ÖZ’ÜN GÖREVDEN ALINMASI ERGENEKON DAVASINI NASIL ETKİLER ?
Zirve Yayınevi Katliamının Ergenekon bağlantılarıyla ilgili soruşturma ve operasyonlar devam ederken, Ergenekon soruşturmalarıyla ismi özdeşleşen Savcı Zekeriya Öz’ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevine atanarak özel yetkilerinin kaldırıldığı haberi duyuldu. HSYK Birinci Dairesinin onayladığı 128 kişilik atama kararnamesinde, Savcı Öz ile birlikte Ergenekon soruşturmalarını yürüten Ercan Şafak ve Fikret Seçen de Başsavı Vekili görevine atandılar. Özel Yetkili Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına atanırken onun yerine Fikret Seçen görevlendirildi.
Ergenekon davasının önemi nedeniyle bu atamalar bir anda gündemin ilk sırasına oturdu. 2007 yılında Ergenekon soruşturmasını başlatan Savcı Zekeriya Öz terfi ettirlerek görevden uzaklaştırıldı yorumları yapıldı. Ergenekon sanıklarının avukatlığını yapan hatta bazı Ergenekon sanıklarını milletvekili adayı yapmayı planlayan siyasiler olayın ilk şoku ile sevinç çığlıkları atmaya bile başladılar. Kararnamenin tamamını sükunetle inceleyenler ise, savcının değişmesiyle sürecin değişmeyeceği kanaatlerini ortay koydular.
Gerçek neydi? Olayın perde arkasında Ergenekon sürecini olumsuz etkileyecek bir operasyon mu yapılmıştı? HSYK’nın idari tasarrufundan böyle bir sonuç çıkarılabilir miydi?
Hatırlanacağı gibi Anayasa değişikliği ile HSYK’nın yapısı değişmeden önce Ergenekon hakim ve savcıları görevlerinden alınmak istenmişti. Bu nedenle atama kararnameleri zamanında çıkarılamamış Adalet Bakanı ve Müsteşaşarı ile Kurul’un diğer üyeleri Başkanvekili Kadir Özbek’in öncülüğünde karşı karşıya gelmişlerdi. Kurul üyelerinden A.Suat Ertosun’un Ergenekon sanığı ile aynı karede görüntülenen fotoğraflarıyla HSYK’nın görevden alma girişimi birlikte değerlendirildiğinde endişelenmemek mümkün değildi. Zira Ergenekon iddianamesinin en önemli belgelerinden Ergenekon Yeniden Yapılanma Planında, örgütün sivil, asker ve yargı bürokrasisi içinde bağlantılarına dikkat çekiliyor ve soruşturma girişimlerinin bu bürokrasi tarafından engellendiğinden söz ediliyordu.
Darbe ürünü 1982 Anayasasıyla oluşturulan, ne demokratik ne de hukuki denetim altına alınamayan ‘anayasal yetkili organlar’ a ve özellikle HSYK’na halkın iradesiyle 12 Eylül 2010’da kısmi neşter vurulduktan sonra Ergenekon davalarına bakan hakim ve savcıların görevlerini hukuka uygun olarak daha rahat ifa ettiklerini söyleyebiliriz. Bu aşamada 128 kişilik kararnameyle üç özel yetkili savcının İstanbul Başsavcı Vekilliğine atanması, kanuna, atama ve nakil yönetmeliğine uygun bir idari tasarruf olduğunu söyleyebiliriz. Zira darbeciler, cuntalar ve illegal örgütlenmelerle risk alarak, tehditlere aldırmadan soruşturmaları yürüten savcılar taltif edilmiş ve terfi ettrilmişlerdir. Resmi anlamda kendilerine teşekkür edilmiştir. Diğer yandan fuhuş ve askeri casusuluk soruşturması kapsamında Gölcük’te arama kararı aldırarak önemli delillere el koyup mahkemeye sunarak Balyoz Darbe Planı davasında emekli ve muvazzaf 102 şüphelinin tutuklanması sürecinde ismi geçen Fikret Seçen Başsavcı Vekili olarak bu soruşturmaları koordine etmek ve denetlemekle görevlendirilmiştir. Ergenekon davasında görevli savcıların bilgi, birikim, tecrübe ve cesaretlerinin gözardı edilmediği bu atamalarda iki savcının özel yetkilerinin kaldırılması rutin görev değişikliği olarak değerlendirilebilir. Devlette devamlılık esastır, mahkeme de kadıya mülk değildir. Önemli olan çalışan ve hukuka uygun davrananın hakkını teslim etmektir. Yeni Ferhat Sarıkaya olaylarının yaşanmamasıdır.
Türkiye’nin gladyosunu yargı önüne çıkarmada ilk adımları atan cesur savcı olarak Zekeriya Öz ve arkadaşları tarihi bir görev ifa etmişlerdir. Onların bıraktığı yerden yerlerine görevlendiren yeni savcılar da hukukun gereğini aynı doğrultuda icra edeceklerdir. Kırılma noktası aşılmıştır. Hukuka uygun hareket eden savcıların meslekten ihracı değil, terfi ettirilmeleri söz konusudur. Erzincan davasında özel yetkileri alınanların yerlerine atanan yeni savcıların soruşturmayı kaldığı yerden devam ettirdikleri, dava açtıkları ve iddianamenin de mahkemece kabul edildiği hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Ergenekon soruşturmalarında yeni görevlendirilecek savcıların da aynı doğrulltuda vazifelerini ifa etmeleri, Ergenekon sanıklarının savunmalarında- daha doğrusu psikolojik harekatlarında- sık sık dillendirdikleri ‘bu dava iktidarın muhaliflerini susturmak amacıyla yaptırdığı, birkaç savcının da bu doğrultuda kişisel insiyatifleriye düzmece iddianame düzenledikleri ve delil uydurdukları’ savunmalarının gerçek olmadığını ortaya koyacaktır.
Reşat Petek