MAKALE

SONRADAN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANAN KADIN EŞİN SOYADI SORUNU

Abone Ol

Bilindiği üzere son yıllarda özellikle Türk vatandaşlığı almak isteyen yabancıların sayısında artış yaşanmaktadır. Türk vatandaşı olmak isteyen kişiler gerek evlilik yolu ile gerek gayrimenkul satın alma yolu ile gerekse başka yollar ile vatandaşlık kazanmak üzere başvurularını gerçekleştirmektedirler. Bu yazıda değinilecek husus son zamanlarda çok sorun yaşanan durumlardan biri olan kadının soyadı konusudur.

Yabancı eşler Türk vatandaşı olduklarında kadın eşin soyadı konusunda yaşadığı sorunlar gündeme gelmektedir. Şöyle ki, azımsanmayacak sayıda ülkede kadınlar evlendikten sonra önceki soyadlarını kullanmaya devam etmektedirler. Bu bazı ülkelerde tercihe bağlı iken bazılarında zorunlu tutulmaktadır. Türkiye’de ise durum farklıdır. Zira 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Anayasa Mahkemesi’nin 2022/155 E. 2023/38 K. sayılı ve 22.2.2023 tarihli kararı1 ile iptal edilen

“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”

şeklindeki 187. Maddesi2 uyarınca kadın kocasının soyadını taşımak zorunda idi. Bahse konu AYM kararı ile ilgili madde iptal edilmişse de kadının evlendikten sonraki soyadı konusu halen kanunda düzenlenmiş değildir. Bu sebeple Türk Hukuku’nda kadının evlendikten sonraki soyadına ilişkin güncel bir düzenleme mevcut olmayıp resmi kurumlarca da bu hususta izlenecek yol olmadığı gerekçesi ile eski düzenlemeye göre hareket edilmektedir.

Elbette ki kadının soyadı konusu, üzerine konuşulması gereken son derece önemli bir konu olmakla birlikte bu yazıda üzerinde durulacak konu sonradan Türk vatandaşı olan evli kadının soyadı konusudur. Yazının başında da değinildiği üzere kendi ülkesinde evlendikten sonra da önceki soyadını kullanmaya devam eden kadının Türk vatandaşlığını kazandıktan sonra soyadı hanesine kocanın soyadının yazılmış olmasından dolayı yaşanan mağduriyetin giderilmesi konusunda başvurulacak hukuki yollardan bahsedilecektir.

Türk vatandaşı olduktan sonra soyadının belirlenmesi konusunda Türk hukuku uygulanacaktır. Bu sebeple evli yabancı kadınlar Türk vatandaşı olduktan sonra kendi ülkelerinde her ne kadar evlenmeden önceki soyadını kullanmaya devam etmişse de Türk Hukuku’nda kabul görmüş olan yasalar ile bağlılık kapsamında soyadı hanesine kocanın soyadı yazılmaktadır. Her ne kadar yukarıda bahsedilmiş olduğu üzere halen kadının soyadı konusunda bir düzenleme mevcut olmayıp bir boşluk söz konusu ise de eski düzenlemeler uygulanmaya devam etmektedir. Resmi kurumlarca da bu durum devam ettirilmektedir. Bu sebeple de Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarındaki soyadı hanesine kocanın soyadı yazılmaktadır. Bu mağduriyetin giderilmesi için kadın tarafından Aile Mahkemesi’ne başvurularak soyadı hanesine sadece evlenmeden önceki soyadının yazılmasını talep edilebilecektir. Zira artık Türk Hukuku’na tabi olacak ve bu durumda Türk Yargısı ve kanunları çerçevesinde çözüm yollarına başvurulacaktır. Şöyle ki; bilindiği üzere 22.2.2023 tarihli AYM kararı öncesinde de ilgili kanun maddesine rağmen evli kadınlar sadece kendi soyadını taşımak için Aile Mahkemesi’ne başvurmaktaydılar. Bu davalar halen açılmakta ve yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar açılmaya devam edilecektir. Konunun daha anlaşılır olması bakımından bu davadan kısaca bahsetmek gerekmektedir.

Evlenen kadının evlendikten sonra, evlenmeden önceki soyadını tek başına taşımak istemesi halinde Aile Mahkemesi’nde dava açabilecektir. Bu davalar kabul ile sonuçlanmaktadır. Zira yerleşik Yargıtay içtihatları3 mevcut olup bu içtihatlar dayanak tutularak davalar kabul edilmektedir. İçtihatlarda da Anayasa’nın 10. Maddesi, 17. Maddesi ve yine uluslararası sözleşmeler dayanak tutulmaktadır. Bu davalar gün geçtikçe artmakta ve yargı yükünü de artırmaktadır. Oysa bahsi geçen AYM kararı ile paralel bir kanuni düzenleme yapılarak bu yargı yükünün bertaraf edilme ihtimali var iken ne yazık ki hiçbir şekilde eyleme geçilmemektedir. 22.2.2023 tarihli AYM kararında da değinilmiş olduğu üzere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. Maddesi ile korunan eşitlik ilkesi gereği kadının evlenmeden önceki soyadını kullanması en temel haklardandır. Bu hakkın başta Anayasa olmak üzere diğer tüm Türk mevzuatı ile ile korunamayacağı düşünülemeyecektir.

Özetle TMK’nın iptal edilen 187. maddesinin yerine yeni bir düzenleme yapılmamış ve Aile Mahkemesi’ne başvurular halen devam etmektedir. Bu doğrultuda sonradan Türk vatandaşlığı kazanan kadın eş de kocanın soyadını taşımak istememesi halinde bu hukuki yola başvuracaktır. Yani Türk vatandaşlığını sonradan kazanan çiftlerden kadın eşin evlenmeden önceki soyadını taşımak istemesi halinde Aile Mahkemesi’ne başvurması gerekecektir.

Av. Bilge İŞ

------------------

1 Anayasa Mahkemesi’nin 2022/155 E. 2023/38 K. sayılı ve 22.2.2023 tarihli kararının ilgili kısmı:

“…48. Bu itibarla evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmaması sebebiyle eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

49. Açıklanan nedenle kural Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. İptali gerekir…”

2 TMK’nın iptal edilen 187. Maddesi:

“Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”

3 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/2-889 E. 2015/2011 K. Sayılı ve 30.09.2015 tarihli kararının ilgili kısmı:

“…Somut olaya gelince: sebep önemli olmaksızın davacı evlilik birliği içinde sadece kızlık soy ismini kullanmak istemektedir. Kızlık soy isminin kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak AİHS 8 ve Anayasanın 17. maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi durum AİHS’nin 14. maddesine aykırılık teşkil edecektir. Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır…”