GÜNDEM

TBB Yönetimi, Yargıtay ve HSK'yı ziyaret ederek, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararını uygulamayanlar hakkında işlem yapılması için başvuruda bulundu

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Av. R. Erinç Sağkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Yargıtay Genel Sekreteri Fevzi Yıldırım ile Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanvekili Mehmet Akif Ekinci'yi ziyaret ederek, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyeleri ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında gereğinin yapılması için başvuruda bulundu.

Abone Ol

TBB Yönetimi ilk olarak HSK Başkanvekili Ekinci'yi ziyaret ederek, Anayasa Mahkemesi'nin; Hatay Milletvekili Ş. Can Atalay başvurusuna ilişkin hak ihlali kararı ile infazın durdurularak tahliyesinin sağlanmasına yönelik hükmü sonrasında yaşanan yargı krizine ilişkin görüş ve değerlendirmelerini aktardı.

Görüşmede, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayarak Can Atalay'ı serbest bırakmayan ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti hakkında inceleme başlatılması ve tedbiren görevden uzaklaştırılmaları talepli başvuru dilekçesi sunuldu.

TBB Yönetimi daha sonra, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin ve Yargıtay Genel Sekreteri Fevzi Yıldırım ile görüşerek yaşanan krizin çözümüne ilişkin görüşlerini paylaştı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin, Can Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi kararına uymayarak Anayasa'yı ihlal ettiğine dikkat çekilen görüşmede, söz konusu dairenin Başkan ve üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılması ve sonucunda "görevden el çekilmeye davet" işleminin uygulanması talepli dilekçe sunuldu.

"YARGININ SEBEP OLDUĞU DÜĞÜMÜ YİNE YARGININ İLGİLİ KURUMLARININ ÇÖZMESİ GEREKİR"

Görüşmeden sonra TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte bir basın açıklaması yaptı. Sağkan, açıklamasında şunları söyledi:

"Bireysel başvuru yurttaşlarımız için çok önemli bir kazanımdır. Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru neticesinde verdiği hak ihlali kararlarının uygulanamayabileceği gibi bir algının oluşmasına müsaade etmemeliyiz. Bu, Anayasa Mahkemesi’nin itibarını korumak olduğu kadar yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini korumak bakımından da bizlere düşen temel bir görevdir.

Şunu biliyoruz ki; Anayasa Mahkemesi’nin kararının uygulanacağı merci ilk derece mahkemesi olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Anayasa Mahkemesi kararında açıkça yeniden yargılama yapılmasına, yeniden yapılacak yargılama neticesinde durma kararı verilmesine ve Can Atalay’ın tahliye edilerek hükmün infazının durdurulmasına karar vermiştir. Bu uygulamaları yapabilecek olan makam Yargıtay değildir. Çünkü Yargıtay’ın 3. Ceza Dairesi daha önce dosya hakkında esastan karar vererek dosyadan el çekmiş durumdadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi yetkisi olmayan bir konuda, Anayasaya aykırı, Anayasal düzeni de açıkça ihlal eden bir karara imza atmıştır.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dosyadaki durumu incelemeden, Anayasa Mahkemesi kararının gereğini yerine getirmeden dosyayı doğrudan Yargıtay’a göndermesi en büyük hata olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple öncelikle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkan ve üyeleri hakkında disiplinel soruşturma için başvurumuzu gerçekleştirdik. Daha sonra Yargıtay Başkanımızı, Başsavcımızı ve Genel Sekreterimizi ziyaret ettik. Yargıtay Başkanımız ve HSK Başkanvekilimiz, içerisinde bulunulan kaostan duydukları rahatsızlıkları ifade ettiler. Ayrıca , bireysel başvuru kurumunun gerçekten yurttaşlarımız için çok önemli bir kazanım olduğunu da ifade ettiler.

Yargının sebebiyet verdiği bir düğümü bir başkasının değil yine yargının ilgili kurumlarının çözmesi gerekir. Biz savunma makamı olarak yargının içinde bulunduğu ağır durumdan, yurttaşların hukuki güvenlikten tamamen uzaklaştıklarını hissettikleri bu ağır zaman süreçten bir an önce çıkılması için üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz."

---

HSK'ya yapılan başvuru;

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
Hukuk Müşavirliği

Sayı : E-41870694-659-38345      09.11.2023
Konu : İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Hakkında İnceleme Başlatılması Talebi.

HAKİMLER VE SAVCILAR KURULUNA

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2021/178 E. sayılı dosyasına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararının gereklerinin yerine getirilmemesine yönelik aşağıda yer verilen eylemlere ilişkin mahkeme heyeti hakkında inceleme başlatılması talebinde bulunma zorunluluğu doğmuştur. Milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay’ın bireysel başvurusu (B.B. 2023/53898) hakkında Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı 25.10.2023 tarihinde verilmiş ve Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı 27.10.2023 tarih 32352 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin 25.10.2023 tarihli kararı ile özetle Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın Anayasa'nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ve Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve "Kararın bir örneğinin hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklindeki işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2021/178) GÖNDERİLMESİNE" şekli ile mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasını, özgürlüğünden yoksun bırakılma halinin sona erdirilerek ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanmasını açıkça karar altına almıştır.

Anayasa Mahkemesi kararı üzerine İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince 01.11.2023 tarihli ek karar ile; "Söz konusu düzenlemeler dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesince verilen bireysel başvuruya konu ihlal kararı Mahkememizin kararına ilişkin olmayıp, Yargıtay ilgili Ceza Dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu, dosyanın ilgili Daire önünde bulunduğu sırada başvurucunun milletvekili seçildiği ve bireysel başvuruya konu ihlalin bu Dairenin kararından kaynaklandığı, ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili Ceza Dairesince dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karşısında Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu anlaşıldığından, dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçesine yer verilerek Anayasa Mahkemesi Başkanlığının 27/10/2023 tarih ve 2023/53898 sayılı yazısı ekinde gönderilen Anayasa Mahkemesinin 25/10/2023 tarihli ve 2023/53898 sayılı kararının, Yargıtay 3. Ceza Dairesince değerlendirilmesi için dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.

Ek kararda da yer verildiği üzere; Anayasa Mahkemesi kararının, Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğinin 25.10.2023 tarihli ve 2023/53898 sayılı yazısı ekinde Mahkemeye gönderilmesi üzerine Mahkemenin 30.10.2023 tarih ve 2021/178 E. sayılı yazısı ile, söz konusu karar Yargıtay 3. Ceza Dairesince değerlendirilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.11.2023 tarih ve 52910118-10147 sayılı yazısı ekinde gönderilen Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanlığının 01.11.2023 tarih ve 2023/12611 E. sayılı yazısı ile talebi içeren dosyanın müzekkere ile gönderilmeyip Mahkeme heyetince bir karar verilerek karara rapten Daireye gönderilmesinin belirtilmesi üzerine yukarıda alıntılanan ek karar tesis edilmiştir.

T.C. Anayasa'sının 2. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olarak tanımlanmıştır. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.

Yine Anayasa'nın 6. maddesinin 3. fıkrası uyarınca egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.

Anayasa'nın 11. maddesinin 1. fıkrası uyarınca Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.

Anayasa'nın 138. maddesi "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." şeklinde düzenlenmiştir.

Anayasa’nın 153. maddesinin 7. fıkrası uyarınca “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”

Yukarıda alıntılanan Anayasa hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesince verilen kesin nitelikte olan Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması Anayasal bir zorunluluktur.

Bunlardan başka 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin 1. fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesince esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca da tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir... Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda alıntılanan kararında açıkça kararın işlemlerin yerine getirilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2021/178) gönderilmesine karar verilmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin kararının gereklerinin yerine getirilmesi yetki ve görevi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde bulunmaktadır.

Anayasa ile Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığı ve uygulanması herhangi bir istisnaya yer verilmeksizin, tereddüte mahal vermeyecek biçimde düzenlenmiş olmakla kararı uygulamaktan kaçınan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ek kararı Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir.

Anayasa Mahkemesince verilen kararın hiçbir makam, merci tarafından ne içerik ne de sonuç olarak denetlenmesi ve değiştirilmesi Anayasal olarak olanaklı değildir.

Nitekim yukarıda alıntılanan Anayasal hükümler ile de vurgulanan hukuk devletinde Anayasa Mahkemesi kararının bağlayıcılığının sorgulanması dahi mümkün değildir.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ek kararın mahkeme kararının uygulanmaması suretiyle Anayasa'nın hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına yönelik hükümlerine aykırı olması yanında konunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının Anayasa'nın 13. maddesine aykırı olarak sınırlanması suretiyle toplumda oluşturduğu vicdani rahatsızlığın ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesinin yukarıda alıntılanan ve açıkça İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince yapılması gerekenlere yer verilen kararı mahkemeye ulaşmakla, Anayasa'ya aykırı olarak derhal yerine getirilmediği gibi devam eden süreçte de mahkemece kararın yerine getirilmesine yönelik Anayasal ödeve aykırı şekilde ek karar kurulduğu dikkate alındığında Mahkeme Heyeti tarafından gerçekleştirilen eylemler hakkında;

- inceleme başlatılmasına,

- 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 77. maddesi uyarınca heyet üyeleri hakkında görevden uzlaklaştırma tedbirinin uygulanmasına,

Karar verilmesi hususunda gereğini takdirlerinize sunarım.

Saygılarımla.
Av. R. Erinç SAĞKAN
Başkan

---

Yargıtay'a yapılan başvuru;

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ
Hukuk Müşavirliği

Sayı : E-41870694-659-38335     09.11.2023
Konu : Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve Üyeleri Hakkında Disiplin Soruşturması Açılması ve Sonucunda “görevden Çekilmeye Davet” İşleminin Uygulanması Talebi hakkında.

Sayın Mehmet Akarca (Yargıtay Birinci BAŞKANI)
Yargıtay Birinci Başkanlık Kuruluna Sunulmak Üzere

Disiplin Soruşturmasına Konu Edilen Yargıtay 3. Ceza Dairesi Kararı Hakkında Kronolojik Açıklama

Bilindiği üzere; Hatay Milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay’ın bireysel başvurusu (B.B. 2023/53898) Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından 25.10.2023 tarihinde karara bağlanmış olup kısa karar örneği aynı gün İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, sözü edilen kararında Milletvekili Can Atalay’ın Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiş ve bu nedenle mahkûmiyet hükmünün infazının durdurulmasını, özgürlüğünden yoksun bırakılma halinin sona erdirilerek ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanmasını çok açık olarak hükme bağlamıştır.

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı (Ek-1), 27.10.2023 tarihli 32352 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Anayasa’nın 153. maddesine göre; Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.

İlk Derece Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen milletvekili seçilmiş Ş. Can Atalay’ın hak ve özgürlüklerini kısıtlamayı sürdüren bir tutum içinde kararı anayasal yükümlülük uyarınca yerine getirmekte direnmiştir. Sözü edilen “direnme” eyleminin gerekçesi olarak “Anayasa Mahkemesince verilen bireysel başvuruya konu ihlal kararı Mahkememizin kararına ilişkin olmayıp, Yargıtay ilgili Ceza Dairesince verilen tahliye talebinin reddi kararına ilişkin olduğu, dosyanın ilgili Daire önünde bulunduğu sırada başvurucunun milletvekili seçildiği ve bireysel başvuruya konu ihlalin bu Dairenin kararından kaynaklandığı, ayrıca bireysel başvuru yapıldıktan sonra ilgili Ceza Dairesince dosyanın esastan incelendiği ve karara bağlandığı, bu sebeple oluşan yeni hukuki durum karsısında Yargıtay 3. Ceza Dairesince yeni bir değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğu”değerlendirmesini sunan Mahkeme, dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 08.11.2023 tarihli 2023/12611 Esas, 2023/…Değişik İş sayılı kararı ile disiplin soruşturması talebimize konu aşağıda sonuç kısmı alıntılanan kararı tesis etmiştir:

“1-Yukarıda açıklanan nedenlerle; Anayasa Mahkemesi’nin 2023/53898 numaralı, Şerafettin Can Atalay’ın bireysel başvurusu hakkında 25.10.2023 tarihli ihlal kararına hukuki değer ve geçerlilik izafi edilemeyeceği cihetle, bu bağlamda Anayasa’nın 153. maddesi kapsamında uygulanması gereken bir karar bulunmamakla; keza Şerafettin Can Atalay hakkında verilen mahkumiyet kararının temyizi üzerine yapılan temyiz incelemesi sonucu 28.09.2023 tarihinde Dairemizin 2023/12611 esas 2023/6359 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen ve infazı kabil bir hükmün mevcudiyeti karşısında; Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararına UYULMAMASINA,

2-Serafettin Can Atalay hakkındaki mahkumiyet hükmünün 28.09.2023 tarihinde Dairemiz tarafından onanması ile hükümlü sıfatını kazandığı ve Anayasa’nın 84/2. maddesinde milletvekilliğinin düşmesi sebeplerinden biri olarak ''kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinin'' düzenlenmiş olduğu, Anayasa’nın 76. maddesinde sayılan milletvekilliği ile bağdaşmayan suçlardan kurulan mahkumiyet hükmünün milletvekilliğini düşüreceği, Anayasa’nın 84/2 maddesi yönünden Anayasa Mahkemesi’ne müracaat imkanı tanınmadığı ve Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda inceleme yetkisinin de bulunmadığı gözetilerek; hükümlü Şerafettin Can Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE,

3-Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda BULUNULMASINA,

Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde mütalaaya uygun olarak, dosyanın İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE,

08.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.”

Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve Üyelerinin Oybirliği ile Aldığı 8 Kasım 2023 tarihli Değişik İş Kararı Disiplin Soruşturmasını ve sonucunda “Görevden Çekilmeye Davet” İşleminin Uygulanmasını Gerektirmektedir:

2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 19. maddesi uyarınca kurulan Yüksek Disiplin Kurulunun görevi, “Yargıtay üyeliği vakar ve onuruna dokunan, kişisel haysiyet ve itibarını kıran veya görev icaplarına uymayan davranışlarından dolayı Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri, daire
başkanları ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili hakkında disiplin kovuşturmasını gerektiren eylemin ağırlığına göre ‘Uyarma’ veya ‘Görevden çekilmeye davet’ işlemlerinden birini uygulamak”tır.

Kurulun çalışma usul ve esasları Kanun’un 43. maddesinde düzenlenmiş olup disiplin soruşturma işlemini yapmak üzere Birinci Başkanın Birinci Başkanlık Kuruluna bildirimi sonrası Kurulca yapılan veya yaptırılan soruşturma sonrasında dosya bir raporla Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilmektedir.

Yukarıda sonuç kısmı alıntılanan Ceza Dairesi kararı içeriğinin Başkan ve üyelerinin onur ve vakarına aykırı, görev icaplarına uymayan davranışları kapsamında kaldığı ve disiplin sorumluluğunu doğurduğu kuşkusuzdur.

Yargıtay Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca “Dairelerinde ahenkli, verimli ve düzenli bir çalışmanın gerçekleşmesini ve işlerin mümkün olan süratle incelenip karara bağlanmasını sağlamak”, “Kararların zamanında yazılıp dosyaların mahallerine iadesini sağlamak” şeklinde görevleri bulunan Daire başkanı ile Kanun’un 25. maddesi uyarınca

“Dairenin ahenkli, verimli ve düzenli çalışmalarının sağlanmasında ve işlerin çabuklukla incelenip karara bağlanmasında başkana yardım etmek” ile görevli üyeler tarafından kaleme alınan karar, Anayasal düzenin bir parçası olan Anayasa Mahkemesini fiilen ortadan kaldırma çabası niteliğindedir.

Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri, çalışma ve yargılama usulü ile verdiği kararların nitelik ve ağırlığı 1982 Anayasası’nın 146 ilâ 153. maddeleri arasında hükme bağlanmıştır.

Görev ve yetkilerinin kaynağını Anayasa’dan alan Anayasa Mahkemesinin görev tanımının “kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetleme” ve “bireysel başvuruları karara bağlama” ve “Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceleme ve denetleme” olarak belirlendiği dikkate alındığında; Daire kararının hukuki temelinin bulunmadığı değerlendirilmektedir.

Daire kararının disiplin soruşturması talebimiz kapsamında incelenmesi gereken hususlarının başında, kendisine Anayasa ve kanunla verilmemiş bir yetkiyi kullanıyor olması gelmektedir. Daire kararının çeşitli bölümlerinde, Anayasa konusunda yorum yapma yetkisine sahip en üst makam olan Anayasa Mahkemesinin yerine geçilerek yorum yapılmaktadır.

Daire kararında, başvuru ve yargı kararıyla hiçbir şekilde ilişkili olmayan çok sayıda Anayasa Mahkemesi kararı ayrıca değerlendirilmektedir. Şöyle ki, mevcut dosya ile ilişkisi olmayan Erdem Gül ve Can Dündar kararı, “başörtüsü” kararı gibi örnekler, Anayasa Mahkemesini itibarsızlaştırmak amacıyla gündeme getirilmektedir.

Talep yazımızın başında ifade edildiği üzere; Daire kararının konusu Hatay Milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay’ın bireysel başvurusu (B.B. 2023/53898) üzerine Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararı ve bu kararın gereğini tartışmak değil uygulamak olmalı iken; Mahkemenin yıllar önce farklı konularla ilgili verdiği kararların, mevcut dosyadaki ihlal kararını uygulamamanın gerekçesi olarak sunulması hukuka uygun değildir.

Daire kararında, Anayasa Mahkemesi çeşitli şekillerde itham edilmektedir. Bu ithamlarda kullanılan ifadeler, görevin vakarına ve icaplarına uymayan davranışlar olarak değerlendirilmelidir. Söz gelimi Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 14. maddesine ilişkin değerlendirmeleri tartışıldıktan sonra “ortalama bir hukuk bilgisi ile anlaşılmaktadır” ifadesine yer verilmektedir. Kararın 13. sayfasında “Bunun aksinin savunulmasına hukuki bir değer izafi edilemez” denilmektedir. Kanundan kaynaklanan bir kurum olan yeniden yargılama hakkında “yeniden yargılama görüntüsü altında” ifadesi kullanılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin yargı üzerinde vesayet kurduğu ileri sürülmektedir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin, sahip oldukları kamu gücünü “sürekli” Anayasa’ya aykırı olarak kullandıkları ima edilmektedir. Anayasa Mahkemesine Anayasa ve kanunla tanınan norm denetimi yetkisi “yasaları iptal ederek yasama organının alanına müdahale” olarak nitelendirilmektedir.

Daire Kararının 21. sayfasında yer verilen aşağıda alıntılanan değerlendirmeyi bu bağlamda incelemenize sunmaktayız:

“Anayasa’nın 83/2 maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığından faydalanamayacak olan hükümlü Şerafettin Can Atalay hakkında kurulan mahkumiyet hükmü yönünden temyiz incelemesi tamamlanmış olup; bireysel başvurunun yeni bir itiraz veya temyiz yolu olmadığı ve Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay gibi yüksek bir mahkemenin kararını her türlü hukuka aykırılık sorunu yönünden inceleyebilecek olan bir süper temyiz makamı olmadığı halde, temyiz mahkemesi olan Dairemizin kararını, yeniden yargılama görüntüsü altında dosyanın esasına da girip, adeta bozmak suretiyle kendisine yasal dayanaktan yoksun, gereğinden fazla ve yasal yetkisini aşacak şekilde anlam yüklediği anlaşılmıştır.”

Kararın alıntılanan bölümünde yer verilen “süper temyiz makamı”, “yeniden yargılama görüntüsü altında”, [Yargıtay Ceza Dairesi kararını] “adeta bozmak suretiyle kendisine yasal dayanaktan yoksun, gereğinden fazla ve yasal yetkisini aşacak şekilde anlam yüklediği” ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; kararın hukuki olmayan saiklerle alındığı, Anayasa Mahkemesine verilen anayasal yetkilere karşı olunduğu izlenimine ulaşılmaktadır.

Bundan başka Daire kararında yer alan şu iki paragrafı alıntılamak gerekmektedir:

“Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, Şerafettin Can Atalay hakkında vermiş olduğu hak ihlali kararında, önceki Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Leyla Güven kararlarından farklı olarak milletvekili dokunulmazlığı yönünden Anayasa’nın 14. maddesinin hangi suçları kapsadığının anayasal ya da yasal düzenleme dışında yargısal bir yorumla belirlenmesinin ciddi sıkıntılara yol açacağını belirtirken, kendisinin daha önceden yargısal aktivizm sonucu vermiş olduğu ve kamuoyunda üniversitelere başörtü yasağı olarak bilinen, bizce de kabul görmeyen bir kararını gerekçe göstermesi tarafımızdan dikkat çekici bulunmuş ve bir ironi olarak değerlendirilmiştir.

Kararında, yargı organlarının Anayasa’nın 14. maddesine hangi suçların gireceğini yorumlamalarının sağlıklı olmayacağını, mutlaka anayasal ya da yasal düzenleme yapılmasının gerektiğini söyleyen Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar hem norm denetimi kararlarında (mesela yürütmeyi durdurma kararı vermesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun doğru uygulanmadığından bahisle iptali vb.) hem de sonradan kendisine tali görev olarak verilen bireysel başvuru kararlarında, anayasal veya yasal bir yetkisi olmamasına rağmen hiçbir organ tarafından denetlenmememin vermiş olduğu rahatlıkla da, içtihat yoluyla anayasal yetkisini sürekli artırmak ve kötüye kullanmak suretiyle kendisinin, daha önceden norm denetimi görevi sırasında sıkça dile getirilen yasama organı üzerinde vesayet organı olduğuna yönelik eleştirilerin, bireysel başvuruya ilişkin yetkinin verilmesi üzerine yüksek mahkemeler dahil tüm yargı üzerinde de ortaya çıkmasına neden olmuştur…”.

“…Hatta gelinen noktada Anayasa Mahkemesi, hükümlü Şerafettin Can Atalay’a yönelik vermiş olduğu ihlal kararında, yasal bir dayanağı olmamasına ve doktrinde bile tartışmalı bir konu olmasına rağmen, "Anayasa Mahkemesi kararlarının objektif işlevinden" bahsederek, kararı veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerini ‘ihmal suçunu işlemişlerdir’ seklinde tehdit etme boyutuna kadar işi vardırmıştır.

Bugüne kadar birçok terör örgütü veya üyesi tarafından hem sosyal medya hem de yazılı ve görsel basın üzerinden ya da ilk derece yargılamaları veya temyiz incelemesi sırasında gönderilen dilekçelerle sürekli tehdit edilen Dairemiz üyelerinin, bir de Anayasa Mahkemesi tarafından bu şekilde tehdit edilmesi de esef verici ve manidar bulunmuştur.”

Daire kararında ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi de bir yargı kararına yakışmayacak şekilde eleştirilmektedir. Kararda “TBMM tarafından bu süreçte hükümlü Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi işlemlerinin Anayasa’nın açık hükmüne rağmen tamamlamadığı
anlaşılmıştır” denilerek, TBMM’nin anayasa aykırı davrandığı ima edilmektedir. Yukarıda yer verilen ifadelerin, tarafsız ve bağımsız bir yargı makamının kararında yer alması düşünülemez. Anayasa’nın 146 ilâ 153. maddeleri uyarınca görev yapan ve esasen Anayasa’nın anayasal düzenin teminatı ve hukuk devletinin sigortası konumunda bulunan Anayasa Mahkemesinin yaptığı hukuki değerlendirme sonucunda verdiği bir karar dolayısıyla hukuki zemini bulunmayan şekilde tartışılması, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında daha evvel örneği görülmemiş şekilde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunularak kamuoyunda hedef haline getirilmesi, itibarsızlaştırılması ve böylelikle kararlarının bağlayıcılığı ve niteliğinin aşındırılması girişiminin disiplin sorumluluğunu doğurduğu sabit olup Daire başkan ve üyeleri hakkında soruşturma başlatılması ve sonucunda “görevden çekilmeye davet edilmesi” Türk yargı sisteminin geleceği ve teminatı için elzemdir.

Türk yargısının, yapılan hatayı telafi etmesini teminen 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 110. maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliğine verilen “Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevi kapsamında talepte bulunduğumuz 08.11.2023 tarihli 2023/12611 Esas, 2023/…Değişik İş sayılı kararını kaleme alan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkan ve üyeleri hakkında disiplin soruşturması başlatılması ve sonucunda görevden çekilmeye davet işleminin ivedilikle tesis edilmesinin gereğini takdirlerinize sunarım.

Saygılarımla.
Av. R. Erinç SAĞKAN
Başkan