TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI SUÇU VE CEZASI (YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA)

Abone Ol

I- TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞININ KANUN MADDESİ, DÜZENLEME ALANI VE YERİ

Tarihi eser kaçakçılığı, diğer suçlardan farklı olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda değil, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 67 vd. maddeleriyle düzenlenmektedir. Bu kanun, korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımları belirlemek, yapılacak işlem ve faaliyetleri düzenlemek, bu konuda gerekli ilke ve uygulama kararlarını alacak teşkilatın kuruluş ve görevlerini tespiti (m. 1) amacıyla, ülkedeki tarihi ve kültürel değerlere sahip olan taşınır ve taşınmaz tüm eserlerin korunması ve bunlara ilişkin kaçakçılığın önlenmesi adına yürürlüğe konulmuştur.

Toplum nezdinde tarihi eser kaçakçılığı olarak bilinen suçun kanundaki ismi, taşınır kültür varlıklarının ticareti ve kaçakçılığıdır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir.

Kültürel varlıklar, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklar (m.3/a-1)  olup, kaçakçılığı sonucunda kültürel mirasa ve tarihi değerlere ciddi zarar veren bir suçtur. Bu suçla mücadele etmek ve tarihi eserleri korumak amacıyla ülkemizde Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde özel birimler ve kurumlar görev yapmaktadır. Bu birimler, kaçakçılığı engellemek, tarihi eserleri tespit etmek ve geri getirmek için çalışmalar yürütmekte, suç işlendiği durum ya da şüphesiyle savcılığı harekete geçirmektedir.

Tarihi eser kaçakçılığıyla mücadelede toplumun duyarlı olması ve bu eserlerin toplum kimliği niteliğinde olduğu ve nesilden nesile aktarılmasının önemi noktasında toplum bilinçlendirilmelidir.  Zira tarihi eserler bir milletin, geçmiş değerlerinin ve kültürünün geleceğe aktarılmasında önem arz etmektedir. Tarihi eserlerin sahibi devlettir. Bu nedenle tarihi eserlere zarar verilmesinde zarara uğrayan devlettir. (m.5)

II- TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞININ KONUSUNU OLUŞTURAN ESER VE  VARLIKLAR, SUÇU VE CEZASI

1. KONUSUNU OLUŞTURAN ESER VE VARLIKLAR

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu “Korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıkları“ başlıklı 23. maddesinde tarihi eser kaçakçılığı suçunun konusunun neler olduğunu düzenlemiştir. Buna göre;

Jeolojik, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait, jeoloji, antropoloji, prehistorya, arkeoloji ve sanat tarihi açılarından belge değeri taşıyan ve ait olduğu dönemin sosyal, kültürel, teknik ve ilmi özellikleri ile seviyesini gösteren her türlü kültür ve tabiat varlıkları;

Çeşitli hayvan ve bitki fosilleri, insan iskeletleri, çakmak taşları (sleks), volkan camları (obsidyen), kemik veya madeni her türlü aletler, çini, seramik, benzeri kab ve kacaklar, heykeller, figürünler, tabletler, kesici, koruyucu ve vurucu silahlar, putlar (ikon), cam eşyalar, süs eşyaları (hulliyat), yüzük taşları, küpeler, iğneler, askılar, mühürler, bilezik ve benzerleri, maskeler, taçlar (diadem), deri, bez, papirüs, parşömen veya maden üzerine yazılı veya tasvirli belgeler, tartı araçları, sikkeler, damgalı veya yazılı levhalar, yazma veya tezhipli kitaplar, minyatürler, sanat değerine haiz gravür, yağlıboya veya suluboya tablolar, muhallefat (religue’ler), nişanlar, madalyalar, çini, toprak, cam, ağaç, kumaş ve benzeri taşınır eşyalar ve parçaları,

Halkın sosyal durumunu anlatan, insan yapısı araç ve gereçler dâhil, bilim, din ve mihaniki sanatlarla ilgili etnografik nitelikteki kültür varlıkları.

Osmanlı Padişahlarından Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat ve Vahdettin ve aynı çağdaki sikkeler, bu Kanuna göre tescile tabi olmadan yurt içinde alınıp satılabilirler.

Bu madde kararına girmeyen sikkeler bu Kanunun genel hükümlerine tabidir.

Milli tarihimizdeki önemleri nedeniyle, Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ait tarihi değer taşıyan belge ve eşyalar, Mustafa Kemal ATATÜRK’e ait zati eşya, evrak, kitap, yazı ve benzeri taşınırlar gibi eser ve varlıklar belirtilmiş olmakla birlikte bir eserin “tarihi eser” olup olmadığına uzmanlar karar verecektir. Dolayısıyla her bir eser ve varlık açısından uzmanlardan bilirkişi raporu alınmalıdır. Dolayısıyla Tarihi eser kaçakçılığı suçu “teknik bilgi gerektiren bir suç” türüdür.

2. SUÇU VE CEZASI

Tarihi eser kaçakçılığı suçunun cezası, suçun eylemlerinin kanunda düzenlendiği üzere üç tür görünüş biçimine göre farklılık arz etmektedir:

1-Bildirim yükümlülüğüne ve kültür ve tabiat varlığı ticaretine aykırı hareket edilmesi: Kasten ve mazereti olmaksızın bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket eden kişiye 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir.

Bildirimi yapılmamış kültür ve tabiat varlıklarının ticaretini yapanlara 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 5000 güne kadar adlî para cezası verilir. Ancak bunlara bildirim yükümlülüğüne aykırı davranmalarından ötürü ayrıca ceza verilmez.

Ticareti yasak olmayan taşınır kültür ve tabiat varlıklarının ticaretini izinsiz yapan kişilere 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Dolayısıyla izin alınması gerekmektedir.

2-Yurt dışına çıkarma yasağına aykırı hareket edilmesi: Kanunun 68. maddesine göre ise, tarihi eserlerin yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarılması suç teşkil etmektedir. Bu tür bir fiilin gerçekleştirilmesi durumunda, suçu işleyen kişiye 5 yıl ile 12 yıl arasında değişen hapis cezası ve 5 bin güne kadar adli para cezası verilebilmektedir.

3-İzinsiz olarak araştırma, kazı ve sondaj yapılması: Kişiye 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir. Ancak izinsiz olarak araştırma, kazı veya sondaj yapılan yer sit alanı veya korunması gereken başka bir yer değilse bu ceza 1/3 oranında azaltılır.

3.1- İzinsiz Kazı ve Definecilik

İzinsiz define aramanın cezasıysa 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu işin bulunan eserleri yurt dışına kaçırma amacıyla işlenmesi halinde cezası iki katına kadar artar. Ülkemizde tarihi eser bulan kişilere ödül ya da teşvik verilmediği için kişiler define arama işlerini genelde izinsiz yapmaktadırlar. İzin alarak define arama işlemi ülkemizde çok yaygın değildir. Ancak yaptırımı olduğunu unutmamak gerekir.

Kişinin bu suçları işlemek suretiyle bulduğu kültür varlığını soruşturma başlamadan önce mahallî mülkî amire teslim etmesi hâlinde, mahkeme verilecek cezada üçte ikisine kadar indirim yapabilir.

İzinsiz olarak define araştıran kişinin, hakkında kovuşturma başlayıncaya kadar, kendisini bu fiili işlemeye gerekli cihazları temin etmek suretiyle sevk eden kişilerin kimliklerini açıklaması ve yakalanmasını sağlaması hâlinde, mahkeme verilecek cezada indirim yapabileceği gibi, ceza verilmesine yer olmadığına da karar verebilir.

Kazı, sondaj ve araştırmaya ilişkin hükümlere aykırı hareket edenler yüz günden az olmamak üzere adlî para cezasıyla cezalandırılırlar. Kültür ve tabiat varlıklarını korumakla görevli kamu personeli hakkında yapılacak iş ve işlemler ve alınacak her türlü kararlar ve bu kararlara karşı yapılacak itirazlar, öncelikle incelenir ve sonuçlandırılır.

Son altı padişah dönemindeki sikkelerin tescilsiz yurt içinde alınması ve satılması tarihi eser kaçakçılığı suçunu oluşturmaz. Kültür ve tabiat varlıkları yasasında belirtilen ve koruma altına alınan eserler hukuka aykırı olarak yurt dışına çıkarılamayacağı gibi yurt içine de sokulamaz.                                 

Tarihi eser kaçakçılığı kapsamında kalan suçlar nedeniyle el konulan taşınır kültür ve tabiat varlıkları müzeye teslim edilir.

Aynı zamanda Tetkik ve kontrole muhalefet edenler ile nakil işlerine aykırı hareket edenler altı aydan bir yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılırlar. Ceza miktarı, suçun niteliği, kaçırılan eserin değeri ve sair diğer etkenlere göre değişkenlik gösterebilmektedir.

III- EVDE TARİHİ ESER BULUNDURMANIN CEZASI

Tarihi eserler, kültürel mirasın bir parçasıdır ve korunmaları önemlidir. Tarihi eserlere evde sahip olmak veya bulundurmak isteyen kişilerin, ilgili ülkede geçerli olan kültürel miras koruma yasalarını dikkate alması gerekmektedir. Yasalar, tarihi eserlerin satın alınması, taşınması ve sahip olunmasıyla ilgili belirli izinleri, prosedürleri ve sınırlamaları içerebilir.

Yasalara aykırı şekilde tarihi eserlere sahip olanlar, cezai sonuçlarla karşılaşabilirler. Bu cezalar, para cezaları, hapis cezaları veya diğer yaptırımlar olabilir. Tarihi eserlerin korunması, geçmişimizin ve kültürümüzün önemli bir parçası olduğu için toplumun ve devletin ortak sorumluluğundadır.

Ülkemizde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 4. Maddesine göre  tarihi eser bulundurmakta suçtur. Buna göre;

1. Taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarını bulanlar ve elinde bulunduranlar,

2. Maliki veya yalnızca zilyedi oldukları arazide böyle bir varlığın bulunduğunu bilenler ve,

3. Maliki veya yalnızca zilyedi oldukları arazide böyle bir varlığın bulunduğundan yeni haberdar olanlar, yetkili mercilere en geç 3 gün içinde bildirmek zorundadırlar. Yetkili mercii en yakın müze müdürlüğü, köydeyse muhtar ve diğer yerlerde de en yakın mülki idari amirdir.

Tarihi eser bulundurma suçu, tarihi eser kaçakçılığı suçunun bildirim yükümlülüğüne aykırı davranılması sonucu ortaya çıkan bir suçtur. Evde tarihi eser bulundurma cezası 6 aydan 3 yıla kadar hapistir.

Bu suç, ülke ve yerel yasalara göre değişiklik göstermektedir. Tarihi eserlerin korunması, birçok ülkede yasalarla düzenlenmiştir. Yasal düzenlemeler, kaçakçılığın önlenmesi, yasadışı kazılar ve tarihi eser hırsızlığına karşı önlemler içermektedir.

IV) DEEP WEB ARACILIĞIYLA TARİHİ ESER KAÇAKÇILIĞI SUÇU

Deep Web (Derin Ağ), internetin çıktığı ilk tarihlerden itibaren arama motorlarının endeksleyemediği verilerin bulunduğu bilgileri içeren binlerce bağlantı linkinden oluşan bir sistemdir. Arama linki verilmeyen veya arama motorları tarafından bulunamayan bütün siteler Deep Web'e dahildir.

İnternet siteleri çeşitli nedenlerden görüntülenmemek isteyebilir. Örneğin; kütüphane arşivleri, kamu ve özel şirket bilgileri gibi genellikle herkes tarafından görülmesi istenmeyen veya indekslenmeleri zor olan içerik taşıdıkları için arama motorlarında görüntülenmek istemezler. (Wikipedia)

 Deep web, internetin derin yüzüdür. Buz dağının görünmeyen devasa parçasıdır. Gündelik olarak kullandığımız internet, tüm internetin %10’unu oluşturur. Dolayısıyla kullandığımız internet bilgilere ulaşabilme imkanını önemli ölçüde sınırlamaktadır. Deep web’teyse bilginin ve yapılabileceklerin sınırı yoktur. Ancak bunun için bu sistemin nasıl kullanılacağını öğrenmek gerekir. Çünkü deep web’teki temel mantık şudur, bir internet sitesi oluşturmak ve bunun arama motorlarında bulunmasını engellemek. Yani internet sitesini oluşturan kişi size bu sitenin adresini vermedikçe siz o siteyi bulamazsınız.

Esasen siz istemediğiniz müddetçe kimsenin sitenize erişememesi ve size sağladığı gizlilikle özgür bir alan yaratması bakımından deep web faydalı bir alan olsa suç işlenmesinde iletişimi sağlamak ve ortada delil bırakmamak için tehlikeli bir alandır. Normal internet sitelerinde satılmayan ve bulunamayan eşyalar, pdf’ler vb rahatlıkla deep web aracılığıyla bulunabilmektedir. Ayrıca haber alma özgürlüğüne getirilen sınırlamalara karşı aktivist gazetecilerin sansürsüz haberler yaptığı siteler de mevcuttur. Ancak derinlere indikçe deep web çok tehlikeli bir hal almaktadır.

Derinlerinde hırsızlık ilanlarından, suikast ve bomba yapım videolarına kadar birçok şeyi barındıran deep web, tarihi eser kaçakçıları tarafından da bir ticarethane alanı olarak kullanılmaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki deep web’i kullananlar sadece normal bilgi almak isteyen vatandaşlar, gazeteciler, teröristler ve kaçakçılar değildirler. Ancak güvenlik açısından sorun oluşturabilmekte ve kişisel verileriniz kolaylıkla başkasının eline geçebileceğinden dikkatli olmak gerekmektedir.

 Devlet makamları da deep web’i kullanarak hırsızlık, tarihi eser kaçakçılığı ve dolandırıcılık gibi işlenen suçun faillerini yakalamakta ve gerekli cezalandırmayı yapmaktadır . Zira Deep web alanı çokta ulaşılamayacak güvenli bir alan değildir.

V) TARİHİ ESERLERE ZARAR VERME SUÇU

Tarihi eserler bir milletin kültürünü, tarihini, değerlerini simgeleyen eserlerdir. Bu eserlerin sahibi devlettir. Korunması gerekli taşınmaz nitelikteki tarihi eserlerin yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya zarara uğramalarına kasten sebebiyet verenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezasıyla cezalandırılır.

VI) ŞİKAYET SÜRESİ, GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Tarihi eser kaçakçılığı suçu şikâyete bağlı bir suç değildir. Dolayısıyla savcı bu suçu kendiliğinden yahut ihbar üzerine öğrendiğinde başkaca bir şeye ihtiyaç duymadan soruşturmayı yürütüp davayı açar.

Tarihi eser kaçakçılığı devlete karşı işlenen bir suç olduğundan ve kanunen şikayet süresi olmadığından dolayı doğal olarak şikâyet süresi de yoktur. Dolayısıyla suçun işlenmesinden  yıllar sonra da ihbar üzerine savcı harekete geçebilmektedir. Görevli Mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi, Yetkili Mahkeme ise suça konu fiilin gerçekleştiği yer mahkemesidir.

VII) İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

1.Yargıtay 12. Ceza Dairesi 17/11/2014 tarih, 2013/26129 E. ve 2014/22932 K. Sayılı kararında;

“…her ne kadar sanık hakkında “kültür varlığı ticareti” suçundan dava açılmış ise de, sanığın verdiği ifadelerde, davaya konu eserleri 4-5 yıl önce, tarlada çalışırken bulduğunu ve o tarihten itibaren de evinde muhafaza ettiğini, ticaret amacıyla bulundurmadığını beyan ettiği, tüm dosya kapsamından davaya konu eserlerin sanık tarafından ticari maksatla satın alındığına, kabul edildiğine ve satışa arz edildiğine dair dosyada somut ve kesin bir delil bulunmadığı, bu bakımdan sanığın eyleminin 2863 sayılı Kanunun 67/1. maddesinde düzenlenen “bildirim yükümlülüğüne aykırılık” suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek; sanık hakkında yazılı şekilde karar verilmesini” bozmuştur.

2.Yargıtay 12. Ceza Dairesi 24/10/2014 tarih, 2014/7590 E. ve 2014/20865 K. Sayılı kararında;

“…sanık Celal'in aşamalarda değişmeyen savunmasında, ele geçirilen eserleri 1 ay kadar öncesinde Ürgüp'e ziyaret amaçlı gittiğinde, yol kenarında antika eser satışı yapan tanımadığı bir şahıstan satın aldığına, sanık Mükayil'in de, 3-4 ay kadar önce amele pazarında açık kimlik ve adres bilgilerini bilmediği bir seyyar satıcıdan satın aldığına ilişkin aksi ispatlanamayan savunmaları karşısında, sanıkların ticari amaçla satın aldıklarına dair delil ve bu yönde bir iddianın bulunmaması nedeniyle eylemlerin 2863 sayılı Kanunun 70. maddesine temas eden “kültür varlığı bulundurma” suçunu oluşturacağının gözetilmemesi,” sebebiyle kararı bozmuştur.

Görüleceği üzere iyi niyetin varlığı halinde dahi 2863 sayılı Kanun'un 67/2 maddesinde düzenlenen “kültür varlığı ticaretine aykırılık” suçunun oluşması için, bildirimi yapılmamış kültür varlığının ticaret kastıyla “satışa arz edilmesi”, “satılması”, “verilmesi”, “satın alınması” ve “kabul edilmesi” eylemlerinden hiçbirinin gerçekleşmemesi durumunda “kültür varlığını bulundurma” suçunu oluşturduğu kabul edilmekte ve buna nazaran ceza verilmektedir.

3.Yargıtay 12. Ceza Dairesi 22/01/2014 tarih, 2013/25522 E. 2014/1265 K. sayılı kararında;

” …bronzdan yapıldığı ve kazan tipinde bir kaba ait kenar parçası olup Bizans dönemine ait bir eser olduğu, etütlük mahiyetteki eserin 2863 sayılı Kanun kapsamına girdiğinin belirtildiği, dosya kapsamı itibariyle suç yerinde bulunan eserin suç tarihinden daha önce bulduğuna dair herhangi bir delil mevcut olmadığı, 2863 sayılı Kanunun 4. maddesinde belirtilen üç günlük bildirim süresi içerisinde eserlerin ele geçirilmesi nedeniyle bildirim yükümlülüğüne aykırılık suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığı, bu itibarla sanıkların beraatine “ kararını bozmuştur.

4.Yargıtay 12. Ceza Dairesi 15/05/2013 2012/27427 E. 2013/13728 K. sayılı kararında;

“ …Sanığın savunmasında; suç tarihinde, mütahitlik yapan babasına arsa bakmak için Çankırı İli, Yapraklı Köyüne gittiğini, söz konusu boş arsanın içerisinde gezinirken dava konusu eserleri bulduğunu, aynı gün Ankara'ya döndüğünü, otobüsten inip eve giderken kendisini durduran emniyet güçlerinin arama yaptıklarını ve eserlere el konulduğunu, ertesi gün eserleri müzeye teslim etmek niyetinde olduğunu beyan ettiği anlaşılmış olup, sanığın dava konusu eserleri suç tarihinde bulduğuna dair savunmasının aksine delil mevcut olmadığı, 2863 sayılı Kanunun 4. maddesinde belirtilen üç günlük bildirim süresi içerisinde eserlerin ele geçirilmesi nedeniyle haber verme yükümlülüğüne aykırılık suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığı, bu itibarla sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin hatalı değerlendirme sonucu sanığın eyleminin 2863 sayılı Kanunun 70. maddesine temas eden izinsiz olarak kültür varlığı bulundurma suçunu oluşturduğunun kabulü ile mahkumiyetine karar verilmesi,” hükmünü bozarak üç günlük bildirim süresinin başlangıcı tespit edilemiyorsa, sanığın ifadesine başvurularak karar verilmesinin önemine dikkat çekilmiştir.

 5.Yargıtay 11. Ceza Dairesi 30/10/2014 tarih, 2013/27098 E. 2014/21387 K. sayılı kararında;

“…Sanığın …aşamalarda verdiği benzer ifadelerde, ölen ağabeyinden kendisine kalan kültür varlığı sikkeyi hatıra olarak evinde bulundurduğunu beyan etmesi karşısında, kültür varlıklarını bulundurma" suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin,” verilen kararı bozmuştur. Kararda kültür varlığını bulundurma suçunu işlediğini tespit etmiştir.

VIII) SON OLARAK (TARİHİ ESER VE DEFİNEYE İLİŞKİN)

Eğer yasal olarak ve gerekli bildirim ve izinler alındıktan sonra tarihi eser veya define araması yapılmak isteniyorsa define bulunması durumunda bunlar devlete (müzeye) teslim edilir ve devlet teslim edilen tarihi eserlerin ise hazineye ait bir yerde bulunmuşsa değerlerinin %50 sini aracıya, özel mülke sahip bir arazide bulunmuşsa %40 aracıya, %10 ise mülk sahibine verilmektedir.

Bulunulan tarihi eserin müzeye götürülmesi durumunda ise korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olup olmadığını, müzeye alınacaklarla alınmayacakları tespit etmek ve müzelere alınmasına karar verilmesi durumunda kıymetini belirlemek için müze uzmanları tarafından “Değerlendirme ve Kıymet Takdir Komisyonu” oluşturulur. Müzelere alınması uygun görülen ser için komisyonca belirlenen maddi bedel eseri getiren şahsa ödenir.

Bu oranlar, yukarıda da yazıldığı üzere hapis cezaları göz önüne alındığında gayet tatmin edici ve makuldür.

Keyifli Okumalar Dilerim

Av. MUSTAFA SİNCAR