Sulh Ceza Hakimliklerinin Erişim Engelleme Kararı Verme Yetkisinin Sona Ermesi ve Oluşan Hukuki Boşluk

Abone Ol

5651 Sayılı Kanun’un 9. Maddesinin Anayasa Mahkemesince İptali Kararının 10 Ekim 2024 Tarihinde Yürürlüğe Girmesi ile Sulh Ceza Hakimliklerinin Erişim Engelleme Kararı Verme Yetkisinin Sona Ermesi ve Oluşan Hukuki Boşluk

Giriş

İnternet yayınlarının denetimi ve kişilik haklarının korunması amacıyla 2007 yılında yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, kişilik haklarını ihlal eden içeriklere yönelik erişimi engelleme ve içerik çıkarılması kararlarının verilmesi konusunda yasal dayanak sağlamaktaydı. Kanunun 9. maddesi, kişilik hakları ihlal edilen gerçek ve tüzel kişiliklerin sulh ceza hakimliklerine başvurarak erişim engelleme talebinde bulunmalarını düzenlemişti.  

Bu sayede, bir internet yayını aracılığıyla kişilik hakları ihlal edilen kişiler, hızlı bir şekilde sulh ceza hakimliklerinden içeriklerin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararını alabiliyorlardı. Sulh ceza hakimliklerinin karar verme sürecinde sağladığı bu hızlı mekanizma, internet ortamında yapılan yayınların, sınırlı olarak denetimini mümkün kılmıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi, 11.10.2023 tarihli 2020/76 E. ve 2023/172 K. Sayılı kararında, Kanunun 9. maddesinin 5. fıkrasında yer alan “içeriğin çıkarılması ve erişimin engellenmesi” ibaresini Anayasa’ya aykırı bularak iptaline karar vermiştir.

Mahkeme, iptal kararında yasal düzenlemenin yapılabilmesi için, kararın yayınlanmasından itibaren 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. İptal Kararı 11 Ocak 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Mahkemece belirlenen 9 aylık süre 10 Ekim 2024 tarihinde dolmuş ve karar bu tarihten itibaren yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği süre zarfında, yani 9 ay içerisinde, Meclis’in bu konuda yeni bir düzenleme yaparak hukuki boşluğu doldurması beklenmiştir. Ancak, belirtilen sürede yeni bir yasal düzenleme yapılmamış ve bu durum, sulh ceza hakimliklerinin erişim engelleme ve içerik kaldırma kararlarını verme yetkisinin sona ermesine yol açmıştır.

5651 Sayılı Kanun’un 9. Maddesinin İşlevi

5651 sayılı Kanun’un 9. maddesi, Türkiye’de internet ortamında kişilik haklarının korunmasında önemli bir hukuki araç olarak kabul edilmekteydi. Bu madde sayesinde, herhangi bir internet yayınında, kişilik haklarına saldırı veya bu hakların ihlali meydana geldiğinde, mağdur kişi sulh ceza hakimliklerine başvurarak ihlal içeren içeriklerin erişime engellenmesini veya tamamen kaldırılmasını talep edebiliyordu. Sulh ceza hakimliklerinin bu kararları vermesi, internetteki içeriklerin bireylerin haklarını zedelememesi adına hızlı ve etkili bir çözüm sunmaktaydı. Dolayısıyla, bu düzenleme özellikle kişilik haklarını koruma açısından önemli bir işleve sahipti. 9. madde kapsamındaki başvurular, internet ortamında kişilerin onur, şeref ve saygınlığına zarar veren içeriklerin kaldırılmasını hedeflemekteydi. Sulh ceza hakimlikleri, mağdur olan kişilerin taleplerini hızlı bir şekilde değerlendirerek, erişim engelleme veya içerik kaldırma kararları vermekteydi. 9. maddede Sulh Ceza Hakimliği’nin 24 saat içinde karar verme, verilen kararın da içerik sağlayıcısı ya da Erişim Sağlayıcıları Birliği tarafından 24 saat içerisinde uygulama yükümlülüğü bulunmaktaydı. Bu sayede, mağdurların talepleri hızlı bir şekilde karşılanabiliyordu.

Anayasa Mahkemesi’nin İptal Gerekçesi

Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesinde; internet ortamındaki yayınlara erişim engelinin getirilebilmesi veya içeriğin yayından çıkarılabilmesi yetkisinin ifade ve basın özgürlüğünü sınırlandırdığı, Anayasa’nın 13.maddesi uyarınca Anayasa’da belirtilen sebeplere, ölçülülük ilkesine uygun olarak yapılması gerektiği, 9. maddede öngörülen sınırlamanın kapsam ve amacının ‘’hukuki güvenlik ve belirlilik’’ ilkeleri bakımından açıklık bulundurmadığı ve bu durumun tereddüte yol açtığı, Sulh Ceza Hakimliklerince de gecikmeksizin ve hızlı şekilde bertaraf etme ihtiyacı ortaya konulmadan, çelişmeli yargılama yapılmadan karar verildiği, gerekçeli kararları somutlaştırmadan genel ifadeler ile verildiği gerekçelerine dayanarak, bu hususların ifade ve basın özgürlüklerine ağır müdahale teşkil ettiği hususunu temel gerekçe olarak ortaya koymuştur.

Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı ve 9 Aylık Düzenleme Süresi

Anayasa Mahkemesi, 11 Ekim 2023 tarihinde verdiği kararla 5651 Sayılı Kanun’un 9. maddesini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Mahkeme, iptal kararının yürürlüğe hemen girmesinin uygulamada hukuki boşluk yaratabileceğini göz önünde bulundurarak Meclis’e yeni bir düzenleme yapabilmesi için 9 aylık süre tanımıştır. Bu 9 aylık süre, 10 Ekim 2024 tarihinde sona ermiştir. Bu tarihten itibaren, 9. maddedeki erişim engellemesi ve içeriğin kaldırılması düzenlemesi yürürlükten kalkmış olduğundan, Sulh Ceza Hakimliklerinin bu maddeye dayalı erişim engelleme ve içerik kaldırma kararları verme yetkisi hukuki dayanağını yitirmiştir.

Anayasa Mahkemesi bu hukuki boşluğun oluşmaması için kararı verdiği andan itibaren yürürlüğe girmesini ertelemiş, yürürlük tarihi olarak yasamanın yasa çıkarması için makul süre olarak 9 aylık bir süre belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği kararların yürürlüğünü tarih olarak, karar verme tarihinden farklı belirlemesinin sebebi, yasal boşluk oluşmasını engellemeye yöneliktir. 9 aylık süreye rağmen Meclis tarafından herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

10 Ekim 2024 Tarihinde Yürürlüğe Giren İptal Kararı ile Meydana Gelen Hukuki Boşluk

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, 10 Ekim 2024 itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra, 5651 Sayılı Kanun’un 9. maddesi artık geçerli olmadığından, Sulh Ceza Hakimliklerinin erişim engelleme ve içerik çıkarma taleplerini karara bağlama yetkisi de sona ermiştir. Meclis, Anayasa Mahkemesi’nin belirlediği 9 aylık süre zarfında herhangi bir yeni düzenleme yapmadığı için bu alanda hukuki bir boşluk oluşmuştur. Artık Sulh Ceza Hakimlikleri, erişim engelleme veya içerik çıkarma taleplerine ilişkin başvuruları, yetkisizlik gerekçesiyle reddetmek durumundadır.

İnternet ve sosyal medyanın, bu kadar hayatın içerisinde olduğu bir dönemde bu nitelikteki bir hukuki boşluğun, gerçek ve tüzel kişiliklerin temel hak ve özgürlük kapsamındaki kişilik haklarını açık bir hedef haline getirdiği gibi bu yönde kişileri savunmasız bırakmaktadır.

Sulh Ceza Hakimliklerinin Uygulaması ve Örnek Karar

10 Ekim 2024 tarihinden itibaren bazı Sulh Ceza Hakimlikleri, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda erişim engelleme taleplerini reddetmeye başlamıştır. Örneğin, İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2024/10694 değişik iş sayılı dosyasında, hakimlik kendisine gelen erişim engelleme talebini Anayasa Mahkemesi’nin 2022/123 esas ve 2023/76 karar sayılı iptal kararını gerekçe göstererek reddetmiştir. Hakimlik, 10 Ekim 2024 tarihi itibarıyla yürürlüğe giren iptal kararıyla birlikte 9. maddenin artık yürürlükte olmadığını ve dolayısıyla erişim engelleme kararı verme yetkisinin bulunmadığını belirtmiştir.

6. Sulh Ceza Hakimliği, ret kararında AYM’nin iptal kararının yürürlüğe girdiğini, ‘’içeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi’’ başlıklı 9. maddesini uygulama imkanı kalmadığını belirterek gerekçeyi ortaya koymuştur. Söz konusu iptal kararının hala yürürlüğe girip girmediği konusunda bilgisi olmayan ya da başka bir anlatımla haberdar olmayan bazı Sulh Ceza Hakimlikleri ise talep üzerine erişimin engellenmesi kararı verseler de kararları uygulanmamaktadır. 

Bu kararları uygulayacak merci olan, Erişim Sağlayıcıları Birliği de Sulh Ceza Hakimliklerinden gelen erişim engelleme kararlarını uygulamamaktadır. Birliğin, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının yürürlüğe girmesiyle birlikte, Sulh Ceza Hakimliklerinin verdiği erişim engelleme kararlarının hukuki bir dayanağı kalmadığını belirterek bu kararları uygulamama yönünde bir tavır geliştirdiği gözlemlenmektedir.

Hukuki Boşluğun Giderilmesi İçin Öneri

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrasında oluşan bu hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla, Meclis’in yeni bir düzenleme yapması gerekmektedir. Bu kapsamda, kişilik haklarının korunması amacıyla yeni bir yasal çerçevenin belirlenmesi önem arz etmektedir. Önerilen düzenlemede, ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkını koruyan, ancak kişilik haklarını da ihlal eden içeriklere karşı hızlı bir müdahale mekanizması sağlayan dengeli bir yapı oluşturulmalıdır. Yeni düzenleme kapsamında, içeriğin çıkarılması ve erişim engelleme taleplerinin doğrudan yargı denetiminden geçmesi sağlanabilir. Bununla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin kararında vurguladığı ifade özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı gibi anayasal ilkeler göz önünde bulundurularak, içeriğin çıkarılması ve erişim engelleme kararlarının sınırlı ve belirli koşullar altında verilmesi sağlanabilir.

Önerilen Çözüm Yolları

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrası oluşan yasal boşlukta, kişilik hakları ihlal edilen birey veya kurumların haklarını korumak için başvurabileceği iki temel yol önerilmektedir.

Basın Kanunu Kapsamında Düzeltme ve Cevap Hakkı

Kişiler, internet haber sitelerinde yer alan yayınlar nedeniyle haklarının ihlal edildiğini düşündüklerinde, 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca düzeltme ve cevap haklarını kullanabilirler. Bu hak, belirli bir süreç ve prosedüre tabi olmakla birlikte, kişilere hak ihlali durumunda başvurabilecekleri bir çözüm sunmaktadır. Ancak, her internet yayınının “internet haber sitesi” niteliğinde olmadığı unutulmamalıdır; mevkute kaydı bulunan yayınlar Basın Kanunu kapsamında değerlendirilmektedir.

Türk Medeni Kanunu Kapsamında Hukuki Koruma Talebi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesi, hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırıya karşı genel bir koruma ilkesi sunmaktadır. Bu madde uyarınca, kişilik hakları ihlal edilen bir kişi, hâkimden bu saldırının önlenmesi için koruma talep edebilir. Maddenin ikinci fıkrası gereğince, ihlal belirli yasal gerekçelerle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırı kabul edilmektedir.

(Bu iki hukuki yolun mevcut yasal boşlukta hak arayan vatandaşlar için uygulanabilir çözümler olarak değerlendirildiği, Savcı Asım Ekrem’in Hukuki Haber sitesindeki makalesinde de ayrıca belirtilmiştir.)

Ancak önerilen çözüm yolları, uzun vadeli ve etkili bir çözüm sunmaktan uzaktır. Basın Kanunu kapsamında düzeltme ve cevap hakkı başvurusu sınırlı bir koruma sağlamakta ve yalnızca belirli türdeki yayınlar için geçerlidir. Diğer yandan, Türk Medeni Kanunu kapsamında açılacak davalar ise süre açısından uzun bir yargılama süreci gerektirdiği gibi, davayı başlatmak için belirli bir harç ve masraf ödenmesi gerektiğinden, ekonomik bir yük getirmektedir. Özellikle hukuk mahkemesine başvurulduğunda, dilekçenin karşı tarafa tebliğ edilmesi ve yanıt süresi gibi süreçler dikkate alındığında, ihlal oluşturan içerik uzun bir süre erişilebilir kalmaktadır. Dolayısıyla, hem sürecin uzun olması hem de ekonomik olarak maliyetli olması nedeniyle, bu yollar uzun vadede pratik çözümler sunmaktan uzaktır. En azından yasal düzenleme yapılana kadar, bir çözüm yöntemi olarak kullanılabilir.

Bu durumda, 5651 Sayılı Kanun’un 9. maddesine alternatif bir yasal düzenlemenin yapılması büyük önem taşımaktadır. Sulh ceza hakimliklerinin erişim engelleme ve içerik çıkarma taleplerine ilişkin olarak yeniden yetkilendirilmesi ya da bu işlevi yerine getirecek başka bir yargı yolunun oluşturulması, vatandaşların hak ihlallerine karşı korunması açısından kritik bir adım olacaktır. Yasal düzenlemenin yapılmaması, mevcut durumda bireylerin kişilik haklarının korunması yönünde etkili ve hızlı bir çözüm bulmalarını zorlaştırmaktadır.

Sonuç

Anayasa Mahkemesi’nin 5651 Sayılı Kanun’un 9. maddesine ilişkin iptal kararı sonrasında, Sulh Ceza Hakimliklerinin erişim engelleme ve içerik çıkarma kararı verme yetkisinin sona ermesiyle birlikte, internet yoluyla kişilik hakları ihlal edilen kişilerin haklarını koruma imkânı önemli ölçüde daralmıştır. Bu bağlamda, Basın Kanunu ve Türk Medeni Kanunu kapsamında mevcut çözüm yolları bulunsa da bu yollar pratik, ekonomik ve hızlı sonuç sağlamaktan uzak kalmaktadır. Dolayısıyla, Meclis’in, bu yasal boşluğu dolduracak yeni bir düzenleme yaparak vatandaşların internet ortamındaki kişilik haklarını koruma altına alması acil bir ihtiyaçtır. Meclis, ifade özgürlüğü ve kişilik hakları arasındaki hassas dengeyi gözeterek yasal bir çerçeve oluşturmalı ve oluşabilecek mağduriyetleri yok etmelidir.

Şu anda Meclis gündeminde 9. Yargı Paketi başlığı ile bir paket bulunmaktadır. Söz konusu paketin içinde Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmiş olduğu 5651 Sayılı Kanun’un maddelerine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Yargı Paketi mecliste görüşülürken bir önerge ile erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkarılması hususunda yasal düzenleme yapılması hususu eklenebilir. Bu hususun yargı paketi içerisine eklenmemesi halinde, yeniden yasal düzenlemenin meclis gündemine gelmesi zaman alacak ve hukuksal boşluk varlığını sürdürerek mağduriyet yaratmaya devam edecektir.

Kaynakça

Anayasa Mahkemesi, 2020/76 Esas, 2023/172 Karar, 11 Ekim 2023 tarihli karar.

Savcı Asım Ekrem, 06.11.2024 Tarihli “Ne Yapmalı Anayasa Mahkemesi Kararına Karşı?’’ isimli yazısı.

İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 2024/10694 sayılı D. İş Kararı