Türkiye Barolar Birliği'nden yapılan açıklamada "Türkiye'de avukatlık mesleğinin statüsü, yalnızca bireysel bir meslek düzenlemesi değil, aynı zamanda demokratik hukuk devletinin temel unsurlarından biri olarak ele alınmıştır. Avukat Mehmet Pehlivan hakkında yürütülen süreçte ulusal hukukun öngördüğü güvencelerin işletilmemesi, avukatlık mesleğinin bağımsızlığını zedeleme riski doğurmaktadır. Savunma mesleğinin güvence altına alınması, yalnızca avukatların bireysel hakları bakımından değil, aynı zamanda adil yargılanma hakkının toplumsal işlevi bakımından da zorunludur.
Avukatların avukatlık faaliyetleri sınırı içindeki edimlerinin suç kabul edilerek tutuklama gerekçesi yapılması, Avukatlık Mesleğinin Korunması Sözleşmesi'nin, avukatlara tanıdığı güvencelerle de bağdaşmamaktadır.
Avukatlık Kanunu'nun 110'uncu maddesi TBB'ye "Baro mensuplarının genel menfaatlerini ve mesleğin ahlak, düzen ve geleneklerini korumak; kanunların avukatlara tanıdığı hakların gerçekleşmesine ve yüklediği görevlerin tam ve şerefli bir şekilde yerine getirilmesine çalışmak; avukatların ve baroların hak ve menfaatlerinin korunması için ilgili mercilere gerekli başvurularda bulunmak; mesleki dayanışmanın sağlanması ve devamlılığı için her türlü çalışmalarda bulunmak, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak ve bu konularda her türlü yasal ve idari girişimde bulunmak, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak" görevlerini vermiştir.
TBB, bu görev bilinciyle hazırladığı görüşte yer alan gerekçeler çerçevesinde, Avukat Mehmet Pehlivan hakkında yürütülen sürece ilişkin başvuruyu, TBB'nin, baroların ve avukatlık mesleğinin faaliyetleri ve varlık koşullarıyla ilişkili görmektedir." denildi.