Tasarrufun İptali Davalarında Bekletici Mesele Kavramı

Abone Ol

İcra ve İflas Kanunu m. 277 ve devam eden maddeler ile tasarrufun iptali davaları hukuk sistemimizde düzenlenmiştir. Tasarrufun iptali davası ile borçlunun alacaklısını zarara uğratmak amacıyla mal kaçırma kastı ile hareket ettiği hallerde alacaklıya bu tasarrufu iptal ettirme hakkı tanınmaktadır. Davanın kabulü halinde yapılan tasarruflar geçersiz kılınarak alacaklıya bu tasarruf ile elden çıkarılan malvarlıkları üzerinde cebri icra yolu ile alacağını tahsil etme olanağı sağlanmaktadır. Yoksa malvarlığının alacaklının mülkiyetine geçmesi söz konusu değildir. Tasarrufun iptali davalarına bakmakla görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleri olup burada davanın ayni olmayıp şahsi nitelikte bir dava olması sebebiyle genel yetki kuralları geçerlidir. İİK m. 281 uyarınca ise bu davalar basit yargılamaya tabi olmaktadır.

İptal davasına konu olan işlemler -kural olarak- maddi hukuk bakımından tama- men geçerli olan ancak alacaklıları zarara sokan işlemlerdir. Örneğin, «devredilen şirket hisseleri», «alacağın temliki», «devredilen miras hisseleri», «tapuya şerh verilerek güçlendirilen satış vaadi sözleşmeleri», «satılan taşınmazlar», «boşanma protokolü uyarınca devredilen taşınır ve taşınmazlar», «havale işlemleri», «parası borçlu tarafından verilerek eşi (oğlu vs.) adına tescil ettirilen taşınır/taşınmazlar», «borçlunun malvarlığının artışını önleyen işlemler», «borçlunun, aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasını kabul etmesi», «borçlunun, miras bırakandan kalan taşınmazlardan pay istemeyip, kendisine intikal edecek payları kardeşlerine devretmesi işlemi», «borçluların, mirasın reddi konusundaki işlemleri», «kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler», «nam-ı müstear konusu işlemler», «adi ortaklığın feshine ilişkin sözleşme», «borçlu tarafından yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesi» «borçlunun, üçüncü kişideki alacağını kızına devretmesi işlemi» hakkında iptal davası açılabileceği gibi, borçlunun «bir taşınır ya da taşınmaz malın başkasına bağışlaması»nın, «borç ikrarında bulunması»nın, «ticari işletmesini üçüncü bir kişiye devretmesi»nin vs. iptali için, «iptal davası» açılabilir [1].

İİK. nun 283. maddesi gereğince, tasarrufun iptali davası sabit olduğu takdirde, davacı alacaklı bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisini elde edecek ve davanın konusu taşınmaz olduğundan davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tahsisine mal olmadan o taşınmazın haciz ve satılmasını isteyebilecektir.

Genel ve özel dava şartlarının önemi, davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için, varlığı ya da yokluğunun hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilebilmesi ve taraflarca eksikliğin davanın her aşamasında ileri sürülebilmesidir. Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 114. maddesinde sayılan dava şartları haricinde davaya has özel dava şartları bulunmaktadır. Örneğin İİK m. 277’de iptal davası açılabilmesi için alacaklının elinde aciz belgesinin bulunması gerektiği düzenlenmiştir. Tasarrufun iptali davalarında, Yargıtay, kanunda sayılan aciz belgesi şartının yanında yerleşik içtihatlarıyla birtakım özel şartlarında bulunması gerektiğine işaret etmektedir. Bu şartlar bir Yargıtay kararında şu şekilde belirtilmiştir; “Dava, İİK’nun 277. ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Bu tür davaların dinlenebilmesi için davacının davalı borçluda gerçek bir alacağının bulunması, borçlu hakkında yapılan bir icra takibinin kesinleşmiş olması, iptal konusu tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış bir aciz belgesinin bulunması gerekli olup bu şartların varlığı mahkemece re’sen değerlendirilmelidir [2].” Örneğin aranılan şartlardan biri tasarrufun iptali davası sonucunda karar verilebilmesi için alacaklı tarafından takip konusu yapılan alacağın kesinleşmiş olması şartıdır. Eğer davalı borçlu tarafından bonoda yer alan imzanın kendisine ait olmadığına yönelik bir imzaya itiraz davası açıldığı ve davanın derdest olduğu iddiası var ise borçlu belirtilen süreler içinde ödeme emrine -borca ya da imzaya- itiraz ya da şikâyette bu- lunmuşsa, icra mahkemesince “itirazın (ya da; şikayetin) reddine” karar verilince takip kesinleşecektir. Fakat bu durum, tasarrufun iptali davasının mahkemece sonuçlandırılması için yeterli değildir. Ayrıca takip konusu alacağın da kesinleşmiş olması gerekir. Bunun için de icra mahkemesinin vermiş olduğu “itirazın/şikayetin reddine” ilişkin kararın da kesinleşmiş olması gerekir. Bu nedenle, tasarrufun iptali davasında, icra hukuk mahkemesinde, davalı-borçlunun alacaklıya karşı açtığı ‘borca ya da imzaya itiraz davası’nın veya ‘şikayet başvurusu’nun sonucu “bekletici mesele’ yapılması gerekir [3].

Yargıtay 17. HD.’nin 20.10.2009 T. 4804/6607 Sayılı kararında da tasarrufun iptali davasında takip konusu alacağın kesinleşmesi gerektiğinden menfi tespit davasının derdest olması halinde“Alacaklı sıfatı ile borçlu ve onunla işlemde bulunan 3. kişi aleyhine açılan ‘borçlunun 3. kişiye yaptığı muvazaalı satış işleminin iptali’ davasında, icra takibinin kesinleşmesi yeterli olmayıp, aynı zamanda takip konusu alacağın da kesinleşmesi gerekeceğinden, borçlu tarafından alacaklıya karşı açılıp devam eden olumsuz tespit davasının sonucunun, iptal davası için ‘bekletici mesele’ oluşturacağı” yönünde bozma kararı bulunmaktadır [4].

HMK’nin 165/1 maddesi “Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.” hükmünü havidir. Takip hukukundan doğan uyuşmazlıklarda kanunda yer alan haller dışında hangi durumların bekletici mesele yapılacağı, Yargıtay içtihatlarıyla şekil almaktadır [5].

Av. Ayşe ACAR UMUT & Av. Ünal Can ACAR

KAYNAKÇA

Gökçe Varol (2020), “İcra Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, s.435-465.

Hakan Albayrak (2015), “Tasarrufun İptali Davalarında Yargıtay Tarafından Kabul Edilen Özel Dava Şartları”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 64(4), s.931-974.

Talih Uyar (2011), “İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davasının Konusu”, Ankara Barosu Dergisi, 2011/1, s.211-232.

Talih Uyar (2014), “Tasarrufun İptali Davasının Tarafları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Özel Sayı 2014, s. 3005-3070.

Talih Uyar (2018), “Tasarrufun İptali Davalarında Tasarrufun İptaline Karar Verilmesi Konusunda Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 135, s.517-576

-------------------

[1] Talih Uyar, İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davasının Konusu, Ankara Barosu Dergisi 2011/1, s. 212-213.

[2] 17. HD. T. 20.05.2009, 2951/3395 Naklen (Hakan Albayrak, “Tasarrufun İptali Davalarında Yargıtay Tarafından Kabul Edilen Özel Dava Şartları”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 64(4), 2015, s.935.)

[3] Talih Uyar, “Tasarrufun İptali Davalarında Tasarrufun İptaline Karar Verilmesi Konusunda Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 135, 2018, s.530.

[4] Naklen (Talih Uyar, “Tasarrufun İptali Davasının Tarafları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Özel Sayı 2014, s. 3029.)

[5] Gökçe Varol, “İcra Mahkemelerinde Yargılama Usulü”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 6, Sayı 2, 2020, s.463.