Google’da futbolcu alacaklarında görevli mahkemenin hangisi olduğu yönünde bir araştırma yaptığınızda önünüze gelen yazıların yüzde 80-90’ında bir hukuk garabeti ile karşılaşmanız muhtemel. Daha da kötüsü ilgili içerik üreticisi meslektaşların bir kısmı kaleme aldıkları yazının sonunda bir spor hukuku uzmanından yardım alınması tavsiyesinde bulunarak spor hukukunda bir uzmanlığa sahip olduklarını ima etmektedirler.
Bahse konu yazıların çoğunluğunda “sporcuların ücret alacaklarının tahsili için asliye hukuk yahut asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu” ifadeleri yer almakta, bir kısım doğru sonuç içeren yazılarda ise hatalı yahut eksik hukuki değerlendirmelerle sonuca gidildiği görülebilmektedir.
Futbolcu alacaklarında görevli yargı yerinin neresi olduğunu netleştirmeye çalışacağımız bu yazıya giriş yaparken internet ortamındaki meslektaşlarımızın çoğunluğunun hatalı bir içerikle sanal ortamda var olması yukarıdaki ifadeleri kullanmaya beni mecbur bıraktı.
Galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır derler ancak bizim meslekte galat-hata diğer mesleklerdekine benzemez. Nitekim İsviçre Mahkeme içtihatlarına göre, bir avukat mesleki içtihat dergilerinde çıkan yeni kararları izlememesinden, başka yerde olması (örneğin hastanede bulunması), bürosunun iyi örgütlenmemiş olması, yardımcılarının ihmali veya dava süresini korumak için başvurduğu yolun yeterli olmadığını kestiremeyip ihtiyatsızca vakit geçirmesi nedeniyle kanuni mehilleri kaçırması yüzünden sorumludur. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas No: 2013/13-1471-Karar No : 2015/888 ; Haluk Tandoğan; Borçlar Hukuk Özel Borç ilişkileri, 1987 baskı, Cilt 2, sayfa 412-413)
1. Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Görevli Yargı Yeri
Futbolcu ve kulüp arasındaki ilişki sözleşmesel bir ilişkidir. Bu sözleşmenin niteliği nedir sorusunun cevabı ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu ve Yargıtay’ın bu hususta vermiş olduğu kararlar çerçevesinde çözümlenecektir.
Burada esas kafa karışıklığı Türk Borçlar Kanunu’nda tanımı verilen hizmet sözleşmesinin çerçevesi ve 4857 sayılı kanun ve 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu arasında doğmaktadır. Maalesef incelediğim yazılarda mevzuatın bu üç temel kodifikasyonu üzerinde nasıl hukuki akıl yürüteceğini bilmeyen meslektaşların varlığını üzülerek müşahede ettim.
Söylemek istediğim ve meselenin de nirengi noktası olan kısım şudur:
-İki taraf arasındaki sözleşmesel ilişkinin hukuki olarak nitelendirilmesi ile
- bu nitelemeden sonra söz konusu ilişkiden doğan alacakların hangi mahkemede ve hangi kanun çerçevesinde çözümleneceği iki ayrı husustur.
Bu yazı kapsamında kulüp ile sporcu arasındaki uyuşmazlıklarda tahkim-uyuşmazlık çözüm merkezi alternatifinin nasıl işletilebileceği, ortada bir alacak varsa bunun en efektif şekilde hangi yollardan ve nasıl tahsil edilebileceği hususlarına yer vermeyeceğim.
A. Profesyonel Futbolcu Sözleşmelerinin Hizmet Sözleşmesi Olarak Değerlendirilmesi
Futbolcu ile kulüp arasındaki ilişki bir hizmet sözleşmesi çerçevesindedir. Türk Borçlar Kanunu genel bir kanun niteliğindedir. Profesyonel futbolcu sözleşmesi temelde bir hizmet sözleşmesi olarak addolunsa da Türkiye Futbol Federasyonu ve uluslararası boyutta UEFA ve FIFA düzenlemelerinin etkisi, bu sözleşme yönünden fark yaratmaktadır. Burada TFF tarafından çıkarılan Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transfer Talimatı önemli bir yere sahiptir. Profesyonel Futbolcuların Statüsü ve Transfer Talimatı; sözleşmenin genel esasları, sona ermesi ve tarafların yükümlülükleri başta olmak üzere ayrıntılı düzenlemeler içermektedir.
Bu açıklamalardan sonra profesyonel futbolcu sözleşmesini; profesyonel takım kurmasına izin verilen ve profesyonel futbolcu istihdam etmek isteyen kulüpler ile futbol sporunu ücret karşılığında ve bir futbol kulübüne bağlı olarak yapmak isteyen futbolcular arasında akdedilen rızaî sözleşme olarak tanımlamak mümkündür. (PETEK, H. (2002). Profesyonel Futbolcu Sözleşmesi. Ankara: Yetkin Yayınları, s.33.)
Türk Borçlar Kanunu Madde 393 hizmet sözleşmesini, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği bir sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, profesyonel futbolcu sözleşmelerinin de bir hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilebileceğini göstermektedir .
İşin görülmesi, süreklilik, ücret ve bağımlılık unsurlarını bünyesinde barındıran profesyonel futbolcu sözleşmesi bir hizmet sözleşmesi niteliğinin temel niteliklerini taşımaktadır.
Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu Madde 23te profesyonel sporcuların, spor kulüpleri veya spor anonim şirketleri ile sözleşme ilişkisi içinde profesyonel olarak spor faaliyetinde bulunabileceği belirtilmiştir. Bu durum, profesyonel futbolcu sözleşmesinin bir hizmet sözleşmesi olarak değerlendirilmesini desteklemektedir.
Nitekim Yargıtay 13. HD., E. 2015/39675 K. 2016/9346 T. 4.4.2016 tarihli kararında
Dava, taraflar arasında yapılan Profesyonel Futbolcu Transfer sözleşmesi nedeniyle doğan hizmet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın TBK 393 ila 447. maddeleri arasında düzenlenen genel hizmet sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
şeklindeki ifadeleriyle profesyonel futbolcu sözleşmelerinin hizmet sözleşmesi kapsamında değerlendirildiğini ve bu sözleşmelerin işçi-işveren ilişkisi çerçevesinde hak ve yükümlülükler doğurduğunu belirterek profesyonel futbolcu sözleşmesinin hizmet sözleşmesi olarak nitelendirildiğini ortaya koymuştur.
B. Profesyonel Futbolcu Sözleşmelerinden Kaynaklı Alacaklarda İş Mahkemelerinin Görevli Olduğu Hususu
Burada bu tespit ve işaretlemeyi yaptıktan sonra 4857 sayılı İş Kanunu’nda kanun koyucunun iradi tercihini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. 4857 sayılı İş Kanunun “İstisnalar” başlığını taşıyan 4. Maddesi
“Aşağıda belirtilen işlerde ve iş ilişkilerinde bu Kanun hükümleri uygulanmaz;
….
g) Sporcular hakkında,” şeklindedir.
Dolayısıyla açık ve net bir şekilde anlıyoruz ki 4857 sayılı İş Kanunu’nun ortaya koyduğu rejim, futbolcu ve kulüp arasındaki ilişkiye tatbik edilemez.
Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bir ilişkinin hukuki olarak ne olduğunun tespiti ayrı bir bahis; bu ilişkiden doğan uyuşmazlıkların nerede ve hangi mevzuata göre görüleceği ayrı bir bahistir.
Bu noktada 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun Görev başlığını taşıyan 5. Maddesi önem arz etmektedir. Bu maddeye göre İş Mahkemeleri
“….6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına” bakmakla görevlidir.
Futbolcu ile kulüp arasındaki ilişkinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini mevzuat ve içtihat çerçevesinde ortaya koyduktan sonra görevli yargı yerinin İş Mahkemeleri olduğu hususu netlik kazanmış durumdadır.
2. Mevcut Hukuki Yazılardaki Garabetin Büyüklüğü
7036 sayılı kanunun yürürlük tarihi 25.10.2017’dir. TFF Tahkim Kurulu’nun futboldan doğan uyuşmazlıklardaki münhasır yetkisi de Anayasa Mahkemesi’nin 18.012018 tarih 2017/136 E. 2018/7 K. Sayılı kararı ile sona ermiştir.
TFF Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 5. Maddesinin 2. Fıkrasını iptal eden bu kararın yayımlanmasından itibaren 1 sene sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Bu da 02.03.2019’a tekabül etmektedir.
Dolayısıyla nereden bakarsak bakalım 5 seneden fazladır yorum gerektirmeyen ve gayet açık bir tablo ortada durmaktadır. Hal böyle iken spor hukuku alanında “uzman” sıfatıyla arz-ı endam eden meslektaşların söz konusu futbolcu alacakları hakkında kaleme aldıkları uzun yazılarda -ki büyük çoğunluğu bu tarihlerden sonra kaleme alınmış görünüyor- görevli yargı merciinin “asliye hukuk-asliye ticaret” olarak belirtilmesi; bu ifadeleri içeren yazılarını kaldırmamaları yahut herhangi bir düzenleme ihtiyacı hissetmemeleri izahı zor bir durumdur ve fazlasıyla yanıltıcı bir niteliktedir.
Bu kapsamda 2020 tarihli bir Yargıtay kararı da -her ne kadar futbolcularla ilişkili olmasa da- sporcu ve kulüp ilişkisinden doğması ve detaylı izah içermesi sebebiyle doğrudan bu hususu aydınlatır niteliktedir. Şöyle:
…
Davacı, davalı spor kulübünün sözleşmeli sporcusu olduğunu, 1.375,00 TL ücret alacağının davalı spor kulübü tarafından ödenmediğini, bu nedenle başlattığı takibe davalının itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı spor kulübü, davacı ile aralarındaki sözleşmenin 8.maddesinde uyuşmazlıkların basketbol federasyonunca inceleneceğine dair hüküm bulunduğunu savunarak, tahkim ilk itirazında bulunmuştur.
…
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden dikkate alınabileceği gibi taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 116’ncı maddesinin (b) bendine göre ihtiyari tahkimde uyuşmazlığın tahkimde görülmesi gerektiğine ilişkin itiraz, ilk itiraz niteliğinde olup, l 17’nci maddenin ikinci fıkrası gereğince, ilk itirazların, dava şartlarından sonra inceleneceği açıkça hükme bağlanmıştır.
7036 sayılı İş Kanununun göreve ilişkin 5/1/a maddesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun ikinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen, hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu hükme bağlanmıştır. Yine aynı kanunun 38′ inci maddesinde de görevi düzenleyen 5′ inci maddesinin yayın tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
O halde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işverenler arasındaki iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda, 7036 sayılı Kanununun 5’inci maddesinin (a) bendinde ve 38’inci maddeleri gereğince 25/10/2017 tarihinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme iş mahkemeleridir.
Somut olaya bakıldığında; davacının, hizmet sözleşmesi gereğince davalı Spor Kulübünde profesyonel sporcu olarak görev yaptığı, 7036 sayılı Kanunun 25/10/2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, davanın 18/09/2018 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, davada görevli mahkeme iş mahkemesidir. İlk itirazı değerlendirecek olan mahkeme de görevli olan iş mahkemesidir. Mahkemece bu husus resen dikkate alınıp, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, tahkim ilk itirazı üzerine “davanın usulden reddine” karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2020/7165 K. 2020/5239 T. 01/10/2020 )
Sonuç
Nitelikli avukatlık hizmeti, teferruatta kaybolmamayı ancak teferruatı da bilmeyi gerektirir. Yazıya konu aldığımız “futbolcu alacaklarında görevli yargı yeri neresidir” sorusu ise bir teferruat değil doğrudan bir kamu düzeni konusudur. Dolayısıyla böyle bir hususu bilmemek doğrudan asli bir unsur eksikliğidir. Bunun uygulamada da vakit kaybına neden olacağı, müvekkillerin hak kaybına uğramasına sebep olabileceği ve hatta yazının girişinde alıntıladığımız Hukuk Genel Kurulu çerçevesinde avukatın mesleki sorumluluğunu da doğurabileceği ihtimal dahilindedir. Maalesef aradan geçen bunca süre zarfında bu hususta halen devam ettiğini gördüğümüz bu kafa karışıklığının ve avukatlar tarafından kaleme alınan hatalı yazıların izahı mümkün değildir.
Dolayısıyla böyle bir yazıyı kaleme almak ve spor sektöründe faaliyet gösteren her kesimden paydaşın dikkatine sunmak, bu alandaki uygulamacılara yol göstermek zarureti hasıl olmuştur. Avukatlık mesleğinin kamusal bir meslek olmasının bir yönü ve bir gereği de budur. Nitekim kural olarak meslek sahibi olan kimseler ve bu arada avukatlar, genellikle bilinen ve kabul edilen kural ve usulleri bilmedikleri takdirde sorumlu olurlar. Avukatın görevi olayları mantıki şekilde değerlendirerek bütün öngörülmesi gerekli şeyleri dikkate almaktır.
(Süheyl Donay; Hareket Etme Borcu-Batider-Cilt 5, 1970, sayfa 728 vd.); ( Hukuk Genel Kurulu'nun 11.04.2007 tarih 2007/13-198 E.,2007/199 K. Sayılı kararı)