"PİSLİK PARTİSİ"
Bu gün iktidar partisi de aynı hastalığa müptela, muhalefet partileri de. Tablo gerçekten iç karartıcı. İktidar pusulayı şaşırmış, gözü kararmış bir vaziyette Başkanlık sevdasında; garibim muhalefetin "militer" kanatları kesilmiş, tankları altından alınmış, şimdi yalınayak-çıplak el, çaresiz ve bedbin... İktidara, "yanlış yapıyorsunuz..." diyenler kötü niyetli bir muhalif; muhalefet partisine aynı şekilde eleştiri getirip "yanlış yapıyorsunuz.." diyenler ise iktidar yanlısı bir cumhuriyet düşmanı...Bir yanda şakşakçılar, bir yanda vahvahçılar...Akıl alır gibi değil...
Hale bakın ki hukuk devletini, adaleti ve özgürlüğü sadece Silivri'de, çağdaş eğitimi de başörtüsünün yasak olduğu bir düzende arayan bir muhalefetimiz var. E, ülkede mahkemeler hep böyle ey aklı evveller, gelin ülke çapında yaşanan bu sorunu ulusal bir sorun olarak tartışalım..! Bu anlayışa göre eğitimdeki tek sorunumuz ise okullardaki türban..! Nur Serter sağolsun elindeki başörtülü bir öğrenci resmini mecliste sallayıp duruyordu yine...
Ya iktidar? Muhalefetine bak İktidarını al...Sanırsınız ki başörtüsü yasağı kaldırılınca ülkede başka özgürlük ve eğitim sorunu kalmayacak..! Anayasa Mahkemesi üyeleri, Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı değişince ve kendilerine yakın adamlar gelince ülkede yargı sorunu da kalmayacak..! Yök başkanı değişince bu sorun da ortadan kalktı!! Başka..? Generaller içeride tutuklu diye "hamdolsun" demokrasi de geldi. Anayasayı değiştirip Tayyip de "Başkan" oldu mu tamamdır; Hak, hukuk, adalet, özgürlük vs. hepsini bize Tayyip amca verecek. Dün ulusal yazarlardan biri diyordu ki; "benim atam Tayyip Erdoğan'dır"...!!! Hayır hayır, doğrusu ağır bir hastalık içindeyiz ve anlaşılan daha uzun bir süre acılar çekeceğiz..!
Neden kimse apaçık gerçeği görmek istemiyor ki? Hastalık da belli, çaresi de..! En büyük eksikliğimiz Hukuk, Adalet, özgürlük, demokrasi, istişareye dayalı bir yönetim, hesap verilebilirlik, şeffaflık, liyakat..! Ne Tayyib'in Başkan olmasına ihtiyacımız var ne de muhalefetin cumhuriyet muhafızlığına!
Er ya da geç anlayacaksınız. İhtiyacımız olan şeyin, eksik olan şeyin ne olduğunu siz de takdir edeceksiniz. Ama insan istiyor ki biran önce bu gerçek görülsün. Tıpkı Dr. Joseph Goldberger gibi. Pellegra hastalığının nedenlerini araştırmaya ömrünü adamış olan bu doktor, hastalığın yetersiz beslenme sonucu B3 vitamini eksikliğinden kaynaklandığını teşhis etmiş ama ne çare ki içinde yaşadığı tıp dünyasının inatçı ve katı hekimlerine bunu bir türlü kabul ettirememiştir. Bunu ispatlamak için, adına “pislik partileri” dediği, inanılmaz deneyler yapmıştır. 1914 yılında Amerika’nın güney eyaletlerinde baş gösteren “pellegra” vakaları güneyli doktorlar tarafından bakteriyel bir enfeksiyon salgını olarak kabul edilmişken kendisi yaptığı bu ilginç deneylerle bunun bulaşıcı bir hastalık değil, et süt gibi hayvansal gıdaların tüketilmemesine bağlı beslenme yetersizliğinin bir sonucu olduğunu göstermiştir. İddiasını kanıtlamak için ise pellegralı hastaların deri, idrar ve dışkılarını karıştırıp hap haline getirip kendisine inanan az sayıda meslektaşı ile "parti" düzenleyip birlikte yutmuştur. Bununla da yetinmeyip hastaların kanlarını kendine ve eşine enjekte etmiş ve hastalığın bulaşıcı olmadığını göstermiştir. Ne var ki Amerikan tıp dünyası söylediklerinin doğruluğuna ancak ölümünden 10 yıl sonra ikna olmuş ve hastalık bu sayede ortadan kaldırılabilmiştir. Bir pişmanlık belirtisi olarak da Amerikan kongresi dr. Goldberger’in eşine ölene kadar aylık bağlama kararı almıştır....
Ne dersiniz?
Biz de bir "pislik partisi" mi kursak?
Ne yapsak ki biz ölmeden önce birileri ikna olsun?
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Zafer KAZAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)