Paralel devlet ?

Abone Ol


Paralel devlet anlayışı, hukuki dayanaklardan yoksun olduğu gibi, demokratik meşruiyeti de olmayan bir yapılanmayı ifade eder.

Çoğulcu demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının varlığı, dini cemaatlerin varlığı, örgütlenmeleri, kendilerini ifade etmeleri, sosyal, dini, ahlaki faaliyetlerde bulunmaları devletin teminatı altındadır. Hatta bu STK'lar ve dini cemaatler, yürütme erkinden şeffaf biçimde taleplerde bulunabilir, potansiyel oy gücünü bu taleplerinin yerine getirilmesi için kullanabilir. Bu da demokrasilerde meşrudur. Yine dini olan- olmayan cemaat mensuplarının, STK gönüllülerinin kamu görevlisi olarak atanmaları ve çalışmaları, eşit yurttaş haklarından yararlanmalarında hukuka aykırılık yoktur. Bilakis demokratik hukuk devletinin, çoğulculuğun gereğidir. Aksi hal, tek tipçi anlayış, resmi ideolojiye bağlı olma zorunluluğu, faşist ve komünist sistemlerde görülen bir durumdur.

Demokrasinin bu nimetlerinden eşitlik, liyakat, ehliyet ve hakkaniyet ölçüleri içinde istifade eden STK veya cemaat mensuplarının, meşruiyetini halkın demokratik tercihlerinden alan siyasi iktidara dayatmalarda bulunma, zorlama hakkı yoktur.

Taleplerinin kabul edilmemesi halinde bu taleplerinin hayata geçirilmesinde ısrarlı iseler halkı hakem yapma yolunu seçmeleri gerekir. Bunun yolu da siyasi mücadeledir. Siyasal iktidara oylarıyla destek vermiş olan STK veya cemaatler,  gayrı meşru, gayrı hukuki hatta gayrı ahlaki yöntemlere başvurmaları halinde meşru iktidarın hukuk içinde tedbirler alması,  bu yönde idari eylem ve işlem geliştirmesi yürütme erkini elinde bulundurmanın tabii sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu durumda yürütme erkinin eylem ve işlemlerinin sınırı hukuka uygunluktur. Hukuka uygunluk - yerindelik değil - denetimini yapacak olan da yargı mercileridir.

Paralel devlet veya derin devletin varlığı ve etkinliği yakın geçmişe kadar yürütmeyi, yargıyı ve hatta yasamayı vesayet altına almıştır.

İktidar olup muktedir olamayan/muktedir edilmeyen siyasal iktidarlardan bu nedenle söz ediyoruz.

Anayasa ve yasaları yok sayan Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay kararlarına bu nedenle şahit olduk. Bu nedenle 411 oyla kabul edilen Anayasa değişikliklerinin iptali gündeme geldi. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün meşru seçimi iptal edildi.

Yine bu derin/paralel devlet vesayeti sebebiyle, Meclis çoğunluğu olmamasına rağmen Mesut Yılmaz başbakan yapılarak kendisine "altın tepside iktidar" sunuldu.

Yargı ve emniyet içinde oluşturulduğu söylenen paralel yapılanma iddiaları, son dönemde bazı yargı kararlarıyla adeta doğrulanıyor. Bazı mahkemeler reform paketleriyle değişen yasaları uygulamamakta direniyor. Anayasa değişikliğini, bireysel başvuru yolunun açılması sonucu verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını görmezden gelerek hukukilik sınırını zorluyorlar. Mahkemeler yasa koyucu gibi hareket edince fonksiyon gaspı gündeme gelebiliyor, keyfilik baş gösteriyor. Azami yasal tutukluluk süresinin dikkate alınmaması, makul tutukluluk süresinin aşılması, tutuklu milletvekilleriyle ilgili kamu vicdanını rahatsız eden, Anayasa Mahkemesinin "hak ihlali" kabul ettiği farklı kararların verilmesini paralel devlet yapılanmasına örnek gösterebiliriz.

Paralel devlet yapılanması bu yolla bir taraftan yasama ve yürütmenin etkinliğini azaltırken, demokratik platformda zayıflamasına, muktedir olamayan iktidar görüntüsüyle başarısızlığa itilmiş oluyor.

Paralel devlet yapılanmalarının oluşmaması, diğer bir deyimle halka hesap vermeyen erklerin oluşmaması için, milli iradeyle oluşan siyasal iktidarın halktan aldığı yetkiyi etkin kullanması ve paralel devlet yapılanmalarına fırsat vermemesi gerekir. Demokrasinin ve hukuk devletinin güçlenmesi anti demokratik ve hukuki olmayan yapılanmalara fırsat vermemekle mümkün olacaktır.


(Bu köşe yazısı, sayın Reşat PETEK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)