Covid -19 virüsü sebebiyle pek çok alanda olduğu gibi eğitim de dijital platformlar üzerinden gerçekleştirilmektedir. Dolayısıyla veliler, okul ile aralarında yapmış oldukları sözleşmenin içeriğinin değişmiş olması ve edimin ifasının sözleşmede yazdığı nitelikte gerçekleşmemesi nedeniyle okula ödemiş oldukları ücretin iadesini talep etmektedirler. Konuyla ilgili olarak yakın zamanda Kayseri’de bir veli, 15 Mart tarihi itibariyle, okulun açılamamasından dolayı okulun normal şartlarda yapması gereken masrafı yapmaması ve akabinde ise haksız bir kazanç elde etmiş olması nedenlerine dayanarak okuldan ödemiş olduğu ücretin iadesini talep etmiştir. Buna karşılık okul yönetimi ise yaptığı savunmasında, pandemi sebebiyle fiziksel eğitime ara verilmiş olsa dahi okulların tatil edilmediğini dolayısıyla internet ortamında eğitim hizmetinin devam ettiğini vurgulamış ve yemek gibi giderlerin ise gelecek yıl kayıt ücretinden mahsup edileceğini belirtmiştir. Bunun üzerine veli, Tüketici İl Hakem Heyeti’ne başvurmak suretiyle çocukları özel okullarda öğrenim görmekte olan tüm velileri ilgilendiren bir karar vermiştir. Akabinde ise Tüketici Hakem Heyeti, öğrencinin okula gitmediği süreye karşılık gelen ücretin tüketiciye iade edilmesine karar vermiştir.
Ülkemizde 10.390 Türk lirasına kadar olan uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetlerine, bu miktarı aşan uyuşmazlıklar için ise Tüketici Mahkemelerine başvurulması gerekmektedir. Yukarıda bahsettiğimiz Tüketici Hakem Heyetinin kararı emsal niteliği taşımakla birlikte kesin bir hüküm niteliğinde de değildir. Çünkü Tüketici Hakem Heyeti kararları her ne kadar bir mahkeme hükmü niteliğine haiz olsa dahi bu kararların tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde, bir denetim mekanizması olan Tüketici Mahkemelerine taşınarak kararın tekrar değerlendirilmesi mümkündür. Bu noktada Tüketici Mahkemesinin vereceği karar kesindir. Ayrıca, bir tüketici hakem heyetinin kararı bir başka tüketici hakem heyetini de bağlamamaktadır. Bu noktada hakem heyetleri mevcut olayın içerdiği koşullara göre farklı gerekçelere dayanarak farklı kararlar verebilmektedir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da ayıplı hizmet tanımlanmıştır. Buna göre; ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmettir. Dolayısıyla burada okul tarafından verilen eğitim sözleşmede yer alan şartları taşımadığından tüketici kanununa göre hizmet ayıplı hale gelmiştir. Tüketici Kanunu, hizmet verenin yani sağlayıcının, tüketicinin taleplerini gerçekleştirmek zorunda olduğunu açıkça belirttiğinden burada hizmet sağlayıcı, edimin ifasını elinde olmayan sebeplerden dolayı sözleşmede belirtildiği şekliyle gerçekleştirememiş olsa dahi tüketicinin taleplerini yerine getirmek zorundadır. Akabinde ise tüketici, hizmet sağlayıcısından ödediği bedelin tamamını geri isteme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ya da hizmetin ayıpsız hale getirilmesini yani telafi eğitimi yapılmasını isteyebilecektir. Ancak tüketici, bu durumda hizmet sağlayıcısından tazminat isteme hakkına sahip değildir. Çünkü bilindiği üzere tazminat talebi için en önemli şartlardan birisi kusur şartıdır. Söz konusu edimin beklenildiği şekilde gerçekleşmemesi hizmet sağlayıcısının kusuruna dayanmayıp mücbir sebebe dayanmaktadır.
Tüketici Kanunumuz her ne kadar tüketiciyi, hizmet sağlayıcısı karşısında oldukça güçlü kılmaktaysa da bu durumun tüketici açısından aşırı bir yararlanmaya, hizmet sağlayıcısı açısından ise ağır bir mağduriyet yaşanmasına sebebiyet vermemesi gerekmektedir. Örneğin; yine yakın zamanda bir Tüketici Hakem Heyeti, Millî Eğitim Bakanlığı’nın yönergelerini ve online eğitimlerini yerine getiren ve akabinde ise telafi eğitimlerini yerine getireceğini de taahhüt eden özel okulların ücreti hak ettiklerini belirtmiş ve velinin ücret iadesi talebini reddetmiştir.
Dolayısıyla söz konusu uyuşmazlık Tüketici Hakem Heyetlerine veyahut Tüketici Mahkemelerine taşındığı takdirde, uyuşmazlık ile ilgili verilecek kararların, ilgili özel okulun eğitim-öğretim hizmeti kapsamında yer alan yükümlülükleri yerine getirip getirmediği ve verilen ücreti hak edip etmediği gibi kıstaslar dikkate alınarak verilmiş olması gerekmektedir. Böylece verilen kararlar, her iki tarafın da mağduriyetini en aza indirebilmek açısından hakkaniyetli hale gelmiş olacaktır.
Av. Begüm GÜREL (LL.M) & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Meltem KILIÇ