Temiz toplum iktidara talip olan herkesin dilinde bir şekilde can bulan bir kavram. Temiz topluma karşıyım, iktidara gelince hayatı size zindan edeceğim tek bir politikacı yoktur. Propagandanın etkisi ve konjonktürün müsait olması nedeniyle bir şekilde iktidarı ele geçiren her kimse esas yüzünü, becerisini, niyetini yaptığı icraatlarla ortaya koyar. İktidarın propagandası ve vaad ettikleri ile icraatlarının sonuçları arasındaki makas açılmışsa vatandaş hayal kırıklığına uğramış olur. Demokrasiye sadece oy vermekle iktidarı değiştirebilme yetkisi anlamı yüklersek sonuç bundan ibarettir. Bu tip bir demokraside propaganda adeta bir illüzyona dönüşür, zihinleri gerçeklerden uzaklaştırır. Küçük bir çocuğun televizyon karşısında korumasız bir şekilde saatlerce vakit geçirmesine benzer bir seçmen-halk kitlesi oluşur. Medyanın iktidarın borazanlığını yaptığı her toplum bu tip bir illüzyona muhatap olur. Bu illüzyondan kurtulabilmek sıradan insan için kolay değildir. Yakın tarihte kitlelerin bu tip kollektif propagandalarla organize edilerek yıkıcı olaylara neden olunduğu bilinmektedir.
Demokrasi hukuktan bağımsız bir kavram değildir. Sadece anayasa hukukunun konusu da değildir. Demokrasi sadece iktidarın el değiştirme biçimi olarak değerlendirildiği takdirde aslında monarşinin şekil değiştirmiş halinden bahsedersiniz. İktidarı demokratik yolla ele geçiren her kimse eğer hukuku tanımıyorsa tıpkı ceza sorumluluğu olmayan kral gibi bir dokunulmazlık zırhı ele geçirebilir. Hukuk denetim demektir ve her iktidar sahibi için bağlayıcı ve aynı zamanda caydırıcı bir güçtür. Hem demokrasinin hem de vatandaşın, kamunun, kamu menfaatinin güvencesi hukuktur.
Temiz toplum, toplumun her katmanında karşılığı bulunan bir kavramdır. İçi boşaltılmamalı, incitilmemeli, cılkı çıkarılmamalıdır. Devleti yönetenler temiz toplum idealini adeta bir sancak gibi korumakla yükümlüdür. Bu vazife ağır şekilde ihlal ediliyorsa bunun bedelini vatandaş ödemektedir.
Vatandaşın devletle muhatap olduğu kamu kurum ve kuruluşlarında referanssız, torpilsiz bir şekilde işini görebilmeli, yasal hakkını alabilmeli ve savunabilmelidir. Yargılanan sanık adalete güven duymalıdır. Masumiyetinin devletin garantisi altında olduğunu tüm zerreleriyle hissetmelidir. Bu konuda eksiklik varsa araya referans, torpil, kartvizit giriyorsa orası temiz toplum değildir. Burada iktidar görünüşte demokratiktir ama egemenlik belirli bir zümrededir veya belirli bir zümrenin eline geçmiştir. Referans ve torpile ihtiyaç duyan vatandaşın hukuka saygısı kalmaz. Ona temiz toplum, hukuk, liyakat dediğinizde sizi belki alkışlayabilir ama içinden “ne kadar da saf bir adam” diyebilir. Türkiye’de iyi insanların siyasette başarılı olamayacağına dair yaygın kanaat ne kadar kötü ve endişe verici bir durumdur. Bu nedenle temiz toplum sadece birkaç siyasetçinin inisiyatifine bırakılmamı, sağlam kurumsal bir güvenceye bağlanmalıdır. Bu güvence hukuktan başkası değildir.
Temiz toplum başta siyasete, bürokrasiye, yargı erkini kullanan hukukçulara, en büyüğünden en küçüğüne kadar memurlara egemen olmadıkça demokrasi sadece sözde bir demokrasidir. Kimsenin ayranım ekşidir demediği bir ortamda ezici çoğunluğu oluşturan vatandaşların/halkın yegane güvencesi temiz toplumu kuracak ve daima koruyacak olan hukuktur.
Devlet harcamalarından belediyelerin yönetimine, kamu ihalelerinden idarenin iş ve eylemlerine kadar her icraat yasal zeminde hukuki denetime tabi ise bunun icraatta da böyle olması gerekir. Şüphesiz yargısal güç de elinde sopa sallayarak kendi iktidarını kurma amacında olmamalıdır. Ondan beklenen tek şey objektif, nitelikli, tarafsız, bilimsel ve cesur olmasıdır.
Geçmişinde suç örgütü kurmak ve yönetmekten hüküm giymiş bir kişinin çektiği videonun bu kadar rağbet görmesi de temiz toplum eksikliğindendir.
Temiz toplum ancak temiz devlet mekanizması ile oluşabilir. Amasız ve itirazsız olarak her iyi niyetli vatandaşın bu ideale sahip çıkması gerekir. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen zihniyetle temiz toplum kurulamaz. Vurdumduymaz tabiatla demokratik hukuk kurmak hayal bile edilmemelidir. Temiz toplum hesap sorabilen ve demokrasiye aktif olarak katılabilen bireylerle mümkündür. Alexis de Tocqueville in dediği gibi “Aktif gücü elinde bulunduran sadece devlet olmamalıdır. Eğer insanlar medeni olmak istiyorlarsa, organizasyon kurma sanatı geliştirilmeli ve genişletilmelidir.”