Buna göre, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir.
Buna göre, duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca uyuşmazlığın tarafının duruşmada hazır bulunmasını zorunlu kılan bir olgunun yokluğu derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Bu gerekliliğin ortaya konulması bağlamında, kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hale getiren veya büyük ölçüde zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir.
Diğer taraftan medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlıklar açısından tarafların duruşmada hazır bulunması, onların iddia ve savunma imkânlarını doğrudan kullanmalarına ve uyuşmazlıkla ilgili olan taleplerini huzurda açıklamalarına olanak tanımaktadır. Taraflar duruşmada bizzat hazır bulunmak suretiyle teknik ve fiziksel engeller bulunmaksızın delillerini ileri sürebilmekte ve diğer tarafça gösterilen delillere itiraz etmek ve davasını bizzat savunmak suretiyle kararı etkileme imkânını elde etmektedir.
Ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin davranışları sebebiyle uygulanan bir disiplin cezasının şikâyet konusu edildiği uyuşmazlık kapsamındaki İnfaz Hâkimliklerince açılan duruşmada bizzat hazır bulunmalarını gerektiren bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda; Hâkimliklerce herhangi bir değerlendirme yapılmadan genel ve kategorik bir sebeple tarafların yokluğunda duruşma yapılması ve duruşmada hazır bulunma hakkına müdahale için en uygun aracın seçilmemesi müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmaktadır.
İlgili Kararlar:
♦ (Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020)
♦ (Abdulkahar Aksoy ve diğerleri, B. No: 2016/25089, 10/6/2020)
♦ (Emrah Yayla (2), B. No: 2017/34742, 13/10/2020)
♦ (Raşit Dörtyol (3), B. No: 2017/34383, 2/12/2020)
♦ (Gökhan Gündüz (4), B. No: 2018/13782, 10/3/2021)
♦ (Abdulvahap Aydemir ve diğerleri, B. No: 2016/73196, 7/10/2021)
♦ (Raşit Dörtyol (4), B. No: 2018/12447, 8/12/2022)
♦ (Erhan Çaha, B. No: 2019/2332, 22/11/2022)
---
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
---
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
EMRAH YAYLA BAŞVURUSU (2) |
(Başvuru Numarası: 2017/34742) |
|
Karar Tarihi: 13/10/2020 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
M.Emin KUZ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Hikmet Murat AKKAYA |
Başvurucu |
: |
Emrah YAYLA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz hâkimliğince yapılan incelemede şikâyette bulunanın duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması ve müdafi yardımından yoksun bırakılma nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ceza infaz kurumundaki birtakım uygulamalar ve bazı haklardan disiplin cezasının yerine getirilmesi sürecinde mahrum bırakılma sebebiyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/9/2017 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. 1981 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihi itibarıyla silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile başka suçlardan aldığı cezaların infazı kapsamında Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
11. Başvurucunun 1/11/2016 tarihinde hastaneden dönüşü sırasında yüksek sesle slogan atması, ayrıca ring aracı içindeki kamerayı araçta bulunan diğer iki hükümlü ile beraber yanlarında temizlik ihtiyacı için bulundurdukları peçete ile kapatması nedeniyle hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
12. Disiplin soruşturmasına konu belgelerden başvurucunun sözlü savunma verdiği anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığınca 11/11/2016 tarihinde başvurucu hakkında ring aracı içindeki kamerayı kapatması nedeniyle sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak tedbirlere karşı çıkma disiplin suçundan beş gün hücreye koyma cezası ile cezalandırılmasına, hastanedeki tedavisinin bitiminden sonra yüksek sesle slogan attığı gerekçesiyle de gereksiz yere marş söyleme veya slogan atma disiplin suçundan iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasına karar verilmiştir.
13. Başvurucu, süresi içinde İnfaz Hâkimliğine başvuruda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 20/2/2017 tarihinde düzenlediği tensip zaptında, 23/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu'nun 6. maddesinin ikinci fıkrasına 22/7/2010 tarihli ve 6008 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen cümle gereğince başvurucunun disiplin cezasına karşı savunmasının alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun savunmasının alınması için duruşmada hazır edilmesine, Disiplin Kurulu kararı ile ilgili savunmasını vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği hususunun başvurucuya bildirilmesine karar verilmiştir. Aynı gün İnfaz Kurumuna gönderilen müzekkerede ise başvurucunun beyanının Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile alınacağı belirtilmiştir.
14. 27/4/2017 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu; mahkeme huzurunda avukatının da hazır bulunmasıyla savunma yapmak istediğini beyan etmiştir. Hâkimlik; duruşmanın SEGBİS aracılığı ile yapılmasının ceza muhakemesi ilkelerinden yüz yüzelik ilkesine uygun olduğunu, bu yönde Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğunu ve SEGBİS ile yapılan duruşmanın duruşma salonundakinden farklı olmadığını bildirmiştir.
15. Başvurucunun duruşma salonunda bulunma talebi Hâkimlikçe reddedilerek duruşmaya SEGBİS ile devam edilmiştir. Duruşma sonunda başvurucunun avukatı ile beraber ifade vermek için istediği sürenin verilmesine, ilgili tanıkların dinlenilmesine ve başvurucunun bir sonraki duruşmada SEGBİS aracılığı ile hazır edilmesine karar verilmiştir.
16. Bir sonraki duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu; arkadaşlarıyla beraber İnfaz Kurumunda işkence gördüğünü, baskı altında tutulduğu bir ortamda savunma yapamayacağını belirterek mahkeme huzurunda avukatı eşliğinde savunma yapmak istediğini belirtmiş; tekrar süre verilmesini talep etmiştir. Hâkimlik, başvurucunun yeniden süre istemini reddetmiştir.
17. Hâkimliğin 11/7/2017 tarihli kararı ile başvurucunun Disiplin Kurulu kararına yaptığı itiraz reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; Cumhuriyet savcısı mütalaası ile başvurucunun dosya kapsamındaki dilekçesinin içeriği, başvurucunun İnfaz Hâkimliği nezdinde vermiş olduğu beyan, olayın meydana geldiğine ilişkin tutanak ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak başvurucunun eylemleri nedeniyle hakkında verilen disiplin cezalarının kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
18. Başvurucu 14/8/2017 tarihli dilekçesi ile duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda savunma yapma hakkını kullanmasına izin verilmediğini, tanıklara soru soramadığını belirterek karara itiraz etmiştir.
19. Kırıkkale 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/8/2017 tarihli kararıyla "Ceza İnfaz Kurumunda, ring aracında ve sevk edilen hastanede uyulması gerekli düzene aykırı davranışın yaptırımının olması gerektiği, cezanın niteliğinin ve süresinin makul ve orantılı olduğu vicdani kanaatine [varıldığı]" belirtilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
20. Başvurucu 18/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Emrah Yayla, [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, §§ 28 - 42.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 13/10/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
23. Başvurucu; duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmak istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda bizzat savunma yapma hakkını kullanmasına izin verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı olduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
25. Bakanlık görüşünde ayrıca somut olayın özellikleri, davanın niteliği, dava konusunun karmaşık olup olmadığı, başvurucunun içinde bulunduğu durum ve yargılamanın aşaması ile birlikte yargılama faaliyetinin bütünü gözönüne alındığında başvurucuya savunmasını hazırlaması ve itirazlarını mahkeme önünde etkili bir şekilde ileri sürebilmesi için makul bir süre tanındığı, gerekli olan tüm bilgilere ulaşma imkânı verildiği belirtilmiştir.
2. Değerlendirme
26. Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
28. Başvuruya benzer olaylarda kabul edilebilirlik kriterleri kapsamında uygulanacak ilkeler, Anayasa Mahkemesinin Emrah Yayla (aynı kararda bkz. §§ 53-56) kararında ortaya konmuştur. Somut olayda da başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezaları nedeniyle yaptığı şikâyetin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı ve dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
30. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Emrah Yayla (aynı kararda bkz. §§ 58-86) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararda, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımlarının sağlanmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğunu tespit ederek bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise kanunilik, meşru amaca dayalı olma ve ölçülülük ilkeleri yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekir (Emrah Yayla, §§ 62 - 67).
31. Anayasa Mahkemesi, Emrah Yayla kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Emrah Yayla, §§ 68-75). Bu genel ilkelere göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca uyuşmazlığın tarafının duruşmada hazır bulunmasını zorunlu kılan bir olgunun yokluğu derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Bu gerekliliğin ortaya konulması bağlamında kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir (Emrah Yayla, § 73).
32. Somut olayda ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun İnfaz Hâkimliğince açılan duruşmada bizzat hazır bulunma taleplerinin reddedilmesi 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin yollamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır. Ayrıca hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.
33. Başvuru konusu olayda Hâkimlikçe duruşmalı inceleme yapılmasına karar verilmiş; duruşma tarihinde başvurucunun İnfaz Kurumunda bulunan SEGBİS odasında hazır edilerek duruşmaya video konferans bağlantısı üzerinden katılması istenmiştir. Başvurucunun anılan yöntemle savunma yapmak istemediğini bildirmesi üzerine Hâkimlikçe aşağıdaki şekilde bir ara kararı verilmiştir:
"Anayasa Mahkemesinin 20/01/2017 tarih ve 2016/12905 başvuru numaralı kararında segbis yoluyla alınan beyanların yüz yüzelik ilkesinin sağladığı yönündeki kararı okundu, segbis'in duruşma salonunda gibi olduğu ifade edildi."
34. Hâkimlikçe daha sonra başka bir işlem yapılmaksızın, dosyadaki mevcut yazılı bilgi ve belgeler değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmış ve başvurucunun disiplin cezalarına karşı itirazı reddedilmiştir.
35. Başvurucunun davranışı sebebiyle uygulanan bir disiplin cezasının şikâyet konusu edildiği uyuşmazlık kapsamındaki duruşmada hazır bulunmanın gerekli görülmemesinin sebepleri somut olarak açıklanmamıştır. Hâkimliğin yukarıda aktarılan gerekçesi aslında başvurucunun duruşmada bulunma talebinin somut yargılamayla bağlantılı olmayan genel bir sebeple ve kategorik olarak reddedildiğini göstermektedir. Anılan gerekçe her durumda duruşmada bulunma talebinin reddedilmesi gerektiğini belirtmektedir. Somut olayda başvurucunun duruşmaya katılması yönünde hiçbir çaba gösterilmemiş, aynı şehir merkezinde bulunan bir ceza infaz kurumundan duruşmaya katılamamanın niçin gerekli görüldüğü açıklanmamıştır. Bu çerçevede Hâkimlikçe hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan -genel ve kategorik bir yaklaşımla- başvurucunun duruşmada hazır bulunma talepleri reddedilmiştir. Uyuşmazlığın bizzat duruşmada bulunmayı gerektiren bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda Hâkimlikçe herhangi bir değerlendirme yapılmadan genel ve kategorik bir sebeple başvurucunun yokluğunda duruşma yapılması ve duruşmada hazır bulunma hakkına müdahale için en uygun aracın seçilmemesi müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA, Rıdvan GÜLEÇ ve Yıldız SEFERİNOĞLU ek gerekçeyle bu sonuca katılmışlardır.
M. Emin KUZ farklı gerekçeyle bu sonuca katılmıştır.
B. Diğer İhlal İddiaları
37. Başvurucu adil yargılanma hakkı kapsamında, hakkında verilen disiplin cezalarına karşı yaptığı şikâyetin değerlendirilmesi sürecinde avukatının hazır bulunmasıyla savunma yapması için kendisine yeterli süre tanınmadığını belirterek müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanında başvurucu; hükümlü olarak tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun İdaresince verilen hücre disiplin cezasının sonucu olarak ziyaretçi kabulüne izin verilmediğini ve tek başına hücrede tutulduğunu, ayrıca ring aracının kamerasıyla gözetlenmesinin gerekli olmadığını, kanuna aykırı bu uygulama nedeniyle psikolojik olarak baskı altında tutulduğunu, bu hususun kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
38. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden, disiplin cezalarına karşı yaptığı şikâyetin değerlendirilmesi sürecinde avukatının hazır bulunmasıyla savunma yapması için kendisine yeterli süre tanınmadığı ve kötü muamele yasağının ihlal edildiği yönündeki diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
40. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuş, ayrıca Anayasa Mahkemesince uygun görülecek bir tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
41. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
42. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
43. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
44. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
45. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
46. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarını giderme bakımından yeterli görüldüğünden başvurucunun tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,
D. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (E.2017/33, K.2017/1110) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/10/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
EK GEREKÇE
Başvurucu, ring aracı içindeki kamerayı kapatma nedeniyle sevke, nakle veya bunlarla ilgili olarak alınacak tedbirlere karşı çıkma disiplin suçundan beş gün hücreye koyma ve hastanedeki tedavisinin bitiminden sonra yüksek sesle slogan atma gerekçesiyle de gereksiz yere marş söyleme veya slogan atma disiplin suçundan iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılma cezasıyla cezalandırılmıştır.
Hakkında tesis edilen disiplin cezalarına karşı infaz hâkimliğine yaptığı itirazının incelenip karara bağlanması sürecinde Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur.
Aynı başvurucu tarafından yapılan ve aynı nitelikte olan 2017/38732 sayılı başvuruda Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nca 6.2.2020 tarihli ihlal kararı verilmiş idi. Bizler de söz konusu kararda karşı oy kullanmış idik.
Vaka bu olmakla birlikte, eldeki başvurunun incelenip karara bağlandığı tarih itibarıyla, aynı veya benzer konulara ilişkin olarak yapılan başvurularda Anayasa Mahkemesince istikrarlı bir biçimde ihlal kararları verildiği görülmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki görüşü yerleşik hale gelmiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca anılan karşı oy görüşümüz hilafına, iş bu başvuruda başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar vermek gerektiğini değerlendiriyoruz.
Başkan Kadir ÖZKAYA |
Üye Rıdvan GÜLEÇ |
Üye Yıldız SEFERİNOĞLU |
FARKLIGEREKÇE
İnfaz hâkimliğince yapılan incelemede başvurucunun duruşmada hazır bulunarak savunma yapmak istemesine rağmen bunun kabul edilmemesi sebebiyle adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Kararın gerekçesinde; infaz hâkimliğinin duruşmalı inceleme yapmaya ve başvurucunun duruşmaya video konferans yoluyla katılmasına karar verdiği, başvurucunun bu usulle savunma yapmak istemediğini belirtmesi üzerine dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi suretiyle disiplin cezalarına yönelik şikâyetin reddedildiği, ancak somut olayda infaz hâkimliğinin başvurucunun duruşmaya katılması için hiçbir çabaya girmeden, aynı şehirde olmasına rağmen duruşmaya getirilememesinin nedenlerini açıklamadan ve olaya özgü somut gerekçeleri belirtmeden duruşmada hazır bulunma talebini reddetmesi sebebiyle anılan hakka yapılan müdahalenin gerekli olmadığı belirtilerek Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bilindiği gibi, 4675 sayılı Kanunun 3. maddesine göre hükümlü ve tutuklular hakkındaki disiplin tedbirleri ile cezalarına ilişkin şikâyetleri inceleyerek karara bağlamakla görevli olan infaz hâkimlerinin, aynı Kanunun 6. maddesine göre bu şikâyetleri “duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde” karara bağlayacakları; disiplin cezalarına karşı yapılan şikâyetlerde hükümlü veya tutukluların savunmalarını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra karar verecekleri hükme bağlanmıştır. Böylece, söz konusu şikâyetlerin incelenmesinde öngörülen usûl Kanunda açık olarak düzenlenmiş ve infaz hâkimlerine duruşma yapma hususunda bir takdir yetkisi tanınmamıştır.
Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında, disiplin cezalarına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkiminin hükümlü veya tutuklunun savunmasını alması ve hükümlü veya tutuklu savunmasını hazır bulunmak ve avukatıyla birlikte yapma istiyorsa bu şekilde; gerekli görülmesi hâlinde de ceza infaz kurumunda alabilmesi öngörülmüştür. Buna göre infaz hâkiminin söz konusu savunmayı odasında veya duruşma salonunda yahut ceza infaz kurumunda alması mümkündür. Ancak infaz hâkiminin, disiplin cezasına karşı şikâyet üzerine hükümlü veya tutuklunun savunmasını alma zorunluluğu duruşma yapmasını gerektirmediği gibi buna imkân da vermemekte; bu düzenleme, duruşma yapılmadan dosya üzerinden bir hafta içinde karar verilmesini öngören hükmün istisnasını oluşturmamakta ve şikâyetçi duruşma salonunda dinlenildiyse bu da duruşma yapıldığı anlamına gelmemektedir. Anılan hüküm, esas olarak, disiplin cezalarına yönelik şikâyetlerin karara bağlanmasından önce ilgilinin savunmasının infaz hâkimi tarafından dinlenilmesini ve talep edilen diğer delillerin toplanıp değerlendirilmesini gerektirmektedir.
5271 sayılı Kanunun “Kovuşturma Evresi” başlıklı Üçüncü Kitabının “Kamu Davasının Yürütülmesi” başlıklı Birinci Kısmının “Duruşma” başlıklı İkinci Bölümünde düzenlenen ve ceza muhakemesinde kendisinden sonra gelen sonuç çıkarma devresine geçmeyi mümkün kılan duruşma, Kanunda öngörülen belirli şartların yerine getirilmesini gerektiren ve aleniyet, sözlülük, yüze karşılık ve vasıtasızlık gibi özellikleri bulunan bir yargılama evresidir. Bu itibarla, söz konusu şikâyetler bakımından bir suç isnadı altında olmayan ve hakkında bir kamu davası da yürütülmeyen hükümlü ve tutuklunun 4675 sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasına göre savunmasının alınmasının zorunlu olmasından ve bunu hazır bulunmak suretiyle yapmak isteyen hükümlü veya tutuklunun varsa avukatıyla birlikte hazır bulunarak yapabilme imkânından hareketle, savunmanın infaz hâkimi tarafından sözlü olarak alındığı safha duruşma olarak değerlendirilemez.
Bu nedenle, 4675 sayılı Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen “infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden … karar verir” şeklindeki emredici hükme rağmen, hâkimin başvurucunun duruşmaya bizzat katılması için çaba göstermesi yahut duruşmaya katılmamasının niçin gerekli görüldüğünün açıklanmasının zorunlu olduğu yönündeki değerlendirmelere katılmak da mümkün değildir. Mezkûr emredici hüküm infaz hâkiminin duruşma açmasına imkân vermediği gibi, aynı maddenin dördüncü fıkrasındaki “İnfaz hâkimi, Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir” hükmü de ancak 4675 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde uygulama alanı bulacağından, ikinci fıkradaki açık hüküm sebebiyle duruşma ile ilgili hükümler uygulanamaz ve söz konusu şikâyetlerin incelenmesinde duruşma yapılamaz.
Kısaca 4675 sayılı Kanunda, hükümlü ve tutukluların disiplin cezalarına karşı yaptıkları şikâyetlerin duruşmalı olarak incelenmesini değil, infaz hâkimi tarafından dinlenilmelerini güvence altına alan bir düzenleme tercih edildiğinden, kanunla duruşmada bulunma hakkı tanındığından söz edilemez. Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında, duruşma yapılmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak bir hafta içinde karar verilmesini öngören hüküm -devamındaki savunma alınması zorunluluğu gibi- esasen söz konusu şikâyetlerin anlamsız hâle gelmeden ivedilikle karara bağlanmasını sağlayacak bir adil yargılanma güvencesi olarak öngörülmüştür. İnfaz hâkimi tarafından hükümlü ve tutuklunun savunmasının alınmasını zorunlu kılan hükümden duruşma yapılması imkânı veya zorunluluğunun çıkarılması ise, disiplin cezalarına karşı yapılan itirazların -kabul edilmeleri hâlinde bile- çoğu zaman anlamsız hâle gelmesine ve söz konusu güvencenin etkisiz kalmasına yol açabilecek niteliktedir.
Nitekim başvuru konusu olayda infaz hâkimi, 20/2/2017 tarihinde, başvurucunun savunmasının alınması gerektiğini belirterek duruşma yapmaya karar vermiş ve başvurucuya iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma ile beş gün hücreye koyma cezası verilmesine ilişkin 11/11/2016 tarihli Disiplin Kurulu kararına karşı yapılan şikâyetin 27/4/2017 tarihinde yapılacak duruşmada inceleneceğini bildirmiştir. Böylece -anılan disiplin cezalarının süreleri de dikkate alındığında- başvurucunun şikâyetinin duruşma yapılmadan dosya üzerinden bir hafta içinde karara bağlanacağına ve savunması alındıktan ve talep edilen deliller toplanarak değerlendirildikten sonra karar verileceğine ilişkin kanun hükmü etkisiz kılınmıştır.
Başka bir anlatımla, adil yargılanma hakkının kapsamında bulunan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının özel bir görünümü olan duruşma(da hazır bulunma) hakkının kabulüne ilişkin yorum, şikâyetin etkili bir şekilde incelenmesini engellemiş ve başvurucunun duruşma yapılmadan herhangi bir şekilde dinlenilmesini gerektiren mezkûr hükmü etkisiz hâle getirmiştir. Bu nedenle -aynı başvurucunun ilk başvurusunda verilen ihlal kararına ilişkin farklı gerekçemde de belirttiğim üzere- öncelikle incelenmesi gereken husus adil yargılanma hakkının kapsamında olan ve mahkeme önündeki bir uyuşmazlığın makul bir sürede karara bağlanmasını güvence altına alan mahkeme hakkının ihlal edilip edilmediği olmalıdır (bkz. Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/7/2020).
Somut olayda, başvurucuya verilen disiplin cezaları konusundaki şikâyetin -verilen cezaların süreleri de dikkate alınarak- Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen usûle uygun şekilde başvurucunun savunması alındıktan, talep ettiği deliller de toplanıp değerlendirildikten sonra ve beş günlük hücreye koyma cezası ile iki ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezasının infaz edilmesinden ve şikâyeti kabul edilecekse de bu kararın anlamsız hâle gelmesinden önce karara bağlanması gerekirken, şikâyetin duruşmalı olarak incelenmesine ve duruşmanın şikâyet başvurusundan yaklaşık beşbuçuk ay sonra yapılmasına karar verilmiş; sekiz ay sonra da şikâyet reddedilmiştir.
Bu itibarla, başvurucunun, mahkeme önündeki uyuşmazlığın makul bir sürede karara bağlanmasını güvence altına alan mahkeme hakkı ihlal edilmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle, başvurucunun adil yargılanma hakkının, duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden değil mahkeme hakkı yönünden ihlal edildiği düşüncesiyle ihlal kararına farklı gerekçeyle katılıyorum.
Üye M. Emin KUZ |
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RAŞİT DÖRTYOL BAŞVURUSU (3) |
(Başvuru Numarası: 2017/34383) |
|
Karar Tarihi: 2/12/2020 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Hüseyin Özgür SEVİMLİ |
Başvurucu |
: |
Raşit DÖRTYOL |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz hâkimliğince yapılan incelemelerde başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebi reddedilerek ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının; başvurucunun koğuşta fotoğraf çektirme istemi üzerine önceki tarihte başka bir hükümlüye kötü muamelede bulunduğu iddiasıyla hakkında soruşturma yürütülen infaz koruma memurunun fotoğraf çekimi için görevlendirilmesi ve koğuşa gelmesi nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 8/9/2017, 10/5/2018 ve 11/5/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. 2018/16012 ve 2018/16018 numaralı başvuru dosyalarının kişi yönünden hukuki irtibatı nedeniyle 2017/34383 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2017/34383 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.
7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
9. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
11. 1969 doğumlu olan başvurucu, başvuru tarihleri itibarıyla anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçundan aldığı cezanın infazı kapsamında Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
12. Başvurucunun üç farklı eylemi nedeniyle İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından verilen disiplin cezaları ile bu cezalara yönelik itirazlar sonucu verilen kararlar, kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle birleştirilen bireysel başvurulara konu edilmiştir.
A. 2017/34383 Sayılı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
13. Başvurucunun 2/3/2017 tarihinde revir muayenesi sonrası koğuşuna dönmekte olduğu esnada diğer hükümlülerle birlikte "Baskılar bizi yıldıramaz, kitap yayın hakkımız engellenemez." şeklinde slogan atıp oturma eylemi yaptığı iddiasıyla disiplin soruşturması başlatılmıştır.
14. Disiplin soruşturmasına konu belgelerden başvurucunun sözlü savunma verdiği anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığınca 13/3/2017 tarihinde başvurucu hakkında oturma eylemi yaparak slogan attığı gerekçesiyle, gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak disiplin suçundan bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası kararı verilmiştir.
15. Başvurucu, süresi içinde Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) başvuruda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 13/4/2017 tarihinde düzenlediği tensip zaptında 23/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu'nun 6. maddesinin ikinci fıkrasına 22/7/2010 tarihli ve 6008 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen cümle gereğince başvurucunun disiplin cezasına karşı savunmasının alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun savunmasının alınması için duruşmada hazır edilmesine, Disiplin Kurulu kararı ile ilgili savunmasını vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği hususunun başvurucuya bildirilmesine ilişkin karar verilmiştir. Aynı gün İnfaz Kurumuna gönderilen müzekkerede ise başvurucunun beyanının Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile alınacağı belirtilmektedir.
16. 27/4/2017 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu, Hâkimlik huzuruna getirilerek savunma yapmak istediğini beyan etmiştir. Hâkimlik; duruşmanın SEGBİS aracılığı ile yapılmasının ceza muhakemesi ilkelerinden yüz yüzelik ilkesine uygun olduğunu, bu yönde Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğunu ve SEGBİS ile yapılan duruşmanın duruşma salonundakinden farklı olmadığını bildirmiştir.
17. Başvurucunun duruşma salonunda bulunma talebi Hâkimlikçe reddedilerek duruşmaya SEGBİS ile devam edilmiştir. Duruşma sonunda başvurucunun avukatının da hazır bulunmasıyla ifade vermek için istediği sürenin başvurucuya verilmesine ve başvurucunun bir sonraki duruşmada SEGBİS aracılığı ile hazır edilmesine karar verilmiştir.
18. Bir sonraki duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu; İnfaz Kurumunda arkadaşlarıyla beraber işkence gördüğünü, baskı altında tutulduğu bir ortamda savunma yapamayacağını ileri sürerek Hâkimlik huzurunda avukatının da hazır bulunmasıyla savunma yapmak istediğini belirtmiştir. Hâkimlik, başvurucunun duruşmada hazır bulunma istemini reddetmiştir.
19. Hâkimliğin 6/7/2017 tarihli kararı ile başvurucunun Disiplin Kurulu kararına yaptığı itiraz reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; Cumhuriyet savcısı mütalaası ile başvurucunun dosya kapsamındaki ifadeleri, olayın meydana geldiğine ilişkin tutanakta adları geçen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak başvurucunun eylemi nedeniyle hakkında verilen disiplin cezasının kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
20. Başvurucu 21/7/2017 tarihli dilekçesi ile duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda savunma yapma hakkının kullandırılmadığını, tanıklara soru soramadığını, avukatlarına duruşma davetiyesi gönderilmediğini belirterek karara itiraz etmiştir.
21. Kırıkkale 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/8/2017 tarihli kararıyla "Ceza İnfaz Kurumunda uyulması gerekli düzene aykırı davranışın yaptırımının olması gerektiği, cezanın niteliği ve süresinin makul ve orantılı olduğu vicdani kanaatine [varıldığı]" belirtilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
22. Başvurucu 8/9/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. 2018/16012 Sayılı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
23. Başvurucunun 25/5/2017 tarihinde götürüldüğü mahkemenin dönüşünde odasına gittiği esnada diğer hükümlülerle birlikte "İşkence bizi yıldıramaz, kimse bize işkence yapamaz, ölsek de devam edeceğiz." şeklinde slogan atıp oturma eylemi yaptığı iddiasıyla hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
24. Disiplin soruşturmasına konu belgelerden başvurucunun kendisine tanınan süre içinde sözlü ya da yazılı savunma vermediği anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığınca 31/5/2017 tarihinde başvurucu hakkında oturma eylemi yaparak slogan attığı gerekçesiyle, gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak disiplin suçundan bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası kararı verilmiştir.
25. Başvurucu, süresi içinde İnfaz Hâkimliğine başvuruda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 25/9/2017 tarihinde düzenlediği tensip zaptında, 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ikinci fıkrasına 6008 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen cümle gereğince başvurucunun disiplin cezasına karşı savunmasının alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun savunmasının alınması için duruşmada hazır edilmesine, Disiplin Kurulu kararı ile ilgili savunmasını -vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle- avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği hususunun başvurucuya bildirilmesine ilişkin karar verilmiştir. Aynı gün İnfaz Kurumuna gönderilen müzekkerede ise başvurucunun beyanının SEGBİS ile alınacağı belirtilmektedir.
26. 20/12/2017 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu; avukatının olduğunu, Hâkimlik huzuruna getirilerek ve avukatının da hazır bulunmasıyla savunma yapmak için süre istediğini söylemiştir. Ayrıca savunma dilekçesi hazırladığını beyan etmiş, bu dilekçenin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden Hâkimliğe gönderildiği İnfaz Kurumunca tespit edilmiştir. Hâkimlik, başvurucunun süre istemini kabul etmekle birlikte bir sonraki duruşmaya yeniden SEGBİS aracılığı ile katılımının sağlanmasına karar vermiştir.
27. Bir sonraki duruşmada, Adli Yargı Adalet Komisyonu tarafından İnfaz Hâkimliğinde başka bir hâkimin geçici olarak yetkilendirilmesi nedeniyle önce duruşma tutanağı okunmuştur. SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu, avukatı huzurunda ifade vermek istediğini ancak avukatının tutuklandığını söylemiştir. Hâkimlikçe başvurucuya barodan avukat yetkilendirilmesini isteyip istemediği sorulmuştur. Başvurucu ise Hâkimlik huzuruna getirilerek kendi avukatının da hazır bulunmasıyla ifade vermek istediğini söyleyerek süre verilmesini istemiştir. Hâkimlik, başvurucunun duruşmada hazır bulunma isteminin bir sonraki duruşma öncesinde müstemir yetkili hâkim tarafından değerlendirilmesine ve başvurucuya kendi avukatını seçmesi için süre tanınmasına karar vermiştir.
28. Son duruşmada yeniden SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu, Hâkimlik huzurunda savunma yapma istemini yinelemiştir. Hâkimlik, duruşmanın SEGBİS aracılığı ile yapılmasının ceza muhakemesi ilkelerinden yüz yüzelik ilkesine uygun olduğu, bu yönde Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğu ve SEGBİS ile yapılan duruşmanın duruşma salonundakinden farklı olmadığı gerekçesiyle başvurucunun duruşmada hazır bulunma istemini reddederek duruşmaya devam etmiştir. Başvurucu ise disiplin cezasına dayanak olarak tutanak içeriğinin gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek disiplin cezasının kaldırılması isteminde bulunmuştur.
29. Hâkimliğin 14/2/2018 tarihli kararı ile başvurucunun Disiplin Kurulu kararına yaptığı itiraz reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; Cumhuriyet savcısı mütalaası ile başvurucunun dosya kapsamındaki savunmaları ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak başvurucunun eylemi nedeniyle hakkında verilen disiplin cezasının kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
30. Başvurucu 12/3/2018 tarihli dilekçesi ile duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda savunma yapma hakkının kullandırılmadığını, infaz koruma görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğunu, bu nedenle onların huzurunda savunma yapmak istemediğini, tanıklara soru soramadığını, savunması alınmadan ve hükme etki edebilecek deliller araştırılmadan karar verildiğini belirterek karara itiraz etmiştir.
31. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/4/2018 tarihli kararıyla "Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa, itirazı değerlendiren hakimliğin inanç ve takdirine, inceleme konusu eylemin oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçe içeriğine göre hükümlünün [itirazının yerinde olmadığı]" belirtilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
32. Başvurucu 10/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. 2018/16018 Sayılı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
33. Başvurucunun fotoğraf çektirmek istediğine dair İnfaz Kurumuna dilekçe vermesi üzerine 15/6/2017 tarihinde fotoğraf çekimi için üç infaz koruma memuru başvurucunun kaldığı koğuşa gelmiştir. Bu esnada aynı koğuşta kalan bir hükümlünün bu memurlardan R.Ç.ye hitaben "Fotoğrafı bu adam mı çekecek, işkenceciyi fotoğraf çektirmeye gönderiyorlar." demesi üzerine başvurucunun diğer hükümlülerle birlikte bahçeye çıkıp anılan memura hitaben "İşkence yapmak şerefsizliktir." diyerek slogan attığı iddiasıyla hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
34. Disiplin soruşturmasına konu belgelerden başvurucunun yazılı savunma verdiği anlaşılmaktadır. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığınca 21/6/2017 tarihinde başvurucu hakkında fotoğraf çekimi için gelen memur R.Ç.ye "işkenceci" ve "şerefsiz" diyerek hakaret ettiği gerekçesiyle, kurum görevlilerine hakaret veya tehditte bulunmak disiplin suçundan on bir gün hücreye koyma cezası kararı verilmiştir. Anılan kararda R.Ç.nin olay tarihinden önce 14/6/2017 tarihinde Adalet Bakanlığı İş Yurtları Kurumu Daire Başkanlığının uygun görmesi üzerine fotoğraf memuru olarak görevlendirildiği ve olay günü başvurucunun koğuşuna görevi gereği gittiği vurgulanmıştır.
35. Başvurucu, süresi içinde İnfaz Hâkimliğine başvuruda bulunmuştur. İnfaz Hâkimliğinin 25/9/2017 tarihinde düzenlediği tensip zaptında, 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin ikinci fıkrasına 6008 sayılı Kanun'un 5. maddesiyle eklenen cümle gereğince başvurucunun disiplin cezasına karşı savunmasının alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun savunmasının alınması için duruşmada hazır edilmesine, Disiplin Kurulu kararı ile ilgili savunmasını -vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle- avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği hususunun başvurucuya bildirilmesine ilişkin karar verilmiştir. Aynı gün İnfaz Kurumuna gönderilen müzekkerede ise başvurucunun beyanının SEGBİS ile alınacağı belirtilmektedir.
36. 20/12/2017 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu; avukatının olduğunu, Hâkimlik huzuruna getirilerek ve avukatının da hazır bulunmasıyla savunma yapmak için süre istediğini söylemiştir. Ayrıca savunma dilekçesi hazırladığını beyan etmiş, bu dilekçenin İnfaz Kurumunca UYAP üzerinden Hâkimliğe gönderildiği tespit edilmiştir. Hâkimlik, başvurucunun süre istemini kabul etmekle birlikte bir sonraki duruşmaya yeniden SEGBİS ile katılımının sağlanmasına karar vermiştir.
37. Bir sonraki duruşmada Adli Yargı Adalet Komisyonu tarafından İnfaz Hâkimliğinde başka bir hâkimin geçici olarak yetkilendirilmesi nedeniyle önce duruşma tutanağı okunmuştur. SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu, avukatı huzurunda ifade vermek istediğini ancak avukatının tutuklandığını söylemiştir. Hâkimlikçe başvurucuya barodan avukat yetkilendirilmesini isteyip istemediği sorulmuştur. Başvurucu ise Hâkimlik huzuruna getirilerek kendi avukatının da hazır bulunmasıyla ifade vermek istediğini belirtip süre verilmesini istemiştir. Hâkimlik, başvurucunun duruşmada hazır bulunma isteminin bir sonraki duruşma öncesinde müstemir yetkili hâkim tarafından değerlendirilmesine ve başvurucuya kendi avukatını seçmesi için süre tanınmasına karar vermiştir.
38. Son duruşmada yeniden SEGBİS odasında hazır bulundurulan başvurucu; Hâkimlik huzurunda savunma yapma istemini yinelemiştir. Hâkimlik, duruşmanın SEGBİS aracılığı ile yapılmasının ceza muhakemesi ilkelerinden yüz yüzelik ilkesine uygun olduğu, bu yönde Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğu ve SEGBİS ile yapılan duruşmanın duruşma
salonundakinden farklı olmadığı gerekçesiyle başvurucunun duruşmada hazır bulunma istemini reddederek duruşmaya devam etmiştir. Başvurucu ise, disiplin cezasına konu olan sözü ilgili memura hitaben söylemediğini savunarak disiplin cezasının kaldırılması isteminde bulunmuştur.
39. Hâkimliğin 14/2/2018 tarihli kararı ile başvurucunun Disiplin Kurulu kararına yaptığı itiraz reddedilmiş ancak bu cezanın bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası olarak çektirilmesine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; Cumhuriyet savcısı mütalaası, başvurucunun dosya kapsamındaki savunmaları, olay tutanağı ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak başvurucunun eylemi nedeniyle hakkında disiplin cezası verilmesi gerektiği ancak bu cezanın bir ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası olarak çektirilmesinin kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
40. Başvurucu 12/3/2018 tarihli dilekçesi ile duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda savunma yapma hakkının kullandırılmadığını, infaz koruma görevlilerinin kendisine kötü muamelede bulunduğunu, bu nedenle onların huzurunda savunma yapmak istemediğini, tanıklara soru soramadığını, savunması alınmadan ve hükme etki edebilecek deliller araştırılmadan karar verildiğini belirterek karara itiraz etmiştir.
41. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/4/2018 tarihli kararıyla "Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa, itirazı değerlendiren hakimliğin inanç ve takdirine, inceleme konusu eylemin oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçe içeriğine göre hükümlünün [itirazının yerinde olmadığı]" belirtilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
42. Başvurucu 11/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
43. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, §§ 28-42.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
44. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucu; birleştirilerek incelenen bireysel başvurulara konu tüm Hâkimlik kararları yönünden duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmak istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda bizzat savunma yapma hakkının kullandırılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
46. Bakanlık görüşünde; başvurucunun itirazlarını inceleyen Kırıkkale İnfaz Hâkimliğindeki yargılamaların medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlığın veya bir suç isnadının esasının karara bağlanmasına ilişkin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek bu durumun kabul edilebilirlik bakımından dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Esas yönünden ise SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi mercinin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
47. Bakanlık görüşünde ayrıca somut olayların özellikleri, davaların niteliği, dava konularının karmaşık olup olmadığı, başvurucunun içinde bulunduğu durum ve yargılamaların aşaması ile yargılama faaliyetinin bütünü gözönüne alındığında başvurulara konu tüm itiraz incelemeleri yönünden de başvurucuya savunmasını hazırlaması ve itirazlarını mahkeme önünde etkili bir şekilde ileri sürebilmesi için makul bir süre tanındığı, gerekli olan tüm bilgilere ulaşma imkânı verildiği belirtilmiştir.
48. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı verdiği cevap dilekçesinde bireysel başvuru dilekçelerindeki iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
49. Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
51. Başvuruya benzer olaylarda kabul edilebilirlik kriterleri kapsamında uygulanacak ilkeler, Anayasa Mahkemesinin Emrah Yayla (aynı kararda bkz. §§ 53-56) kararında ortaya konmuştur. Somut olayda da başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezaları nedeniyle yaptığı şikâyetlerin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı ve dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
52. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
53. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Emrah Yayla (aynı kararda bkz. §§ 58-86) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararda medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS ile duruşmaya katılımlarının sağlanmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğunu tespit ederek bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise kanunilik, meşru amaca dayalı olma ve ölçülülük ilkeleri yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS ile duruşmaya katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Emrah Yayla, §§ 62-67).
54. Anayasa Mahkemesi, Emrah Yayla kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (aynı kararda bkz. §§ 68-75). Bu genel ilkelere göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca uyuşmazlığın tarafının duruşmada hazır bulunmasını zorunlu kılan bir olgunun yokluğu derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Bu gerekliliğin ortaya konulması bağlamında, kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir (Emrah Yayla, § 73).
55. Somut olayda, İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun İnfaz Hâkimliğince açılan duruşmalarda bizzat hazır bulunma taleplerinin reddedilmesi 4675 sayılı Kanun'un 6. maddesinin yollamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından, anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır. Ayrıca hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.
56. Başvuru konusu üç olayda da Hâkimlik, duruşmalı inceleme yapmaya karar vermiştir. Duruşma tarihlerinde başvurucunun İnfaz Kurumunda bulunan SEGBİS odasında hazır edilerek duruşmaya video konferans bağlantısı üzerinden katılması istenmiştir. Başvurucunun anılan yöntemle savunma yapmak istemediğini bildirmesi üzerine Hâkimlikçe tüm itiraz incelemelerinde aşağıdaki şekilde bir ara kararı verilmiştir:
"Hükümlüye Anayasa Mahkemesinin 20/01/2017 tarih ve 2016/12905 başvuru numaralı kararında segbis yoluyla alınan beyanların yüz yüzelik ilkesinin sağladığı yönündeki kararı okundu, segbis'in duruşma salonunda gibi olduğu ifade edildi."
57. Hâkimlikçe daha sonra başka bir işlem yapılmaksızın dosyalardaki mevcut yazılı bilgi ve belgeler değerlendirilerek bir sonuca ulaşılmış ve başvurucunun disiplin cezalarına karşı itirazları reddedilmiştir.
58. Başvurucunun davranışları sebebiyle uygulanan disiplin cezalarının şikâyet konusu edildiği uyuşmazlık kapsamındaki duruşmalarda hazır bulunmanın gerekli görülmemesinin sebepleri somut olarak açıklanmamıştır. Hâkimliğin yukarıda aktarılan gerekçesi aslında başvurucunun duruşmada bulunma talebinin somut yargılamalarla bağlantılı olmayan genel bir sebeple ve kategorik olarak reddedildiğini göstermektedir. Anılan gerekçe her durumda duruşmada bulunma talebinin reddedilmesi gerektiğini belirtmektedir. Somut olaylarda başvurucunun duruşmaya katılması yönünde hiçbir çaba içine girilmemiş, aynı şehir merkezinde bulunan bir ceza infaz kurumundan duruşmaya katılamamasının niçin gerekli görüldüğü açıklanmamıştır. Bu çerçevede Hâkimlikçe hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve bireysel başvuruya konu her üç yargılama yönünden olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan -genel ve kategorik bir yaklaşımla- başvurucunun duruşmada hazır bulunma talepleri reddedilmiştir. Uyuşmazlıkların bizzat duruşmada bulunmayı gerektiren bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda Hâkimlikçe herhangi bir değerlendirme yapılmadan genel ve kategorik bir sebeple başvurucunun yokluğunda duruşma yapılması ve duruşmada hazır bulunma hakkına müdahale için en uygun aracın seçilmemesi müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmıştır.
59. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
60. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiği gözetilerek adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer ihlal iddiaları bakımından ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
61. Başvurucu 2018/16018 numaralı bireysel başvurusunda, koğuş arkadaşı olan G.G.ye infaz koruma memurlarından R.Ş.nin önceki tarihte işkence yaparak G.G.nin kolunu kırdığını, bu olay nedeniyle R.Ş. hakkında soruşturma yürütüldüğünü, kendisinin koğuşta fotoğraf çektirme istemi üzerine İnfaz Kurumu tarafından R.Ş.nin görevlendirilip fotoğraf çekimi için koğuşlarına gönderilmesinin koğuştaki hükümlülerin can güvenliğini tehlikeye soktuğunu, hakkındaki soruşturmaya rağmen İnfaz Kurumu tarafından R.Ş.nin kasıtlı olarak görevlendirildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
62. Bakanlık görüşünde bu iddialara ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir.
2. Değerlendirme
63. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20; Ünal Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
64. Somut olayda başvurucu, infaz koruma memuru R.Ç.nin fotoğraf çekimi için görevlendirilmiş olmasının ve kaldıkları koğuşa bu memurun gelmesinin işkence ve kötü muamele niteliğinde olduğunu soyut olarak ifade etmiş ancak anılan kamu görevlisinin fotoğraf çekimi için görevlendirilmesinin hangi nedenle hukuka aykırı olduğu hususunda herhangi bir açıklama yapmamıştır. Yine bu memurun fotoğraf çekimi için görevi gereği koğuşa gelmesinden ibaret eyleminin ötesinde ne şekilde kötü muamelede bulunduğuna dair bir izahta da bulunmamıştır.
65. Bu itibarla başvurucu, soyut olarak dile getirdiği bu bölümdeki ihlal iddialarına dair delillerini sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
66. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
68. Başvurucu, üç bireysel başvuru yönünden de ihlalin tespit edilmesi talebinde bulunmuş; ayrıca Anayasa Mahkemesince uygun görülecek bir tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
69. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına da işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
70. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
71. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
72. Birleştirilerek incelenen başvurularda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
73. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
74. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi, duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarını giderme bakımından yeterli görüldüğünden başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (E.2017/600, K.2017/1090; E.2017/1052, K.2018/236; E.2017/1278, K.2018/237) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 2/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GÖKHAN GÜNDÜZ BAŞVURUSU (4) |
(Başvuru Numarası: 2018/13782) |
|
Karar Tarihi: 10/3/2021 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
Raportör |
: |
Zehra GAYRETLİ |
Başvurucu |
: |
Gökhan GÜNDÜZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz hâkimliğince yapılan incelemede başvurucunun Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla duruşmaya katılımının sağlanmaya çalışılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 24/4/2018 ve 25/4/2018 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca kişi yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2018/14187 numaralı başvuru dosyasının 2018/13782 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2018/13782 numaralı başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer başvuru dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir.
5. Komisyonca adil yargılanma hakkı dışındaki iddialar yönünden kabul edilemezlik kararı verilmiş, başvurunun adil yargılanma hakkına ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu, başvuru konusu olayların geçtiği tarihte anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçundan aldığı cezanın infazı kapsamında Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümlü olarak bulunmaktadır.
11. Başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı hükümlülerin İnfaz Kurumunda kalmakta oldukları odaların bahçesine kamera takılmasını protesto etmek amacıyla 29/10/2017 ve 22/11/2017 tarihlerinde eylem yaparak gazete kâğıtlarını kameralara doğru atmak suretiyle kameraların görüş alanını kapatmaya çalıştıkları ve İnfaz Kurumu güvenliğini tehlikeye uğrattıkları iddia edilmiştir.
12. 29/10/2017 ve 22/11/2017 tarihlerinde meydana gelen olaylarla ilgili olarak başvurucunun da aralarında bulunduğu hükümlüler hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
13. Kamera kaydı izleme ve olay tutanaklarına göre anılan tarihlerde İnfaz Kurumunun C Blok 14 numaralı odasında kalmakta olan başvurucunun suyla ıslatılmış hâldeki gazete kâğıdı parçalarını ve diğer malzemeleri bahçe kameralarına doğru attığı, bahçenin etrafındaki tellerde asılı vaziyette kâğıt parçalarının bulunduğu ve kameraların üzerine ıslak gazete kâğıtlarının yapışması nedeniyle görüş açısının kapandığı anlaşılmaktadır.
14. Başvurucu, eyleme katılan ve haklarında disiplin soruşturması başlatılan diğer hükümlüler ile birlikte ortak yazılı savunma hazırlayarak İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığına (Disiplin Kurulu) sunmuştur. Başvurucu, yazılı savunmalarda özetle odaların iç kısımları ile havalandırma alanlarını ve genel olarak ortak yaşam alanlarını 24 saat gözetleyecek şekilde kameralar monte edildiğini, insan onuruna aykırı olan bu duruma engel olmak için söz konusu kameraların görüntü almalarını engellemeye çalıştıklarını ifade etmiştir.
15. Disiplin Kurulu 2/11/2017 ve 30/11/2017 tarihlerinde; başvurucunun kurumda korku, kaygı veya panik yaratabilecek biçimde söz söyleme veya davranışta bulunma eylemlerinden sırasıyla 2 gün ve 4 gün hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
16. Başvurucu anılan kararlara karşı Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyet başvurularında bulunmuştur. Hâkimliğin E.2017/1946 ve E.2017/2040 sayılı dosyalarına kaydedilen başvuruların duruşmalı olarak incelenmesine karar verilmiştir. Bu kapsamda Hâkimlik tarafından İnfaz Kurumuna müzekkere yazılarak başvurucunun duruşmaların yapılacağı tarihlerde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) odasında hazır bulundurulması ve Disiplin Kurulu kararları ile ilgili savunmasını vekâletnamesini ibraz etmesi suretiyle avukatı ile birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabileceği hususunun başvurucuya bildirilmesi istenmiştir.
17. Anılan müzekkerenin İnfaz Kurumu idaresince başvurucuya tebliğ edilmesi üzerine başvurucu celse aralarında Hâkimliğe dilekçe göndererek SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılmak istemediğini, duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmak istediğini ifade etmiştir.
18. Disiplin Kurulunun 2/11/2017 tarihli kararına yapılan şikâyet başvurusuna ilişkin olmak üzere Hâkimliğin E.2017/1946 sayılı dosyası üzerinden görülen yargılama toplam üç celsede tamamlanmıştır. Yargılamanın 27/12/2017 tarihli ilk celsesinde SEGBİS odasında hazır bulunan başvurucu, müdafiinin mazereti nedeniyle süre talebinde bulunmuş; Hâkimlikçe talep kabul edilerek duruşma 24/1/2018 tarihine ertelenmiştir.
19. Yargılamanın 24/1/2018 tarihli ikinci celsesinde başvurucu SEGBİS odasında hazır bulundurulmuştur. Bu celsede tutanak mümzilerinden Ö.A.nın beyanına başvurulmuştur. Ö.A. beyanında özetle başvurucunun diğer oda arkadaşları ile birlikte gazete kağıtlarını ıslatarak yapışkan hâle getirdiğini ve bunları kameralara yapıştırarak kameraların görüntü almasını engellediğini ifade etmiştir. Başvurucu, tanığın beyanlarına karşı savunmasını yapmak üzere duruşma salonunda hazır bulunmak istediğini; SEGBİS aracılığı ile savunma yapmayacağını belirtmiştir.
20. Yargılamanın 14/2/2018 tarihli son celsesine de SEGBİS aracılığı ile katılan başvurucu; SEGBİS ortamında ifade vermeyi kabul etmediğini, duruşma salonuna gelerek huzurda ifade vermek istediğini ifade etmiştir. Hâkimlik, SEGBİS aracılığı ile duruşma yapılmasının mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle başvurucunun duruşma hazır bulunma talebini reddederek yargılamaya SEGBİS üzerinden devam edilmesine karar vermiştir.
21. Hâkimlik 14/2/2018 tarihli kararı ile "2/11/2017 tarihli disiplin cezasının kanuna uygun olduğu" gerekçesiyle başvurucunun itirazının reddine ve 2 günlük hücre cezasının onanmasına karar vermiştir.
22. Başvurucu, duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlanmasının savunma hakkını ihlal ettiğini ileri sürerek karara itiraz etmiştir.
23. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/3/2018 tarihli kararı ile başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
24. Öte yandan Disiplin Kurulunun 30/11/2017 tarihli kararına karşı yapılan şikâyet başvurusuna ilişkin olmak üzere Hâkimliğin E.2017/2040 sayılı dosyası üzerinden görülen yargılama tek celsede tamamlanmıştır. 7/2/2018 tarihli duruşmada SEGBİS odasında hazır bulunan başvurucu; SEGBİS aracılığı ile savunma yapmayacağını, duruşma salonunda hazır bulunmak istediğini ifade etmiştir. Hâkimlik, SEGBİS ile duruşma yapılmasının yüz yüzelik ilkesini ihlal etmediğine dair yargı kararlarının mevcut olduğunu belirterek başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebini reddetmiştir. Bunun üzerine başvurucu SEGBİS aracılığı ile savunma yapmıştır. Başvurucu savunmasında özetle kameraların kayıt yapması nedeniyle özel hayatının kısıtlandığını, bu durumu protesto etmek amacıyla yaptığı eylem sırasında korku, kaygı veya panik yaratacak biçimde herhangi bir davranışta bulunmadığını ileri sürmüştür.
25. Hâkimlik 7/2/2018 tarihinde, Disiplin Kurulunun 30/11/2017 tarihli kararının kaldırılmasına yönelik itirazın reddine ancak bu kararla verilen 4 günlük hücre cezasının 1 gün hücre cezası olarak onanmasına karar vermiştir.
26. Başvurucu; duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak ifade vermek istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda savunma yapma hakkının kullandırılmadığını belirterek karara itiraz etmiştir.
27. Kırıkkale 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/3/2018 tarihli kararıyla "itirazın reddi kararının [k]anun, [t]üzük ve [y]önetmelik hükümleri çerçevesinde [verildiği] dosya kapsamı ve mevcut delillere göre verilen kararlarda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı" belirtilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir.
28. Nihai kararlar başvurucuya 28/3/2018 tarihimde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 24/4/2018 ve 25/4/2018 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
29. İlgili hukuk kaynakları için bkz. Emrah Yayla ([GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, §§ 28-42) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 10/3/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
31. Başvurucu; duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmak istediği hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandığını, duruşma salonunda bizzat savunma yapma hakkının kullandırılmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
32. Bakanlık görüşünde; SEGBİS ile ilgili mevzuat hakkında açıklamalarda bulunularak SEGBİS yönteminin hangi durumlarda uygulanabileceğinin, hangi merciin bu yöntemin kullanılmasına karar verme yetkisine sahip olduğunun ve ses-görüntü bağlantısı için gerekli olan teknik altyapıya ilişkin koşulların ilgili mevzuatta açık bir şekilde düzenlendiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânı bulunduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
33. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımının sağlanmasına ilişkin kararın infaz hâkimliğince gerekçelendirildiği ve bu gerekçenin genel ve kategorik bir gerekçe olmadığı ifade edilmiştir. Görüş yazısında; duruşmanın SEGBİS yoluyla yapılmış olmasının başvurucunun yargılamasının makul bir süre içerisinde sonuçlandırılması amacına uygun olduğu, bu suretle adil yargılanma hakkının tüm unsurlarının yerine getirildiği vurgulanmıştır.
34. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında infaz hâkimliğinin yargı çevresindeki bir infaz kurumunda bulunduğu hâlde duruşmalara bizzat katılımının sağlanmadığını, duruşmaya etkin bir şekilde katılarak avukatı ile iletişim kurma ve tanıkları sorgulama imkânından yararlanamadığını ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
35. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
36. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu birçok kararda, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğunu belirterek hakkın kapsamının bu konularla sınırlandırıldığını kabul etmiştir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 23; Nihat Akbulak [GK], B. No: 2015/10131, 7/6/2018, § 35; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, § 44). Öte yandan Anayasa Mahkemesi; ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ya da hükümlüler hakkında uygulanan disiplin cezalarının infazının kişiler üzerinde yaratacağı etkiyi değerlendirmek suretiyle bazı disiplin cezalarının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğunu, söz konusu disiplin cezalarına karşı yapılan şikâyetlerin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin de medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığını ifade etmiştir (örnek olarak bkz. Giyasettin Aydın, B. No: 2013/1852, 25/3/2015, § 37; Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015, § 35; Metin Yamalak (2), B. No: 2013/9450, 13/4/2016, § 59).
38. Somut olayda başvurucu, aldığı disiplin cezalarının infazından dolayı haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılacağından başvurucunun söz konusu disiplin cezalarından dolayı yaptığı şikâyetin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin de medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla hakkında uygulanan disiplin cezası nedeniyle başvurucunun yaptığı şikâyetin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığının ve somut olayda Anayasa’nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerekir.
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
40. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Emrah Yayla (bkz. §§ 58-86) kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararda medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımlarının sağlanmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğunu tespit ederek bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise kanunilik, meşru amaca dayalı olma ve ölçülülük ilkeleri yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Emrah Yayla, §§ 62 - 67).
41. Anayasa Mahkemesi Emrah Yayla kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Emrah Yayla, §§ 68-75). Bu genel ilkelere göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca uyuşmazlığın tarafının duruşmada hazır bulunmasını zorunlu kılan bir olgunun yokluğu derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Bu gerekliliğin ortaya konulması bağlamında, kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir (Emrah Yayla, § 73).
42. Somut olayda, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun İnfaz Hâkimliğince açılan duruşmada bizzat hazır bulunma talebinin reddedilmesi 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesinin yollamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır. Ayrıca hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması sebebiyle duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin makul sürede yargılama yapılması amacına ulaşılması bakımından elverişli bir araç olduğu söylenebilir.
43. Ancak başvurucunun davranışları sebebiyle uygulanan bir disiplin cezasının şikâyet konusu edildiği uyuşmazlık kapsamındaki duruşmada hazır bulunmanın gerekli görülmemesinin sebepleri somut olarak açıklanmamıştır. Hâkimliğin "SEGBİS yönteminin mevzuata uygun olduğu" yönündeki gerekçesi aslında başvurucunun duruşmada bulunma talebinin somut yargılamayla bağlantılı olmayan genel bir sebeple ve kategorik olarak reddedildiğini göstermektedir. Anılan gerekçe her durumda duruşmada bulunma talebinin reddedilmesi gerektiğini belirtmektedir. Somut olayda başvurucunun duruşmaya katılması yönünde hiçbir çaba içine girilmemiş, aynı şehir merkezinde bulunan bir ceza infaz kurumundan duruşmaya katılamamasının niçin gerekli görüldüğü açıklanmamıştır. Bu çerçevede Hâkimlikçe hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan -genel ve kategorik bir yaklaşımla- başvurucunun duruşmada hazır bulunma talepleri reddedilmiştir. Uyuşmazlığın bizzat duruşmada bulunmayı gerektiren bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda Hâkimlikçe herhangi bir değerlendirme yapılmadan genel ve kategorik bir sebeple başvurucunun yokluğunda duruşma yapılması ve duruşmada hazır bulunma hakkına müdahale için en uygun aracın seçilmemesi müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmıştır.
44. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını oradan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.''
46. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.
47. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
48. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
49. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile İçtüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulaşan mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
50. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
51. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
52. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE Selahaddin MENTEŞ'in karşı oyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1946, K.2018/243; E.2017/2040, K.2018/157) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/3/2021 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY
1. Mahkemenin Sayın çoğunluğu tarafından başvurucunun adil yargılama kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkını ihlal edildiğine karar verilmiştir. Başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki çoğunluk kararına belirtilen gerekçelerle katılmadım.
2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir. Başvurucu hakkında; hükümlü bulunduğu Kırıkkale F Tipi Cezaevinde disiplin kurulunun 2/11/2017 tarihli kararıyla disiplin cezası uygulanmıştır.
3. Disiplin kurulu kararına karşı başvurucu infaz hakimliğine müracaatta bulunmuştur. İnfaz hakimliğince disiplin kurulunca verilen karar değiştirilerek onanmıştır. İnfaz hakimliğinin kararına karşı Kırıkkale 1. Ağır ceza mahkemesine itiraz edilmiş itiraz mahkemece reddedilmiştir.
4. Başvurucu infaz hakimliğinde savunmasını bizzat mahkemede yapmak istediğini SEGBİS sistemiyle savunma yapmayacağını mahkemeye iletmiştir.
5. İnfaz hakimliği SEGBİS ile duruşma yapılmasını yüz yüze ilkesine ihlal etmediğine dair yargı kararlarının bulunduğunu belirterek talebi reddetmiş bunun üzerine başvurucu SEGBİS aracılığıyla savunma yapmıştır.
6. UYAP; teknolojik gelişmeleri kullanarak Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatının, bağlı ve ilgili kuruluşların, adli ve idari tüm yargı veya yargı destek birimlerinin donanım veya yazılım olarak iç otomasyonunu benzer şekilde bilgi otomasyonun sistemlerini kurmuş kamu kurum ve kuruluşları ile dış entegrasyonu sağlayan bir bilişim sistemidir. Elektronik imza alt yapısına uygun olarak geliştirilmiş merkezi bir bilgi sistemi kurulmuş bu sistemde yargı ve yargı destek birimleri arasında fonksiyonel tam entegrasyon sağlanmıştır. Sistemde elektronik imza rolleri bulunan hâkim, savcı, avukat, zabıt kâtibi, vatandaş yetkileri çerçevesinde her türlü bilgi belge sisteme aktarmakta sistemde aktif ve güvenli işleyişi sağlamaktadır. Daha önce yazışma ve ara kararı gerektiren bilgi ve belgeler e devlet sisteminden güvenli olarak doğrudan temin edilebilmektedir.
7. UYAP ile ilgili kanuni alt yapı başta 5271 sayılı Kanun (CMK) olmak üzere Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili bütün kanunlara ve yönetmeliklere düzenlemeler konularak sağlanmıştır. Bu bağlamda CMK’nın “Elektronik işlemler” kenar başlıklı 38/A maddesinde UYAP ile ilgili olarak (ayrıntılı hükümler içeren) şu düzenlemeye yer verilmiştir.
“(1) Her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır.
(2) Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir.
(3) Bu Kanun kapsamında fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.
(4) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.
(5) Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi halinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir.
(6) Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlarda, mühürleme işlemi ile kanunlarda birden fazla nüshanın düzenlenmesini öngören hükümler uygulanmaz.
(7) Zorunlu nedenlerle fiziki olarak düzenlenmiş belge veya kararlar, yetkili kişilerce taranarak UYAP’a aktarılır ve gerektiğinde ilgili birimlere elektronik ortamda gönderilir.
(8) Elektronik ortamdan fiziki örnek çıkartılması gereken hallerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim, Cumhuriyet savcısı veya görevlendirilen yetkili kişi tarafından imzalanır ve mühürlenir.
(9) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.
(10) Yargı birimlerinin ihtiyaç duyduğu nüfus, tapu, adlî sicil kaydı gibi dış bilişim sistemlerinden UYAP vasıtasıyla temin edilen bilgi, belge ve kayıtlar, zorunlu olmadıkça ayrıca fiziki olarak istenilmez. UYAP’tan dış bilişim sistemlerine gönderilen bilgi ve belgeler ayrıca zorunlu olmadıkça fiziki ortamda gönderilmez.
(11) Ceza muhakemesi işlemlerinin UYAP’ta yapılmasına dair usul ve esaslar, Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.”
8. CMK’nın 147. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (h) bendinde ise ifade alma ve sorgu işlemlerinde kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 196. maddesinde de “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlığı altında sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun ve savunmasının yapılabileceği belirtilmiştir.
9. SEGBİS sistemi ulusal ağı yargı sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği bir bilişim sistemidir. SEGBİS teknik özellikleri ve donanımı itibariyle UYAP’ta görüntülü kayıt yapıldığı takdirde duruşma salonunun bir parçası olarak işlev görmektedir. Sistemde ifade alınırken SEGBİS ile duruşma salonuna bağlanan kişiler duruşma salonundakileri görmekte duruşmada yapılanları takip edebilmekte konuşulanları duyabilmektedir.
10. SEGBİS sistemine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla çıkarılan ve 29/9/2011 tarihli ve 28060 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik’in 9. maddesinde görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması imkânın varlığı halinde kanunlardaki usul esaslar dairesinde soruşturma veya kovuşturma aşamasındaki yapılan her türlü işlemin SEGBİS ile kayda alınacağı belirtilmiştir. Aynı Yönetmeliğin ceza infaz kurumunda bulunanlar başlığı altında ceza infaz kurumunda bulunan kişinin SEGBİS ile dinlenebileceği ve bu sistem ile duruşmaya katılabileceği düzenlenmiştir.
11. Öte yandan Anayasa’nın 141. maddesinde son fıkrasında “Davaların az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırması yargının görevidir.” denmektedir. Bunun bir yansıması olarak CMK’nın temel yaklaşımı duruşmanın tekliği (tek bir celsede tamamlanması) ilkesidir. UYAP ve SEGBİS sistemi teknik alt yapısı ve sağladığı imkanlar ile bilgi ve belgeye ulaşım kolaylığı göz önüne alındığında tümüyle bu sistemi sağlamaya yönelik olarak tasarlandığı söylenebilir. Dolayısıyla SEGBİS sistem olarak Anayasa’nın bu kuralına uygun ve kuralla öngörülen meşru amacı sağlamaya yönelik olarak işlemektedir.
12. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımın sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum değildir.
13. İnfaz hakimliğince başvurucunun SEGBİS sistemi ile savunmasının alınacağı kendisine bildirilmiş SEGBİS sistemi üzerinden de savunması alınmıştır.
14. Başvurucu yukarıda belirtilen gerekçelerle duruşma salonunun bir parçası olan SEGBİS ile savunmasını sunması nedeniyle adil yargılanma kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılamaz.
15. Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirildiğinde başvurucunun duruşmaya SEGBİS yoluyla katılımının sağlanması başlı başına adil yargılanma hakkına aykırı bir durum olmadığından sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
Üye Selahaddin MENTEŞ |
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ABDULVAHAP AYDEMİR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2016/73196) |
|
Karar Tarihi: 7/10/2021 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
M. Emin KUZ |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
|
|
Basri BAĞCI |
Raportör |
: |
Fatma Burcu NACAR YÜCE |
Başvurucular |
: |
Abdulvahap AYDEMİR ve diğerleri (bkz. ekli tablonun (C) sütunu) |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz hâkimliğine yaptıkları şikâyetlerde başvurucuların duruşmada hazır edilmeksizin ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmanın yapılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Konularının aynı olması nedeniyle ekli tablonun (B) sütununda numaraları belirtilen başvuru dosyalarının aynı tablonun (1) numaralı satırında yer alan 2016/73196 numaralı başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
8. Başvuruculardan Abdulvahap Aydemir ve Gökhan Gündüz Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
10. Ceza infaz kurumlarında çeşitli suçlar kapsamında tutuklu/hükümlü olan başvurucular hakkında ceza infaz kurumlarındaki bazı eylem, söz ve olaylardan dolayı ceza infaz kurumu disiplin kurullarınca disiplin soruşturması yapılmıştır. Başvuruculara disiplin süreci sonucunda çeşitli disiplin cezaları verilmiştir.
11. Başvurucular, anılan kararlara karşı ilgili infaz hâkimliklerine şikâyet başvurularında bulunmuşlardır. İnfaz hâkimliklerince farklı esas sayılı dosyalara kaydedilen başvuruların tensip incelemeleri sonucunda duruşmaların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığı ile yapılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda infaz hâkimlikleri tarafından infaz kurumlarına yazılan müzekkere ile başvurucuların muhtelif tarihlerde yapılması öngörülen duruşmalara katılımlarının sağlanması için anılan tarihlerde infaz kurumlarının SEGBİS odalarında hazır bulundurulmaları istenmiştir.
12. Duruşmaların SEGBİS aracılığı ile yapılacağı hususunda ceza infaz kurumlarınca bilgilendirilen başvurucular, farklı tarihlerde infaz hâkimliklerine gönderdikleri dilekçelerinde "SEGBİS aracılığı ile savunma yapmayı kabul etmediklerini, duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep ettiklerini" ifade etmişlerdir.
13. Başvurucuların duruşma salonunda hazır bulunma talepleri SEGBİS aracılığı ile ifade alınmasının mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle infaz hâkimliklerince reddedilmiştir.
14. Başvurucuların ilgili disiplin kurulları kararlarına karşı yaptıkları şikâyetler ilgili infaz hâkimlikleri ve ağır ceza mahkemelerince; ceza infaz kurumu görevlilerince düzenlenen tutanaklar, şikâyet dilekçeleri, dosyalarda bulunan ifadeler, disiplin soruşturma raporları ve tüm dosya kapsamına atıfta bulunularak başvuruculara uygulanan disiplin cezalarının hukuka uygun olduğu ifade edilerek reddedilmiştir.
15. Başvurucular muhtelif tarihlerde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili hukuk için bkz. Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, §§ 28-42.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Anayasa Mahkemesinin 7/10/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
18. Başvurucular bireysel başvuru harç ve giderlerini ödeyemeyecek durumda olduklarını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucuların açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucular; duruşma salonunda bizzat hazır bulunarak savunma yapmak istedikleri hâlde SEGBİS ile duruşmaya katılmaya zorlandıklarını, duruşma salonunda bizzat savunma yapma haklarının kullandırılmadığını belirterek adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
21. Bakanlık görüşünde, başvurucuların şikâyetini inceleyen infaz hâkimliklerindeki yargılamaların medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlığın veya bir suç isnadının esasının karara bağlanmasına ilişkin olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek bu durumun kabul edilebilirlik bakımından dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Esas yönünden ise SEGBİS ile ifadesi alınanların duruşma salonundakileri görebilme ve söylenenleri duyabilme imkânının olduğu, yargılama makamının ve duruşmada hazır bulunan diğer kişilerin de aynı şekilde ifade alma, beyanda bulunma ve soru yöneltme gibi yargısal işlemleri karşılıklı olarak gerçekleştirebilme imkânına sahip oldukları, başka bir ifadeyle SEGBİS'in içerdiği bu özellikler sayesinde yargılamanın unsurlarından biri olan yüz yüzelik ilkesinin gerçekleştiği belirtilmiştir.
22. Başvurucular Abdulvahap Aydemir ve Gökhan Gündüz Bakanlık görüşüne karşı verdiği cevap dilekçesinde bireysel başvuru dilekçesindeki iddialarını tekrarlamıştır.
2. Değerlendirme
23. Anayasa’nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
25. Başvuruya benzer olaylarda kabul edilebilirlik kriterleri kapsamında uygulanacak ilkeler, Anayasa Mahkemesinin Emrah Yayla (aynı kararda bkz. §§ 53-56) kararında ortaya konmuştur. Somut olayda da başvurucular hakkında uygulanan disiplin cezaları nedeniyle yapılan şikâyetlerin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığı ve dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
27. Somut olaylarda başvurucular infaz hâkimliklerinden, yapmış oldukları şikâyetlerin duruşmada hazır edilerek değerlendirilmesini talep etmişlerdir. İnfaz hâkimlikleri başvurucuların bu yöndeki taleplerini reddederek bazı başvurucuların SEGBİS yöntemiyle savunmalarını almış, bazı başvurucuların ise beyanlarınıalmadan şikâyet incelemelerini tamamlamıştır.
28. 4675 sayılı Kanun'a göre kural olarak disiplin cezalarına karşı şikâyet incelemesinin duruşmalı yapılması zorunlu değilse de başvuru konusu olaylarda infaz hâkimliklerinin şikâyet incelemelerinin duruşmalı yapılmasına karar verdikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla somut başvuruya konu ihlal iddialarının duruşmalı yargılanma hakkına ilişkin ilkeler çerçevesinde ele alınması gerekmektedir.
29. Anayasa Mahkemesi aynı mahiyetteki şikâyetleri Emrah Yayla kararında incelemiş olup anılan karardaki ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durumun bulunmadığı anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararda medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılımlarının sağlanmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğunu tespit ederek bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığına ilişkin değerlendirmenin ise kanunilik, meşru amaca dayalı olma ve ölçülülük ilkeleri yönünden yapılacak inceleme sonucunda belirlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda tarafların SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılımlarının sağlanması şeklindeki müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için kanuni bir temelinin bulunması, meşru bir amaca dayalı ve ölçülü olması gerekmektedir (Emrah Yayla, §§ 62-67).
30. Anayasa Mahkemesi, Emrah Yayla kararında söz konusu müdahalenin ölçülü bir müdahale olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan genel ilkeleri de ortaya koymuştur (Emrah Yayla, §§ 68-75). Bu genel ilkelere göre medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklarda duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığı ölçülülük ilkesinin alt ilkeleri olan elverişlilik, gereklilik ve orantılılık ilkeleri yönünden yapılacak değerlendirmenin sonucuna göre belirlenebilecektir. Buna göre duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olması, ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olduğunun gösterilmesi ve orantılılık yönünden bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle gereklilik ilkesi uyarınca uyuşmazlığın tarafının duruşmada hazır bulunmasını zorunlu kılan bir olgunun yokluğu derece mahkemelerince somut ve olaya uygun bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır. Bu gerekliliğin ortaya konulması bağlamında, kişilerin duruşmada bizzat hazır bulunmayı talep etmelerine rağmen SEGBİS yoluyla katılımlarının neden yeterli görüldüğünün ve duruşmada bizzat hazır bulunmayı imkânsız hâle getiren veya büyük ölçüde zorlaştıran koşulların neler olduğunun ifade edilmesi gerekir (Emrah Yayla, § 73).
31. Somut olayda, ceza infaz kurumlarında hükümlü olarak bulunan başvurucuların infaz hâkimliğince açılan duruşmada bizzat hazır bulunma taleplerinin reddedilmesi 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun 6. maddesinin yollamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin (4) numaralı fıkrasına dayandığından anılan müdahale kanunilik ölçütünü karşılamaktadır. Ayrıca hükümlülerin ceza infaz kurumundan duruşma salonuna transferleri nedeniyle oluşan gecikmelerin azaltılması ve yargılamaların hızlandırılması için duruşmada hazır bulunma hakkına yapılan müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.
32. Bununla birlikte başvurucuların davranışları sebebiyle uygulanan bir disiplin cezasının şikâyet konusu edildiği uyuşmazlık kapsamındaki duruşmada hazır bulunmanın gerekli görülmemesinin sebepleri somut olarak açıklanmamıştır. Hâkimliklerin "SEGBİS yönteminin mevzuata uygun olduğu" yönündeki gerekçesi aslında başvurucuların duruşmada bulunma taleplerinin somut yargılamayla bağlantılı olmayan genel bir sebeple ve kategorik olarak reddedildiğini göstermektedir. Anılan gerekçede, her durumda duruşmada bulunma talebinin reddedilmesi gerektiği belirtilmektedir. Somut olayda başvurucuların duruşmaya katılmaları yönünde hiçbir çaba içine girilmemiş, aynı şehir merkezinde bulunan bir ceza infaz kurumundan duruşmaya katılamamalarının niçin gerekli görüldüğü açıklanmamıştır. Bu çerçevede hâkimliklerce hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan -genel ve kategorik bir yaklaşımla- başvurucuların duruşmada hazır bulunma talepleri reddedilmiştir. Uyuşmazlığın bizzat duruşmada bulunmayı gerektiren bir nitelik taşıyıp taşımadığı hususunda hâkimliklerce herhangi bir değerlendirme yapılmadan genel ve kategorik bir sebeple başvurucuların yokluğunda duruşma yapılması ve duruşmada hazır bulunma hakkına müdahale için en uygun aracın seçilmemesi müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna yol açmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
34. Başvurucuların duruşmada hazır bulunma haklarının ihlal edildiğine karar verildiğinden yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönündeki diğer şikâyetler hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını oradan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.''
36. Başvurucular, ihlalin tespit edilmesi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
37. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
38. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
39. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).
40. İncelenen başvuruda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkemelerin kararlarından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
41. Bu durumda duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş, yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili infaz hâkimliklerine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
42. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Tazminata ilişkin talebin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli listenin (D) sütununda numaraları belirtilen ilgili infaz hâkimliklerine GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/10/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RAŞİT DÖRTYOL BAŞVURUSU (4) |
(Başvuru Numarası: 2018/12447) |
|
Karar Tarihi: 8/12/2022 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Mustafa Eyyub DEMİRBAŞ |
Başvurucu |
: |
Raşit DÖRTYOL |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; başvurucunun infaz hâkimliğine yaptığı şikâyette duruşmanın başvurucu hazır edilmeksizin Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kullanılarak yapılması nedeniyle adil yargılanma hakkının, kaldığı koğuşun içerisini görüntüleyecek şekilde ceza infaz kurumu bahçesine kamera yerleştirilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir. Başvurucu, nihai hükmü 12/4/2018 tarihinde öğrendikten sonra 8/5/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
2. Komisyon tarafından başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun adil yargılanma hakkı yönünden kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Bölüme sevk işlemi kısmi kabul edilmezlik kararı ile yapılmıştır. Aynı kararla, özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiası açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
3. Anayasa Mahkemesi, Emrah Yayla ([GK] B. No: 2017/38732, 6/2/2020) ve Emrah Yayla (2) (B. No: 2017/34742, 13/10/2020) kararlarında duruşmada hazır bulunma hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda öncelikle başvurucular hakkında uygulanan disiplin cezaları nedeniyle yapılan şikâyetlerin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığını ve kişilerin istemine aykırı olarak SEGBİS yoluyla duruşmaya katılmasının duruşmada hazır bulunma hakkına yönelik bir müdahale teşkil ettiğini tespit etmiştir. Bu müdahalenin kanunilik, meşru amaç ve ölçülülük yönünden inceleneceğini ifade etmiştir. Anılan kararlarda, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 196. maddesinin kanunilik ölçütünü karşıladığı ve müdahalenin usul ekonomisinin gerçekleştirilmesine yönelik meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşılmıştır (Emrah Yayla, §§ 58-86).
4. Anılan kararlarda ölçülülük yönünden yapılan incelemede ise başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebinin hangi zorlayıcı nedene dayalı olarak kabul edilmediğinin ortaya konulmaması ve başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı celselerde esaslı işlemlerin yapılması nedeniyle müdahalenin gerekli olmadığı değerlendirilmiştir. Somut olayda da infaz hâkimliği kararına itiraz ederek duruşmada hazır bulunma hakkını kullanmak isteyen başvurucu yönünden anılan kararlarda yer alan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Bu doğrultuda başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
5. Başvurucu, ihlalin tespiti ve miktar belirtmeksizin tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kırıkkale İnfaz Hâkimliğine (E.2017/1952, K.2018/238) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin talebinin REDDİNE,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/12/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
---
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ERHAN ÇAHA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2019/2332) |
|
Karar Tarihi: 22/11/2022 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Muammer TOPAL |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
Muhterem İNCE |
Raportör |
: |
Fatma Burcu NACAR YÜCE |
Başvurucu |
: |
Erhan ÇAHA |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, başvurucu duruşmada hazır bulunmasını talep ettiği hâlde infaz hâkimliğince başvurucunun yokluğunda yargılama yapılması nedeniyle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/1/2019 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. 1967 doğumlu olan başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile başka suçlardan aldığı cezaların infazı kapsamında Sincan 2 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) hükümözlü olarak bulunmaktadır.
10. İnfaz Kurumunda 19/7/2018 tarihinde bilgisayar atölyesinde başvurucunun kendisine ait flash belleği A.B.K. isimli tutukluya vererek kullandırttığının kamera görüntülerinden tespit edildiği iddia edilmiştir.
11. Başvurucunun flash bellek vererek bilgisayar ortamında haberleşme sağladığına, bu eylemiyle suç örgütünün faaliyetlerini gerçekleştirdiğine dair iddialar nedeniyle hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
12. 19/7/2018 tarihli Olay Tutanağı'na göre anılan tarihte başvurucu, kendisine ait bir adet flash belleği sol tarafta bulunan A.B.K.ya yerden atmış; A.B.K.nın da kendi flash belleğini söküp yerdeki flash belleği alarak bilgisayarına taktığını görevli memur görmüş, flash belleğin kime ait olduğunu sorduğunda A.B.K. başvurucuya ait olduğunu teyit etmiş, iki tutuklu da eylemleri inkâr etmiştir.
13. 19/7/2018 tarihli Görüntü İzleme Tutanağı'nda; anılan tarihte başvurucunun A.B.K.nın sağ tarafında oturduğu, aralarında alçak sesle bir şeyler konuştukları, flash belleğini bilgisayarından söktüğü, başvurucuya flash belleği bıraktığı, görevli memurları kontrol ettikleri, A.B.K.nın yazıcıdan gidip çıktıları aldıktan sonra yerine oturduğu belirtilmiştir. Başvurucu ve A.B.K.nın kendi aralarında tekrar konuştukları, başvurucunun masasından kalkarak yazıcının bulunduğu yere yürüdüğü, A.B.K.nın da başvurucuyu seyrettiği, başvurucunun bölmenin altından elini uzatarak flash belleği A.B.K.ya geri vermeye çalıştığı, saat 14.10.39'da flash belleği yere attığı, A.B.K.nın da eğilerek flash belleği yerden aldığı ve bilgisayarına taktığı ifade edilmiştir. Memurlar yaklaşınca A.B.K.nın bilgisayarla uğraşmaya başladığı ve görevli memurun bilgisayarda bulunan flash belleği söktüğü, A.B.K.nın el kol hareketi ile flash belleği başvurucunun gönderdiğini ima ettiği ve görevli memurun diğer görevlileri çağırdığı belirtilmiştir.
14. Başvurucu 23/7/2018 tarihli yazılı savunmasında ve 24/7/2018 tarihli ifadesinde; olayın olduğu gün flash belleğini kimseye vermediğini, görevli memurların yanındaki bilgisayarda çalışan kişiyi de dışarı çıkarttıklarını, çıkartmadan önce de hem kendisinin flash belleğini hem de yanındaki kişinin flash belleğini kontrol ettiklerini, atölyenin A.B.K. ile irtibat kuramayacak şekilde dizayn edildiğini, diğer çalışanların ifadelerinden ve kamera kayıtlarından da söylediklerinin doğru olduğunun tespit edilebileceğini, suçlamaları kabul etmediğini ileri sürmüştür.
15. 25/7/2018 tarihli muhakkik raporunda özetle kamera görüntülerinden başvurucu ve A.B.K.nın kendilerine ait flash bellekleri birbirlerine vererek bilgisayar ortamında haberleşme sağladıkları belirtilmiş, böylelikle 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) numaralı bendi uyarınca suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırma eylemi nedeniyle 11 günden 20 güne kadar hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmalarının uygun olacağı bildirilmiştir.
16. 26/7/2018 tarihli ve 2018/280 karar sayılı İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) kararında, başvurucunun bilgisayar dershanesinde bulunan diğer hükümlü/tutuklulara kötü örnek teşkil ettiği ve ceza infaz kurumunun huzur ve güvenliğini tehlikeye düşürebilecek davranışta bulunduğu belirtilerek suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapma veya yaptırma eylemi gereğince 12 gün süre ile hücreye koyma disiplin cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
17. Başvurucu, anılan karara karşı Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyet başvurusunda bulunmuştur. Şikâyet dilekçesinde başvurucu; isnat edilen suçun söz konusu olmadığını, kamera kayıtları ile olayı tespit etmenin mümkün olduğunu, ceza infaz kurumu görevlilerinin tuttuğu tutanak ile Kamera İnceleme Tutanağı'ndaki olaya ilişkin hususların birbiriyle çeliştiğini, olayın kendi anlattığı şekilde gerçekleştiğinin A.B.K.nın beyanlarıyla da örtüştüğünü belirterek cezalandırma kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
18. Hâkimlikçe 9/8/2018 tarihli Tensip Tutanağı'na göre başvurucunun 2/10/2018 tarihinde duruşma salonunda bulundurulması için İnfaz Kurumuna müzekkere yazıldığı anlaşılmıştır. Hâkimlik 2/10/2018 tarihli celsede, İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 18/9/2018 tarihli yazısı ve başvurucunun dilekçesini değerlendirerek başvurucunun başka bir mahkemede duruşmasının bulunması nedeniyle 13/11/2018 tarihine yeni duruşma günü vermiştir.
19. Hâkimlik yeni duruşma gününde başvurucunun hazır edilmesi için İnfaz Kurumuna müzekkere yazmıştır. Başvurucu; Mahkemeye hitaben yazdığı 17/10/2018 tarihli dilekçesinde, sanığı olduğu ceza dosyasında 6/11/2018-30/11/2018 tarihleri arasında 17. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmasının olduğunu belirtmiştir. Ayrıca başka bir dosyada 19. Ağır Ceza Mahkemesinde de yargılamasının olduğunu ifade etmiş, bu nedenle İnfaz Hâkimliğinde yapılacak duruşmanın sonraki bir tarihe ertelenmesini talep etmiştir.
20. Hâkimlik 13/11/2018 tarihli duruşmada başvurucunun Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmada olduğunu, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinden duruşmada hazır edilmesinin istendiğini ancak başvurucunun duruşmaya katılmak istemediğini belirttiği ifade edilerek yargılamaya son vermiştir.
21. Hâkimlik 22/11/2018 tarihli gerekçeli kararında, başvurucu hakkında yapılan uygulamanın İnfaz Kurumu kurallarına ve mevzuata uygun olduğunu belirterek başvurucunun itirazını reddetmiştir.
22. Başvurucu, karara karşı yapmış olduğu itirazında, 17/10/2018 tarihinde Batı İnfaz Hâkimliğine verdiği dilekçede duruşmanın tehirini talep ettiğini, ancak duruşma yapılmasını istemediğinin Duruşma Tutanağı'nda belirtilerek savunma hakkının kısıtladığını belirtmiştir. Başvurucu ayrıca flash bellek alışverişinin söz konusu olmadığını ve kanunda böyle bir suç olmadığını, ceza infaz kurumu personelinin tuttuğu tutanağın diğer delil ve tutanaklar ile çeliştiğini, Hâkimlikçe teknik olarak bir inceleme yapılmadan delilsiz ve duruşmasız olarak suç örgütlerinin eğitim ve propagandasını yapmak suçundan kendisine hücre cezası verildiğini belirtmiş; bu nedenle hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.
23. Ankara Batı 1. Ağır Ceza Mahkemesi 17/12/2018 tarihli kararında, Hâkimliğin kararının usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek itirazı oyçokluğu ile reddetmiştir. Karşıoy açıklamasında, hükümlülerin birbirlerine verdikleri iddia edilen flash bellekte ne olduğunun araştırılıp denetime imkân verecek şekilde tutanağa bağlandıktan sonra suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapıp yapmadıklarının değerlendirilmesi gerektiğinden çoğunluğun görüşüne iştirak edilmediği belirtilmiştir.
24. Nihai karar 24/12/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 7/1/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
25. 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu'nun "İnfaz hâkimliklerinin görevleri" kenar başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi şöyledir:
"Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, veya diğer mevzuat hükümlerine aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikâyetleri incelemek ve karara bağlamak."
26. 4675 sayılı Kanun'un "İnfaz hâkimliğince şikâyet üzerine verilen kararlar" kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"Şikayet başvurusu, 5 inci maddede yazılı sürenin geçmesinden sonra veya infaz hâkimliğinin görev ve yetki alanı dışında kalan bir işlem veya faaliyete karşı ya da başvuru hakkı olmayan kimselerce yapılmışsa infaz hâkimi, başvuru dilekçesini esasa girmeden reddeder; şikayet başvurusu başka bir yargı merciinin görevi içerisinde ise o mercie gönderir.
Şikâyet başvurusu üzerine infaz hâkimi, duruşma yapmaksızın dosya üzerinden bir hafta içinde karar verir; ancak, gerek gördüğünde karar vermeden önce şikâyet konusu işlem veya faaliyet hakkında resen araştırma yapabilir ve ilgililerden bilgi ve belge isteyebilir; ayrıca ceza infaz kurumu ve tutukevi ile ilgili Cumhuriyet savcısının da yazılı görüşünü alır. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K/5.md.) Disiplin cezasına karşı yapılan şikâyet üzerine infaz hâkimi, hükümlü veya tutuklunun savunmasını aldıktan ve talep edilen diğer delilleri toplayıp değerlendirdikten sonra kararını verir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K/5.md.) Hükümlü veya tutuklu, savunmasını, hazır bulunmak ve vekaletnamesini ibraz etmek koşuluyla avukatıyla birlikte veya avukatı aracılığıyla yapabilir. (Ek cümle: 22/7/2010-6008 S.K/5.md.) İnfaz hâkimi gerekli görmesi durumunda hükümlü veya tutuklunun savunmasını ceza infaz kurumunda da alabilir.
İnfaz hâkimi, inceleme sonunda şikâyeti yerinde görmezse reddine; yerinde görürse, yapılan işlemin iptaline ya da faaliyetin durdurulmasına veya ertelenmesine karar verir.
İnfaz hâkimi, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre inceleme ve işlemlerini yürütür ve kararını verir.
İnfaz hâkiminin kararlarına karşı şikayetçi veya ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından, tebliğden itibaren bir hafta içinde Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerine göre acele itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz, infaz hâkimliğinin kurulduğu yer ağır ceza mahkemesine ... yapılır. İnfaz hâkimi aynı zamanda bu mahkemenin üyesi olduğu takdirde itirazla ilgili karara katılamaz."
27. 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (l) numaralı bendi şöyledir:
"Onbir günden yirmi güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
l) Suç örgütlerinin eğitim ve propaganda faaliyetlerini yapmak veya yaptırmak."
B. Uluslararası Hukuk
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
“(3) Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
…
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;”
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre duruşma yapmamayı haklı gösteren istisnai durumlar olmadığı sürece ilk derece mahkemesinin huzurundaki yargılamalarda, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca açık duruşma hakkı, beraberinde duruşma isteme hakkını da getirir (Hakansson ve Sturesson/İsveç, B. No: 11855/85, 21/2/1990, § 64).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Anayasa Mahkemesinin 22/11/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
31. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılayacak geliri olmadığını beyan ederek adli yardım talebinde bulunmuştur.
32. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
33. Başvurucu, meramını daha iyi anlatmak için duruşma açılmasını talep ettiği hâlde talebinin hukuka aykırı bir şekilde reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Bakanlık görüşünde özetle başvurucu hakkında uygulanan disiplin cezasının kanuni dayanağının bulunduğu, İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu ile derece mahkemelerinin verdiği kararların kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için ihtiyaç duyulan demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı ve müdahalenin ulaşılmak istenen amaçla orantılı olduğu belirtilerek bu kapsamda İnfaz Hâkimliğinin ve Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerdiği vurgulanmıştır.
35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı daha önceki beyanlarını yinelemiştir.
2. Değerlendirme
36. Anayasa'nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddiaları itiraz ve beyanlarını duruşma sırasında dile getirme imkânının kendisine tanınmadığına ilişkin olduğundan başvuru adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkı yönünden incelenmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Anayasa Mahkemesi daha önce vermiş olduğu birçok kararda, adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğunu belirterek hakkın kapsamının bu konularla sınırlandırıldığını kabul etmiştir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 23; Nihat Akbulak [GK], B. No: 2015/10131, 7/6/2018, § 35; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, § 44). Öte yandan Anayasa Mahkemesi; ceza infaz kurumunda bulunan tutuklu ya da hükümlüler hakkında uygulanan disiplin cezalarının infazının kişiler üzerinde yaratacağı etkiyi değerlendirmek suretiyle bazı disiplin cezalarının kişisel hak ve bu bağlamda medeni hak niteliğinde olduğunu, söz konusu disiplin cezalarına karşı yapılan şikâyetlerin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin de medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığını ifade etmiştir (örnek olarak bkz. Giyasettin Aydın, B. No: 2013/1852, 25/3/2015, § 37; Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015, § 35; Metin Yamalak (2), B. No: 2013/9450, 13/4/2016, § 59).
39. Somut olayda başvurucu, aldığı disiplin cezasının infazı sırasında ve sonrasında ziyaretçi kabulü, açık görüş ve telefon görüşü gibi haklardan yoksun bırakılacağından anılan içtihatlardan hareketle söz konusu cezanın da medeni hak niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla hakkında uygulanan disiplin cezası nedeniyle başvurucunun yaptığı şikâyetin infaz hâkimliği tarafından incelenmesinin medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlık kapsamında kaldığının ve somut olayda Anayasa’nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerekir.
40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığından ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de görülmediğinden duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
41. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddiada bulunma, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).
42. Anayasa'nın 36. maddesine "...ile adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılama kavramından hareket ederek adil yargılama hakkının gereklerini saptamıştır. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında adil yargılanma hakkının gereklerinden birinin de duruşmada hazır bulunma hakkı olduğunu birçok kararında vurgulamıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının duruşmada hazır bulunma hakkını da kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Emrah Yayla [GK], B. No: 2017/38732, 6/2/2020, § 59; Şehrivan Çoban [GK], B. No: 2017/22672, 6/2/2020, § 73).
43. Tarafların duruşmada hazır bulunma hakkı hem savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlamakta hem de silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine işlerlik kazandırmaktadır. Anılan hak, sadece duruşmada hazır bulunmayı değil duruşma sürecini dinlemeyi, takip etmeyi, iddia/savunmaları destekleyecek şeyleri ileri sürmeyi de içerir. Dolayısıyla duruşmada hazır bulunma hakkının tarafların yargılamaya etkili katılmaları ile doğrudan ilişkisi vardır. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere tarafların duruşmada hazır bulunmasının sağlanması çelişki ortaya çıkarmaktadır. Böylelikle taraflar gösterdikleri kanıtlardan ve sundukları görüşlerden bilgi sahibi olmakta ve bunlarla ilgili görüşlerini bildirebilme imkânını elde etmektedir (Emrah Yayla, § 60; suç isnadı altındaki kişiler yönünden benzer bir değerlendirme için bkz. Şehrivan Çoban, § 77).
44. Diğer taraftan medeni hak ve yükümlüklere ilişkin uyuşmazlıklar açısından tarafların duruşmada hazır bulunması, onların iddia ve savunma imkânlarını doğrudan kullanmalarına ve uyuşmazlıkla ilgili olan taleplerini huzurda açıklamalarına olanak tanımaktadır. Taraflar duruşmada bizzat hazır bulunmak suretiyle teknik ve fiziksel engeller bulunmaksızın delillerini ileri sürebilmekte ve diğer tarafça gösterilen delillere itiraz etmek ve davasını bizzat savunmak suretiyle kararı etkileme imkânını elde etmektedir (Emrah Yayla, § 61).
45. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı, adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfîliği önlemektir. Yargılama ilkesi bu yönüyle hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birini oluşturur. Özellikle ceza davalarında yargılamanın duruşmalı ve aleni yapılması silahların eşitliği ilkesinin ve savunma hakkının güvencesini oluşturur. Ancak bu, her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz (Musa Yılmaz Acar, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32).
46. Yargılamada, tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde, duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin açıkça veya zımnen yapılması mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti ve diğer 7 başvuru/Türkiye [k.k.], B. No: 40988/06, 2/7/2013).
47. Yargılamaya taraf olan kişilerin hakkaniyetli yargılama temelinde beyanlarını sözlü vermesinin gerektiği durumlarda sözlü yargılama yapılmaması yargılamanın bir bütün olarak adil olmasını engelleyebilir (Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 11/7/2002, § 51). Dolayısıyla sadece dosyaya dayanılarak tatmin edici bir çözümün sağlanamayacağı olaylarda, sözlü yargılamanın yapılması gerekir. Sözlü yargılamaya karar vermede, davaya konu meselelerin çokluğu değil niteliği önem kazanacaktır (Durmaz Oto. Petrol Ürünleri İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. (3), B. No: 2014/929, 10/6/2015, § 26).
48. Başvuru konusu somut olayda Mahkemenin disiplin cezasına esas olayın koşullarını dikkate alarak şikâyet incelemesini duruşmalı olarak yapmaya karar verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim Mahkemenin başvurucunun duruşmada hazır edilmesi için İnfaz Kurumuna müzekkere yazdığı, İnfaz Kurumundan gelen yazı ve başvurucunun dilekçesi doğrultusunda savunmasını almak üzere duruşmayı başka bir güne ertelediği görülmektedir. Yani Mahkemenin şikâyetin esasının sadece dosyaya sunulan belgeler temelinde bir çözüme kavuşturulamayacağı kanaati ile hareket ettiği, bu yönüyle sözlü yargılama yapmaya ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Bu aşamada değerlendirilmesi gereken mesele Mahkemenin sözlü yargılamadan vazgeçerek dosya üzerinden değerlendirme yapmak suretiyle karar vermesini gerektiren olguların varlığını objektif ve kabul edilebilir gerekçelerle ortaya koyup koymadığıdır.
49. Somut olayda başvurucunun 13/11/2018 tarihli duruşmadan önce mahkemeye gönderdiği dilekçeden, duruşma tarihini kapsayacak şekilde başka bir dava nedeniyle duruşmaya katılamayacağını belirterek yargılamanın başka bir güne bırakılmasını istediği anlaşılmıştır. Mahkeme ise başvurucudan kaynaklanan ve dosyaya yansıyan herhangi bir bilgi ve beyan ortaya koymaksızın başvurucunun belirtilen tarihte duruşmaya katılmak istemediğini ifade ederek yokluğunda yargılamayı sona erdirmiştir.
50. Hükümözlü olan başvurucunun şikâyetlerini sözlü olarak dile getirmeyi talep etmesine rağmen duruşmada hazır edilmeden Mahkeme tarafından şikâyetin esası hakkında karar verilmesini gerektiren makul, objektif gerekçelerin ortaya konmadığı anlaşılmıştır. Buna göre yargılamanın bütünü gözönüne alındığında başvurucuya sözlü beyanda bulunma hakkının kullandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
51. Başvurucu, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir eylemden dolayı cezalandırıldığını belirterek suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanında başvurucu; hükümlü olarak tutulduğu İnfaz Kurumu idaresince verilen hücre disiplin cezasının sonucu olarak telefon ve açık görüş hakkının kullandırılmayarak kısıtlandığını, bu hususun haberleşme hürriyetini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
52. Başvurucunun duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden disiplin cezalarına karşı yaptığı şikâyetin değerlendirilmesi sürecine ilişkin diğer şikâyetleri hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
53. Başvurucu, ihlalin tespitine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
54. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK BULUNMADIĞINA,
E. Kararın bir örneğinin duruşmada hazır bulunma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine (E.2018/4709, K.2018/6554) GÖNDERİLMESİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.