SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

Abone Ol

Soyut suç tanımı, ceza kanunlarında belirli bir sistematiğe göre düzenlenmektedir. Genel olarak; bir kişi tarafından işlenmiş, tek bir fiille tek bir neticenin meydana geldiği ve tek bir hukuki değerin ihlal edildiği suç tanımları yer almaktadır. Bu tanımlara nispeten atipik sayılan ve Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun genel hükümler kısmında teşebbüs, iştirak ve suçların içtimaı başlıkları altında suçun özel görünüş şekilleri düzenlenmektedir.

1) TEŞEBBÜS (TCK MD. 35): Failin, suçun tanımında yer alan fiilin icrasına elverişli hareketlerle başlamış olmakla beraber, elinde olmayan sebeplerden ötürü kastettiği fiile ilişkin icra hareketlerinin tamamlanmaması veya suç tipinde ayrı olarak belirlenen bir unsurdan dolayı neticenin meydana gelmemesi halidir. Teşebbüs TCK’ nın 35. Maddesinde düzenlemekle beraber bir suçun teşebbüs derecesinde kalabilmesi için birtakım şartlar öngürülmektedir. Bu şartlar:

a) Failin kasten işlenebilen bir suçu işlemek istemesi: Taksirle işlenen suçlarda teşebbüs olmamaktadır.

b) Gerçekleştirilen fiilin icra hareketi niteliğinde olması: Hazırlık hareketleri cezalandırılmamaktadır.

c) Gerçekleştirilen fiilin neticeyi meydana getirmeye elverişli olması: Elverişlilikle kastedilen yalnızca suçun işlenmesinde kullanılan vasıtalar değildir. Somut olay bağlamında fail tarafından yapılan fiil, faaliyetler ve diğer koşullar da dikkate alınarak elverişlilik hususu değerlendirilmektedir.

d) Neticeli bir suçun veya icra hareketleri kısımlara bölünebilen sırf hareket suçunun bulunması: Sırf hareket suçlarında hareketin yapılması suçun oluşumu için yeterli olduğundan bu suçların teşebbüs derecesinde kalması söz konusu olmamaktadır. Ancak icra hareketleri kısımlara ayrılabilen sırf hareket suçları teşebbüs derecesinde kalabilmektedir. Örneğin; hakaret suçu (TCK MD. 125) sırf hareket suçu olmakla beraber mektupla gerçekleştirilmesi halinde icra hareketleri kısımlara ayrılabildiğinden (mektubun yazılması, zarflanması vb.) hakaret suçuna teşebbüs söz konusu olmaktadır.

e) İcra hareketlerine başlamış olmakla beraber  hareketlerin tamamlanmamış veya tamamlanmış olmakla beraber neticenin meydana gelmiş olmaması: Fail, elinde olmayan sebeplerden ötürü icra hareketlerine son verebileceği gibi kendi isteğiyle de icra hareketlerine son verebilmektedir. Elinde olmayan sebeplerden ötürü icra hareketleri tamamlanamamışsa teşebbüs hükümleri uygulanacaktır. Kendi isteğiyle icra hareketlerini sonlandırması halinde diğer koşulların da var olmasıyla birlikte gönüllü vazgeçme hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

Gönüllü Vazgeçme (TCK MD. 36):  Failin, icra hareketlerine başladıktan sonra kendi isteğiyle icra hareketlerini sonlandırması veya suçun tamamlanması veya neticenin meydana gelmesini kendi çabasıyla önlemesi durumunda gönüllü vazgeçme söz konusu olmaktadır. Bu durumda teşebbüsten sorumlu olamayacaktır. Gönüllü vazgeçme anına kadar meydana gelen bir suç var ise fail yalnızca bundan sorumlu tutulacaktır.

Etkin Pişmanlık: Failin, icra hareketlerine başlayıp suçu tamamladıktan sonra suçun sonuçlarından vazgeçmesi halidir. TCK sistematiğinde etkin pişmanlık, cezayı ortadan kaldıran bir hal veya cezada indirim sebebi olarak kabul edilmektedir. Etkin pişmanlık her suç tipi için öngörülmemektedir.

Teşebbüse Elverişli Olmayan Suçlar:

- Kabahatlere teşebbüs cezalandırılmamaktadır. Ancak teşebbüsün de cezalandırılabileceğine dair özel bir düzenleme mevcut ise suça teşebbüse ilişkin hükümler uygulama alanı bulmaktadır.

- Olası kasta teşebbüsün mümkün olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır. Yargıtayın uygulaması ve doktrindeki hakim görüş olası kasta teşebbüs olamayacağı yönündedir: YCGK, E: 2014/414, K: 2017/554, KT: 19.12.2017: “…aralarında kavga çıkması üzerine sanık ...’in, üzerinde bulunan tabancayı çıkardığı, ateş etmek istediği sırada maktul ...’ın, sanığın elini tutarak ateş etmesine engel olmaya çalıştığı, çekişme sırasında sanık ...'in tetiğe basması üzerine tabancadan çıkan merminin o sırada iş yerinin üst katından merdivenle aşağıya inmekte olan mağdur ...’in göğsünün sağ kısmına isabet ettiği ve mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaralandığı, Mansur’un av tüfeğiyle maktul ...’ı, sanık ...’in de tabancayla maktul ...’ı öldürdükleri olayda; sanık ...’in maktullerle kavga ettiği sırada üzerinde bulunan tabancasını çıkarması, çekişme sırasında patlayan tabancanın emniyetinin açık olduğunun ve haznesine önceden mermi sürüldüğünün anlaşılması, sanık ...'in, maktul ... ile çekişmesi esnasında iş yerinde bulunan diğer kişilerin, hatta o esnada iş yeri önünden geçmekte olan olayla ilgisiz kişilerin de isabet alıp yaralanabileceklerini öngörmesine rağmen elinde bulunan tabancanın tetiğine basması, diğer bir ifadeyle "olursa olsun" düşüncesiyle hareket etmesi ve meydana gelebilecek sonuçları göze alarak kabullenmesi karşısında, sanığın mağdur ...'e yönelik eyleminde, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalması nedeniyle taksirle değil olası kastla hareket ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Öte yandan, herhangi birisinin yaralanması veya ölmesi muhtemel olan olayda, "olası kast netice ile belirlenir" ilkesinden hareketle, sanığın, mağdur ...'in yaralanması şeklindeki neticeden dolayı sadece olası kastla yaralama suçundan sorumlu tutulması gerektiği, eyleminin öldürme suçuna teşebbüs olarak nitelendirilemeyeceği kabul edilmelidir…”

- Suça teşebbüsün söz konusu olabilmesi kasten işlenen bir fiilin varlığına bağlıdır. Bu nedenledir ki taksirle işlenen suçlarda teşebbüs hükümleri uygulama alanı bulamayacaktır.

- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda neticeye yönelik doğrudan kast olmadığından teşebbüs mümkün olmamaktadır.

- Objektif cezalandırılabilme şartı ihtiva eden suçlarda suçun işlenmesinin yanında  cezalandırılabilme şartının da gerçekleşmesi aranmaktadır. Teşebbüse müsait suç tipleri  olmadığından teşebbüs hükümleri uygulanmamaktadır.

- İhmali suçlarda teşebbüs söz konusu olmamaktadır.

İşlenemez Suç (Elverişsiz Teşebbüs): Suçun işlenmesinde kullanılan araçların elverişsiz olması, fiilin konusunun olmaması sebebiyle neticenin meydana gelmesine imkan bulunmayan hallerde suçun işlenmesi mümkün değildir. İşlenemez şuçlara teşebbüs halinde cezalandıralabilme konusunda birtakım teoriler öne sürülmüştür. Objektif teoriye göre, neticenin meydana gelmesi imkansız olan bir suça teşebbüs olamayacağından ceza verilemez. Subejektif teoriye göre, fail işlediği suç tipinin koruduğu hukuki değer bakımından bir tehlike oluşturduğundan  netice meydana gelmese de cezalandırılması gerekmektedir.

2) İŞTİRAK: Suçlar kural olarak tek kişi tarafından işlenmektedir. Ancak birden fazla kişinin suçun oluşumunda nedensel bir katkısı mevcut ise bu durumda iştirake ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır. İştirak; faillik ve şeriklik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

A) Faillik (TCK MD 37): Kanunda yer alan suç tanımındaki fiili icra eden kişi faildir. Faillik, fiile hakim olma biçimi bakımından 3’e ayrılmaktadır.

a) Müstakil faillik: Suçun kanuni tanımında yer alan fiili, tek başına veya birbirinden habersiz, aralarında birlikte suç işleme kararı olmaksızın  gerçekleştiren kişiler müstakil faildir.

b) Müşterek faillik: Kanunda yer alan suç tanımındaki fiili, birden fazla kişi, birlikte suç işleme kararına bağlı kalarak icra hareketlerini beraber gerçekleştirip fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmaları halinde müşterek faillik söz konusu olmaktadır.

Kişinin özel faillik vasfı taşıması (Örneğin; zimmet suçunda failin kamu görevlisi olması) halinde özgü suçlarda da müşterek faillik söz konusu olabilmektedir. Ancak kamu görevlisi olmadığı halde suça iştirak eden kişi azmettiren veya yardım eden sorumlu tutulmaktadır.  (TCK md. 40/2)

İhmali suçlar bakımından müşterek faillik söz konusu olabilmektedir. Ancak icrai davranışla işlenebilen suçlara ihmali bir hareketle yardım edilmesi halinde müşterek faillik olmamaktadır.

İştirak yalnızca kasten işlenebilen suçlar bakımından söz konusu olmaktadır. Bu nedenledir ki taksirli suçlara iştirak yoktur her bir fail müstakil faildir.

c) Dolaylı faillik: Kişinin, suçu işlemede bir başkasını vasıta olarak kullanması halinde dolaylı faillik söz konusu olmaktadır. TCK md. 37/2’ de: “ suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar arttırılır.” düzenlemesi yer almaktadır.

B) Şeriklik: Suçun kanuni tanımındaki fiilin icrasına iştirak edip, fiili gerçekleştirmeyen diğer kişiler şerik olarak adlandırılmaktadır. Şeriklik; azmettirme ve yardım etme olarak 2’ ye ayrılmaktadır.

a) Azmettirme: Suç işleme düşüncesi bulunmayan kişinin, suç işleme kararı almasına sebebiyet verme azmettirme olarak tanımlanmaktadır. TCK md. 38/1’de : “Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.” düzenlemesi mevcuttur.

İhmali davranışla azmettirme olmamaktadır. Ancak ihmali davranışla işlenen bir suça azmettirme mümkündür. Örneğin; kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesinde azmettirme söz konusu olabilmektedir.

b) Yardım Etme: Suç işleme kastı olan faile, suçun işlenmesinde maddi veya manevi katkısı olan kimse yardım eden olarak sorumlu tutulmaktadır. Suça yardım eden kimse, TCK md. 39 uyarınca  işlenen suçun cezası üzerinden belli oranlarda indirimlerden faydalanmaktadır.

Yardım etme ihmali hareketle gerçekleştirilen suçlar bakımından da mümkün olmaktadır. Ancak ihmali harekette bulunun kimse, hukuken bir yükümlülük altındaysa ve failin işlemiş olduğu fiil bağımsız bir suç teşkil ediyorsa bu durumda  yardım eden olarak değil, fail olarak cezalandırılmalıdır.

Kişinin yaptığı fiil suçun işlenmesinde maddi veya manevi bir katkı oluşturmuşsa özgü suçlar bakımından da yardım eden olarak sorumlu tutulması söz konusu olabilmektedir.

Maddi ve manevi yardım olmak üzere 2 çeşit yardım etme vardır:

-Maddi Yardım Etme:  Suçun işlenmesi için gerekli araçların teminini sağlamak ve suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi esnasında icra hareketlerini kolaylaştıracak maddi yardımlarda bulunmaktır.

-Manevi Yardım Etme: Suç işlemeye teşvik etmek, Suç işleme kararını kuvvetlendirmek, Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek, Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde olmaktadır.

Yardım etme ve müşterek faillik birbiriyle karıştıralabilmektedir. Yargıtay bir kararında : Kardeş olan sanıkların olay öncesi maktul ile yaşadıkları tartışmadan sonra sanık E.’in maktulü kastederek “ben buna dalacağım” şeklinde söyleyip eve giderek bıçak alıp dönmesi, sanıkların maktulü bulmak için sokakta birlikte aramaları, maktulü tanık S.’ın kullandığı araçta görünce birlikte durdurmaları, sanık E.’in maktulü bıçaklamaya başladığı esnada ağabeyi olan sanık E.’in de tanık S.’ın müdahale etmesine engel olması, daha sonra da iri yapılı maktulü bıçaklama eylemi bitinceye kadar kolundan ve omzundan tutması, sanık E.’in bıçaklamayı bırakınca sanık E.’in de maktulü bırakıp olay yerinden birlikte kaçmaları gözönüne alındığında, sanıkların olayın başlangıç ve gelişimine göre birlikte suç işleme kararlarının olduğu, sanık E.’in kasten öldürme suçunun icrasında üstlendiği rol ile suçun işlenmesine sağladığı katkının öneminin 39. maddesinde düzenlenen yardım etme sınırlarını aştığını ve iş bölümü içerisinde gerçekleşen davranışlarının diğer sanığın fiilini tamamlaması nedeniyle suçun işlenişi üzerinde diğer sanıkla birlikte hâkimiyet kurduğu anlaşılmakla, kasten öldürme suçuna 5237 sayılı TCK’nun 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldığının kabulü gerekmektedir. (Yargıtay CGK - Karar: 2015/278).” bu ayrıma değinmiştir.

TCK md. 39/1’ e göre “Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, 15 yıldan 20 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza 8 yılı geçemez .” tüm suç tipleri için genel bir norm düzenlenmiştir. Ancak örgüte yardım etme suçu ve örgüte silah sağlama suçu için de özel olarak düzenlenen normlarda mevcuttur.

TCK md 41’e göre “İştirak halinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır. Suçun; gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş veya gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması, hallerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.”  İştirak halinde gönüllü vazgeçmeye ilişkin bu düzenleme yer almaktadır.

3) SUÇLARIN İÇTİMAI: Ceza Hukukunda; genel kural, her bir suç için ayrı ayrı sorumlulukların olmasıdır. Ancak suçların içtimaı durumunda bunun yerine birden fazla suç tek bir suç olarak varsayılıp cezası arttırılarak veya işlenen suçlardan en ağır suç hangisi ise onun  cezası verilmektedir. Suçların içtimaı 3’e ayrılmaktadır:

a) Bileşik Suç: Birbirinden bağımsız en az iki suçun bir araya gelerek ve kanunda yer alan suç tanımında biri diğerinin unsuru olması veya ağırlaştırıcı nedeni olması koşulu ile başka bir suçun oluşması halinde birleşik suç oluşmaktadır. Bu durumda içtima hükümleri uygulanmamaktadır. TCK md 42 de birleşik suç düzenlenmekte olup 2 haline yer verilmiştir. Bunlar şu şekildedir:

-Bir suçun diğer bir suçun unsuru olmasıdır.

-Bir suçun diğer bir suçun ağırlaştırıcı nedeni olmasıdır.

Örneğin; yağma suçunda, hırsızlık ve tehdit ve/veya yaralama suçları bir araya gelerek yağma suçunun  unsurları haline gelmiştir.

b) Zincirleme Suç: Bir kimseye karşı, farklı zamanlarda suç işleme kararının icrası kapsamında aynı suçun işlenmesi zincirleme suçu oluşturmaktadır.  Şayet bir suç, suç işleme kararı kapsamında birden fazla kimseye karşı aynı zamanlarda işlenirse bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Zincirleme suç TCK md 43 de düzenlenmekte olup birtakım koşulları ihtiva etmektedir. Bunlar şu şekildedir:

- Aynı suçun değişik zamanlarda birden çok işlenmesi,

- Bir şuç işleme kararının olması,

- Bir kimseye karşı işlenmesidir.

Zincirleme suçun varlığı halinde birden çok işlenen şuç tek bir suç kabul edilerek faile dörtte birden dörtte üçüne kadar arttırılarak verilecektir. (TCK md. 43)

c) Fikri İçtima: Tek bir fiil ile birden fazla suçun işlenmesi halinde fikri içtima hükümleri uygulanmaktadır. Fikri içtima 2’ ye ayrılmaktadır:

- Aynı Neviden Fikri İçtima: TCK md. 43/2’ye göre “ Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi..” halinde fikri içtima hükümleri uygulanacaktır.

Örneğin; bir fiille birden fazla kimseye karşı hakaret edilmesi (TCK md. 125).

- Farklı Neviden Fikri İçtima: Tek bir fiille birden fazla suçun oluşması halinde farklı neviden fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. Fail, oluşan suçlardan en ağır olanın cezası ile cezalandırılmaktadır. (TCK md. 44)

 Örneğin; gözlükle bir kişiye yumruk atılması durumunda kasten yaralama (TCK md.86) ve mala zarar verme suçu (TCK md. 151) meydana gelecektir.

 Av. Begüm GÜREL & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Hilal ÖZDEMİR