Siyasi Parti Seçimlerinde Görevli Mahkeme

Abone Ol

Efendim biliyorsunuz biz köşemizde vatandaşın günlük hayatta karşılaşabileceği hukuki mes’elelere yer vermeye çalışarak bir tür hukuki okuryazarlık kazandırmaya çalışıyoruz. Haliyle anayasa hukuku bizim çok gündemimizde olmuyor. Ha, ülkemizde her üç kişiden biri ya davalı ya da davacı olduğu için, seni sürüm sürüm mahkemelerde süründürürüm diye kendine özgü bir tehdit cümlemiz olduğu için bir gün herkesin anayasa yargısına ihtiyacı olacak, o ayrı gündem ancak son zamanlarda asliye hukuk mahkemesinin CHP il kongresini iptal etmesi üzerine o kadar anayasa ayaklar altına alındı, çiğnendi denildi ki, ki bunların arasında saygıdeğer hocalar da olunca, bir de biz el atalım dedik; yani hakikaten öyle mi olmuş, gerçekten ortada bir anayasa ihlali mi var, gelin beraber irdeleyelim.

ANY m. 79 seçimlerin başlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğüyle ilgili bütün işlemleri yaptırma ve yapma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama görevi Yüksek Seçim Kurulunundur der.

Güzel. Gerçekten anayasa ayaklar altına alınmış. Asliye hukuk görev tecavüzünde bulunmuş. Dağılabiliriz.

Ama acaba bu ilgili maddeyle kastedilen seçimler n’ola ki? Cevabını ANY m. 77’de buluyoruz. Bahsedilen TBMM ve cumhurbaşkanının seçimiymiş. Peki bir partinin il kongresi seçiminde görevli mahkeme neresi, bu nerede yazıyor?

ANY m. 69 siyasi partilerin kuruluş ve çalışmaları, denetlenmeleri, kapatılmaları, ya da devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmaları ile siyasi partilerin ve adayların seçim harcamaları ve usulleri kanunla düzenlenir diyor.

Güzel. Yani bu husus anayasada yer almamış. Yani anayasa ayaklar altına alınmamış. Kanun dediğine göre olsa olsa bir kanun çiğnenmiştir. Acaba hangi kanundur bu?

Bunun cevabını verebilmek için öncelikle siyasi partinin ne olduğunu anlamak gerekir. Anayasa Mahkemesi 1961 Anayasasının geçerlikte olduğu 09.02.1969 Tarih ve 1968/26 Esaslı 1969/14 Kararında kamu yararına çalışan kuruluşlar olarak tanımlamış ancak daha sonradan bu içtihadından vazgeçerek sınırlı bir şekilde kamu hizmeti sayılabileceğini söylemiştir. Özünde siyasi partiler dernekler gibi kişi topluluklarıdır ama derneklerin de siyaset yapmaları yasaktır. Yani AYM 16.01.1998 Tarih ve 1997/1 Esas Sayılı 1998/1 Kararında Diyanet İşleri Başkanlığı’na açıkça sui generis tanımlaması yaptığı gibi demese de, siyasi partileri kendine münhasır bir konuma sokmaktadır.

O zaman kanunumuz Türk Medeni Kanunu ya da Dernekler Kanunu olamaz. Zaten ilgili AYM Kararında da bu kanun Siyasi Partiler Kanunu’dur denmektedir. Kanunun da 121. Maddesi Türk Medeni Kanunu’nun ve Dernekler Kanunu’nun bu kanuna aykırı olmayan hükümleri de uygulanır diyor. Yani Siyasi Partiler Kanunu’nda görevli mahkemeyle ilgili bir ibare bulamazsak onlara gideceğiz.

Kanuni Vekalet Ücreti Vekilin mi’de bahsetmiştik. İki kanun arasında çatışma varsa sonraki tarihli kanun uygulanır, bir yerde özel kanun varsa genel kanun uygulanmaz demiştik. Ancak ileri tarihli genel kanun ile eski tarihli özel kanun arasında, her ne kadar doktrin çoğunluğu gene eski de olsa özel kanun uygulanır dese de, bazen kanun koyucu isteyerek ilga etme yolunu seçmektedir, buna da dikkat etmemiz de fayda olur.

SiPK m. 21 il kongresi seçimi yargı organları gözetiminde gizli oy ve açık tasnif esasına göre yapılır diyor. Toplantı tarihinden en az on beş gün önce listeler yüksek seçim kuruluna verilir. Seçimler ilgili seçim kurulunun gözetimi ve denetimi altında yapılır. Tutanakların düzenlenmesinden itibaren iki gün içerisinde yapılan itirazlar hakim tarafından aynı gün içerisinde incelenir ve kesin olarak karara bağlanır.

Bakın hakim diyor, mahkeme demiyor. Biliyorsunuz bir mahkemenin oluşumu için üyelerinin hakim olması ve kararlarının da bağlayıcı olması yetmez; bir de yargılama yapması gerekir. Bu yüzden infaz hakimliği, eskiden sulh hukuk hakimliği birer mahkeme değildir. Yüksek Seçim Kurulu da bir mahkeme değildir kararları aleyhine hiç bir mercie başvuramamaktan dolayı kesin bağlayıcı olsa da. Yani buraya kadar baktığımızda asliye hukuktan bahsedilmediği kesin.

Son bir husus, bizde maalesef uygulayıcılar bile görev ile yetkiyi karıştırmaktalar. En son Özgür ÖZEL de görevli mahkeme İstanbul olamaz, Ankara’dır dedi. Aslında kastetmek istediği yetki. Görev bizde kamu düzenindendir, hakim tarafından re’sen gözetilmek durumundadır. Zamanında gerekli itirazlar yapılmazsa yetkisiz mahkeme bile yetkili olabilir de, görev yargılamanın her aşamasında göz önüne alınır. Aslında çok zor değil karıştırmak. Ben öğrencilerime hep Amerikan filmlerini örnek veriyorum. Hani Teksas polisi suçluyu kovalar, suçlu (şüpheli aslında) Nevada Eyaleti sınırlarına ulaştığında Teksas polisi yetki sınırlarımın dışında der ya, oradan da akılda kalabilir. Gerçi uluslararası deniz hukukunda hot pursuit durumunda farklı bir ülkenin dahi kıta sahanlığına girebilirken bu farklı eyaletlerde niye olamıyor, orasını çok anlamış değilim ama olsun, işte oradan kalsın aklımızda.

Yalnız pozitif hukuk sadece mevzuattan oluşmuyor, bir de içtihat var. Tüm ülkeyi ilgilendiren genel seçimlerde bile, eğer itiraz süreleri geçmişse ve ortada tam kanunsuzluk hali yoksa, YSK beni ilgilendirmez diyor. Hani Merve KAVAKÇI olayında görmüştük. Kişi milletvekili seçildikten sonra Türk vatandaşlığını kaybetti. YSK eğer seçimlere bu şekilde girmiş olsaydı beni ilgilendirirdi, artık benim sorunum değil dedi. Aynı şekilde kişi yükümlü olduğu askerlik görevini yapmamış ve yasal bir şekilde tecilli durumda da değilse ve bu durum itiraz süreleri geçtikten sonra ortaya çıkarsa YSK gene ben görevli değilim diyor.

Tüm bunları neden anlatıyorum, neden seçimlerde, tahkimde, hakem heyetinde kararlar kesin, başka bir yere başvuramıyoruz? Burada mes’elenin ivedi olarak çözülmesi gerekiyor, bekleyemeyiz uzun uzun yargılamayı, bir üst mahkemeye taşımayı. Memleket kaldırır mı bir sene, iki sene reisin kim olduğunun bilinmediği bir durumu? Gerçi bir ara Merkez Bankası koltuğu boş kalmıştı da, TL yılın en başarılı dönemini o ara geçirmişti, bunlar konumuz dışı.

Şimdi olmuş kongrenin tamamlanması üstüne, bir yıl mı, iki yıl mı ne, ortada var mı bir ivedilik? Gene böyle bir durumda da mı YSK görevli olsun? Madem olsun kanun açık diye, peki o vereceği karar da mı kesin olsun, bir başka mercie gidemeyelim? Bunun pratik yararı nedir? Şimdi en azından asliye hukukun kararına karşılık istinafa başvurabileceğiz.