Sahte Belgede İğfal Kabiliyeti Bakımından Yargıtay’ın Denetim Sınırı

Abone Ol

5271 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 204. maddesinde resmi belgede sahtecilik, 207. maddesinde de özel belgede sahtecilik suçları düzenlenmiştir. Her iki suç yönünden kanun koyucu; sahtecilik suçunun maddi unsuru olarak aldatacak şekilde ibaresine yer vererek, belgenin iğfal, yani aldatma kabiliyetinin olup olmadığının hakim tarafından incelenip tespit edilmesini aramıştır. Burada belgenin sahteliği iddiası ile ilgili bilirkişi incelemesine tabi tutulması başka, sahte belgenin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı ile ilgili hakim tarafından çıplak gözle inceleme yapılarak, bunun tutanak altına alınması başkadır. Sahte bir belgenin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığına dair inceleme, bir maddi vaka incelemesi olarak ilk derece veya istinaf mahkemeleri tarafından yapılmalıdır. Sahte belgenin aldatıcılık kabiliyeti ile ilgili inceleme yapılmadığı takdirde; suçun sübutu ile ilgili değil de, unsuru yönünden bir eksiklik ortaya çıkacaktır. Bu eksikliğin temyiz mercii olan Yargıtay tarafından giderilmemesi gerekir. Temyiz mercii sıfatı ile Yargıtay; sahte bir belgenin iğfal kabiliyetini haiz olup olmadığı ile ilgili incelemenin hakim tarafından yapılıp yapılmadığını tespiti durumda, bu eksikliği kendisi inceleme yapmak suretiyle tamamlamamalı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesinin 2. fıkrasında bir temyiz nedeni olarak gösterilen bir hukuk kuralının uygulanmaması sebebiyle bozup dosyayı ilgili yargı merciine göndermelidir.

Delillerin ortaya koyulup tartışılması ve değerlendirilmesi CMK m.206 ila m.217’de düzenlenmiştir. Yargıtay; sübut yönünden tartışmalara karışmamakla birlikte, genel temyiz nedenini gösteren CMK m.288 ve hukuka kesin aykırılık hallerini sıralayan m.289 nedeniyle dosyaya ve karara müdahil olabilir.

Bu durumda;

Soru 1: İlk derece ve istinaf mahkemeleri sahte bir belgenin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı konusunda inceleme yapmamışsa; Yargıtay, derece mahkemelerinin ve hakimlerin yerine geçmek suretiyle aldatacak şekilde yönünden sahte belgede inceleme yapabilir mi?

Cevap: Temyiz mercii elbette kendisini ilk derece ve istinaf mahkemelerinin yerine koyarak sahte belgede iğfal kabiliyeti incelemesi yapamaz. Yargıtay’ın bu tür bir yetkiye sahip olmadığı ve kendisini derece mahkemeleri yerine koyamayacağı hususunda tartışma olmamalıdır. Çünkü CMK m.206 ila m.217’de derece mahkemesinin delillerin ortaya koyulması, tartışılması ve değerlendirilmesi hususunda yetkisi ortadadır. Bu yetkinin usule uygun kullanılıp kullanılmadığı konusunda elbette temyiz merciinin denetim yetkisi bulunmaktadır. Nitekim CMK m.288/1’de temyiz sebebinin hükmün hukuka aykırı olması sebebine dayanabileceği, bunların neler olduğu da aynı maddenin 2. fıkrasında bir hukuk kuralının uygulanmamasının veya yanlış uygulanmasının hukuka aykırılık olarak kabul edileceği şekilde tanımlandığı, bir delilin ortaya koyulup tartışılmasında yapılan eksikliğin veya somut olayda olduğu için suçun maddi unsurunun bulunup bulunmadığı konusunda kanun koyucunun hakime yüklediği yetkinin hakim tarafından kullanılmaması veya eksik bırakılması halinde, bunun bir hukuk kuralının uygulanmaması olarak kabul edilmesinin gerektiği, ancak bunun tespiti ile yetinilerek, derece mahkemesinin yerine geçmek suretiyle sahte belgenin aldatıcı kabiliyetine sahip olup olmadığına dair temyiz merciinin inceleme yapamayacağı tartışmasızdır.

Soru 2: Yargıtay acaba derece mahkemelerinde üzerinde iğfal kabiliyeti incelemesi yapılan sahte belgenin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı yönünden bir inceleme yaparak, derece mahkemelerinin bu yönden yaptığı incelemelere ve sonuçlarına, dolayısıyla sahtecilik suçunun maddi unsurunun tamam olup olmadığına dair karara etki edebilir mi?

Cevap: Bir görüşe göre; genel temyiz nedeni CMK m.288’de hükmün hukuka aykırı olması nedeni olarak gösterildiğinden, bu nedenler de bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde sıralandığından, CMK m.289’da da dokuz temel başlıkta hukuka kesin aykırılık halleri sayıldığından, Yargıtay bu sebepler dışında kalan bir sebeple derece mahkemelerinin kararlarını bozmamalıdır. Derece mahkemesi hakimi sahte belge üzerinde çıplak gözle inceleme yaparak, vardığı sonuca göre belgenin iğfal kabiliyeti olduğuna veya olmadığına karar verdiği durumda, Yargıtay dosyada yaptığı temyiz incelemesinde, derece mahkemesi hakiminin yaptığı tespitin yanlış olduğunu, yani esasen iğfal kabiliyeti olan belgenin olmadığına veya olmayan belgenin olduğuna dair derece mahkemesi tarafından yapılan belirlemenin yanlış olduğunu görmesi halinde, CMK m.289’da sayılan hukuka kesin aykırılık hallerine girmeyen bu durumu, CMK m.288/2’de genel temyiz nedeni olarak gösterilen bir hukuk kuralının yanlış uygulanması şeklinde değerlendirebilir mi? Yargıtay’ın sübut tartışması yapmaması, CMK m.288 ve m.289’da gösterilen temyiz nedenleri ile sınırlı hareket etmesi gerektiği, her ne kadar sahte belgenin aldatacak şekilde olup olmadığının tespiti suçun maddi unsuru ile ilgili olsa da, buna dair incelemenin derece mahkemesinde yapılacağı, delilin ortaya koyulması, tartışılması ve değerlendirilmesi hususlarına temyiz merciinin girmemesi gerektiği, bu nedenle Yargıtay’ın yetkisini aşarak derece mahkemesi tarafından iğfal kabiliyeti incelemesinden geçirilen sahte belgenin bu yönü ile ilgili tekrar incelemeye tutulması yetkisine sahip olmadığı ileri sürülebilir.

İkinci görüşe göre; her ne kadar Yargıtay maddi vaka incelemesi ve sübut tartışmasına girmese de, bu sürecin suçun unsurlarını veya “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini veya dürüst yargılanma hakkını etkilediği hallerde, CMK m.288/2’de yer alan bir hukuk kuralının yanlış uygulanması sebebinden hareketle, derece mahkemesi tarafından yapılan inceleme ve takdir hatası sonucunda sahtecilik suçunun gerçekleşip gerçekleşmediğine dair tespitte bir hata yapıldığı Yargıtay tarafından anlaşıldığında, aldatacak şekilde ibaresine yer veren TCK m.204 ve m.207 yanlış uygulandığında, bu nedenle de derece mahkemesi tarafından yanlış karara varıldığında, temyiz mercii olan Yargıtay, sahte belgenin iğfal kabiliyeti olduğu veya olmadığı yönünden yaptığı incelemede derece mahkemesinden farklı bir sonuca vardığında, suçun maddi unsurunun gerçekleştiği veya gerçekleşmediği yönünde kararı bozabilmelidir.

Sonuç olarak; sahteliği tespit edilmiş bir belgenin iğfal kabiliyetinin olup olmadığına dair incelemenin derece mahkemesi ve hakimi tarafından yapılmadığı durumda, hukukilik denetimi ile sınırlı yetkiye sahip temyiz mercii olarak Yargıtay’ın, derece mahkemesinin yerine geçmek suretiyle inceleme yapması kabul edilemez. Yargıtay, suçun unsurlarının tespiti yönünden eksik inceleme yapıldığından bahisle kararı bozup bu eksik incelemenin giderilmesi için dosyayı mahkemeye göndermelidir. Derece mahkemesi tarafından sahte belgenin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı ile ilgili inceleme yapıldığında, prensip olarak Yargıtay’ın bu inceleme ve varılan sonuçla bağlı olduğu kabul edilse bile, sahtecilik suçunun maddi unsuru yönünden, yani belgenin aldatıcı olup olmadığı yönünden yapılan incelemenin hatalı veya yetersiz olduğunu tespit ettiğinde, CMK m.288/2’de yer alan bir hukuk kuralının yanlış uygulanması gerekçesi ile kararı bozup mahalline göndermelidir.

İlk bakışta; Yargıtay’ın hukukilik denetimi yetkisini aştığı ve derece mahkemesinin işine karıştığı düşünülse de, esasen bir hukuk kuralının yanlış uygulanması sebebinden hareketle, derece mahkemesinden farklı olarak suçun maddi unsurunun gerçekleştiği veya gerçekleşmediği yönünde Yargıtay’ın inceleme yapabileceği, bunun da bir hukuk yanlış uygulanması kapsamında değerlendirilmesi düşünülebilir.

İlk soruya verdiğimiz cevapta; CMK m.288/2’de yer alan bir hukuk kuralının uygulanmaması sebebinden hareketle Yargıtay’ın acaba derece mahkemesinin yerine geçerek, sahte iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığına dair eksik bırakılmış incelemeyi tamamlayabileceği düşünülebilir. Bu kesinlikle yanlıştır. Yargıtay bir hukuk kuralının uygulanmadığı, yani somut olayda TCK m.204 ve m.207’de gösterilen aldatacak şekilde ibaresinden hareketle derece mahkemesinden inceleme yapılmadığını tespit ettiği durumda, kararı bu yönü ile bozmakla yetinmeli ve derece mahkemesinin yerine geçerek belge üzerinden iğfal kabiliyeti incelemesi yapmamalıdır. Diğerinde ise; sahte belge üzerinde derece mahkemesi inceleme yapmış, ancak sahte belgenin iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı yönünde hatalı sonuca varmıştır. Burada da Yargıtay, bir hukuk kuralının yanlış uygulandığından hareket etmeli ve sahte belgenin iğfal kabiliyetine sahip olduğuna veya olmadığına dair düşüncesini ortaya koyabilmelidir. Aksi halde; temyiz merciinin CMK m.288’den kaynaklanan yetkisini aşırı sınırlamış, Ceza Hukukunun ve Ceza Yargılaması Hukukunun evrensel ilke ve esasları yönünden eksik veya yanlış uygulanan kurallarla ilgili hukukilik denetimini kısıtlamış oluruz. Hukukilik denetimi; sadece yargılama kurallarını değil, Maddi Ceza Hukuku kurallarını da kapsar. Derece mahkemesi; Yargıtay’ın bozma kararına katılmamakta ise, elbette ilk kararında direnme hakkına sahiptir.

Temyiz mercii olarak Yargıtay’ın görevi, hukuk kurallarının doğru uygulanıp uygulanmadığını denetlemekle sınırlıdır. Delilleri takdir ve değerlendirme yetkisi, yargılamayı yapan mahkemeye ve hakime aittir. Yargıtay elbette bir yargılama kuralı olarak delillerin hukuka uygun yol ve yöntemlerle toplanıp toplanmadığını, yani hukuka aykırı olup olmadığını, bunun yanında suçun maddi unsurunun oluşup oluşmadığı hususunda kanun koyucunun hakime yüklediği yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini inceleyebilir, ama derece mahkemesinin ve hakimin yerine geçerek delili kendisi inceleyip değerlendiremez. Temyiz mercii; yalnızca dosyaya ve hükme müessir eksikliği ve hatayı tespit etmekle yetinip kararı bozarak, dosyayı ilgili mahkemeye iletir.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)