1) TCK m.220’de Düzenlenen Silahsız ve Silahlı Örgütlere Bilerek ve İsteyerek Yardım Eden Failin Cezasının İnfazı
İnfaz Kanunu m.107/4’e göre; “suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek veya örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde” koşullu salıverilme süresi ¾ üzerinden hesaplanır. TCK m.220/7’de, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan kişinin örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmesi düzenlenmiştir. Bu unsurların; İnfaz Kanunu m.107/4’de aranan örgüt kurma veya yönetme kapsamında olmadığı açık olmakla birlikte, örgüte yardımın “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç” olarak kabul edilmesinin mümkün olup olmadığının tartışılması gerekir.
Kanaatimizce, örgüte yardımın “örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç” olarak kabulü mümkün değildir. Çünkü örgüte yardım etmek; örgütlü olarak veya örgüt adına işlenen bir suç olarak düşünülemez. Yardımın, örgütün amacını gerçekleştirmeye yönelik bir suç olup olmadığı tartışılabilir. Görüşümüze göre; örgüte yardımın, örgütün amacı doğrultusunda işlenen bir suç olduğu da düşünülemez. Çünkü örgüte yardım etme; örgütün varlığından, faaliyetinden ve amacından hem fail ve hem de eylem itibariyle farklıdır.
TCK m.220/7’de yer alan “örgüt üyesi olarak cezalandırılır” ibaresinden hareketle, örgüt üyeliğinden mahkumiyetin kanuni sonuçlarının bu konuda açık bir düzenleme bulunmadan kişi aleyhine uygulanmaması gerekir. Ayrıca İnfaz Kanunu m.107/4’de, “örgüt üyeliği” kavramına yer verilmemiştir. Örgüte yardım eden kişinin örgüt üyesi olarak cezalandırıldığı ve infazının da örgüt üyeliğine göre yapılması gerektiği ileri sürülse bile, İnfaz Kanunu m.107/4’ün tatbiki olanaklı değildir. Bu durumda TCK m.58/9’un tatbik edilme imkanı olup olmadığı tartışılabilir.
TCK m.58/9’da; mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedileceği düzenlenmiştir. Örgüte yardım eden kişinin örgüt üyesi olarak cezalandırıldığı, örgüt üyesinin “örgüt mensubu” olduğu, bu sebeple örgüte yardım eden kişi hakkında TCK m.58/9’un uygulanması gerektiği ileri sürülebilir. Bu düşünceye katılmamaktayız. TCK m.6/1-j’ye göre örgüt mensubu; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleri ile birlikte veya tek başına suç işleyen kişidir. Görüldüğü üzere, TCK m.220/7’de düzenlenen “örgüte yardım eden” kişi “örgüt mensubu” olarak kabul edilen kişiler arasında sayılmamıştır.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 18.10.2018 tarihli, 2016/3842 E. ve 2018/6288 K. sayılı kararı da yukarıda yer verilen görüşümüzü desteklemektedir. Karara göre;
“5237 sayılı TCK’nın ‘Tanımlar’ başlıklı 6/1-j maddesine göre örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleri ile birlikte veya tek başına suç işleyen kişi anlaşılır.
Sanıklar …, … ve …’ın suç örgütü kurucusu, yöneticisi ve üyesi olmadığı, örgüt adına diğerleri ile birlikte veya tek başına suç işleyen kişi konumunda bulunmadığı, somut olayda suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım eden kişi konumunda olduğu ve bu nedenle haklarında 5237 sayılı TCK’nın 58/9 maddesi uyarınca uygulama yapılmasının olanaklı bulunmaması…”
Bozma sebebi sayılmıştır. Görüldüğü üzere; TCK m.220/7’den mahkum edilen hükümlülerin cezalarının infazında TCK m.58/9’un tatbiki ile koşullu salıverilme sürelerinin ¾ oranı üzerinden belirlenmesi mümkün değildir.
Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 09.10.2018 tarihli, 2017/3510 E. ve 2018/6087 K. sayılı kararında ise;
“c- Sanık …’ün, suç örgütü kurucusu ve üyesi olmayıp suç örgütüne bilerek ve isteyerek yardım eden konumunda olup, eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 220/7. maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 220/2 maddesi kapsamında kaldığı kabul edilip, anlaşılmasına karşın, hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6-9. maddesi gereğince uygulama yapılması…”
Bozma sebebi olarak kabul edilmiştir. Bu karar; doğrudan TCK m.220/2 uyarınca suç örgütüne üyelikten mahkum olanlar ile TCK m.220/7’nin yollamasıyla örgüt üyesi olarak cezalandırılan hükümlülerin ceza infazlarının birbirinden farklı yapılacağını net olarak ortaya koymaktadır. Fail TCK m.220/2’den cezalandırılıp da örgüt faaliyeti kapsamında suç işlediğinde, işlediği bu suçtan dolayı da Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 uyarınca koşullu salıverilme hesabı ¾ oranında yapılacağı halde, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmayan, fakat örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin TCK m.220/7 dışında işlediği suçtan dolayı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4’den hareketle koşullu salıverilmeye tabi tutulması mümkün değildir. Yargıtay kararında; failin yağma suçundan cezalandırıldığı, aynı zamanda suç örgütüne üye olmayıp üyesi olmadığı örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğinin kabul edildiği durumda, aynı Dairenin 18.10.2018 tarihli kararında TCK m.220/7’den ve 09.10.2018 tarihli kararında da işlediği yağma suçundan dolayı hakkında ¾ infaz kuralının uygulanamayacağı kabul edilmiştir. Dairenin 09.10.2018 ve 18.10.2018 tarihli kararları birlikte değerlendirildiğinde, suç örgütlerine bilerek ve isteyerek yardım etme suçu ile bu failin işlediği bir başka suçun TCK m.58/9’a ve Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ile 108’e tabi tutulup, koşullu salıverilme bakımından nitelikli infaz usulünün uygulanmasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
TCK m.220/7’nin değişiklik gerekçesine göre; “Örgüt üyesi olmaksızın, örgütün niteliğini bilerek örgütün yararına herhangi bir iş, görev veya hizmet yapılması örgüt üyeliği ile eşdeğer kabul edilmekte ve örgüt üyeliği ile benzer şekilde cezalandırılmaktadır”. Bu fıkranın ilk gerekçesine göre; “Yedinci fıkrada, örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet eden kişinin, örgüt üyesi kabul edilerek cezalandırılması öngörülmüştür. Bu nedenle, ‘örgüte yardım ve yataklık’ adı ile ayrı bir suç tanımlaması yapılmamıştır. Bu kavram altında sözkonusu edilen fiiller, nitelik bakımından örgüte üye olmak dolayısıyla sorumluluğu gerektirmektedir”. Gerekçenin bağlayıcı olmadığı, TCK m.6/1-j’nin önüne geçemeyeceği, hatta TCK m.220/7 ile birlikte gerekçesi incelendiğinde de, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden failin “suç örgütü üyesi” sayılmayacağı, yalnızca ceza sorumluluğu bakımından “suç örgütü üyesi gibi” değerlendirileceği neticesine varılmalıdır.
2) Terör Örgütüne Bilerek ve İsteyerek Yardım Eden Failin Cezasının İnfazı
TCK m.314/3’ün atfı gereğince TCK m.220/7’ye göre cezalandırılanlar, TCK m.314’ün, “Terör suçları” başlıklı 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. maddesine göre “terör suçu” sayıldığından, infazda “terör suçu işlemiş hükümlü” muamelesi göreceklerdir.
Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108’in tatbik edilebileceği tek istisna, suç örgütünün silahlı terör örgütü olmasıdır. Silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan mahkum edilen hükümlünün cezasının infazında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.17/1’de yer alan “Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkum olanlar hakkında, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır.” hükmü doğrultusunda, koşullu salıverilme hesabında 3/4 oranının tatbik edilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 24.04.2018 tarihli, 2018/363 E. ve 2018/1577 K. sayılı kararında bu husus şu şekilde açıklanmıştır:
“II- Sanık … hakkında silahlı terör örgütüne yardım etmek suçuna yönelik verilen mahkumiyet kararına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
…
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanık hakkında 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinin dördüncü fıkrası ile 108. maddesi hükümleri yerine, olayda koşulları oluşmayan TCK’nın 58/9 maddesinin uygulanması,
Kanuna aykırı… görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 24.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”.
Bu karar, silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan verilen cezaların infazında 3713 sayılı Kanun m.17/1’in yollamasıyla 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108’in tatbik edileceğini ortaya koymaktadır. 671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanunu’na eklenen geçici 6. maddede öngörülen ½ oranında iyileştirilmiş koşullu salıverilme oranı; hem 3713 sayılı Kanun m.17 uyarınca bu Kanun kapsamına giren suçlar yönünden infazın Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108’e göre yapılacağını öngördüğünden ve hem de 671 sayılı KHK m.32’de 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçlar kapsam dışı bırakıldığından uygulanmayacaktır. Aynı şekilde; 3713 sayılı Kanun kapsamına giren suçların 671 sayılı KHK m.32 kapsamı dışında tutulması, hükümlünün genişletilmiş (iki yıl süre ile) denetimli serbestlik müessesesinden faydalanmasını da engellemektedir.
Ayrıca; mükerrirlere özgü infaz rejimi TCK m.220/7’de tanımlanan örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkum olanlara uygulanamayacağından ve bu suçtan ceza alanlar “örgüt mensubu” sayılamayacağından, Açık Ceza İnfaz Kurumları Ayrılma Yönetmeliği’nin “Kapalı kurumdan açık kuruma ayrılacak hükümlüler” başlıklı 6. maddenin ikinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan, “Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten ayıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması şartı aranır.” hükmü, TCK m.220/7’den hüküm giyenlere tatbik edilemez. TCK m.220/7’de örgüt üyesi olmayıp da örgüte yardım eden kişiye örgüt üyesi olarak ceza verileceğine dair ibare bulunması, yardım edenin örgüt üyesi olduğunu ve cezasının infazının da “örgüt mensubu” kabulü ile yapılacağı anlamını taşımaz. TCK m.220/7; yalnızca örgüte yardım edenin cezasının örgüt üyeliği suçu için öngörülen ceza olarak tayin edileceğini ifade etmiş olup, bu tanımın kişi aleyhine genişletilmesi ve infazda “örgüt mensubu suçlu” muamelesi yapılması isabetli değildir. Kaldı ki Yönetmelik hükmü incelendiğinde, açık bir şekilde “terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten ayrıldıkları” ibaresine yer verildiği görülmektedir. TCK m.220/7’den mahkum olanların örgüt üyesi olmadıkları net olduğuna göre, örgüt üyesi olmayanın da mensubu olmadığı bir örgütten ayrılması gündeme gelemez. Bu nedenle; TCK m.220/7’den hüküm giyenler hakkında Yönetmelik m.6/2-ç’de yer alan, hükümlünün örgütten ayrıldığının tespitine dair idare ve gözlem kurulu kararına ihtiyaç yoktur.
3) Teröriste veya Terör Örgütüne Finansman Sağlayan Failin Cezasının İnfazı
6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun m.4/6’da yer alan “6) 3713 sayılı Kanunun soruşturmaya, kovuşturmaya ve infaza ilişkin hükümleri, bu suç bakımından da uygulanır.” hükmü uyarınca, teröriste veya terör örgütlerine bilerek ve isteyerek fon sağlayan ve toplayan kişinin cezasının infazının da 3713 sayılı Kanun m.17’nin yollamasıyla 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve 108 uygulanacaktır. Bu sebeple; 671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanunu’na eklenen geçici 6. maddede öngörülen 1/2 oranında iyileştirilmiş koşullu salıverilme ve genişletilmiş denetimli serbestlik, 6415 sayılı Kanunun 4. maddesinin 6. fıkrasından dolayı uygulama alanı bulamaz.
Sonuç olarak; yukarıda yer alan tüm açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, silahlı veya silahlı olmayan suç örgütüne, yani terör örgütü olmayan yapıya üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım ettiği gerekçesiyle TCK m.220/7’den mahkumiyetine karar verilen failin cezasının infazında, İnfaz Kanunu m.107/4 ve TCK m.58/9 delaletiyle İnfaz Kanunu m.108 uygulanmayacağından, 671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanunu’na eklenen geçici m.6 ile getirilmiş ½ oranında iyileştirilmiş koşullu salıverilme ile geliştirilmiş denetimli serbestlik süresi faile tatbik edilecektir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Beyza Başer
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)