RESMÎ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇU AÇISINDAN BELGENİN ALDATMA YETENEĞİ

Abone Ol

Sahtecilik suçlarında belgenin aldatma yeteneğine sahip olup olmadığı hususu suçun oluşumu açısından önemli bir konudur. Uygulamada bu durum zaman zaman duraksamalara neden olmaktadır.

Resmî belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK m. 204 hükmünde düzenlenmiştir.

Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır (TCK m. 204/1).

TCK m. 204/1 hükmünde resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmıştır. Burada 3 farklı şekilde suçun işlenmesi mümkündür:

1) Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi (tamamen sahte),

2) Gerçek bir resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi,

3) Sahte resmî belgenin kullanılması.

Yukarıda belirtilen 3 halde de suç oluşacaktır.

TCK m. 204/2 hükmünde, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu durum daha ağır bir yaptırıma tabi tutulmuştur.

Buna göre; görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi cezalandırılacaktır. Bu durum için failin üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması söz konusudur (TCK m. 204/2).

Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır (TCK m. 204/3).

Kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgeler

5237 sayılı TCK m. 204/3 hükmüne göre, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgelerde sahtecilik suçunun işlenmesi halinde fail hakkında daha ağır bir yaptırım uygulanacaktır.

Bir belgenin böyle bir güce sahip olup olmadığının saptanması için kanunlarda bu hususu belirten açık bir hüküm bulunması gerektiği belirtilmiştir.

Örneğin; noterde düzenlenmiş satış yetkisi veren vekâletname kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli resmi belgelerdendir.[1]

Suçun hukuki konusu

Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güvenidir. Bu nedenle belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, tamamen veya kısmen değiştirilmesi ya da gerçek bir belgeye eklemeler yapılması eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek suç olarak düzenlenmiş ve yaptırıma tabi tutulmuştur.

Sahtecilik suçları, resmi ve özel belge kavramına göre sınıflandırılmıştır. 5237 sayılı TCK içeriğinde belge türlerine göre maddelerin düzenleniş şekli aşağıda belirtilen tablodaki gibidir:

TCK m. 204

Resmi belge

TCK m. 207

Özel belgeler

TCK m. 206

TCK m. 208

TCK m. 210/1

Resmi belgelerin ispat gücü yüksektir ve resmi kurumlar tarafından düzenlenir. Bu nedenle resmi belgeler üzerinde yapılan sahtecilik eylemleri kamu idaresinin işleyiş düzenini ihlal etmektedir. Bu düşünceden hareketle yasa koyucu, resmi belgede sahtecilik suçlarını daha yüksek bir cezaya tabi tutmuştur.

Resmi belgelerin kendi içerisinde de ispat gücü açısından bir derecelendirme bulunmaktadır. Örneğin sahteliği kanıtlanana kadar geçerli sayılan resmi belgeler bulunmaktadır.[2]

Resmi belgede sahtecilik suçu açısından sahtecilik eylemi suçun oluşumu için yeterlidir. Buna karşılık özel belgede sahtecilik suçunun varlığı için sahte özel belgenin düzenlenmesi ile gerçek bir özel belgede sahtecilik yapılması arasında fark yaratılmıştır. Özel belgede sahtecilik suçu açısından kullanma şartı aranmaktadır.

Resmi belge kavramı

Yasal düzenlemede resmi belgenin nasıl olması gerektiğine ilişkin bir tanım bulunmamaktadır. Yani resmi belge kavramı açık bir şekilde yasada belirtilmemiştir. Bu kavramın içeriğine ne tür belgelerin gireceği, kavramın tanımı ve buna ilişkin hususların detaylandırılması öğreti ve içtihada göre tespit edilecektir.

Resmi belgenin temel unsurları

Resmi belge öğretiye göre aşağıda belirtilen unsurlara sahip olmak zorundadır:

1) Kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi gerekir.

2) Görevi gereği düzenlenmelidir.

3) Öngörülmüşse, usul ve şekil kurallarına uygun olması gerekir.

Yukarıda belirtilen unsurları bünyesinde barındıran bir belge resmi belge olarak kabul edilmelidir. Yani resmi belgenin varlığı için yukarıda belirtilen zorunlu unsurlarını bulunması gerekir.

Kamu görevlisince belgenin düzenlenmesi koşulu

Resmi belge bir kamu görevlisi tarafından düzenlenmelidir. Bu şart resmi belgeyi belirleyen en temel unsurdur. Başka bir söylemle, belgenin bir kamu görevlisince düzenlenmesi, o belgeyi resim belge sınıfına sokmaktadır.

Belgeyi tanzim eden kişi kamu görevlisi değilse, o belge resmi belge değildir.

Burada karşımıza kamu görevlisi kavramı çıkmaktadır. Kamu görevlisi kavramının içeriği TCK m. 6/1-c hükmüne göre tespit edilmelidir.

Belirtmek gerekir ki, bu tanım kapsamında olmasa bile kendi özel yasasında yer alan hükümler nedeniyle bir kişinin görev dolayısıyla kamu görevlisi sıfatını taşıması mümkündür.

Örneğin KİT personeli… Bu kişiler hakkındaki 399 sayılı KHK 11/b maddesindeki hüküm bu kişilerin kamu görevlisi olduğuna işaret etmektedir.[3]

Görev gereği belgenin düzenlenmesi koşulu

Belgenin kamu görevlisi tarafından düzenlenmiş olması tek başına yeterli görülmemektedir.

Örneğin; kamu görevlisinin kamu göreviyle alakalı olmayan bir belge düzenlemesi de mümkündür. Bu durumda, özel belgeden bahsedilecektir. Bu yüzden kamu görevlisinin, bu belgeyi görevi gereği düzenlemiş olması koşulu resmi belgenin varlığında aranmaktadır.

Bu koşul, TCK m. 204/2 hükmünde 'görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi…' ifadeleri ile gündeme getirilmiştir. Burada TCK m. 204/2 hükmü açısından belge, kamu görevlisinin görev ve yetki alanında olmalıdır ve bu nedenle düzenlenmelidir.[4]

Bu açıklamalar ışığında kamu görevlisinin yetkisi dışında, yani yetkisini aşarak düzenlediği belge, TCK m. 204/2 hükmü kapsamında değerlendirilmeyecektir.[5]

Resmi belgede sahteciliğin fail bakımından hangi hüküm kapsamında değerlendirileceği hususu şu şekilde tablolaştırılabilir: [6]

Resmi belgede sahteciliğin kamu görevlisi olmayan fail tarafından işlenmesi

TCK m. 204/1

Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği

TCK m. 204/2

Usul ve şekil şartlarına uyulması koşulu

Resmi belge açısından yöntem ve şekil şartı aranmamaktadır. Yani mutlaka belirli bir şekle uygun olması veya bazı unsurları taşıması suçun oluşumu için gerekmemektedir. Bununla birlikte mevzuat gereği belirli usul ve şekil şartlarının arandığı durumlar olabilir.

Örneğin; resmi vasiyetnamenin kanunda belirtilen şekle uygun olarak düzenlenmesi gerekir (MK. m. 532-536).

Başka bir söylemle, yasal düzenlemede belirtilecek unsurların yer almaması, belgenin resmi belge sayılmasını engelleyebilir.

Burada aşağıda belirtilen kuralların dikkate alınması gerekir:[7]

1) Belgenin usul ve şekil koşullarına uygun olması gerekir.

2) Görevlinin yetkisi kapsamında düzenlenmiş olan resmi belgenin bazı unsurları olmadığı halde, varmış gibi gösterilmesi durumunda da resmi belgede sahtecilik suçu oluşur.

3) Belgenin birden fazla görevli tarafından imzalanması gerekli ise imza eksikliği, belge sayılmasını engelleyecektir.[8]

Noterlerce düzenlenen belgeler

Noterlerce düzenlenen belgeler iki ayrı başlık altında inceleme konusu yapılabilir:

1) Düzenleme (Noterlik Kanunu m.84 vd.) belgeler

2) Onay işlemler

Düzenleme belgeler

Düzenleme belgeler, içeriği de bizzat noterce düzenlenmektedir. Bu tür bir belgenin herhangi bir yönüyle ilgili sahtecilik, resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir.

Onay işlemleri

Onay işlemi şeklindeki belgelerde, onay kısmını kapsamayan, içerik sahteciliğinde resmi belge öğesi oluşmaz. Burada özel belgede sahtecilik suçunun işlendiği kabul edilmektedir.[9]

İspat gücü bakımından resmi belgeler

Resmi belgeler ispat gücü bakımından iki ayrı başlık altında incelenmelidir:[10]

1) Sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli belgeler

2) Aksi sabit olana kadar geçerli belgeler

5237 sayılı TCK m. 204/3 hükmünde bu ayrıma yer verilmiş ve ispat gücü yüksek olan belgeler açısından cezanın artırılması öngörülmüştür.[11]

Aslında özel belge olup resmi belge gibi korumaya alınan belgeler

Özel belgelerin unsurları açısından resmi belge sayılması mümkün değildir. Bununla birlikte, bazı özel belge türleri yasa tarafından özel olarak resmi belge şeklinde korumaya alınmıştır. Bu tür belgeler TCK m. 210/1 hükmünde düzenlenmiştir.

Resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı belgeler şunlardır (TCK m. 210/1):

1) Emre veya hamile yazılı kambiyo senedi,

2) Emtiayı temsil eden belge,

3) Hisse senedi,

4) Tahvil

5) Vasiyetname

Belirtilen türdeki belgelerin, resmi belge sayılabilmesi için, yasalarında belirtilen usul ve şekil şartlarının bulunması zorunludur.

Kamu görevlisi olmayan veya görevi gereği hareket etmeyen sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenleme suçu

TCK 210/2. maddede belirtilen, kamu görevlisi olmayan veya görevi gereği hareket etmeyen sağlık mesleği mensuplarının gerçeğe aykırı belge düzenleme suçu, özel nitelikli özel belgede sahtecilik suçu vasfındadır. Fakat cezalandırma yönünden resmi belgede sahtecilik hükümlerine atıf yapılmıştır.

Özel belgeler

Resmi belge için gerekli unsurları taşımayan belgeler özel belge olarak tanımlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki, özel belgenin de belge olarak kabul edilebilmesi açısından bünyesinde bazı unsurları barındırması gerekir.

Yazılı bir evrakın, hukuki sonuç doğuracak şekilde kamu görevlisi olmayan belirli bir kişi tarafından düzenlenmesi halinde özel belgenin varlığı ortaya çıkacaktır.

Bu aşamada özel belge örnekleri göstermek yararlı olacaktır. Bazı özel belge örnekleri şunlardır:[12]

1) Bir bankanın hesap bilgileri hakkındaki yazısı,

2) Kredi sözleşmesi,

3) Teminat mektubu,

4) Adi senet,

5) Fatura,

6) Mal beyanı,

7) Vergi beyanı,

8) Gümrük beyanı,

9) Sigorta giriş bildirimi,

10) Mektup,

11) Özel bir vaka hakkında ilgililerince düzenlenen tutanak,

12) Kira sözleşmesi,

13) Tahliye taahhüdü,

14) Dilekçe,

15) İhbar yazısı.

Yukarıda belirtilen belgeler türündeki benzeri belgeler özel belge sayılmaktadır.

Daha önce kimi özel belgelerin (hisse senedi, kambiyo senedi, tahvil vs.) kanun tarafından resmi belge gibi kabul edildiğini ifade etmiştik (m.210/1).

Belirtmek gerekir ki, resmi belge sayılan belgelerdeki unsur eksikliği nedeniyle bu niteliğini kaybetmesi durumunda, özel belge niteliğine dönüşmektedir.

Örneğin, bono veya çekin yasal unsurlarının eksik olması halinde özel belge konumuna dönüşmesi söz konusu olacaktır.

Kamu görevlisinin göreviyle ilgisi olmayan belgeler

Kamu görevlisinin göreviyle ilgisi olmayan belgeler düzenlemesi halinde düzenlenen belge özel belge sayılacaktır.

Özel belgenin sahtecilik suçuna konu olabilmesi için hukuk sonuç doğurmaya elverişli olması gerekir.

Özel bir belgenin resmi belgede sahteciliğe vücut vermesi

Resmi belgede sahtecilik suçu için, suçun maddi konusunun resmi belge olması gerekir.[13] Bazı durumlarda özel bir belgenin resmi belgede sahteciliğe konu olması mümkündür.

Kayda almayla ilgili işlemler

Kayda almayla ilgili işlemler şunlardır:

1) Özel belgenin resmi daireye sunulması üzerine kayda alınması,

2) Üzerine kayıt kaşesi veya havale imzası atılması.

Bu tür işlemler özel belgeyi resmi belge haline dönüştürücü nitelikte görülmemektedir.

Özel belge resmi bir makam tarafından onaylanmışsa

Bununla birlikte özel belge resmi bir makam tarafından onaylanmışsa, onay kısmı itibarıyla resmi belge sayılır. Bu tür bir belgenin içeriğinde sahtecilik özel belgede sahtecilik olarak kabul edilir. Buna karşılık onay kısmında sahtecilik varsa bu durum da resmi belgede sahtecilik suçu olarak kabul edilir.

Özel belgenin resmi bir belgenin dayanağı olması durumunda

Bazen sahte bir özel belge resmi bir belgenin dayanağı olmaktadır. Bu durum resmi belgenin de gerçekliğine zarar vermektedir. Bu gibi hallerde failin resmi belgede sahtecilik suçunu işlediği kabul edilmektedir.

Örneğin; hasta sevk kağıtlarına sahte ilaç kupürü ekleyip, sahte fatura düzenleyerek ilaç bedeli alınması eylemi resmi belgede sahtecilik olarak kabul edilmektedir.[14]

Örneğin; özel belge olan sahte satış sözleşmesi sunularak mahkeme yanıltılıp, gerçeğe aykırı ilam elde edilmesi halinde failin resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerekecektir.[15]

Tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlemeleri (TCK m. 210/2)

Kamu görevlisi sıfatıyla çalışmasalar bile; tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mensubu kişilerin, görevlerinin gereği olarak gerçeğe aykırı belge düzenlemeleri ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.

Burada sayılanlar serbest meslek sahibidirler. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir yarar sağlaması veya kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre kişinin cezalandırılması söz konusu olacaktır.[16] Bu suçla korunmak istenilen yararın kamu güveni olduğu söylenebilir.[17]

Belgenin aldatma yeteneğine sahip olma zorunluluğu

Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için belgenin aldatma yeteneğine sahip olması gerekir. Başka bir söylemle, düzenlenen veya değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması şarttır.

Aldatma yeteneğinin özellikleri şunlardır:

1) Aldatıcılık özelliği suçun temel unsurudur.

2) Özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir.

3) Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir.

4) Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması gerekir.

5) Belgenin aldatma gücünün nesnel olarak belirlenmesi gerekir.

Aldatma yeteneği konusunda yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmalıdır.

Örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle aldatma (kandırma özelliği) yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapmaları belgeye hukuki geçerlilik kazandırmayacaktır.

Daha önceden var olan öznel bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırmayacaktır.

Yargıtay, sahtecilik suçlarında aldatma yeteneği konusunda aşağıda belirtilen hususların dikkate alınması gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir:[18]

1) Aldatma yeteneği belgeden nesnel olarak anlaşılması gerekir.

2) Muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfal, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyecektir.

3) Sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi gerekir.

4) Aldatma yeteneğini tespit işi yargılamayı yürüten mahkemeye aittir.

5) Hâkim, olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri dikkate alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.

Mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmî belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak belgenin aldatma gücü olup olmadığı belirlenmelidir.

Bu konuda duraksama hâlinde ise mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk bulunmaktadır.[19]

Belgenin ele geçmediği durumlarda

Belgenin ele geçmediği durumlarda aşağıda belirtilen kurallara uyulmalıdır:[20]

1) Bu durumda suça konu belgenin somut olayda muhatapları öznel (subjektif) olarak aldatması, yani fiili iğfal tek başına yeterli görülmemelidir.

2) Bu durumda mutlaka diğer yan deliller dikkate alınmalıdır.

3) Evrakın varsa suretinin imza, mühür, şekil, sayı vb. yönlerden incelenmesi, mümkün olduğu takdirde evrakın ibraz edildiği muhatapların dinlenmesi gibi deliller değerlendirilmelidir.

4) Bundan sonra objektif olarak aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.

5) Fikri sahtecilik ya da içerik sahteciliği de denilen belgenin yetkili kişi veya kurum tarafından düzenlendiğinin sabit olduğu hallerde ise, suça konu belge ele geçirilemese bile yetkili kişi ya da kurum tarafından düzenlenmiş olması nedeniyle aldatma yeteneğinin bulunduğu kabul edilmelidir.

Suça konu belgenin aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı konusunda oluşacak şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır.[21]

Resmi belgede sahtecilik suçlarında aldatma yeteneğinin olup olmadığını tespit açısından şu işlemler yapılmalıdır:[22]

1) Resmi belgenin aslı mutlaka temin edilmelidir. Örneğin; suça konu sürücü belgesi aslı temin edilip duruşmaya getirtilip incelenmelidir.

2) Burada belgenin özellikleri duruşma tutanağına yazılmalıdır.

3) Belgenin aldatıcı nitelikte olup olmadığı kararda tartışılmalıdır.

4) Belgenin denetime olanak verecek şekilde dosya içine konulması gerekir.

5) Sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekir.

Yukarıda belirtilen işlemler yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi hukuka aykırı olacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------

[1] Yargıtay 11. Ceza Dairesi E. 2014/12972 K. 2014/18906 T. 11.11.2014.

[2] Örneğin hukuk usulünde bazı resmi belgeler, sahteliği sabit olana kadar geçerli resmi belge (HUMK m.295) sayılmış, bazıları da aksi sabit olana kadar geçerli resmi belge olarak kabul edilmiştir. HMK m. 224/1 hükmüne göre, yabancı devlet makamlarınca hazırlanan resmî belgelerin, Türkiye'de de resmî senet olarak kabulü için, belgenin verildiği devletin yetkili makamı veya ilgili Türk konsolosluğu tarafından belgeye onay şerhi verilmesi gereklidir. Emsal karar için bkz.; Y. 2. HD, E: 2016/5132, K: 2016/6444, T: 31.03.2016: “…davacıdan "apostil" taşıyan yabancı mahkeme kararının istenilmesi, bu yönde davacıya uygun süre verilmesi veya dosyaya sunulmuş olan yabancı kararın (...) aracılığıyla kararın verildiği devlete gönderilerek, bu devletin yetkili makamlarından 5.Ekim.1961 tarihli Lahey Konvansiyonu hükümlerine uygun "apostil" (tasdik şerhi) konulmasının istenilmesi, eksikliğin bu şekilde tamamlanmasından sonra işin esasının incelenmesi gerekir. Bu husus nazara alınmadan hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” Çalışkan Suat/Gürel, Begüm; HMK Deliller ve İspat, Platon Plus Yayıncılık A.Ş. Yayınları, 1.Baskı – Nisan 2022 – İstanbul, s. 136.

[3] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[4] Yargıtay, 765 sayılı Yasa döneminde bu zorunluluğun, görevle belge arasında illiyet bağı ilişkisi şeklinde aranması gerektiğini belirtmekteydi. Bkz.; YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[5] Bu durumda kamu görevlisinin resmi belgede sahtecilik suçunun (204/2) maddi konusu olarak kabul edilemeyeceği söylenebilir.

[6] Kanun koyucu, resmi belge niteliğini taşımasa dahi, bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleme fiilini de resmi belge üzerindeki sahtecilikle birlikte cezalandırmıştır. Bu tür bir eylemin failinin düzenlemeye yetkili kamu görevlisi olması 2. fıkra, sivil kişi veya yetkisiz kamu görevlisi olması halinde ise 1. fıkra uygulanmaktadır. Bkz.; YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[7] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[8] Örneğin kurul halinde verilen karar veya raporların tüm üyelerce imzalanması zorunludur.

[9] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[10] Bu ayrım 765 sayılı Yasada da yapılmış ve 339/1, 342/2,4. maddelerinde cezalandırmada farklılıklar yaratılmıştı.

[11] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[12] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[13] Gerçek bir resmi belgede sahtecilik veya resmi belgenin sahte üretilmesi söz konusu olur.

[14] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[15] YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016.

[16] Emsal karar için bkz.; YCGK, E: 2014/196, K: 2016/2107, T: 20.12.2016: “Özel bir tıp merkezinde doktor olarak görev yapan sanığın sahte olarak düzenlediği reçetelerin, katılan kuruma ibraz edilerek resmi belgeler oluşturulduğu, bu belgelere dayanılarak ödeme yapılmasının sağlandığı ve bu suretle katılan kurumun zarara uğratıldığı iddiasıyla kamu davası açılmış olması karşısında, sanığa isnat olunan eylemin sübutu halinde, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nun 342/1 ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nun 210/2. maddesinde düzenlenen suç oluşacak, 5237 sayılı TCK'nun 210/2. maddesinde, gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunacağı belirtildiğinden, sanık hakkında aynı Kanunun 204/1. maddesinin uygulanması gerekecektir.”

[17] 765 Sayılı TCK'nun 354. (5237 Sayılı TCK'nun 210/2) maddesi.

[18] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 tarihli ve 232-250 sayılı kararı.

[19] YCGK, E: 2018/21-114, K: 2021/453, İtrznm: 2018/7237, T: 07.10.2021: “…Selçuk Üniversitesi tarafından tamamen sahte olduğu belirtilen suça konu diploma üzerinde herhangi bir tahrifatın bulunmaması, diplomanın sahte olduğunun ibraz edildiği Belediye görevlilerince ilk bakışta anlaşılamaması, belgenin sahteliğinden şüphelenilmesinin de inceleme dışı sanık M.A.Ç.’in belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip olmayan subjektif bilgisinden kaynaklandığının anlaşılması ve Yerel Mahkeme Hâkimince 20.10.2015 tarihli oturuma getirtilen suça konu diploma ile S…. Üniversitesi Mühendislik Fakültesine ait orijinal başka bir diploma mukayeseli şekilde incelenip özelliklerinin duruşma tutanağına geçirilmesinden sonra, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması karşısında; Ceza Genel Kurulu kararlarında da belirtildiği gibi belgedeki sahteliğin aldatma kabiliyetini haiz olup olmadığının öncelikle mahkemece değerlendirilmesi, duraksama hâlinde ise bilirkişi raporu alınması gerektiği göz önüne alındığında, tamamen sahte olan, üzerinde herhangi bir tahrifat iddiası ve iğfal kabiliyetini ortadan kaldıracak bir husus bulunmayan noter onaylı diplomayı bizzat duruşmada inceleyip mahkûmiyet hükmü kuran Yerel Mahkemenin suça konu belgenin aldatma kabiliyetinin bulunduğuna kanaat getirdiği, dosya içerisinde bulunan diplomanın sahteliğinin ilk bakışta fark edilemediği, mevcut hâliyle aldatma yeteneğinin bulunduğu sonucuna varılmalıdır…”

[20] Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2013/409 K. 2014/4 T. 14.01.2014.

[21] Bununla birlikte ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi olan, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi mutlaka uygulanmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 2013/409 K. 2014/4 T. 14.01.2014 : “…Yabancı uyruklu olan sanık tarafından kullanılan ve nüfus idaresi tarafından düzenlenmemiş olan sahte nüfus cüzdanının aslının ele geçirilememesi nedeniyle, yerel mahkemece söz konusu belgenin objektif olarak aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığının tespiti açısından, dosyada bulunan suretinin imza, mühür, şekil vb. yönlerden incelenmesi başta olmak üzere, diğer delillerin değerlendirilmesi ve bu değerlendirmenin gerekçeli karara da yansıtılması gerekirken, bu konuda gerekçeli kararda hiçbir değerlendirme yapılmaksızın ve sözkonusu belgenin aldatma yeteneğinin olduğuna ilişkin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurulması yerinde değildir.”

[22] Yargıtay 11. Ceza Dairesi E. 2014/1781 K. 2016/727 T. 28.01.2016.