Günümüz de hızla gelişen teknoloji ve buna ek olarak internet, beraberinde çok sayı da kullanıcıları ile geniş kitlelere ulaşmakta ve her geçen gün daha çok yayılmaktadır. Bu gelişimle beraber hayatımızın bir parçası haline gelmiş sosyal medya hesaplarımızdan yaptığımız paylaşımların hukuki uyuşmazlıklarda delil ve konu olduğunu ve de bu durumun da sosyal medyanın hayatımızda aslında ne kadar güçlü ve önemli olduğunu göstermektedir. Bu kadar önemli ve güçlü bir alana hukukumuz kayıtsız kalmamış, Bilişim Hukuku alanı adı altında köklü ve yenileyici düzenlemeler yapmıştır.
Bilişim suçlarına yönelik Türkiye'de ilk yasal metin, 765 sayılı Türk Ceza Kanununa 1991 yılında eklenen “…bilgileri otomatik işleme tabi tutan sistem…” ibaresidir. Bundan sonra ortaya çıkan ihtiyaçlar neticesince birçok kanuna bilişim ile ilgili hükümler eklenmiştir. Bilişim suçları ile ilgili en kapsamlı düzenleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer almaktadır. Yeni Türk Ceza Kanunuyla beraber bilişim suçlarında birçok değişiklik ve düzenlemeler yapılmış eski TCK(765sayılı TCK)‘da ek olarak yetersiz olan başlık ve maddeler genişletilmiştir. Örneğin facebook’a attığımız bir fotoğraf, instagramda paylaştığımız bir hikaye veya twitter de paylaştığımız bir twit’in hukuki açıdan değerlendirilmesi nedir? Nasıl delil sayılmaktadır? TCK da yapılan değişikliklerle bu düzenlemeleri açıklamaya çalışalım.
Sosyal medya üzerinden alınan veriler delil sayılabilir mi ?
Öncelikle belirtmek gerekir ki ‘‘Kanuna aykırı elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.’’(Anayasa38/6). CMK 217/2’de “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Dolayısıyla hukuka aykırı, usülsüz bir şekilde elde edilen bulgu delil olarak sayılmamaktadır. Türk yargı hukukunda ki normlara baktığımızda hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delil ve unsurlar hem kovuşturma hem de soruşturma esnasın da kanıt olarak kullanılmasına hukukumuz olanak tanımamıştır. Mahkemece delillerin hukuka uygunluğu resen göz önüne alarak hukuka aykırı elde edilmiş delil niteliğindeki unsurları yargılama başlamadan tespit ederek taraflar öne sürmese bile mahkemece nazara alınmaktadır. Bir delilin hukuka uygunluğu konusunda ki en güzel kıstası Prof. Dr. Erdener YURTCAN hocamız şu şekilde açıklamıştır; Ortada bir hukuka uygunluk sebebi olmadıkça, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun dışında bile olsa, ceza muhakemesi hukukunun kaynağı olan bir hukuk kuralına yapılan aykırılık, bu yolla elde edilen delile “hukuka aykırı delil” sıfatı kazandıracaktır. Doktrinde “hukuka aykırı deliller” kavramı, genel olarak “kaynağını, elde edilme usul ve esasları kanunda olmayan ve hiçbir şekilde yargılamada değerlendirilmeleri mümkün olmayan deliller” şeklinde tanımlanmaktadır. Yargıtay da bu doğrultu da sosyal medyadan alınan bilgi,belge ve verilerin kendi nazarın da delil sayılıp sayılamayacağını belirlemeye çalışmış, yakın bir tarihte verdiği kararla bu soruya cevap vermiştir. Yapılan bir araştırmaya göre internete bağlanabilen yetişkinlerden %91’inin sosyal medya kullandığı bilgisi de göz önüne alındığında, sosyal medya deliller bakımından bir “altın madeni” olarak addedilmektedir.
Gerçekten de sosyal medya kapsamında elde edilen deliller, soruşturma dosyasında oldukça önem arz etmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/813 E. , 2016/157 K. ‘da ‘’…davalı kadının facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde bulunan hesabında başka bir erkekle birlikte çekilmiş samimiyet içeren fotoğraflarını paylaşması, yine bu kişi ile aynı sosyal paylaşım sitesinde yazışmalar yapması, bu nedenle davalı kadının davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğuna, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine yukarda açıklanan nedenlerle kararın ONANMASINA… ‘’ karar vermiştir. Bahse konu dava da sosyal medyadan alınan görüntü ve belgeler delil sayılmış ve karar üzerinde büyük etkisi olmuştur. Yargıtay başka bir kararında ise sosyal medyadan alınan paylaşımların delil olarak kullanılmasını ilişkin şöyle demiştir; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2016/14742 K. 2017/2577 ‘’… sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu - sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi muvafakatı ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların hukuka aykırı delil kabul edileceği…’’ kararını vermiştir.
Sosyal medya hesaplarında yapılan paylaşımların, ancak hesabın sahibi veya aynı paylaşım ortamında ( facebook/instagram/whatsapp…) bulunan kişilerce delil olarak kullanımının mümkün olduğu düşünülebilecektir. Diğer bir anlatımla, sahte profil oluşturup paylaşımlarda bulunmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakatı ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunların 6100 Sayılı HMK'nun 189/2. maddesi kapsamında hukuka aykırı delil kabul edilmesi gerekir. Bir başka konu da bu şekilde, bir başkasının hesabını ele geçirmek suretiyle paylaşım yapan kişilerin cezai sorumluluğu vardır. Yargıtay, sanığın eski kız arkadaşı olan mağdur ile mağdurun eşinin yan yana, el ele ve günlük kıyafetleriyle çektirdikleri resmini, mağdura ait facebook hesabından ele geçirip, mağdurdan ayrılmadan önce onunla beraber kullandıkları ve şifresini bildiği aynı sitedeki hesap üzerinden, mağdurun bilgisi ve rızası dışında yayımladığı olayda; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 136/1. maddesinde hüküm altına alınan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun oluşacağına karar vermiştir.
Sosyal medyadan elde edilen bilgi,belge ve görüntülerin kanıtlanması son derece zorlu bir süreçtir. Sosyal medya paylaşım sitelerinin merkezi ağlarının yurt dışında olması nedeniyle ve bu ağların hacker gibi bilgisayar korsanlarının saldırıyla manipüle edilip bahse konu delillerin kanıtlanabilirliği açısından güç bir duruma koymakta. Gerekli teknik yapıyla bahse konu delillerin kanıtlanması aşamasında teknik takiple failin izini sürmek uzun zaman alabilir ve hatta faili bulmak imkansız olabilir. Genel de IP numarasıyla teknik yapılmakta ama bu da bazen bazı durumlarda yeterli olmamakta, takip edilen IP numarası bazen bir okuldan veya internet cafeden çıkabilmekte ve bu bilgisayarları kullananları tespit etmekte güçtür. Bütün bu olumsuzluklara rağmen teknik takipler sonucu bahse konu delillerin kanıtlanabilmekte. Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında şüpheli veya şüphelilerin kimlik bilgilerine elde edememesinden dolayı kovuşturmaya yer olmadığını belirtmiş, Yargıatay ise; 18. Ceza Dairesi 2019/997 E., 2019/8348 K. ‘’ Somut olayda müşteki vekilinin şikâyet dilekçesi üzerine başlatılan soruşturma kapsamında, facebook’, twitter, instagram gibi sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini Amerika Birleşik Devletleri adlî makamlarının cevaplamadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,twitter adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüpheli veya şüphelilerin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, Amerika Birleşik Devletleri adlî makamları ile istinabe yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” Kararını vermiştir.
Yargıtay 15. Ceza dairesi ise bu konuda farklı bir yaklaşım sergilemiştir. 2019/4623 E.,2019/6805 nolu Karar da; ‘’Sosyal medya platformlarında ismi ve fotoğrafları kullanılarak müşteki adına sahte hesaplar açılıp 3. kişilerin bu hesaplar kanalıyla dolandırıldığının iddia edildiği anlaşılmış ise de; sosyal paylaşım ağlarını yöneten şirket merkezinin Amerika Birleşik Devletlerinde bulunması nedeniyle adı geçen ülke adli makamları ile yazışma yapılması gerektiği, ancak benzer soruşturmalar için yapılan yazışmalarda ABD'deki yasal düzenlemelerin şüphelinin tespitine yönelik işlemlerin yapılmasına uygun olmadığı, bu husustaki taleplerin olumsuz karşılandığı bilgisine yer verildiği, e-iletilerin gönderilmesinde kullanılan ve yurt dışında bulunan serverlerden söz konusu ülkelerdeki "Kişisel Verilerin Korunması Yasaları" nedeniyle gönderen kişilerin kimliklerinin belirlenmesine yarayacak bilgiler almanın mümkün bulunmadığı, soruşturmanın devamı halinde yeni delillere ulaşmanın teknik ve hukuki açıdan mümkün bulunmadığı, yeni delil elde edilmesi durumda soruşturmanın yeniden ele alınmasının her zaman olanaklı bulunduğu nazara alındığında itirazın reddi yönündeki kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 07/02/2019 tarihli ve 2019/994 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 18/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi’’. Yargıtayca ve mahkemelerce her ne kadar farklı kararlar verilmiş olsa da olayların mahiyeti ve özellikleri göz önünde bulundurularak alınan kararlar bu sebeplen farklılık arz edebilmektedir.
Sonuç: Sonuç olarak mahkemelerde, her gün büyüyen ve gelişen teknoloji karşısında kendini her karar da bu gelişen ve değişen yapıya ayak uydurmaya çalışmaktadır. Sosyal medyadan elde edilen bilgilerin delil olarak nitelendirilmesi konusunda farklı kararlar verse de bu unsurların uyuşmazlık konusu olmaya devam edeceği aşikardır.
Kaynakça:
Teşekkürler;
1- Erdener Yurtcan, CUMK El Kitabı, İstanbul, 1994, s.59-60; Zeki Hafızoğulları, “Hukuka Aykırı Surette Elde Edilen Deliller Meselesi” Yeni Yargı Reformu Özel Sayısı, Y. 2 S. 10, Temmuz-Ağustos 1996, s. 638-643.
2-Habertürk-Sosyal Medyada Delil haber-röportaj 20.10.2013
3- Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku-Genel Kısım, C:II, İstanbul, Mayıs 1994, s.1,2 ve 7.
4-Teknoloji ve hukuk-Bilişim hukuku topluluğu dergisi
5- Hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil - facebook ve whatsapp kayıtları makale
6-Göktürk dergisi ’’ Sosyal Medya Boşanmada Delil Olur Mu? Syf74-75’’
7- Araalan Cemal, “Türk Hukukunda Dijital Deliller”, www.goksusafiisik.av.tr/Articletter/2015_Summer/GSI_Articletter_2015_Summer_Article15.pdf, s.203-212,(ET: 18.01.2018).
8-Arslan Çetin, “Ceza Muhakemesinde İletişimin Denetlenmesi Yoluyla Elde Edilen Delillerin Disiplin Hukukundaki Durumu Üzerine Bir Değerlendirme”, FasikülHukuk Dergisi Y.2010, C.2, S.3, s. 32-40.
9- Bulur Alper, “E-İspat”, Ankara Barosu Dergisi, Y.66, S.2, s.90-104.
10-Candan Burak, “Teknolojik Araçlardan Elde Edilen Verilerin Ceza Muhakemesi Hukuku Açısından Değerlendirilmesi”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y.2010, C.2, S.1, s.1331-1340
11- Disiplin soruşturmasında delil ve ispat - evıdence and proof ın dıscıplınary ınvestıgatıon Veysel Candan CANOĞLU
12-Yargıtay kararları. 13-CMK – TCK- HMK