SUÇ ÖRGÜTÜNÜN ZORUNLU UNSURLARI

Abone Ol

1. Üye Sayısının En Az Üç veya Daha Fazla Kişi Olması

Bir suç örgütüne katılma iradesine sahip olup örgütlenmeye dâhil olma maksadıyla hareket eden,  örgüt tarafından kabul gören, örgüt disiplinine, hiyerarşisine bağlı ve bu konumda makul bir süre geçiren kişiler örgütün üyesi olarak kabul edileceklerdir[1]. Ceza hukuku irade serbestisini esas alır. Bu eylemlerin varlığı dışa yansıyan gözlemlenebilen bir takım davranışları gerektirir. Yalnızca yeterli sayıda kişinin suç işlemek üzere anlaşmaları da örgütün varlığı açısından yeterli olmayıp organize bir yapının mevcudiyeti de gerekli olup salt anlaşma farklı bir eylem türüdür[2].

Örgüt kurma suçunda, en az üç kişinin suç işlemek amacıyla örgüt kurma konusunda anlaşmaları halinde suç oluşmakta, örgütün yapısı, sahip bulunduğu organizasyon yeteneğini ortaya koyan üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması halinde ise, bir objektif cezalandırılabilme şartının varlığı nedeniyle örgüt kuranlar veya yönetenler cezalandırılmaktadır. Dolayısıyla, somut tehlikeyi oluşturacak olan örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından aranan bu elverişlilik hususu gerçekleşmemişse, failler hakkında objektif cezalandırılabilme şartının bulunmaması nedeniyle cezalandırılamayacaklar[3]

2. Üyeler Arasında Hiyerarşik Bir Yapı Bulunması

Örgüt ya da örgütlenmeden anlaşılması gereken, en az üç kişinin hiyerarşik yapılanma ve işbölümü içerisinde birden fazla belirsiz sayıdaki suçları işlemek üzere anlaşarak sürekli birliktelikleridir[4]. Suç örgütünün varlığının kabul edilebilmesi için bulunması gerekli bir diğer unsur, organize ve hiyerarşik bir yapılanmanın mevcudiyetidir. Söz konusu unsur, ilgili maddede, örgüte yardım edenlerin sorumluluğu düzenlenirken kullanılan, “örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte” ibaresi ile dolaylı olarak ifade edilmiştir. Söz konusu hiyerarşik yapılanmanın basit bir düzeyde bulunması yeterli olup, askeri bir disiplinin mevcudiyeti aranmayacaktır[5]. Diğer bir ifadeyle, örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır[6]. Hiyerarşi katı veya gevşek olabilir. Görev dağılımı şart olmamakla[7] birlikte kimin örgüt kurucusu kimin örgüt yöneticisi ve kimin örgüt üyesi olduğunun belirlenebilir olması gerekir.

Soyut bir birleşmeyi aşan örgütsel bir yapının bulunduğunun kabul edilebilmesi için, örgüt içinde, kesin nitelikte olmasına gerek bulunmamakla beraber,  örgütün amacı doğrultusunda bir işbölümü kapsamında belirsiz suçlar için de olsa görev dağılımının bulunması şarttır. Yönetici ve üyeyi ayırt edecek nitelikte yöneticilerin ve üyelerin birbirlerinden ayırt edilebilecek kriterlerin belirlenmesi gerekir.  Yönetici sıfatı bütün örgütsel yapıya hâkim olma anlamını taşımamakta olup, organizasyon içinde alt derecelerde de olsa, diğer üyeleri yöneten, bunların hiyerarşik üstü olanlar da yönetici olarak kabul edilecektir. Bununla birlikte, askeri nitelikte veya karmaşık, resmi bir hiyerarşik yapının aranacağı anlaşılmamalıdır. Örgüt içerisinde çıkar çatışmaları veya hırslardan dolayı örgüt üyelerinin yöneticilere başkaldırmaları, onları pasif hale getirmeleri daima mümkündür. Bu sıfatların yer değiştirmesi, yöneticinin üye haline gelmesi de söz konusu olabilir. Ancak hiyerarşik bir yapının, kavram olarak, yöneten emir ve talimat vererek sözünü dinleten yöneticilerin varlığı şarttır[8].

Yatay ilişkiler bir örgütün varlığını anlamına gelmez. Aynı doğrultuda olmak üzere kişiler arasındaki akrabalıktan, iş yerindeki olağan çalışma pozisyonlarından kaynaklanan ilişkiler, örgüt suçundaki hiyerarşik yapılanma olarak görülmemelidir. Nitekim uygulamada vakıf, dernek, şirket ve hatta kamu tüzel kişilerinin yöneticileri ile üyeleri yahut çalışanları arasındaki ilişkilerin örgütsel hiyerarşik yapıya benzetilerek, bu suç kapsamında mütalaa edildiği görülmektedir. Bu hususta, örneğin, bir belediye başkanının örgüt yöneticisi olduğu iddia edildiğinde, kamu hukuku tüzel kişisi olan belediyenin görev ve yetkileri kapsamında, belediyede çalışan kişilerle, belediye başkanı arasında kamu idaresinin işleyişinden kaynaklanan ast-üst ilişkisinin bulunmasının olağan olduğu, kamu hukukundan kaynaklanan bu özelliğin örgütün niteliklerinden hiyerarşik yapıyla bir ilgisinin bulunmadığı, örgütün bu tür yasal yapılanmaların dışında, kendisine özgü bir kuruluşunun, varlığının araştırılmasının gerektiği açıktır[9].

Örgütsel hiyerarşinin örgütü amacı doğrultusundaki kriminal işlerle sınırlı olması gerekir. Örgüt yöneticilerinin veya kurucularının emir ve talimatları kapsamında legal bir şirkette çalışan kişilerin örgüt hiyerarşisi içerisinde mütalaa edilmesi hukuken kabul edilemez. Suç örgütüne ait şirketteki çaycı, muhasebeci, şoför veya sekreterin örgüt hiyerarşisi içinde olduğu iddiasıyla makul şüphe olmaksızın soruşturma ve/veya kovuşturmanın süjesi haline getirilmesi masumiyet karinesine açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca bireylerin ve toplumun adalete olan inançlarının sarsılmasına neden olmaktadır.

Özetle örgüt soyut bir birleşme olmayıp içerisinde suça bulaşmış ve örgütsel faaliyetlerde bulunan kişileri bünyesinde barındıran ve hiyerarşik bir ilişkinin egemen olduğu bir yapıdır. Bu hiyerarşik ilişki, bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır[10].

3. Suç İşlemek Amacıyla Birleşme

Suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup, örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte, zorunluluk arz etmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde, fail, örgütteki konumuna göre, üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında, ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır[11]. Suç işlemek için örgütlenme, suç işlemek için anlaşma anlamına gelmez. Bu ayırım TCK’nın 314-316 maddelerinin karşılaştırılmasıyla ortaya çıkmaktadır[12].

Amaç suç kavramı, belli bir takım suçların özel olarak tehlikelilik arz eden ve bu nedenle ayrıca cezalandırılması öngörülen hazırlık hareketleri açısından kullanıldığında anlam taşımaktadır. Örneğin TCK’nın 314. maddesinde yer alan silahlı örgüt, sadece maddede sayılan amaç suçları işlemek için kurulabilir ve bu örgüt gerçek anlamıyla amaç suçları işlemek için işlenen bir araç suç niteliğindedir[13].

Faillerin örgütlenerek işlemek istedikleri fiillerin aynı veya farklı olması önem arz etmez. Suçların şikâyete tabi olup olmaması[14], faillerin bir kısmının kusur yeteneğine sahip olup olmaması, suçların gerçek kişilere veya tüzel kişilere yönelik olarak işlenmesi fark etmemektedir.

Hukuka uygun şekilde kurulmuş olan veya hukuka uygun amaçlar çerçevesinde faaliyet gösteren kuruluşlar veya oluşumlar bünyesinde işlenmiş münferit suçları “suç örgütü” saymak mümkün değildir. Çünkü bu ihtimalde bir araya gelme, belirsiz birtakım suçları işlemek amacına yönelik bulunmadığından, sadece ilgili suçu işleyen kişi veya kişilerin münferit o suçla ilgili sorumluluğuna gidilmesi gerekir[15]. Örgütün sürekli nitelikte basit bir yapılanma olsa bile, örgüt için organize bir yapının ve belirsiz suç işleme programının bulunması şarttır[16].

4. Örgütün Devamlılığı

 Örgüt niteliği itibariyle devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil ancak iştirak iradesinden söz edilebilecektir[17]. Bir örgütün varlığından bahsedebilmek için örgütlenme olgusunun devamlılık arz etmesi gerekir. Örgütlenmenin devamlılığı bu suça da mütemadi olma özelliği vermektedir[18].  Örgütlenmenin belirsiz süreli ve belirsiz suçlara ilişkin illegal bir iradeyi ortaya koyması gerekir. Belirli suçları işlemek amacıyla bir araya gelinmesi suç örgütünü değil suça iştirak durumunu ortaya koymaktadır.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütten bahsedilebilmesi için devamlılık şarttır. Buna göre, diğer unsurlar olan üye sayısı, hiyerarşik, organize bir yapılanma ve elverişlilik bulunsa bile, bu birleşmenin süreklilik arz etmemesi, ömrünün belirli bir veya birden fazla suçun işlenmesi ile sınırlı olması halinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün varlığından bahsedilemeyecektir. Diğer bir ifadeyle,  süreklilik arz ettiği kabul edilmeyen birleşmeler, örgüt olmayıp iştirak hükümlerinin uygulanması gerekir[19].  Ancak örgüt faaliyeti çerçevesinde hiyerarşik bir yapı içerisinde belirli ya da belirsiz birden fazla suçu işlemek amacıyla bir araya gelmiş olan, fakat sonrasında dağılıp sonlanan birlikteliklerde örgüt kurma suçundan sorumluluk doğacaktır. Diğer bir ifadeyle, faillerin bir araya gelerek birleşmelerinin süreklilik göstermesi, suçu iştirak boyutundan ayırmaktadır[20].

Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir suç işlemek için bir araya gelmesi halinde, örgütten değil iştirak iradesinden söz edilebilecektir. Ancak, amaçlanan suçları işlemede kolaylık sağladığı için işlenmesi amaçlanan suçlar açısından hazırlık hareketi niteliğinde olan örgütün varlığı için, amaç suçları işleme zorunluluğu olmadığı da dikkate alındığında, devamlılığın belirlenmesi noktasında yalnız amaç suçların sürekli bir şekilde işlenmesi değil, öncelikli olarak, amaç suçları sürekli biçimde işleme kararlılığının mevcut olup olmadığının araştırılması zorunludur[21].

Örgün örgütlü suçluluk, belli bir süreklilik arz edebileceği gibi geçicilik de arz edebilir.  Örgütlü suçluluk, süreklilik gösterdiğinde, bu suça, genel olarak çok failli suçlar denmekte, fail çokluğu suçun maddi unsurunu oluşturduğundan, fail çokluğu, “zorunlu iştirak” olarak ifade edilmektedir. Birden çok kişi geçici olarak bir araya gelerek, aralarında işlemeyi kastettikleri bir suçu birlikte işleyebilirler. Bu halde, suça iştirak söz konusu olmaktadır. Suça iştirak TCK’nın 37-41.maddelerinde düzenlemiştir[22].

5. Örgütün Üye, Araç ve Gereç Açısından Elverişliliği

 Örgütün suçları işlemeye elverişli, üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir[23]. Diğer bir ifadeyle, örgütün “amaç suçları” işlemeye elverişli bir yapıya, üye sayısı ile araç ve gerece sahip olması gerekmektedir[24]. Elverişlilik amaç suçlar yönünden hayatın normal akışına uygun şekilde üye sayısı, yapılanma şekli ile mevcut araç ve gereçlerin etkililiği üzerinde yapılmakta olup örgütün korkutucu ve iradeyi sakatlayacak düzeyde bir organizasyon olması gerekir.

Bir grup kişinin, suç işleyerek ekonomik kazanç elde etmelerinin daha kolay olacağı ve böyle bir yapı kurmaları gerektiği yönünde anlaşmaya vardıklarını kabul edelim. Bu kişilerin belli bir zaman aralığı geçmeden, örgütsel faaliyet olarak kabul edilecek bir takım fiiller gerçekleştirmeden, hiyerarşik yapı oluşmadan, suç örgütü haline geldikleri sonucu çıkarılamaz. Örgütün oluşması için saf istek, inanç ve bu yöndeki irade beyanlarının ortaya çıkması yeterli değildir. Örgütsel yapıyı bir araya getirenlerin bir takım eylemler ile bu durumun dış dünyaya yansımasını sağlamaları da gereklidir[25].

Elverişliliğin aranmasından da anlaşılacağı gibi, kanun basit bir birleşmeyi değil de, kamu için tehlike yaratacak nitelikteki fiilî birleşmeyi cezalandırma yoluna gitmiştir. Bu suçu basit bir birleşmeden ayıran hususlar da, birden fazla suç işleme amacı ve bu amaç bakımından elverişlilik ve devamlılık gösteren bir yapıdır[26]. Kanun, suçun oluşmasında, fail sayısının üç olmasını yeterli görmemekte, ayrıca örgütün yapısının, sahip bulunduğu üye sayısının, araç ve gereçlerin işlenmesi amaçlanan suç veya suçları işlemeye elverişli olmasını aramaktadır[27]. Örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması aranır. Aksi halde, elverişli bir örgütten söz edilemez. Somut olayın özelliğine göre, işlenmesi amaçlanan ya da işlenen suçlardan hareket edilerek; faillerin şahsi özellikleri, fail sayısı, bulundurulan ya da kullanılan araçların tür ve özellikleri, amaç suçun işleneceği yer, zaman gibi hususlar, elverişliliğin değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır[28]. Üç kişinin bir araya gelerek dolandırıcılık suçu işlemek maksadıyla belirli mağdurlara yönelik eylemlerinin örgüt çerçevesinde işlendiğini iddia etmek ceza hukukuna egemen ilkelere açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Örgütün yapısı gereği mağdurları korkutacak nitelikte olup mağdurların istemeden hareket etmelerini sağlayacak düzeyde etkili olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, örgütün suç işlemeyi kolaylaştıracak güçlü, hızlı ve etkili bir hareket kabiliyetine sahip olması gerekir.

Örgütün faaliyetinin işlenmesi amaçlanan suçların işlenmesi bakımından elverişli veya yeterli olup olmaması işlenecek olan o suçlar için gereklidir, ama salt suç işlemek için örgüt kurma suçu için gerekli değildir. Ancak, fail sayısı suçun işlenmesine elverişli olmakla birlikte, TCK ‘nın 220. maddesi hükmünde fazladan bir unsur yer aldığından, suçun oluşmuş sayılması için, üç veya daha fazla kişinin salt örgütleşmiş olması yetmemekte; örgütleşmenin, işlenmesi amaçlanan suçun veya suçların gerçekte işlenmesini sağlayacak yeterlilikte olması gerekmektedir. Örneğin, banka, işyeri, vs., soygunculuğu yapmak amacıyla çete kurmuş olan kişilerin, fiilin suç olması için sadece bir araya gelip örgütleşmeleri yetmemekte; ayrıca, örgütün; araç - gereç, donanım, lojistik, vs. bakımdan, işlenmesi amaçlanan bu suçları gerçekleştirebilecek bir yeterliliğe ulaşması gerekmektedir. Örgütleşme böyle bir yeterliliğe ulaşılmamışsa, salt örgütleşme, kanun karşısında hazırlık hareketidir. Yasada açıkça suç sayılmadığı sürece hazırlık hareketi cezalandırılmamaktadır[29].

6. Belirsiz Sayıdaki  Suçları İşleme  İradesi

TCK’nın 220. maddesi belirsiz sayıda suçu işlemeye yönelik niyetin varlığını yeterli görerek, belirli bir amaç için birleşenleri ya da belirli şekilde zarar vermeyi planlayanları henüz suç faaliyeti içerisinde bulunmadıkları halde cezalandırmaktadır[30]. Suç örgütlerinin belki de en ayırt edici unsuru, bunların belirsiz sayıda suçları işlemek için süreklilik arz edecek şekilde kurulmuş olmalarıdır. Suç işlemek amacıyla birleşmenin süreklilik arz etmemesi, yalnızca belirli bir veya bir takım suçları işlemek amacıyla meydana getirilmiş olması halinde bu unsurun varlığından söz edilemeyecektir. Yani, sürekli nitelikte bir yapının varlığı söz konusu olmayacaktır. Birden fazla kişi tarafından konu ve sayı yönünden sınırlanmış suçların işlenmesi, örgütün varlığının kabul edilebilmesi için yeterli değildir. Bu gibi durumlarda iştirak hükümleri uyarınca uygulama yapılması gerekir[31]. Örgütün varlığı için hangi suçun işleneceğinin somutlaşması gerekli değildir.

Örgütün sayısı belirsiz suç işleme ideali etrafında birleşme ile kurulması yeterli olup amaçlanan suçların işlenmesi gerekmez. Ancak örgütsel yapı dâhilinde suç işlenmese bile,  suç işlemek amacı etrafında suç işleme iradesini ortaya koyan fiili bir birleşmenin varlığı yeterli sayılmaktadır[32].

Suç örgütleri tarafından işlenen ve/veya öngörülen suçlar birbirleri ile bağlantılı, benzer suçlar olabilecekleri gibi, birbirlerinden tamamen alakasız, farklı türden suçlar da olabilirler[33]. Belirsiz sayıda suç işleme kararının örgütü oluşturan herkes açısından mevcut olması gerekir. Bu karar üzerinde fikir birliğinde olmayanlar örgütün yöneticisi veya üyesi olamaz. Belirsiz suç işleme kararı yani örgütsel devamlılık düşüncesi olmaksızın örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenecek tek bir suça herhangi bir şekilde katılmak genel iştirak kuralları çerçevesinde değerlendirilecektir. Örgütün belli bir takım suçları işlemek konusundaki kararını somutlaştırmış olması bu unsuru ortadan kaldırmaz. Yani örgüt yapılanması bazı suçların işleneceği kararını almış, bu konuda bir takım hazırlık hareketlerine girişmiş olabilir. Bu durum, işlenecek suçun konusunun somutlaşmış olduğu ve dolayısıyla belli bir suçu işlemek amacıyla bir araya gelinmiş olduğu anlamına gelmez. Ancak, belirsiz sayıda suç işlemek amacı, örgütsel yapının sürekliliğine de işaret etmektedir. İşleneceği belirlenmiş yani konu itibariyle somutlaşmış suçların dışında, bir takım suçların da işleneceği konusunda fikir birliği olduğunu ortaya koymaktadır. Belirsiz sayıda suç işleme iradesine sahip olmayanlar yönetici ve/veya üye olarak değerlendirilemezler[34]. Ancak bu ölçütlerin tespitinde ispata ilişkin sorunlar ortaya çıkmaktadır. Şüphenin olması halinde şüphenin aydınlatılamaması halinde yargılama aşamasında sanıklar lehine yorum yapmak gerektiği izahtan varestedir.

 

Cumhuriyet Savcısı Doç. Dr. Cengiz APAYDIN

Avukat Cenk Ayhan APAYDIN

------------------------

[1] Evik, Vesile Sonay, Çıkar Amaçlı Örgütlenme Suçu, İstanbul, 2004,  256 vd.;  Özgenç, İzzet, Suç Örgütleri,  Ankara, 2010, 27 – 28; Kavlak, 369.

[2]  Sancar, Türkan Yalçın, Çok Failli Suçlar, Ankara 1998, 142-143.

[3]  Dönmezer,  Sulhi, “Organize Suçla Mücadele”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi – Prof. Dr. Kemal Oğuzman’a Armağan, Yıl: 1, S.: 1, 2002,  7.

[4] Evik, Vesile Sonay, Suça İştirakte Yardım Edenin Ceza Sorumluluğu,  335.

[5] Karcılıoğlu, 128: Evik, Vesile Sonay, Suça İştirakte Yardım Edenin Ceza Sorumluluğu,  335.

[6] Yargıtay CGK, 3.4.2007 tarihli, 2006/10-253 esas ve 2007/80 sayılı kararı.

[7] Soyaslan, 451.

[8] Bkz. Karcılıoğlu, 107-108.

[9] Yenidünya/İçer, 802.

[10] “Tüm sanıkların örgüt lideri olarak kabul edildiği, örgüt üyesinin bulunmadığı, F, T ve F‘ın dede, oğul ve torun oldukları, aralarındaki akrabalık ilişkisiyle tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, örgüt oluşturmak için sanık sayısının yeterli ve sanıkların bazı olaylar açısından aralarında iştirak iradesinin bulunduğu anlaşılmış ise de,  sanıkların aralarında gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişki ile işbölümü ve suç işleme iradesinde devamlılığın saptanamadığı ve örgüt mensubu olarak kabul edilen kişiler arasında organize olmuş bir birliktelikten söz edilemeyeceği anlaşılmakla, “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, yüklenen suçtan sanık M  hakkında mahkumiyet kararı verilmesi, yasaya aykırıdır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 20. 12. 2021 tarihli, 2021/29677 esas ve 2021/29590 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[11] Yargıtay CGK, 3.4.2007 tarihli, 2006/10-253 esas ve 2007/80  sayılı kararı.

[12] Soyaslan, 451.

[13]Karcılıoğlu, 128.

[14] Soyaslan, 451.

[15] Yenidünya/İçer, 802.

[16] Bkz: Evik, Vesile Sonay, Suça İştirakte Yardım Edenin Ceza Sorumluluğu, 335.

[17] Yargıtay CGK, 3.4.2007  tarihli, 2006/10-253 esas ve  2007/80  sayılı kararı.

[18] Soyaslan, 451.

[19] Alacakaptan, Uğur; “Çıkar Amaçlı Suç Örgütü Kurma Suçu”, Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, İstanbul 2004, 59.

[20] Yılmaz, 414.

[21] Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 20. 12. 2021 tarihli, 2021/29677 esas ve 2021/29590 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[22] Hafızoğulları/Kurşun, 28-29.

[23] Yargıtay CGK, 3.4.2007 tarihli, 2006/10-253 esas ve 2007/80 sayılı kararı. Elverişlilik açısından, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun, örgütün yapısı, üye sayısı, araç ve gereçleri yönünden somut olayda incelenmesi gerekmektedir. Örgütün asıl suçları gerçekleştirebilecek fiili olanaklara sahip olup olmadığı yönünden inceleme yapılmalıdır. Burada önemli olan husus, elverişlilik unsuru kapsamında yapılan değerlendirmenin, işlenmesi amaçlanan suçlar açısından yapılmasıdır. Bu kapsamda kişilerin amaç suçları gerçekleştirmek için organize bir şekilde bir araya gelmeleri sonucunda oluşmuş olan kuruluş süreklilik gösteriyorsa örgüt kurma suçu oluşacaktır. Yılmaz, 414.

[24]  Evik, Vesile Sonay, Suça İştirakte Yardım Edenin Ceza Sorumluluğu,  335.

[25]Karcılıoğlu, 123.

[26] Özek, Çetin,   “Organize Suç”, Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan, İstanbul, 1998, 197.

[27] Hafızoğulları/Kurşun, 37.

[28]Yenidünya/İçer, 803-804.

[29] Hafızoğulları/Kurşun, 38-39.

[30] Dönmezer, Sulhi / Erman, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, 14. Baskı, C. II,  İstanbul, 2019,  79.

[31] Karcılıoğlu, 128.

[32] Yenidünya/İçer, 803.

[33]  Kavlak, Cihan, Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu,  Ankara 2011, 551.

[34] Karcılıoğlu, 114