I.GENEL OLARAK
Kural olarak hukuk mahkemeleri tarafından verilen yargı kararının infaz edilebilmesi için kesinleşmesine gerek yoktur. Yani verilen bir mahkeme ilamının istinaf veya temyiz edilmiş olması bu ilamın infaz edilmesini durdurmaz. Genel kural bu olmakla beraber söz konusu kuralın istisnaları yasalarda düzenlenmiştir. Bu düzenleme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 367/2 maddesinde düzenleme altına alınmıştır.
Kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.
Bilindiği üzere aynî hak, kişilerin eşya üzerinde doğrudan doğruya hakimiyetini sağlayan ve bu nedenle herkese karşı ileri sürülebilen haklardır.
Burada eşya ile hak sahibi arasında doğrudan bir iletişim / bağ mevcuttur. Dolayısıyla yargı kararı kesinleşmeden bu bağın koparılması durumunda telafi edilmesi imkânsız bir hal alabilecektir. Yani sonradan ilk derece mahkemesi ilamı üst mahkeme tarafından ortadan kaldırılsa bile kopmuş olan o bağın tekrar eski hale getirilmesine olanak kalmayabilir. Bu nedenle de bu denli önemli değişikliklere yol açacak olan bir ilamın kesinleşmeden infaz edilmesi büyük hak ihlallerinin önüne geçmesi adına infazı için kesinleşmesi şartı yasa koyucu tarafından mevzuat ile düzenleme altına alınmıştır.
Buna göre taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak sahipliğinde değişikliğe yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut alıkoyma hakkına ilişkin davalarda verilen kararlar (tapu iptali ve tescil davası, ön alım davası) kesinleşmeden icra edilemezler. Mahkeme tarafından verilen karar doğrultusunda oluşa gelen ilam, tapu sicilinde değişiklik yaratacak mahiyette ve taşınmazın aynına ilişkin olması halinde takibe konu edilemez.
Yine benzer davalarda takip edilen hak bedele hükmedilse bile uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı olduğunda ve ilamda taşınmazın aynı tartışılmaktaysa ilam kesinleşmeden infaz edilemez. Bu yönüyle her ne kadar talebi istenen hak bedele dönüşmüş olsa bile davacı (alacaklı) tarafından ilamın kesinleşmesinden evvel icra takibine konu edilmemelidir.
Öte yandan söz konusu davalarda hükmedilen yargılama gideri ile aynı ilamdan doğan vekalet ücreti de özü itibariyle yargılamaya esas dava konusu hakkın ferisi niteliğinde olduğundan kesinleşmeden takibe konu edilemez.
Buna karşılık, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan (gayrimenkul üzerindeki kişisel "şahsi" haklara ilişkin olan) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmesine gerek yoktur. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, 3. cilt sayfa 2212)
İlamlı icra takibinde, takip talebini alan icra müdürü alacaklının verdiği belgenin ilam veya ilam niteliğinde bir belge olup olmadığını kendiliğinden incelemekle yükümlü olup verilen belge ilam veya ilam niteliğinde ise ilama uygun şekilde icra emri düzenlenip borçluya göndermek zorundadır. HMK’nın 367/2 maddesi gereğince taşınmaza ve buna ilişkin aynı haklara dair ilamlar kesinleşmedikçe icra edilemeyeceğinden icra müdürü tarafından kendisine tevdi edilen ilamın nitelendirilmesi ve icra edilip edilemeyeceğine ilişkin karar verilmesi gerekir.
Bir diğer taraftan borçlu kendisine gönderilen icra emrinin (takibe konu ilamın) kesinleşmeden takibe konulamayacak nitelikte olduğu konusunda ise icra emrinin tebliği üzerine bu hususu şikâyet yolu ile icra mahkemesi önüne getirerek takibin iptalini talep edebilir.
İlamların infaz edilecek kısmı hüküm kısmı olmakla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. İcra dairesi yahut icra mahkemesinin, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir.
II.GÜNCEL YARGI KARARLARI
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2021/3801 Esas ve 2021/8226 Karar
HUMK'nun 443/4. maddesi (HMK'nun 367/2. maddesi) gereğince gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklara dair hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tâbidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden, eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı, ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kesinleşmeden, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü de infaz ve icra takibine konu edilemez (HGK'nun 5.10.2005 T., 2005/12-534 E.-2005/554 K.).
Somut olayda; takibe dayanak Hatay 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/185 Esas ve 2017/467 Karar sayılı ilamında, davacı tarafça muris muvazaası nedeni ile 107 ada 67, 68 ve 70 parseller ile 104 ada 2 parsel sayılı taşınmazların tapusunun iptali ile miras hissesi oranında davacı adına tesciline, 103 ada 3 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi itibariyle davacının hissesine düşen bedelin ilgili davalı tarafından davacıya ödenmesine karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verilerek 107 ada 67, 68 ve 70 parseller ile 104 ada 2 parsel sayılı taşınmazların hissesi oranında davacı adına kayıt ve tesciline, 103 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise "88,660,16 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine" karar verilmiştir.
Somut olayda takip dayanağı ilamda her ne kadar bedele hükmedilmiş ise de, uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı olduğundan ve ilamda taşınmazın aynı tartışıldığından, bu ilam kesinleşmeden infaz edilemez.
O halde, ilk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda borçlunun şikayetinin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar ve bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddedilmesi isabetsiz olup bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/6620 Esas ve 2019/4270 Karar
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine Kumluca 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2015 tarih ve 2013/149 Esas - 2015/296 Karar sayılı kararına dayanılarak, ecrimisil alacağı, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderinin tahsili ile birlikte taşınmaza müdahalenin men'i ile taşınmaz üzerindeki evin ve cam seranın kal'i talebiyle ilamlı icra takibi başlatıldığı, borçlunun, takip dayanağı ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağını ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; takip konusu ilamın, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil alacağına ilişkin olması nedeniyle kesinleşmeden takibe konulabileceği gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
Somut olayda, ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2015 tarih ve 2013/149 Esas - 2015/296 Karar sayılı ilamı ile; müdahalenin men'i ve kal davası kabul edilerek "..evin ve cam seranın kal'ine" şeklinde karar verilmiştir. Kal'e (yıkıma) ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde telafisi imkânsız zararların meydana geleceği göz önüne alınarak, bu konuda verilen kararların kesinleşmeden icra edilemeyeceği kabul edilmelidir.
O halde, mahkemece, borçlunun şikayetinin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle şikâyetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/10585 Esas ve 2012/11816 Karar
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı (alacaklı) tarafından müvekkili hakkında İstanbul 35. İcra Müdürlüğünün 2012/5063 Esas sayılı dosyası ile Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/529 Esas sayılı dava dosyasında verilen kararla hükmedilen vekalet ücretinin tahsili amacıyla ilamlı icra takibi yaptığını, takip konusu kararın önalım davasına ilişkin olduğunu, taşınmazın aynına yönelik kararların kesinleşmeden icra takibine konulamayacağını, dayanak kararın henüz kesinleşmediğini ve şikayetin kamu düzenine aykırı olması nedeniyle süresiz şikayete tabi olduğunu takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı (alacaklı) vekili cevap dilekçesinde icra emrinin 09.03.2012 tarihinde şikayetçiye ve vekiline ayrı ayrı tebliğ edildiğini, süresi içerisinde herhangi bir dava açılmadığını, takibin kesinleştiğini, 02.04.2012 tarihinde hacze gidildiğini, şikayetin hak düşürücü süre içerisinde yapılmadığını ve kamu düzenini ilgilendiren bir durumun da söz konusu olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 12. Hukuk Dairesinin 18.06.2006 tarih, 20959/24128 Esas ve Karar sayılı kararı ve 21.03.2006 tarih, 2179/5727 Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; takip dayanağı ilamın kesinleşmediği iddiası ilama aykırılıkla ilgili olmayıp konuya ilişkin itiraz süreye tabi olduğundan ve şikayetçi olan borçluya ve vekiline icra emri 09.03.2012 tarihinde ayrı ayrı tebliğ edildiğinden, şikayetin ise İİK.nun 16. maddesindeki 7 günlük süre geçirildikten sonra yapıldığından şikayetin süre yönünden reddine karar verilmiştir.
Hüküm, süresi içerisinde davacı (şikayetçi) vekili tarafından dilekçesinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; Silivri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.01.2012 tarih, 2010/529 Esas, 2012/60 Karar sayılı ön alım isteğine ilişkin karar sureti dosyadadır. Satış bedeli ile harç ve masrafların verilen kesin süre içerisinde yatırılmadığından davanın reddine, 42.179,12 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, vs. karar verilmiştir. Alacaklı taraf, borçlu aleyhine, kararda yazılı olan vekalet ücreti ve işlemiş faizi belirtilerek 42.685,27 TL için icra emri göndermiştir. İcra emri taraflara mahalli mahkeme kararında yazılı olan tarihlerde tebliğ edilmiştir.
Uyuşmazlık İİK.nun 16. maddesinde belirtilen 7 günlük süre geçirildikten sonra şikâyetin yapılması nedeniyle süresiz şikayetin somut olayda geçerli olup olmayacağı ve ön alım davasının gayrımenkulün aynına ilişkin olması nedeniyle ilamın hüküm kısmının kesinleşmeden takibe konulup konulmayacağından kaynaklanmaktadır. Ön alım davası gayrimenkulun aynına ilişkindir. Koşulları gerçekleştiğinde davaya konu olan pay ya da paylar resmi akit tablosundaki bedel ve harç ile masraflar hakimin tayin ettiği kesin süre içerisinde ilgili yere depo edilmekle ve karar kesinleştiğinde hüküm ifade edecektir. Bu nedenle, şikayetin ilamın içeriğine ilişkin olduğundan kamu düzeni ile doğrudan iç içe bulunması nedeniyle süresiz şikayete ilişkin konu olduğu tartışmasızdır.
Hal böyle olunca işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken karar yerinde yazılı gerekçeyle, istemin süreden reddi doğru olmamıştır. Borçlu vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK.nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 04.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2018/5443 Esas ve 2019/1981 Karar
Alacaklı tarafından başlatılan tapu kaydındaki şerhin terkini ile sözleşmeden kaynaklanan alacak konulu ilamlı takipte, borçlunun; alacaklı ile aralarında taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, takip dayanağı ilam ile ifaya izin taleplerinin reddolunarak lehlerine tazminat ödenmesine karar verildiğini, fakat anılan ilamın konusunun karma sözleşme olduğunu ve arsa payının satışı vaadi ile sözleşmeye dayalı olarak açılan fesih davası yahut tescil davası sonucunda şikayet konusu taşınmaz üzerinde mülkiyet değişikliği meydana geleceği için takibe dayanak ilamın kesinleşmeden icraya konulamayacağını ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; icra takibine konu kararda; davacı şirketin ......ifaya izin talebinin reddi ile taraflar arasındaki....... 08.02.2012 tarihli ve 4332 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili olacak şekilde feshine, davacı ... yönünden de sözleşmenin geriye etkili olacak şekilde feshine, şirket lehine konulmuş kat karşılığı inşaat hakkı şerhinin terkinine karar verildiği, kararda hüküm altına alınan vekalet ücreti ve yargılama giderinin alacaklı tarafça talep edildiği, karar içeriğinden de anlaşılacağı üzere taşınmazın ayni yönünden bir ihtilafın söz konusu olmadığı, bu nedenle icraya konulabilmesi için kesinleşmesinin gerekmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
HUMK'nun 443/4. maddesi gereğince; gayrimenkul ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu nedenle, aynı ilamda yazılı eklentilerin de infazının istenebilmesi için ilamın kesinleşmesi zorunludur.
Buna karşılık, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan (gayrimenkul üzerindeki kişisel "şahsi" haklara ilişkin olan) ilamların icraya konulabilmesi için kesinleşmelerine gerek yoktur ..... sayılı ilamında da belirtildiği üzere ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. İcra mahkemesi, ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir.
Somut olayda, takibe dayanak olan......Mahkemesinin 23.02.2016 tarih ve 2013/922 Esas, 2016/52 Karar sayılı ilamı ile; davanın kısmen kabulü ile hüküm kısmının II. bendinin 2. numaralı kısmında ‘...lehine konulmuş olan kat karşılığı inşaat hakkı şerhinin terkinine,” karar verildiği, bu haliyle, ilamın, tapu sicilinde değişiklik yaratacak mahiyette ve taşınmazın aynına ilişkin olduğu, dolayısıyla kesinleşmeden takibe konulamayacağı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, alacaklı vekili ilamın takip tarihinde kesinleşmiş olduğunu iddia etmediği gibi, esasen ilamın kesinleşmeden takibe konulabileceği yönünde beyanda bulunmuştur.
O halde, mahkemece şikayetin kabulü ile kesinleşmemiş ilama dayalı olarak başlatılan takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.