SOYBAĞI HUKUKU İLE YASAL DÜZENLEMELER IŞIĞINDA SOYBAĞININ REDDİ DAVASI, TANIMA, BABALIK KARİNESİ VE BABALIK DAVASI

Abone Ol

Soybağı Nedir?

Türk Dil Kurumu, soy kelimesini, “Bir atadan gelen kimselerin topluluğu; ev, asıl, cins, ırk, nesep, sülale, uruk, kan olarak tanımlamaktadır. Bu kapsamda soybağı, nesep bağı, kan bağı anlamına gelmektedir.

Soybağı Nasıl Kurulur?

Çocuk ile ana ve baba arasındaki soybağının nasıl kurulacağı ve ne zaman kurulmuş olacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Peki yasal düzenlemelere göre, çocuk ile ana ve baba arasında soybağı nasıl kurulmaktadır? Bu sorunun yanıtı, ana ve baba bakımından farklılık arz etmektedir.

Çocuk ile Ana ve Baba Arasında Soybağı

A. Genel olarak soybağının kurulması

Madde 282- Çocuk ile ana arasında soybağı, doğumla kurulur.

Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulur.

Soybağı ayrıca evlât edinme yoluyla da kurulur.

Madde metninden de anlaşıldığı üzere; çocuk ile ana arasındaki soybağı, doğumla birlikte kendiliğinden kurulmaktadır. Zira çocuğun anası, onu doğuran kadındır.

Babalık Karinesi

Çocuk ile baba arasındaki soybağının kurulması, ana ile olan soybağının kurulmasından farklıdır. Babayla soybağının kurulma yollarından ilki ana ile evlilik, diğerleri ise tanıma ve hakim hükmüdür. Elbette bu aşamada karşımıza karineler çıkmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 285. maddesi, kocanın babalığına ilişkin olarak babalık karinesini şu şekilde düzenlemektedir: “Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğan çocuğun babası, kocadır. Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocayla soybağının kurulması, ananın evlilik sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür. Kocanın gaipliğine karar verilmesi hâlinde, üç yüz günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber tarihinden işlemeye başlar.”

Madde metninde yer aldığı üzere, çocuğun, baba ile soybağının kurulabilmesi için evlilik içinde ya da evliliğin sona erdiği tarihten itibaren üç yüz günlük sürenin içerisinde doğması gereklidir. Bu süre, kadın için evlenme yasağının olduğu bir dönemi ifade eden ve iddet müddeti (bekleme süresi) olarak kabul edilen yasal süredir.

Bazı durumlarda doğum üç yüz günden fazla sürelerde gerçekleşmektedir. Bu halde doğan çocuk ile baba arasında soybağı kendiliğinden değil, ananın evlilik müddetinde gebe kaldığının ispat edilmesi suretiyle kurulmaktadır. Gaiplik bakımından da üç yüz günlük süre mevcut olup; bu süre, gaibin ölüm tehlikesi veya son haber tarihinden itibaren başlamaktadır.

Çocuk ile ana arasında soybağının doğumla kurulacağı kabul edilmekle; baba ile çocuk arasında soybağının kuruluşunda, evlilik birliğinin veya evliliğin sona erme tarihinden itibaren üç yüz günlük sürenin varlığı aranmıştır. Bu kapsamda kocaya, çocuğun gerçek babası olmadığı yönünde, babalık karinesini çürütme imkanı da tanınmıştır. Şöyle ki TMK’nun 286. maddesinde, “Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava, ana ve çocuğa karşı açılır.

Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava, ana ve kocaya karşı açılır.” hususları düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere; çocuğun biyolojik babası olmayan koca tarafından, çocuğun babası olmadığı iddiasıyla soybağının reddi davası açılarak babalık karinesi çürütülebilecektir. Yine ana ile doğum olayıyla soybağı kurulan çocuk, biyolojik babasının, ananın kocası olmadığı iddiasıyla soybağının reddini talep edebilecektir.

Soybağının reddi davası, hak düşürücü süreler içerisinde açılmak zorundadır. TMK madde 289’da, kocanın, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde; çocuğun ise, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde açmak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa; bir yıllık süre, bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacaktır.

Yasal düzenleme, soybağının reddi davası açma hakkını anaya vermemiştir. Ananın bu davayı açma hakkı yoktur. Dava açma hakkı, sadece çocuk ile çocuğun soybağı ile bağlı olduğu ancak gerçekte biyolojik baba olmayan kocaya aittir. Bu dava, çocuk ve koca tarafından ayrı ayrı açılacaktır. Yasanın şu anki yürürlükteki hali bu yönde ise de; 20/10/2023 tarihli Resmi Gazete’de 32345 sayıyla yayımlanan iptal kararı ile, kocanın soybağının reddi davası açma hakkı kaldırılmıştır. İptal kararının yürürlük tarihi ise, kararın Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonrasıdır. Bu kapsamda iptal kararının yayımlandığı 20/10/2023 tarihinden dokuz ay sonrası 20/07/2024 tarihi ve devamında, çocuğun biyolojik babası olmayan kocanın, çocuğun babası olmadığı iddiasıyla soybağının reddi davası açma hakkı olmayacaktır. Bu halde ananın ve gerçekte çocuğun babası olan biyolojik babanın da dava açma hakkının olmadığı dikkate alındığında; 20/07/2024 tarihinden itibaren artık soybağının reddi davasını sadece çocuk açabilecek, başkaca kimse bu iddia ile dava açamayacaktır.

Yine yürürlükteki yasal düzenleme uyarınca, dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya baba olduğunu iddia eden kişi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilecektir. Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açmak durumundadır. Burada kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanacaktır.

Çocuk ve koca arasında kurulan soybağının, mevcut evlilik birliği ile evliliğin sona erme tarihinden itibaren üç yüz günlük süreyle ilişkili olduğuna dair karine dikkate alındığında, evlilik içinde ana rahmine düşme olgusu önem kazanmaktadır. TMK madde 287’de, çocuğun, evlilik içinde ana rahmine düşmesi halinde; davacının, kocanın baba olmadığını ispat etmek zorunda olduğu ve evlenmeden başlayarak en az yüz seksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden başlayarak en fazla üç yüz gün içinde doğan çocuğun, evlilik içinde ana rahmine düşmüş sayılacağı düzenlenmiştir.

Evlilik Öncesi veya Ayrı Yaşama Sırasında Ana Rahmine Düşme Olgusu

 Evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşme bakımından TMK madde 288; “Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaşama sırasında ana rahmine düşmüşse, davacının başka bir kanıt getirmesi gerekmez. Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel ilişkide bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa, kocanın babalığına ilişkin karine geçerliliğini korur.” hususlarını düzenlemiştir.

Karinelerin Çakışması Hali

 Karinelerin çakıştığı durumda ve çocuğun evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün içinde doğması ve ananın da bu arada yeniden evlenmiş olması halinde, TMK madde 290/1 uyarınca, ikinci evlilikteki koca, baba sayılmaktadır. Bu karinenin çürütülmesi halinde ise, ilk evlilikteki koca, baba sayılacaktır. Daha açık bir anlatımla, ana ile kocanın boşanması ve üç yüz günlük müddet devam ederken ananın ikinci evliliğini yapması halinde; yasal düzenleme, devam eden evlilik birliği içinde doğmuş olma olgusuna ilişkin karineye üstünlük tanıyarak çocuğun babasının, devam eden evlilikteki koca olduğunu kabul etmektedir. Ancak bu karinenin adi karine olması sebebiyle ve aksinin ispatı halinde, sona ermiş evliliğin devamı üç yüz güne hukuki sonuç bağlanmaktadır.

Sonradan Evlenme

 TMK’nun 292. maddesinde, evlilik dışında doğan çocuğun, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde, kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olacağı; 293. madde ile eşlerin, evlilik dışında doğmuş olan ortak çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleşim yerlerindeki veya evlenmenin yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirmek zorunda oldukları, ancak bildirimin yapılmamış olmasının, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tâbi olmasını engellemeyeceği düzenlenmiştir. Yine daha önce tanıma veya babalığa hükümle soybağı kurulmuş çocukların ana ve babasının birbiriyle evlenmelerinde, nüfus memuru gerekli işlemi re’sen yapacaktır.

Yasal düzenlemeler ile evlilik dışı doğan çocuğun anasının ve babasının birbiriyle evlenmesi haline, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklarla aynı hükümlere tabii tutulacağı yönünde hukuki sonuç bağladığı görülmektedir. Ancak soybağının sonradan evlenme yoluyla kurulmasına, ana ve babanın yasal mirasçılarının, çocuğun ve Cumhuriyet savcısının itiraz hakkı mevcuttur. İtiraz eden, kocanın, baba olmadığını ispatla yükümlü kılınmıştır. Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüş ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması hâlinde, itiraz hakkına sahiptir. Bu halde tanımanın iptaline ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanacaktır.  

Tanıma

Tanıma, TMK’nun 295. maddesinde düzenlenmiş olup; babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı başvurusu ya da resmî senette veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olmaktadır. Tanıma beyanında bulunan kimse küçük veya kısıtlı ise, veli veya vasisinin de rızası gereklidir. Ancak başka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ geçersiz kılınmadıkça tanınamamaktadır.

Yine beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya vasiyetnameyi açan hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına; çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet altında ise vesayet makamına bildirecektir.

Tanımanın İptali Davası

 Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilmektedir. İptal davası, anaya ve çocuğa karşı açılmaktadır.

İlgililer bakımından, durum farklıdır. Kanun, ananın, çocuğun ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyunun, Cumhuriyet savcısının, Hazinenin ve diğer ilgililerin, tanımanın iptalini dava edebileceklerini ve davanın, tanıyana, tanıyan ölmüşse mirasçılarına karşı açılacağını düzenlemiştir. Bu halde dava açma hakkı bakımından tahdidi sayım söz konusu olmayıp ilgililer dava açabilecektir. Oysa soybağının reddi davasında dava açma hakkı sadece koca ve çocuğa ait olup, iptal kararının yürürlüğe girmesiyle bu dava, sadece çocuk tarafından açılabilecektir.

Tanımanın iptali davasında, davacı, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Ana veya çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe kalma döneminde ana ile cinsel ilişkide bulunduğuna ilişkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra doğmaktadır.

Tanımanın iptali davası açmada hak düşürücü süreler mevcuttur. Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde tanımanın üzerinden beş yıl; ilgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde tanımanın üzerinden beş yıl geçmekle düşmektedir. Çocuğun dava hakkı ise, ergin olmasından başlayarak bir yıl geçmekle düşmektedir. Belirtilen süreler geçtiği hâlde gecikmeyi haklı kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilmektedir.

Babalık Davası, Babalık Hükmü ve Hukuki Sonuçları 

 Babalık davası, çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesinin istenmesidir. Bu davayı ana ve çocuk açacaktır. Yasal düzenlemede yer alan “ve” bağlacı dikkate alınarak şu açıklamanın yapılması yararlıdır ki; bu davayı, ana ve çocuğun birlikte açma zorunluluğu söz konusu değildir. Aksine dava, ana ve çocuk tarafından ayrı ayrı açılabilmektedir. Yine dava, babaya, baba ölmüşse mirasçılarına karşı açılmaktadır. Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve Hazineye; dava ana tarafından açılmışsa kayyıma; kayyım tarafından açılmışsa anaya ihbar edilmek zorundadır.

Babalık Karinesi Nedir?

Türk Medeni Kanunu’nun 302. maddesinde, davalının, çocuğun doğumundan önceki üç yüzüncü gün ile yüz sekseninci gün arasında ana ile cinsel ilişkide bulunmuş olmasının, babalığa karine sayıldığını düzenlemiştir. Yine bu sürenin dışında olsa bile fiilî gebe kalma döneminde davalının ana ile cinsel ilişkide bulunduğu tespit edilmekle, aynı karine geçerli olmaktadır. Davalının ise, çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlaması halinde, karine geçerliliğini kaybetmektedir.

Tıpkı soybağının reddi ve tanımanın iptali davalarında olduğu gibi babalık davasında da hak düşürücü sürelere yer verilmiştir. Bu süreler içerisinde davanın açılması zorunluluk arz etmektedir.

Bu kapsamda TMK’nun 303. maddesinde, babalık davasının, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabileceği; ananın dava hakkının, doğumdan başlayarak bir yıl geçmekle düşeceği; çocuk ile başka bir erkek arasında soybağı ilişkisinin olması halinde ise, bir yıllık sürenin, bu ilişkinin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlayacağı düzenlenmiştir. Yine bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebeplerin mevcudiyeti halinde, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabileceği hükme bağlanmıştır.

Yine yasal düzenlemeden anlaşıldığı üzere, çocuğun babalık davası açma hakkı olmayıp; bu hak, Anayasa Mahkemesi’nin 15/03/2012 tarihli ve 2011/116 Esas, 2012/39 Karar sayılı Kararı ile “çocuk” yönünden iptal edilmiş ve kararın Resmi Gazetede yayımlandığı 21/07/2012 tarihinden başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmiştir. Bu durumda babalık davası açmaya sadece ana hak sahibidir. Biyolojik babanın bu davayı açma hakkının olmadığı ve çocuğun dava hakkının iptal kararı ile sona erdirildiği dikkate alındığında, mevcut yasal düzenlemede, babalık davası açmaya sadece ana hak sahibidir.

Ananın Mali Hakları

Ana, açacağı babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından,

1. Doğum giderlerinin,

2. Doğumdan önceki ve sonraki altışar haftalık geçim giderlerinin

3. Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderlerin

Karşılanmasını isteyebilecektir. Hatta çocuk ölü doğmuş olsa bile hâkim, bu giderlerin karşılanmasına karar verebilecektir. Ancak üçüncü kişiler veya sosyal güvenlik kuruluşlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde tazminattan indirilecektir.

Soybağına İlişkin Davalarda Yetki ve Yargılama Usulü

 Soybağına ilişkin davalarda yetki ve yargılama usulü, Medeni Kanun’un 283. ve 284. maddelerinde düzenlenmiştir.

I. Yetki

Madde 283 - Soybağına ilişkin davalar, taraflardan birinin dava veya doğum sırasındaki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.

II. Yargılama usulü

Madde 284- Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır:

1. Hâkim maddî olguları re'sen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder.

2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hâkimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hâkim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.