Ülkemizde ve insanımızda, genel olarak Suriyelilere, Araplara ve göçmenlere bir tepki duyulduğu açıktır ve bu tepki haklı nedenlere dayanmaktadır.
Bu kişiler, iş gücüne ve çalışma ortamına olumsuz katkılarda bulunmaktadırlar. Geldikleri ülkenin yaşam koşullarına uymadıkları gibi, yasa dışı bir çok olaylara karışmaktadırlar. Yaşadıkları ülkenin dilini öğrenmeye bile gayret etmemekte, şu veya bu şekilde açtıkları işyerlerine yasalara aykırı olarak yabancı dilde, arapça tabelalar asmaktadırlar. Güya savaş nedeniyle ve zorunlu olarak kaçtıkları ülkelerine turist gibi gidip gelmekte, bizim halkımıza ve yerli iş gücüne tanınmayan yardım ve olanaklar bu kişilere verilmektedir.
Bütün bunlara rağmen, haklı bir takım eleştiriler dışında toplu bir müdahaleye hiçbir zaman maruz kalmamışlardır. Bu durum, Türk Halkının, hoşgörüsünün ve yardımseverliğinin tipik bir örneğidir. Ancak haklı olarak yapılan ve yapılması hem doğal, hem gerekli olan bir takım uyarı ve tepkiler de yanlış değerlendirilmekte ve önlenmek istenmektedir. Örneğin, bir takım internet sitelerinde yazılan olay ve eleştiriler, bir tahrik olarak kabul edilerek önlenmek hatta cezalandırılmak yoluna gidilmektedir. Bununla amaçlanan şey, bu konuda toplumu tepkisiz ve sessiz hale getirmek ve mevcut durumu kabul ettirmektir.
Son günlerde, bu kabil önlemler bile yetersiz görülerek, mevcut durumlar saptırılarak, halkımızın adete suçlu konuma düşürülmesi gayretlerine ve yolda yapılan yanlı yayınlara, uygulamalara tanık olmaktayız.
Birkaç gün önce Suriyeli bir çocuğun intiharında bu kabil saptırmalara ve haksız suçlamalara tanık olduk. Bir takım basın organları ve çeşitli yayınlarda, Kocaelinin Kartepe İlçesinde, 4.sınıf öğrencisi 9 yaşındaki Suriye uyruklu bir öğrencinin, okulda öğretmenleri ve arkadaşları tarafından dışlandığı, hakaret ve fiili sataşmalara maruz kaldığı için intihar ettiği iddiaları yer aldı. Oysa durum tamamen tersi idi. Bu Suriyeli çocuk, okulunda ve arkadaşları tarafından “örnek öğrenci” seçilmişti. Babası ve annesi de, okuldan ve arkadaşlardan gayet memnun idiler. Olay bu kadar saptırılarak yansıtıldı. Çünkü buradaki amaç, haklı eleştirileri de önlemek ve toplumun sesini kesmek idi. (Yalnız burada konu ile pek ilgisi olmasa bile, bir anlam veremediğim için okulun adını vermeden geçemeyeceğim. Okulun adı “Türk Fransız Kardeşliği Okulu idi.)
Çok daha yakın bir tarihde, iki çocuğun ve ailelerinin karıştığı ufak bir kavgada çok daha ilginç bir durum yaşandı.
Alınan bilgiye göre, Mersin merkez Mezitli ilçesindeki sitede oynayan çocuklar arasında tartışma çıktı. Bir Türk çocuk ile, Suriye uyruklu ve Ürdün vatandaşı arasında çıkan kavgada, Türk çocuk yaralandı ve dişi kırıldı. Bu durumu gören baba, diğer çocuğa tokat attı ve çocuk yere düştü, olaya müdahil olan çocuğun ablasını iki kere ve sert olarak itekledi. Türk çocuğun daha fazla zarar gördüğü, dişi kırıldığı ve yaralandığı olay, sosyal medyada öyle bir şekilde yansıtıldı ki; aynı gün göz altına alınan babaya ivedi olarak ev hapsi cezası verildi. Diğer çocuğun “uğradığı travmayı atlatabilmesi için çalışmalar yapılmaya başlandı, resmi kurum temsilcileri aileyi ziyaret etti, çocuğa ve ailesine psikolojik destek verileceği” öğrenildi. Tecavüz ve öldürme olaylarında bile rastlanmayan ve aynı gün alınan bu acil sonuçlar ilgi ile karşılandı.
Ama bizde söylemesi;
Siz, siz olun yabancılarla, bilhassa arap ve suriyelilerle tartışmaya girmeyin.
Av.A.Erdem AKYÜZ