16.02.2024 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 659 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde; daha önce kamuoyuna yansıyan ve 8. Yargı Paketi Taslağı olarak bilinen çalışmadan farklı olarak, Anayasa Mahkemesi’nin 26.10.2023 tarihli, 2023/132 E. ve 2023/183 K. sayılı kararıyla iptal edilen ve örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen failin, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağını düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.220/6’da değişikliğe ve m.314’de de ek hükme yer verilmiştir.
I. TCK m.220/6 Hakkında Kanun Teklifi
Bilindiği üzere kanun koyucu; TCK m.220/6’da çıkar amaçlı suç örgütleri olarak da bilinen, genel olarak tüm suçlar bakımından silahlı veya silahlı olmayan suç işlemek amacıyla örgüt kurma, bu örgütü yönetme veya örgüte üye olma ile örgüt bağlantılı işlenebilecek suçlarla ilgili düzenleme yapmıştır. Terör ve terör amacıyla işlenen suçlar bakımından ise; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 3., 4. ve 5. maddeleri ile TCK m.314 hükümlerinin tatbiki ve m.314’de hüküm olmayan hallerde TCK m.220’nin uygulanması öngörülmüştür.
“Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı TCK m.220/6’da değişiklik yapılmasını öngören, Kanun Teklifinin 10. maddesine göre; “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca iki yıl altı aydan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir. Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır”.
“Silahlı örgüt” başlıklı TCK m.314’e 3. fıkra olarak eklenilmesi öngörülen, Kanun Teklifinin 11. maddesine göre; “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İşlenen suçun niteliğine göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir".
TCK m.220 silahlı veya silahlı olmayan çıkar amaçlı örgütlerle ilgili olup, m.314 ise terör örgütlerini kapsamaktadır. Teklif ise, sadece silahlı örgütler bakımından değişiklik ve ek hüküm öngörmektedir.
Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen failin, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağını düzenleyen TCK m.220/6’nın, Anayasa Mahkemesi tarafından “kanunilik” ilkesine aykırı bulunarak iptal edilmesi nedeniyle, TCK m.220/6 ve m.314’de örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme fiilinin, müstakil suç olarak düzenlenmesi teklif edilmiştir. Bu suç sadece silahlı örgütler hakkında uygulanacağından, cezasının da TCK m.220/3’de düzenlenen artırıma uygun olarak belirlenmesi öngörülmüştür. Örgüt adına suç işleyen fail hakkında, hem üyesi olmadığı örgüt adına suç işlemesi ve hem de işlediği fiilin oluşturduğu suç nedeniyle ceza verilecek, bunlar arasında gerçek içtima hükümleri uygulanacaktır.
Teklifte; üyesi olmadığı örgüt adına suç işlemenin bir ceza artırım sebebi olarak değil, TCK m.220 ile m.314’e müstakil suç niteliğinde eklenmesi önerilmekle birlikte, Teklif bir bütün olarak incelendiğinde; soykırım ve insanlığa karşı suçların örgütlü işlenmesini bağımsız bir suç olarak düzenleyen TCK m.78’e hüküm önerilmediği, TCK m.220’de “kanunda hüküm olmayan hallerde bu madde uygulanır” anlamına gelebilecek bir düzenlemeye yer verilmediği ve esasen bunun da “kanunilik” ilkesinin yansıması olan öngörülebilirlik, belirlilik ve bilinirlik bakımından doğru olmayacağı ileri sürülebilir. Yine göçmen kaçakçılığı suçunu düzenleyen TCK m.79/3’de; bir örgütün faaliyeti çerçevesinde göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinin ceza artırım sebebi olarak düzenlendiği görülmemekle beraber, bu suçu amaç suç niteliğinde belirleyip, diğer suçlarla birlikte işleyen örgütler bakımından TCK m.220’nin tatbik edileceğini, TCK m.78’den bir farklılık olarak gösterebiliriz.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçelerinden birisi, örgüt adına suç işlediği kabul edilen failin, üyesi olmasa da örgüte üye olma suçundan, yani örgüt üyesi gibi cezalandırılmasıdır. Bir başka ifadeyle; failin, silahlı örgüte üyelikten cezalandırılabilmesi için eylemlerinin sürekliliği, çeşitliliği ve yoğunluğu veya bu özellikler olmasa dahi suçun niteliği ile örgütün amacına ulaşma bakımından ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebileceğinin, örgütle organik bir bağının bulunduğunun ve örgütün hiyerarşik yapısı içinde bilerek ve isteyerek hareket ettiğinin yeterli bir gerekçeyle gösterilmesine gerek kalmaksızın, failin TCK m.220/6 uyarınca örgüt üyesi gibi cezalandırılabilmesi ve örgüte üye olanlardan daha ağır cezalarla karşı karşıya kalabilmesi, hakkaniyete aykırı görülmüştür. Öngörülen bu değişiklik ile fail, artık örgüt üyesi gibi cezalandırılmayacağından, iptale uygun bir değişiklik sağlanmış olacaktır.
Anayasa Mahkemesi’nin “örgüt adına işlenen suç” kavramının yargı makamlarınca her somut olayın özelliklerine göre farklı yorumlandığı tespiti dikkate alınması gerekirken, Kanun Teklifinin 10. ve 11. maddelerinde bu hususun dikkate alınmadığı, “örgüt adına işlenen suç” kavramının kullanılmaya devam edildiği görülmektedir. 08.04.2024 tarihinde yürürlüğe girecek iptal kararı ile yürürlükten kalkacak olan TCK m.220/6’nın lafzında yer alan “örgüt adına işlenen suç” kavramının kullanılmaya devam edilmesi halinde, öngörülen değişikliklerin “kanunilik” ilkesi kapsamında öngörülebilirlik, belirlilik ve bilinirlik şartlarını taşımayacağı, her somut olaya göre kapsamının yorumlanabileceği ve bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin “kanunilik” ilkesi kapsamında verdiği iptal kararına uygun bir değişiklikten bahsedilemeyeceği anlaşılmaktadır.
II. Değerlendirmemiz
Teklif metninden görüleceği üzere, örgüt adına suç işleyenin cezasında indirime veya değişikliğe gidilmediği görülmekte olup, bu suç silahlı örgütlerle sınırlı olarak müstakil suç biçiminde düzenlenmiştir.
Kanaatimizce; failin örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemesi halinin, TCK m.220/6 ve m.314’de müstakil suç olarak düzenlenmesi yerine, cezanın artırılması sebebi olarak öngörülmesi daha isabetli olacaktır. Böylece; “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine bağlı öngörülebilirlik, belirlilik ve bilinirlik sorunları aşılarak, suç işleme kapasitesi, yetenekleri ve eğilimleri daha gelişmiş olan suç örgütleri yararına, onların faaliyetleri kapsamında ve talepleri doğrultusunda suç işleyip de sırf örgüt mensubu olmadıklarından dolayı, sadece işledikleri suçun cezası ile cezalandırılanların, bilerek ve isteyerek örgüt adına suç işlemekten kaynaklanan daha ağır ceza sorumluluklarına başvurulması mümkün olabilecektir. Bu sayede fail, işlediği bir fiil nedeniyle iki suçtan cezalandırılmayacaktır.
Ayrıca; bir suçun örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde, bunun cezanın artırılması sebebi yapıldığı haller, Kanunun sistematiğine yabancı değildir. Göçmen kaçakçılığı suçunun, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, cezanın artırılmasını öngören TCK m.79/3 hükmü, bu hususta önemli bir örnek teşkil etmektedir. Kanunda, failin amacına bağlı olarak işlediği suçlarda cezanın artırıldığı haller de mevcuttur. Örneğin; TCK m.109’da düzenlenen hürriyetinden yoksun kılma suçunun 5. fıkrası, suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında artırılmasını öngörmüştür. Bu nedenle, failin bir suçu örgüt faaliyeti çerçevesinde işlemesinin cezanın artırılması sebebi yapılmasına bu anlamda bir engel bulunmamaktadır.
Belirtmeliyiz ki; Kanun Teklifinin 10. ve 11. maddeleri, Anayasa Mahkemesi’nin TCK m.220/6’nın “kanunilik” ilkesinin şartlarını taşımadığı gerekçesiyle verdiği iptal kararının amacını sağlamamaktadır. “Suçta ve cezada kanunilik” ilkesi gereğince, “örgüt adına işlenen suç” kavramına açıklık getirilmesi ve bu suç kapsamına giren fiillerin tanımlanması gerekirken, Kanun Teklifinde eleştirilen bu kavrama tekrar yer verildiği görülmektedir. Teklifin bu hali ile kabul edilmesi durumunda hükümler; her somut olayda, olayın özelliklerine göre yorumlanacak ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesine de yansıyan öngörülebilirlik, belirlilik ve bilinirlik şartları bir kez daha sağlanmamış olacaktır.
Sonuç olarak; örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlenmesinin genel hükümlerde veya gerekli görülen maddelerde, cezanın artırılması sebebi olarak öngörülmesi, “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine uygun olduğu gibi, Ceza Kanununun sistematiğine de uygundur ve bu şekilde failin çifte cezalandırılması riski bertaraf edilecektir. Bu düzenlemenin müstakil suç veya cezanın artırılması sebebi olarak düzenlenmesinden bağımsız olarak, her durumda “örgüt adına işlenen suç” kavramının hangi fiili kapsadığı belirli ve anlaşılır hale getirilerek, “kanunilik” ilkesinin şartlarından olan öngörülebilirliğin, belirliliğin ve bilinirliğin sağlanması zorunludur. Silahlı bir örgüt adına suç işleme suçunun bağımsız suç tipi olmaktan ziyade, belirlenmiş suçların ağırlaştırıcı sebebi veya genel bir hükümle kasten işlenen suçların ağırlaştırıcı sebebi sayılması daha isabetli olup, “kanunilik” ilkesine daha uygun olacaktır.
Yeri gelmişken, Teklifte bu suçun ceza sorumluluğunda değişikliğe gidilmeyip, mahkemenin takdirine bırakılmış ceza indirimi hali ceza adaletine uygun düşmeyebilir. Çünkü örgüt adına suç işleyenin işlediği suçun cezası daha azken, örgüt adına işleme suçundan alınan cezanın ağırlığı onun üstüne çıkabilir, bu da ceza adaletine uygun düşmeyecektir. Kanun koyucunun TCK m.220/6’da yer alan suç tipini yalnızca silahlı örgütler için öngörmesi ise, tümü ile kanun koyucunun ceza siyaseti anlayışı ile ilgili bir tercihidir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Stj. Av. Doğa Ceylan
(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)