ORGANSIZ KALAN ŞİRKETLER NASIL DAVA AÇABİLİR?

Abone Ol
Bilindiği gibi,  uzun zamandır ticari faaliyeti olmayan içi boş şirketler gayrifaal olarak  vergi kayıtları devam etmektedir.  Bu şirketlerin vergi dairelerindeki  kayıtları  çoğu zaman açık tutulmaktadır. Vergi daireleri re’sen terk yetkilerini  kullanmak suretiyle   bu gibi şirketlerin vergi sicil  kayıtlarını silmeleri gerekmektedir.[1]  Ne var ki,bu şirketlerin tasfiye edilmediği sürece  ticaret sicil kayıtları ise devam etmektedir.  Böylece,  şirket ticaret sicilinde münfesih ya da gayrifaal olarak  kaydı açık tutulurken  bu şirketler mutlak surette kayıtlarının tasfiye yoluyla kapatılması gerekmektedir.
 
Uygulamada,  içi boş ve gayrifaal olan şirketler vergi dairelerinde kayıtları açık tutulduğu için  her ay düzenli olarak  VEDOP  ortamında boş da olsa KDV beyannamesinin verilmesi gerekmektedir.   Oysa bu şirketlerin vergi kaydı silindiği takdirde  e-beyan zorunluluğu da ortadan kalkacağından  gereksiz yere kesilen  özel usulsüzlük cezaları da söz konusu olmayacaktır.  Öte yandan, münfesih duruma düştüğü herkesçe malum olan bir anonim şirket için (1) yıl boyunca  KDV e-beyan yapılmadığı durumlarda yaklaşık … TL özel  usulsüzlük cezası ile karşı karşıya gelinmektedir.  Kendisine  e-beyan yoluyla  beyanname  vermediği  söylenen mükelleflere  her ay  ve dönem için  özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.[2] 
 
Münfesih duruma düşen şirketlerin  kendilerine kesilen cezalarla ilgili olarak  ortada şirketi temsile yetkili kişi de bulunmadığı için hukuken  şirketin temsilcisi de  ortada  yoktur.  Gerek dava açılması bakımından ve gerekse  uzlaşma talebi  yönünden ise şirketi temsile kişiler söz konusu olamayacaktır. Çünkü, şirketin geçerli ve güncel  bir imza sirküleri ortada yoktur.  Bu nedenle de, vergi mahkemesinde dava açılması noktasında veya  gerek tarhiyat öncesi uzlaşma komisyonlarında ve gerekse  tarhiyat sonrası  uzlaşma komisyonlarında imza yetkisi sorunu ortaya çıkacaktır.[3]
 
Bilindiği gibi,  işi bırakma  gerçek kişilerde fiili terk veya ölüm ile vergiye tabi olmayı gerektirir işlemlerin tamamen durdurulması veya sonlanması şeklinde tanımlanmaktadır.  Kurumlarda ise, işi  terk ancak tasfiye  veya iflas  ile mümkün olabilmektedir.[4]  TTK’nunda öngörülen işlemler yerine getirilmeden  tasfiye veya iflasın sona erdiği tescil ve ilan edilmeden  tasfiye sona ermez ve şirketin tüzel kişiliğinin ortadan kalkması mümkün değildir.  Bu açıdan  şirketlerin tasfiye ve iflas sürecinde bulunmaları  mükellefiyetlerini  kendiliğinden sona erdirmemektedir.  Başka bir ifade ile, vergi mükellefiyetleri tasfiye  ve iflas tamamlanıncaya kadar devam edecektir.[5]
 
Uzun süredir çalışmadığı ve hatta münfesih duruma düştüğü vergi dairesi tarafından bilinen  şirketlerde  KDV, muhtasar, beyannamelerin e-beyan yoluyla  vergi dairesine yollanmadığı  durumlarda  çok ciddi  özel usulsüzlük cezaları ile karşı karşıya gelinebilmektedir.   Yargı tarafından  verilen bazı kararlarda ise kesilen cezalar tasdik edilebilmektedir.  Bir  kısım  yargı mercileri ise münfesih duruma düşmüş hatta tasfiyesi bitmiş şirketlere  kesilen cezaları ortadan kaldırmaktadır.  Bir yargı kararında  kesilen özel usulsüzlük cezası şu gerekçelerle ortadan kaldırılmıştır:
 
“……… bu durumda  elektronik ortamda beyannamelerin verilmesinin usul ve esaslarının belirlenmesine yetki verilmesine karşılık süresinden sonra  elektronik ortamda verilen  beyannamenin hiç verilmemiş sayılması olarak nitelendirilmesi suretiyle kesilen cezada yasal  isabet yoktur.”  şeklinde karar verilmiştir.[6] Kesilen ceza böylece ortadan kaldırılmıştır.
 
Uygulamada  vergi daireleri münfesih duruma düşen şirketleri  takip edip süratle bunların vergi kayıtlarını resen silmeleri gerekmektedir.  Bunlar yapılmadığı için  vergi dairelerinde  içi boş gayrifaal şirketler  önemli bir yer işgal etmeye  devam edecektir.  Vergi daireleri    resen terk  yetkisini kullanmadan  bu gibi şirketlerin  açık kalmalarına  olanak sağlamakla  ileride  beyanname verilmediği gerekçeleri ile  gereksiz e-beyan cezaları ile  mükellefleri karşı karşıya bırakmaktadırlar.  Daha sonra bu şirketlere takdir komisyonu marifeti ile gereksiz yere cezalı tarhiyat yapılabilmektedir. Bu gibi işlemler  başından sonuna kadar  gereksiz iş ve  zaman kaybına neden  olabilmektedir.
 
Öte yandan,  İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgede, “1999 yılından bu yana  gayrifaal olduğu, genel kurullarını yapmadığı ve hatta  münfesih duruma düştüğü sabit olan  bir şirket için   mükellefiyet kaydının resen  silinmeyeceği” yönünde görüş bildirmiştir.[7]  Oysaki, vergi daireleri resen terk yetkisini  kullanmaksızın  bu gibi şirketlerin  çalışmadığını  bilmesine rağmen mükellefiyet kayıtlarını açık tutmaktadır.  Açık tutulan kayıtlardan dolayı  vergi daireleri sürekli  e-beyan özel usulsüzlük cezaları keserek ortada olmayan şirketleri cezalandırmaktadır.
 
Esasen, Bakanlık tarafından  çıkarılan 2004/13 sayılı  Uygulama İç Genelgesine göre vergi daireleri  tarafından  “İşi Bırakmanın Tespit Edilmesi” başlıklı I/B bölümünde; yapılacak araştırma ve yoklamalar sonucunda, işini terk ettiği tespit edilen, bilinen adreslerinde bulunamayan ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilemeyen mükelleflerin mükellefiyet kayıtlarının  terkin edileceği, aynı  İç Genelgenin “Mükellefiyet Kaydının  Terkin Edileceği Tarihin Belirlenmesi” başlıklı I/C bölümünde ise; İşini terk ettiği tarih, Devlet veya Devlet güvencesinde tutulan  kayıt ve siciller veya diğer kanaat getirici vesikalarla  tevsik edilebilenlerin mükellefiyet kayıtları, bu  olayın meydana  geldiği  tarihten itibaren; ticari, zirai ve mesleki kazanç sahipleri ile kurumlar vergisi mükelleflerinden, işini ter ettiği tarih kanaat getirici vesikalarla tespit edilemeyenlerin mükellefiyet  kayıtlarının, ilk yoklamanın  yapıldığı tarihten itibaren terkin edileceği belirtilmektedir.
 
Sonuç olarak, uzun süreden beri gayrifaal durumda olan şirketlerin  vergi kayıtları  vergi daireleri  tarafından  otomatik olarak resen  silinmesi  zorunludur. [8] Bu  şirketler adına  herhangi bir ceza vergi  savunması  halinde bu  şirketlerin dava açabilmeleri   uygulamada problemlere neden olmaktadır. Zira,   şirketin  imza yetkisi  olmayışı, sirkülerinde süresini doldurması  dava açma ehliyeti yönünden  problemlere neden  olmaktadır.  Şirket  gayrifaal durumda da olsa  kendisi  hakkında yapılan  tebligatlar ve kesilen cezalardan dolayı  dava açabilir durumda  şirketin en son ortaklarının  birlikte  açacakları  dava ile söz konusu  cezalara karşı  yargıya müracaat  edebilirler. [9]


-----------------------------------
[1] Şirketin  kanuni iş merkezinde bulunmaması,  şirket ortaklarına erişilememesi, şirketin  münfesih duruma düşmesi, şirketin  asgari sermaye miktarına  sermaye artışı yoluyla yerine getirilmemesi, şirket müdürünün bulunmaması,  gibi sebeplerden dolayı vergi dairesi 213 sayılı VUK md. 160   hükmü gereğince  şirketlerin kayıtlarını  resen silebilmektedir.  Bu konuda ayrıca Gelir İdaresi Başkanlığının yayınlamış olduğu uygulama iç genelgesi de bulunmaktadır.
 
[2] 213 sayılı VUK  mük. md. 355/1
 
[3] Münfesih olduğu sabit olan şirketlerin  imza sirküleri çıkarılmadığından dolayı hak arama yolları tıkanmaktadır.  Genellikle 3 yıl üst üste  genel kurul yapmayan anonim şirketler münfesih duruma düşmektedir.
 
[4] TTK md. 437, 439, 549, 552.

[5] GÜRBOĞA Erkan – ATABEY Tuncel, “Vergi Kılavuzu”, İzmir SMMM Odası Yayını, Kasım 2008, s.62
 
[6] İzmir 3.  Vergi Mahkemesinin, 28/09/2009 gün ve E:2008/1202-K:2009/1387 sayılı kararları.
 
[7] İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı, Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğünün,  27/08/2009 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.18.02/1741-1965  sayılı yazıları. 
 
[8] Bkz. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın  30.07.2012 gün ve  077364 sayılı  yazıları.
 
[9] Dnş. 4. D. kararı,  27.10.2009 gün ve E:2009/6044-K:2009/5180 sayılı kararları. Bu karar için bkz. Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, Yıl:2011, Sayı:93, Eylül 2011.​