Sağlık Çalışanlarının Tazminat Sorumluluğu Yeniden Çerçeveleniyor: Anayasa Mahkemesi'nden Kritik İptal

Abone Ol

1. Giriş

Yükseköğretim kurumlarının idari ve mali özerkliği, modern demokrasilerin temel unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bu özerklik, üniversitelerin eğitim, araştırma ve topluma hizmet etme misyonlarını dış müdahale olmadan bağımsız bir şekilde yerine getirebilme yeteneğini sağlar. Anayasa'nın 130. maddesinde ifade edildiği gibi, idari özerkliğin anayasal düzeyde tanınması, üniversitelere sınırsız bir yönetim yetkisi vermemektedir. Yasa maddesi, özerkliğin yanında, merkezi idarenin üniversiteler üzerinde gözetim ve denetim yetkisine sahip olduğunu da düzenlemiştir. Bu özerklik kavramı, zaman zaman devletin düzenleyici ve denetleyici rolüyle çelişebilir. Anayasa Mahkemesi'nin 3359 sayılı Kanun’un ek 18. maddesinin ikinci fıkrasındaki “…devlet üniversitelerinde…” ibaresi yönünden iptali kararı gerekçesinde, üniversitelerin özerkliği ile hükümetin idari vesayet yetkisinin kapsam ve sınırlarına ilişkin ayrıntılı bilgiler içermektedir. Başka bir deyişle karar, üniversitelerin idari ve mali özerkliğine yönelik müdahalelerin sınırlarını ve hukuk devleti ilkesi çerçevesinde ölçülülük prensibinin uygulanmasını mercek altına almaktadır.

Çalışmamızda, bahsi geçen iptal kararının nedenlerini ve yükseköğretim kurumlarının özerkliği üzerindeki etkilerini incelemeyi amaçladık. Özellikle, kararın üniversitelerin idari ve mali yapılarına potansiyel etkilerini, özerklik ilkesinin kapsamını ve hukuki çerçevesini gözden geçireceğiz. Buna mukabil çalışmamız Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçeleri, özerkliğin sınırları ve devletin üniversiteler üzerindeki idari vesayet yetkisinin, özellikle sağlık alanında görev yapanlar yönündeki boyutları üzerinden,  yükseköğretim alanındaki tartışmaların anlaşılmasına katkı sağlamasına yöneliktir.

2. Soruşturma ve Tazminat Sürecinde Sağlık Mesleği Mensuplarıyla İlgili Yapılan Yeni Yasal Düzenlemeler ve Teminatlar

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun 18. Ek Maddesi ile getirilen düzenlemeler, Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinde belirtilen soruşturma usulüne tabi olanlar hariç, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim, diş hekimleri ve diğer sağlık meslek mensuplarının, sağlık mesleğinin icrası kapsamında gerçekleştirdikleri muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlemler nedeniyle yapılan soruşturmalarda 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasını öngörmektedir. Bu önemli düzenleme, sağlık meslek mensuplarına yönelik soruşturma süreçlerinde yeni bir çerçeve sunmakta ve bu alandaki mevcut hükümleri genişletmektedir.

Soruşturma izni, sağlık meslek mensuplarının mesleki faaliyetleriyle ilgili sorunlar karşısında adil bir inceleme sürecinin garantörü olarak Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu[1] tarafından verilecektir. Bu kurul, ayrıca, il sağlık müdürlüklerindeki yetkilileri, özel sağlık kurum ve kuruluşları ile vakıf üniversitelerinde görev yapan sağlık meslek mensuplarına ilişkin ön inceleme yapmak üzere görevlendirebilir, bu da soruşturma sürecinin daha kapsamlı ve etkin bir şekilde yönetilmesine olanak tanır.

4483 sayılı Kanun'un 7. maddesinde belirtilen sürelerin iki katına çıkarılması, soruşturma sürecinin daha titiz ve ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmasını sağlayacak, bu da sağlık meslek mensuplarının haklarının korunması açısından önemli bir adımdır. Mesleki Sorumluluk Kurulu'nun kararlarına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz yapılabilecektir. Kararlar, bu alanda uzmanlaşacak mahkemeden verilmekle, kuvvetle muhtemel benzer durumda olan kişilerle ilgili birbiriyle çelişkili kararların verilmesi önlenecek, teamüllerin geliştirilmesi daha hızlı ve etkin olabilecektir. Bu da adil yargılanma hakkının daha etkin bir şekilde kullanılmasına imkân verebilecektir.

Kamu kurum ve kuruluşları ile devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık meslek mensuplarının, sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlemler sonucunda idare tarafından ödenen tazminatlarla ilgili olarak, Mesleki Sorumluluk Kurulu, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket edip etmediğini ve kusur durumunu gözeterek bir yıl içinde ilgiliye rücu edilip edilmeyeceğine karar verecektir. Bu, tazminat davalarının yönetimi ve rücu işlemlerinin adil bir temelde yürütülmesi için önemli bir düzenlemedir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar, Sağlık Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle netleştirilecek, bu da sağlık meslek mensuplarının karşılaşabileceği hukuki süreçlerin daha şeffaf ve öngörülebilir olmasını sağlayabilecektir.

Bu düzenlemelerle sağlık meslek mensuplarının mesleki görev kaynaklı olarak yapılan şikayetler sonucu geçilen soruşturmaları, diğer kamu görevlilerine-memurlara göre daha teminatlı hale getirilmiş, adil bir soruşturma sürecinin yanı sıra, tazminat davalarının yönetimi konusunda da önemli iyileştirmeler yapılmıştır.

3. Üniversitelerin İdari ve Mali Özerkliği, Hukuk Devleti İlkesi ve Ölçülülük Prensibi

Üniversitelerin idari ve mali özerkliği, bu kurumların iç işleyişlerini, özellikle eğitim ve araştırma faaliyetlerini, kendi karar alma mekanizmaları üzerinden yönlendirme yetkisine sahip olmalarını ifade eder. İdari özerklik, üniversitelerin kendi yönetim yapılarını, akademik ve idari personelin atamasını ve görevden alınmasını içerirken; mali özerklik, bütçelerini belirleme, kaynaklarını tahsis etme ve finansal kararlar alma yetkisini kapsar. Bu özerkliklerin temel amacı, üniversitelerin akademik özgürlüklerini korumak ve bilimsel araştırma ile eğitimin kalitesini artırmaktır.

Hukuk devleti İlkesi, devletin ve onun tüm organlarının, bireylerin hak ve özgürlüklerini koruyan yasalara bağlı olduğu ve bu yasalar çerçevesinde hareket etmek zorunda olduğu anlayışına dayanır. Bu ilke, keyfi kararların önlenmesini, yargısal denetimin sağlanmasını ve temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını amaçlar. Hukuk devletinde, yasaların öngörülebilir, adil ve herkese eşit uygulanması esastır.

Ölçülülük prensibi, devletin bireylerin temel hak ve özgürlüklerine müdahale ederken belirli bir dengenin korunması gerektiğini ifade eder. Bu prensip, amaçla uygunluk, en az zarar verici yöntemin seçilmesi ve amaç ile araç arasında makul bir denge olması ilkelerini içerir. Ölçülülük, hukuk devleti ilkesinin bir gerekliliğidir ve özellikle özgürlüklerin sınırlandırılması gerektiğinde, bu sınırlandırmaların adalet ve makuliyet çerçevesinde yapılmasını sağlar.

4. Anayasa Mahkemesi Kararının Analizi

Anayasa Mahkemesinin 30/11/2023 Tarih, 2022/90 Esas ve 2023/201 Karar Numarası ile verdiği ve Resmi Gazete'nin 2 Şubat 2024 tarihli 32448 sayısında yayımlanan karar, yükseköğretim kurumlarının idari ve mali özerkliğinin sınırlarını çizmektedir. Bu karar, 6216 sayılı Kanun'un 43. maddesi uyarınca, 3359 sayılı Kanun'un ek 18. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan düzenlemenin Anayasa'nın 130. maddesi ile olan uyumunu sorgulamaktadır. İncelenen düzenleme, devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık personelinin mesleki faaliyetleri sonucunda doğan tazminat sorumluluklarının, bu personelin istihdam edildiği üniversitelere yüklenmesi ve rücu hakkının kullanımını düzenlemektedir. Özellikle, devlet üniversitelerindeki sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetleri sonucu, sağlık hizmeti alan kişiye, kesinleşen mahkeme kararıyla idaresince ödenmek durumunda kalınan tazminatın rücu edilip edilmeyeceğinin, Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından değerlendirilmesi öngörülmüştür. İptal kararıyla birlikte, rücu kararının Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından değil, üniversitelerin bu tür konularda kendi iç mekanizmaları aracılığıyla karar vermesi gerektiğine hükmedilmiştir.

Anayasa'nın 130. maddesi, yükseköğretim kurumlarının kamu tüzel kişiliğine sahip olduğunu, bilimsel özerkliğe, idari ve mali özerkliğe sahip olduğunu belirtmektedir. Yükseköğretim kurumlarının temel amacı, çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayalı olarak, ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştirmek ve bilimsel araştırma faaliyetlerinde bulunmaktır. Bu amaca ulaşabilmek için, üniversitelerin yönetim, finansman ve eğitim-öğretim içeriği üzerinde geniş bir özerkliğe sahip olması gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, idari ve mali özerkliğin, üniversitelerin kendi kaynaklarını yönetme ve akademik faaliyetlerini özgürce planlama yeteneğini ifade ettiğini vurgulamaktadır. Mahkeme, iptali istenen düzenlemenin, üniversitelerin mali özerkliğine müdahale anlamına gelebileceğini ve bu durumun yükseköğretim kurumlarının özerkliğini sınırlayabileceğini belirtmiştir. Kararda, Anayasa'nın 130. maddesine yapılan atıfla, yükseköğretim kurumlarının bilimsel araştırma ve eğitim-öğretim faaliyetlerini özgürce yürütebilmesinin öneminin altı çizilmiştir. Bu bağlamda, idari ve mali özerklik, üniversitelerin bu temel faaliyetleri sürdürebilmesi için zorunlu bir önkoşuldur. Mahkeme, iptali istenen düzenlemenin, bu özerkliğe müdahale ederek yükseköğretim kurumlarının anayasal haklarını ihlal ettiğini belirtmiştir. Ancak kanaatimizce, sağlık çalışanlarının hatalarından kaynaklanan tazminatların üniversitenin bütçesinden karşılanması, konuyu daha farklı bir çerçeveye oturtmaktadır. Mezkur madde, sağlık çalışanlarından kaynaklanan tazminatların bu kişilere rücu edilip edilmeyeceğini düzenlemektedir. Bu bağlamda, kanunda belirtilen Mesleki Sorumluluk Kurulu'nun, devlet üniversitelerinin bütçe hazırlama yetkisi üzerinde doğrudan bir etki doğurabilecek nitelikte kararlar alma yetkisi bulunmamaktadır. Kurulun temel işlevi, yalnızca devlet üniversitesi tarafından, yargısal süreçten geçip kesinleşen mahkeme kararı üzerine ödenmiş tazminatın, ilgili sağlık çalışanına rücu edilip edilmeyeceğine karar vermektir. Kaldı ki kurulun bu kararının yargı denetimi dışında olduğuna dair bir düzenleme de getirilmemiştir. Dolayısıyla, Mesleki Sorumluluk Kurulu'nun faaliyetleri, üniversitelerin mali özerkliğine veya bütçe hazırlama yetkilerine doğrudan bir müdahale olarak değerlendirilemez.

Devlet üniversiteleri, sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetleri esnasında karşılaşabilecekleri hukuki sorunlarla ilgili olarak koruma mekanizmaları, mesleki sorumluluk sigortaları ve risk yönetimi stratejilerini kapsamlı bir şekilde gözden geçirmek durumunda kalabilir. Yargı kararında, yükseköğretim kurumlarının idari ve mali özerkliğinin muhafazası, akademik özgürlüğün ve bilimsel araştırmanın desteklenmesi açısından öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Bu karar, devletin üniversitelerin özerkliğine yönelik müdahale yetkilerinin sınırlarını belirleyen bir parametre olarak da işlev görür. İptal kararı, üniversitelerin mali ve idari karar alma süreçlerini daha özerk bir biçimde yürütmelerine olanak tanırken, aynı zamanda yükseköğretim mevzuatını şekillendirirken yasa koyucular için de önemli bir referans oluşturmaktadır.

5. Sonuç

Söz konusu iptal kararı,  devlet üniversitelerinin özerkliğinin korunması hakkındaki ilkeyi vurgulayarak devlet üniversitelerinde görev yapan sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetleri sonucu doğabilecek tazminat sorumluluğunun yönetiminin (rücu edilip edilmeyeceğinin), üniversitelerin dışındaki idari makamlarınca karar verilmesi konusunda, üniversitelerin idari ve mali özerkliğine müdahale sonucunu doğuracağı gerekçesiyle Anayasa'ya aykırı bulmuştur.

Kararın bir diğer önemli sonucu, devlet üniversitelerindeki sağlık çalışanlarının mesleki faaliyetlerinden kaynaklanan tazminat davalarında, üniversitelerin mali desteğine olan güvenin ve bu alandaki uygulama birliğinin sağlanmasının önemine dikkat çekilmesidir. Mahkeme, sağlık mesleğinin icrası sırasında ortaya çıkan tazminat yükümlülüklerinin yönetimi konusunda merkezi bir karar verme mekanizmasının, farklı ve çelişkili kararların önlenmesi ve uygulama birliğinin sağlanması açısından kamu yararına hizmet ettiğini kabul etmiştir. Ancak, bu yetkinin kullanımı sırasında üniversitelerin idari ve mali özerkliğine zarar vermemesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemenin iptal kararı, aynı zamanda, üniversitelerin bilimsel araştırma, eğitim-öğretim faaliyetleri ve kaynak kullanımı üzerindeki özerkliklerini koruyarak, akademik özgürlüğün ve bilimsel araştırmanın teşvik edilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu kararla birlikte, üniversitelerin mali ve idari kararlarını daha bağımsız bir şekilde alabilmesi için sağlam bir zemin hazırlanmış, yükseköğretim alanında yasa koyucu için önemli bir referans noktası oluşturulmuştur.

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi'nin kararı, yükseköğretim kurumlarının özerkliğinin korunmasının, devletin düzenleyici ve denetleyici rolleri ile dengeli bir şekilde uyum içinde olması gerektiğini belirtmiştir. Kararın, eleştiriye açık yönleri olmakla beraber üniversitelerin akademik özgürlüklerini ve bilimsel araştırma kapasitelerini koruyarak, topluma daha iyi hizmet etme görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmesine katkı vermesini umuyoruz.

-----------------------

[1] Mesleki Sorumluluk Kurulu, Sağlık Bakanı tarafından belirlenen; Bakan yardımcısı, Sağlık Hizmetleri, Kamu Hastaneleri, Hukuk Hizmetleri, Yönetim Hizmetleri genel müdürleri veya yardımcıları, Profesör veya doçent unvanlı biri dâhilî, diğeri cerrahi branştan iki hekim, olmak üzere yedi üyeden oluşur. Mesleki Sorumluluk Kurulunun başkanı Bakan yardımcısıdır.