takdiren dosyanın gereği için bozma kararının içeriği doğrultusunda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesine gönderilmesine, 26.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi”. Yargıtay 20. Ceza Dairesi’nin, 26.12. 2019 tarihli, 2018/4546 esas ve 2019/7605 sayılı kararı. (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[9] Apaydın, Yasa Yolları, 192.

[10] Volk, §  36 no.42  (akt- Erdem/Şentürk, 221).

[11] Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 10.05. 2022 tarihli, 2021/1933 esas ve 2022/2592 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).