Tebligat Hukukunda Tebliğ Tutanağı

Abone Ol

GİRİŞ

Tebligat usulü, gerek 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nda gerekse 12059 sayılı Tebligat Tüzüğü’nde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Tebliğ tutanağı, Tebligat Kanununda hukuken geçerli bir tebligat yapılabilmesi için gerekli olan asli unsurlardan birisidir.

Hukuken geçerli bir tebliğ, kanuni süreler başta olmak üzere iletişim özgürlüğü ve gerçek ile tüzel kişilerin kanuni haklarını araları açısından asli öneme sahip yazılı evraktır. Zira tebliğ tutanağı usulüne uygun olarak düzenlenmediği takdirde tebligattan itibaren başlayan süreler işlemeyecek ve kişilerin hak kayıpları söz konusu olacaktır. Bu nedenle tebliğ tutanağının nasıl düzenleneceği ve muhtevasında nelerin yer alması gerektiği Tebligat Kanununun 23. maddesinde ayrıntısı ile düzenlenmiştir.

Bu çalışmada tebliğ tutanağının tebliğ memurunca nasıl düzenlenmesi gerektiği, tutanağın muhtevası ile birlikte ilgili kanun maddelerinden yola çıkılarak Yargıtay kararları ışığında açıklanmaya çalışılacaktır.

TEBLİGAT TUTANAĞININ ÖNEMİ VE MUHTEVASI

Genel Olarak

Tebliğ tutanağına, tebliğ zaptı ve tebliğ mazbatası da denilmektedir. Tebligat tutanağı, bir takım hukuki işlemlerin muhatabına veya muhatap adına tebligatı almaya yetkili kişilere kanunda öngörülen tebliğ memuru tarafından ulaştırıldığı gösteren yazılı belgedir. Tebliğ tutanağı, tebligat işleminin gerçekleşmesi için asli ikinci unsurdur.

Tebliğin varlığı, ancak tebliğ tutanağı ile ispatlanabilir. Eğer tebligat muhataba yapılmış fakat; tebliğ tutanağı tanzim edilmemiş ise bu durumda tebligat yok demektir. Ya da tebligat ilgilisine yapılmış fakat tebliğ tutanağı kanunda öngörülen şekilde düzenlenmemiş ise tebliğ işlemi mevcuttur fakat tebliğ usulüne uygun olmadığı için 7201 S. Tebligat Kanunu m. 32 uyarınca usulsüz tebliğ söz konusu olur.

Tebligatı çıkaran merci ile muhatap arasında tebliğ işlemini gerçekleştirecek bir üçüncü şahsın yer almadığı - doğrudan doğruya tebliğ denilen – hallerde ayrıca bir tutanak düzenlenmez. Bu haller Tebligat Kanunu’ nun 36,37 ve 38. maddelerinde belirtilmiştir.

Tebliğ Tutanağında Yer Alması Gereken Kayıtlar

Tebligat Kanununun 23. maddesinde “Tebliğ mazbatası” başlığı altında tebliğ tutanağında hangi hususların yer alması gerektiği ayrıntısı ile düzenlenmiştir.

Madde hükmüne göre:

“Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın:

Tebliği çıkaran merciin adını,

Tebliği istiyen tarafın adını, soyadını ve adresini,

Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,

Tebliğin mevzuunu,

Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını, soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu,

Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını,

21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını,

adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,

Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı,

Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzasını ihtiva etmesi lazımdır.

Aşağıda tebliğ tutanağında bulunması lazım gelen hususlar tek tek incelenecektir.

Tebliği çıkaran merci

Tebliğ zarfının arkasındaki tutanakta mutlaka tebligatı çıkaran merci belirtilmelidir. Misal olarak dava dilekçesi tebliğinde davanın açıldığı mahkeme davalıya tebliğ yapar. Tebliğ mazbatasına da tebliği yapan mahkemenin adı mutlaka yazılır.

Muhataba tebliğ yapılmasını isteyen tarafın adı, soyadı ve adresi

Tebliğ tutanağında tebliğin yapılmasını isteyen gerçek veya tüzel kişinin adı-ünvanı ve adresi mutlaka belirtilmelidir. Yukarıdaki örnekten yola çıkacak olursak davayı ikâme eden davacının adı soyadı ve adresi tebliğ tutanağında belirtilmelidir.

Tebliğ muhatabının adı soyadı ve adresi

Tebliğ tutanağına tebliğin yapılacağı gerçek veya tüzel kişinin adı – ünvanının ve adresinin de yazılması gerekir. Tebliğ, kural olarak muhatabın bilinen en son adresine yapılır. Bilinen en son adres ise mernis adı verilen kayıt sisteminde en son kaydedilmiş adresi veya mesken adresi de olabilir. Tebliğ yapılacak adres, muhatabın ikâmetgahı olabileceği gibi işyeri veya mesken adresi de olabilir. Bu husus Tebligat Kanununun davetiyenin neleri ihtiva edeceğini düzenleyen 9. maddesinde açıkça belirtilmiştir.

Tebligatın konusu

Tebliğ mazbatasında tebligatın içeriğinin ne olduğu yani konusu mutlaka belirtilmelidir.

Tebliğin kime yapıldığı ve tebliğ muhatabından başka kişiye yapılmış ise bunun nedeni ve bu kişinin adı soyadı ve adresi

Tebliğ kural olarak muhataba yapılır. Ancak muhatabın tebliğ anında adreste olmaması veya tebligatı alacak durumda bulunmaması halinde tebligat, adreste muhatap adına tebliği almaya yetkili kişi varsa ona yapılır. Bu kişinin tebligatı almaya yetkili olmasının yanı sıra görünüş itibariyle 18 yaşından küçük olmaması ve bariz şekilde ehliyetsiz bulunmuyor olması gerekir. Böyle bir durumda tebliğin neden muhatabın kendisine yapılmayıp da o kişiye yapıldığı, tebliğ yapılan kişinin ehil ve ehliyetsiz olmadığı ve adı soyadı ile adresi tebliğ tutanağına yazılır.

Tebligat muhatabı adreste ve tebliği alabilecek durumda iken tebligat, tebliği alamaya yetkili bir başka kişiye yapılamaz. Bu durumda tebligat geçersiz olur. Tebliğin neden muhataba bizzat yapılamadığı da tebliğ tutanağına mutlaka yazılmalıdır.

Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığı

Tebliğ memuru tebliğ mazbatasına tebliğin muhatabın hangi adresinde yapıldığını ve tarihi gün, ay yıl olarak yazmak zorundadır.

Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma halinde kanunda öngörülen işlemlerin yapıldığı ve tebellüğden kaçınma sebebi

Tebliğ memuru tebligatın yapılacağı adreste muhatabı veya muhatap adına tebligatı almaya yetkili kişileri bulamazsa tebliğ imkânsızlığı söz konusu olur. Eğer muhatap ya da tebligatı almaya yetkili kişiler adreste iseler fakat herhangi bir sebeple tebliği almaktan imtina ediyorlarsa bu durumda tebellüğden kaçınma hali söz konusu olur. Bu hallerde Teb. K. m. 21 ile Teb. Tüz. m. 28-31 hükümleri uygulanacaktır.

Tebliğ memurunun Teb. K. m. 21’ de belirtilen işlemleri yerine getirmesi yeterli olmayıp hangi işlemleri gerçekleştirdiğini tebliğ tutanağına yazması da gereklidir. Yargıtay, kararlarında bu işlemlerin soyut beyandan ibaret kalmaması için hangi işlemlerin yapıldığının tebliğ tutanağına yazılması gerektiğini belirtmiştir.

Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ memurunun adı, soyadı ve imzası

Tebliğ evrakını Teb. K. m. 23’ e göre teslim eden tebliğ memuru tebliği alan kişiye tebliğ tutanağını imzalatır ve kendisi de adı ve soyadını yazarak tutanağı imzalar.

Kendisine tebliğ yapılan kişinin tebliğ tutanağına imza atamayacak durumda olması

Kural olarak tebliğ memuru tebligatı kabule yetkili kişinin adı ve soyadını yazarak tebliğ tutanağını imzalamasını ister. Fakat okuma yazma bilmeme veya körlük, hastalık gibi durumlarda tebliği alan kişi imza atamayacak durumdaysa bu durumda Teb. K. m. 24 ve Teb. Tüz. m. 35 hükümleri uygulanır.

Tebliği alamaya yetkili kişi imza atamayacak durumda olduğunda Tebligat Kanunundaki ve Tebligat Tüzüğündeki madde hükümlerinin uygulandığını tebliğ memuru tutanağa açıkça yazmalıdır. Gerçekleştirilen işlemlerin tebliğ tutanağına yazılmaması daha önce de belirttiğim üzere Teb. K. m. 32 uyarınca usulsüz tebliğ anlamına gelmektedir.

Tebliğ Tutanağındaki Kayıtların Aksinin İspatı

Tebliğ tutanağında yapılan işlemler açıkça yazılır. Bunlar tutanakta yazılan işlemlerin gerçekleştiği yönünde kanıt teşkil eder. Tebliğ tutanağına yazılmayan işlemlerin yapıldığı haricen ispat edilemez. Yani tutanak dışı delillerle tebliğ tutanağına yazılmamış işlemlerin gerçekleştirildiğini ispat etmek mümkün değildir.

Tebligat Kanununda tebliğ tutanağına ilişkin bu kadar ayrıntılı düzenlemeler olmasının en önemli nedenlerinden birisi de ispat yönüdür. Tutanağa geçirilmiş işlemler hem tebliğ memuru hem de tebligatı teslim alan kişi yönünden delil niteliğindedir. Tebliğ tutanağına yazılmamış işlemlerin haricen araştırılması hem Tebliğ Kanununda tebliğ tutanağını düzenleyen ilgili hükümlere hem de Tebliğ Tüzüğüne ve bu düzenlemelerin amacına aykırılık teşkil edecektir.

SONUÇ

Tebliğ tutanağı hukuki bir süreçte süreler ve tarafların hakları bakımından en önemli yazılı delillerden birisini teşkil etmektedir. Bu nedenle Tebligat Kanununda ve Tebligat tüzüğünde tebliğ tutanağının nasıl düzenleneceği ve aksi durumlarda ortaya çıkacak hukuki neticeler ayrıntısı ile düzenlenmiştir.

Tebligat kanunun 23. Maddesi, tebligat tutanağına yazılması zorunlu hususları düzenlemiştir. Bu unsurlardan birinin dahi eksikliği, tebliğ tutanağının usulsüz olmasına yol açacaktır.

Usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir tutanağa tebliğ memuru tarafından yapılan bütün işlemler yazılır. Tutanağa yazılmamış işlemlerin yapıldığının, haricen yani tutanak dışı delillerle ispat edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle tebligat memurlarının bu konuda yeterince eğitimli ve bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Böylelikle vatandaşların tebligat usulünden kaynaklanan hak kayıplarının da önüne geçilmiş olacaktır.

KAYNAKÇA

Deliduman Seyithan, Tebligat Hukuku Bilgisi, 2. Baskı, Yetkin Yay., Ankara 2011.

Muşul Timuçin, Tebligat Hukuku, Güncelleştirilmiş 3. Baskı, On İki Levha Yay., İstanbul 2010.

Yılmaz Ejder / Çağlar Tacar, Genişletilmiş 5. Baskı, Yetkin Yay., Ankara 2007.