ŞEHİTLER ÜZERİNDEN İTİBARIMIZ SARSILAMAZ

Abone Ol

Türkiye Cumhuriyeti'nin sınır güvenliğini tehdit eden, fetullahçı terör örgütünün kurşun askerliğini yaptığı sözde NATO müttefiklerimiz tarafından silah ve mühimmat yardımı yapılan hain teröristlere karşı, Yüce Türk Milleti'nin ulusal çıkarlarını tehdit eden terör koridorunu delmek üzere TSK tarafından Afrin'de yürütülen haklı ve gerekli operasyon sırasında hain pusuda şehit edilen Kahraman Mehmetçik Astsubay Musa Özalkan 'ın emekli ikramiyesine ve aracına konan haciz ile ilgili Adalet Bakanlığı'nın alacaklı avukatı hakkında bulunduğu suç duyurusunun kaynağı olarak ana akım medyanın yarattığı izlenim yanlıştır, kabul edilemez.

Bahsi geçen soruşturmanın temeli devletin vicdanı ve avukatların vicdansızlığı olarak lanse edilemez, kahraman şehitlerimiz kullanılarak biz avukatların üzerindeki algının başka yöne çekilmesi ve mesleki saygınlığın azaltılması amacına hizmet etmektedir.

Avukatlar taraf değillerdir, müvekkillerinin hukuki yararlarını gözetmek üzere yükümlü kılınmış ve kamusal savunma hizmeti ifa eden kimselerdir. Her nasıl ki bu olayda şehit olan borçlunun emekli ikramiyesine haciz koyan icra müdürü avukatın talebi üzerine ve mesleki yükümlülüğü gereği bu işlemi gerçekleştirmiş ise, avukat da yemini ve mesleki yükümlülüğü gereği müvekkilinin hukuki yararını korumak üzere bu yenileme talebini dosyaya sunmuştur yahut sunması beklenir (örneğin haciz sıra cetvelinde şerhi bulunan başka bir alacaklının daha erken davranıp müvekkiline ait olan parayı icra kanalıyla elde etmesine engel olmak için). Bir fırsatçılık yahut görevi ihmal/görevi kötüye kullanma suçu söz konusu ise bu durum dosya esas alacağı üzerinden tahsil edilen meblağ içerisinde kanuni vekalet ücretini aşan kısım var ise bunun müvekkil asile verilmemiş olması durumunda ortaya çıkar.

Anayasamızda geçen 'sosyal devlet' ilkesi devlete yardıma muhtaç kimseleri gözetme yükümlülüğü verir. Devlet zaten şehit ailesine ve gazisine gereken yardımı yapar ve yapmalıdır da. Şayet gerekli görürse; kamuya olan borçlarını siler. Maaşından bugüne kadar kesinti yaptığı primleri/vergileri, faturalarına yansıttığı kaynağı ve sebebi şeffaflık ilkesi ile bağdaşmayanlar dahil aldığı vergileri iade eder ve bundan sonra da acılı aileden almaz. Hatta bahsi geçen icra dosyasında neredeyse avukatın kanuni vekalet ücretinin iki katı olan icra tahsil harcını ödetmez, ödettiyse de -ki tahsilat olan dosyada kısmi de olsa icra müdürünce devlete verilmek üzere alınmıştır- kahraman şehidimizin ailesine iade eder. Başkanlığını Sn. Lokman Aylar abimin yürüttüğü, canla başla çalışan kıymetli yönetim kurulu üyelerine sahip olan ve benim de üyesi bulunup aidatını ödediğim Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı'na yardımda/bağışta bulunur. Keza eminim bunlara benzer yardımlar yapılıyordur ve aynı milli duygularla yapılmaya da devam edecektir. Devlet mekanizması büyüklüğünü ve vicdanını böyle gösterir. Mesleklerinin gereğini yapan avukatlar hakkında görevlerinden dolayı suç duyurusunda bulunarak ve konuyu bilmeden haber yapan medyanın ayağına düşürerek değil.

Alacağından vazgeçmek isteyen alacaklı vatandaş da şehit müteveffa murisin ailesini/mirasçılarını borçtan ibra eder ve avukat bu durumda mesleki sorumluluğunun doğmaması için müvekkilinden bu talebine ilişkin yazılı bir beyan alır ve karşı tarafı ilgilendiği dosyadaki söz konusu borçtan ibra eder.

Avukat şayet dosyayı titizlikle takip etmez, müvekkilinin alacağına kavuşması için kendisinden beklenen özveriyi göstermez ve (haciz sırasını korumamak gibi) kasıtlı yahut ihmali davranışıyla müvekkilinin hak/alacak kaybına sebep olur ise baroya şikayet edilmesi neticesinde hakkında idari soruşturma başlatılır ve mesleki kariyerini esaslı şekilde etkileyecek disiplin cezaları verilir. Bu cezaların içerisinde meslekten çıkarılmak dahi vardır. Bununla da kalınmaz, avukat hakkında göreviyle ilgili suçlardan dolayı Cumhuriyet Savcılığı'nca soruşturma başlatılır ve Adalet Bakanlığı’ndan gelecek kovuşturma izni sonrasında Ağır Ceza Mahkemesi'nde tıpkı kamu görevlileri gibi göreviyle ilgili suçlara ilişkin mahkumiyet cezasına çarptırılmak tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Serbest çalışıyor ve serbestçe karar alıyor gibi görünmemiz bu mesleğin mensubu olan bizler için çocuk oyuncağı değildir. Özgürlüklerle donatılmış imajımız kadar, aktif veya pasif her hareketimizde dikkatli davranmamızı gerektiren ciddi sorumluluklarla yükümlü kılınmış olmamız kamuoyu tarafından yeterince bilinmemektedir. Bunun içindir ki Baro mensubu ve yemin ederek mesleğe başlayan biz avukatlar, vekilliklerini yaptıkları vatandaşların mahkemeler ve icra daireleri gibi gerekli kurumlardaki temsilini büyük bir disiplinle yerine getirmek zorundadırlar.

Pek tabidir ki avukatlar da dahil olmak üzere tüm vatandaşlar hakkında suç duyurusunda bulunulabilir ve herkes soruşturulabilir. Soruşturma içeriğinde T.C. Anayasası ve Kanunlar nezdinde delil durumu da göz önüne alınarak suç işlendiği yönünde bir kanaat oluşmuş ise biz avukatlar da dahil olmak üzere herkes Yüce Türk Mahkemeleri eliyle cezalandırılır. Ancak soruşturmaların gizli yürütülmesi esas olup, reyting yahut tiraj kaygısı/amacı ile içerik hakkında değil bilgi verilmesi, soruşturma esasları üzerinde yanlış algı oluşturabilecek her türlü davranıştan kaçınılması gerekmektedir.

Söz konusu icra dosyasında soruşturma konusu yapılan hükümler (İİK 53 ve İİK 82/9) ile ilgili olarak soruşturmaya müdahalede bulunmamak adına ve bahsi geçen icra dosyasının içeriğini bilmediğimden -medyadaki haberlerde geçen ifadelere itibar ederek- şahsi kanaatimi bildirmeden belirtmem gerekir ki İİK 16. madde gereği icra müdürünün yaptığı söz konusu haciz işlemi, 7 gün içerisinde (bir hakkın yerine getirilmemesi veya sürüncemede bırakılması müstesna, bu hallerde her zaman yapılabilir) Mahkemeye şikayet yolu ile taşınabilir ve İİK 18. maddeye göre de hakim şayet yargılamayı duruşmasız ele alacak ise 10 gün içerisinde şikayet hakkında bir karar vermek zorundadır. Yani iddia edildiği gibi ve soruşturmaya konu edilen mevzuat gereği; böylesi hata sebebi ile yahut haksız yere konulduğu düşünülen hacizler için çok basit ve hızlı işleyen bir adalet mekanizması öngörülmüştür.

Avukatlar müvekkillerinin faydalarını gözetme yükümlülükleri gereği alacağı tahsil anlamında mümkün olan her şeyi talep ederler, talebin hukuka uygunluğunu kısmen icra müdürleri denetlerler, bariz bir hukuka aykırılık var ise reddederler, yok ise değerlendirme yetkileri bulunmayan konularda borçlu tarafından Mahkemeye şikayeti kabil olmak üzere reddederler. Sistem bu şekilde adeta bir satranç oyunu gibi hamle hamle devam eder. Şayet talep açıkça yasaya aykırı ise (ödeme emri gönderilmeden haciz talep edilmesi gibi) icra müdürünün reddetmesi, değilse de şikayet üzerine icra hakiminin karar vermesi gerekirdi. Herhangi bir talebi icra müdürünce kabul edildi ya da reddedildi diye de hakkında ceza soruşturması başlatılması, linç girişimine maruz bırakılması mevzuat dahilinde avukat açısından netice alınması pek mümkün gözükmeyen bir süreç olup vekaleten iş yürüten meslektaşlarımızı kamuoyunu tatmin uğruna hedef göstererek yıldırmak gayesine hizmet eder.

Keşke olmasaydı. Kahraman şehitlerimizin arkalarında bıraktıkları acılı aileleri olmak üzere ben dahil Türk milletinin hiçbir ferdi zor duruma düşmeseydi ve yaşadığı şokla daha da üzülmeseydi. Ancak burada faturayı avukata kesmek ve basit bir işlemle kaldırılabilecek haciz için sadece avukata linç girişiminde bulunulması ne yazık ki biz avukatların hangi eylemleri kimlere olan kanuni yükümlülüklerimizi gözeterek yaptığımız konusundaki bilgi eksikliğidir.

Şahsi fikrimi soracak olursanız; ben yapmazdım. Bu işlemi müvekkilim talep etse idi onu mesleki yükümlülüğüm gereği doğru yönlendirirdim ancak bu işlemi deneyecekse bile benim aracılığımla hayata geçiremeyeceğini ileterek ve beni azletmesini söyleyerek vekalet ilişkimi sonlandırırdım. Lakin hiçbir avukat bunu yapmaya mecbur değil, esas olarak müvekkilinin kendisinden talep ettiği işlemleri yapmakla yükümlüdür. Belki de müvekkilinin alacağı ölümle sonuçlanan acılı bir trafik kazasından kaynaklanmıştır, belki de müvekkilinin o paraya ihtiyacı vardır bilemezsiniz. Avukat zaten kendi alacağından vazgeçmiştir. Buradaki tartışmaya son noktayı koyacak ve vicdanları rahatlatacak olan da devlettir. Şanlı şehidimizin kamusal olmayan borçlarını da hazineden kapatarak büyüklüğünü gösterir ve buna da hiçbir T.C. vatandaşının en ufak bir itirazı olmaz. Hatta biz öyle bir milletiz ki o ailenin tüm fertlerini huzurla ve sükunla yaşatacak tüm imkanları devleti bile beklemeden, kendi içimizde yaratacak bir toplum anlayışına ve milli birliğe sahibiz.

Bu yazı herhangi bir devlet kurumun tutumuna yahut herhangi bir medya organının bağımsız haberciliğine hitaben yazılmış olmayıp, tamamen Yozgat Barosu’na kayıtlı meslektaşım nezdinde tüm Barolara ve avukatları kapsayacak şekilde oluşabilecek yanlış anlaşılmalara karşı kamuoyunu bilgilendirme amaçlı kaleme alınmıştır.

Kahraman şehidimizin ruhu şâd, mekanı cennet olsun. Milletimizin başı sağolsun. Allah tüm şehitlerimizin ailelerine ve sevenlerine sabır, şu anda Afrin’de göğüs göğüse çarpışan Kahraman Mehmetçiğe moral ve motivasyon ihsan eylesin.

Saygılarımla.

Av. Burak GEZER