SOYBAĞININ REDDİ

Abone Ol

Soybağı, dar anlamda anne ile baba arasındaki bağı ifade eder. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m.282 f.1’e göre “Çocuk ile ana arasındaki soybağı doğumla kurulur.” Bu maddeden yola çıkmak gerekirse çocuk ile ana arasındaki soybağı kanundan doğan ve kan bağına dayanan kendiliğinden kurulmuş bir bağdır. Annenin çocuğu tanıması veya çocuğun anneyi tanıması yahut birbirlerinin soybağını reddetmeleri olanaklı değildir. Ayrıca TMK m.282 f.3’e göre soybağı evlat edinme ile de kurulabilir.

Soybağının baba ile nasıl kurulacağı TMK 282/2-3’te düzenlenmiştir. Buna göre baba ile soybağı dört yolla kurulur. Bunlar anne ile evlilik, tanıma, hakim kararı ve evlat edinmedir. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Bu kabule “babalık karinesi” denilmektedir. Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür. Eğer eski eş çocuğun kendisinden olmadığını iddia ediyorsa soybağının reddi davası açarak babalık karinesini çürütebilir. Soybağının reddi davasında görevli mahkeme Aile Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise TMK m.283’e göre; “Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.”  Davacı veya davalı taraflardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesinde veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.

Soybağının reddi davası, ana ve çocuğa karşı açılır. Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu davanın en önemli hususu ispattır. Soybağının reddini isteyen davacının ispat etme zorunluluğu vardır. Kanunda ispatını iki hususta yapabileceğine dair hüküm bulunmaktadır. TMK madde 287 gereğince çocuk evlilik içinde ana rahmine düşmüşse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorundadır. TMK madde 288’e göre ise çocuk evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez.

Koca davayı doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açmak zorundadır. Çocuk ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır. Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar. Bu süreler hak düşürücü süredir.

Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi gibi durumlarda kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, durumu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.

Son olarak bazı Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir:

“…davacı Türk Medeni Kanunu’nun 289/son maddesi uyarınca bu davayı açmakta gecikmesinin haklı sebebe dayandığını, kendisinin çocuğu olamayacağını tıbbi belge ile öğrenmesi üzerine bu davayı açtığını beyan etmesine göre, mahkemece davacının bu iddiasını kanıtlayacak delillerini sunması için kendisine önel verilmeden taraf teşkili de sağlanmadan eksik hasım ve eksik araştırma ile davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır…”

“…Davacı ile davalı…’nin evliliklerinden 01.01.1972 tarihinde davalı …’nin olduğu, muhtar bildirimi ile 06.01.1972 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalı …’in kızı olmadığı hususunu 22.09.2014 tarihinde gelen imzasız mektup ve yine aynı gün cep telefonunun kimliğini bilmediği kişi tarafından aranarak söylenmesi sonucu öğrendiğini ileri sürerek dava açmıştır. Davalı, cevap dilekçesi ve duruşma sırasındaki beyanlarında, doğumdan 42 yıl sonra açılan davada hak düşürücü nedenle davanın reddini talep etmiş, ancak bu konuda delil bildirmemiştir… davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını davalı kanıtlamalıdır… davanın hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile reddi doğru görülmemiştir…”

Av. Begüm Can GÜREL & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Nesibe ŞENTÜRK