Anayasa Mahkememiz kararının yürürlüğe girdiği 10 Ekim 2024 tarihi itibariyle internet yayınları yoluyla belirtilen katalog suçlar işlense bile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı tarafından idari tedbir olarak bu yayınlara ilişkin olarak içeriğin çıkarılmasına karar veremeyecektir. (Erişimin engellenmesine karar verme yetkisi devam etmektedir) Yine internet yayını yoluyla kişilik hakları, örneğin hakaret edilerek, en ağır şekilde ihlal edilse bile, sulh ceza hakimlikleri içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesine karar veremeyecekler. (Daha önce ilgililerin başvurusu üzerine 24 saat içinde karar verilirdi. Talebin kabulü halinde 4 saat içinde kararın uygulanması gerekirdi.)
AYM’nin 11.10.2023 tarih ve 2020/76 esas, 2023/172 karar sayılı ilamı 10.10.2024 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Kararın hayata yansıması itibariyle gerek vatandaş olarak bireyleri ve özel-kamu kurumlarını, yasama organı olarak TBMM ve yargı makamlarını ve gerekse de basın yayın mensubu olarak gazetecilerin iş ve işleyişlerini önemli derecede etkilemiştir. Kararla internet ortamında;
1- Önemli bazı suçlara dair yeterli şüphe sebebi olan hallerde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı’nın idari koruma tedbiri olarak verebildiği içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi yetkisi (kısmen),
2- Kişilik haklarını ihlal ettiği iddia edilen hallerde ilgililerin talebi üzerine sulh ceza hâkimliklerinin adli koruma tedbiri olarak verebildikleri içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi yetkisi ise tamamen iptal edilmiştir.
Daha önceki makalemizde AYM iptaline konu yasa maddeleri, buna dair uygulama, iptal kararının içeriği ve bunun olası yansımaları ile ilgili hukuki değerlendirme (eleştiri) yapılmıştı. (Bakınız: Kişi, Kurum, Yargı ve Gazetecileri Etkileyen İnternet Yayınlarına Yönelik Anayasa Mahkemesi Kararı, https://www.hukukihaber.net/kisi-kurum-yargi-ve-gazetecileri-etkileyen-internet-yayinlarina-yonelik-anayasa-mahkemesi-karari 07.06.2024)
Bu çalışmamızda tamamen iptal edilen yasa maddesine dair AYM kararının TBMM tarafından yeni bir yasal düzenleme yapılıncaya kadar nasıl bir hukuki yol izlenebileceğiyle ilgili hukuki değerlendirme yapılarak mesele mahiyeti tartışılmıştır.
AYM’nin yürürlüğe giren iptal kararı sonrasında, mevcut halde bir kanuni düzenleme henüz olmadığına göre, internet yoluyla kişilik hakları ihlal edilen kişi ya da kurumlar, bu yayınlara karşı haklarını (nasıl) koruyabilirler mi? Mevcut yasal düzenlemeler itibariyle ilgililerin iki şekilde hareket edebileceğini söylemek mümkündür.
Öncelikle belirtelim ki kişiler yönünden internet haber sitelerinde yer alan yayınlarda haklarının ihlal edilmesi halinde 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca düzeltme ve cevap haklarının kullanılması uygulaması devam etmektedir. Belli bir süreç ve prosedürü olsa bile bu hak kullanılabilecektir. (Her internet yayını, internet haber sitesi vasfında değildir. İlgili cumhuriyet başsavcılığına başvurup mevkute kaydı olanları internet haber sitesi sayılır)
İkinci olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırıya karşı genel ilke olarak kabul edilen 24. maddesi gereğince başvuru yapabilirler. Bu maddenin birinci fıkrasına göre hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Maddenin ikinci fıkrasına göre ise kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.
Bu maddeye göre karar verilmesi, Medeni Usul Kanunu uyarınca belli bir usulden sonra mümkün olabilecektir. Kanaatimizce, hem internet yayınlarının özelliği hem de kişilik haklarının korunması arasındaki denge anlamında yapılan başvuruya konu internet içeriklerinin kişilik haklarını zedeleyip zedelemediği hususunda hakim tarafından, mümkün olduğunca başka araştırma veya inceleme yoluna gidilmeden ilgili yayını bizzat inceledikten sonra, ilgili internet yayınından elektronik ortamda[1] kısa bir süre içinde cevap verilmesinin istenmesi, verilen cevaba göre veya cevap verilmemesi ya da elektronik ortamda ulaşılmasının mümkün olmaması halinde oluşan kanaate göre, ortada olan hallerde basın yayına kısmi üstünlük tanınarak (tedbiren) karar verilmelidir. Başka bir anlatımla kişilik hakkının ihlal edilip edilmediğine dair çekişmesiz başvuru yoluyla, sırf başvuruya konu ifadeden (yayından) hareketle, ilk bakışta kişilik hakkını ihlal eden, haksız fiil oluşturan ifadelerin kullanılıp kullanılmadığı ve kişilik hakkının ihlal edildiği kabul edildiğinde ise bu sefer de ikinci olarak yayında hukuka uygunluk nedeni olan başkalarının ifade (basın) özgürlüğü kapsamında olup olmadığının ortaya konularak hızlı ve etkili bir şekilde karar verilmesi gerekir.
Sonuç itibariyle AYM kararında yerindelik denetiminin de ön plana çıktığı, dayanak ve kendisine yapılan başvuruların dışında kalan sulh ceza hakimliği kararlarının sayısı ile genel toplam içindeki yerinin ne oranda olduğu bilinmeden, bu yön araştırılmadan, en azından karara yansıtılmadan hüküm verildiği, buna rağmen gerçekte öyle olup olmadığı anlaşılmadan genelleme yapılarak hükme gerekçe yapıldığı, kaldı ki öyle olsa bile bu hususların yasa maddesinden ziyade uygulama sorunları olup ancak yasa yolunda (istinaf veya temyizde) dikkate alınabileceği, yasa yolunda da giderilmemiş ise bireysel başvuruya konu edilebileceği, aksine uygulamanın, yani yasa maddesinin iptaline gerekçe yapılmasının hukukilik tartışmasına neden olabileceği, iptal kararının uygulanmasının zorunlu sonucu olarak TBMM tarafından olası yasal düzenleme, her ne olursa olsun, internet yayınlarının niteliği ile yayın yapanın internet haber sitesi sıfatının olup olmaması ve kayıtlar itibariyle bilinen bir muhatabın bulunup bulunmaması gözetmelidir. İnternet ortamında suç işlenmesinin önlenmesi ve işlendiği şüphesinin doğması halinde yasal gereğinin millî güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın korunmasının temini bakımından tedbirin de mutlaka internet yayının niteliğine yakın oranda hızlı ve etkin bir şekilde yapılması gerekir. Gerek bu tür yayınlar ve gerekse de kişilerin ve yeri geldiğinde kurumların şeref, onur, saygınlık ve haysiyetine, aile ve özel hayatının gizliliğine saldırı niteliğindeki yayınlarla ifade (basın) özgürlüğü arasında adil denge ve orantının da mutlaka sağlamasına imkan verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Zira madalyonun her iki yönü açısından da “biri olmazsa öbürü de olmaz” denilecek kadar kayda değerdir. Dolayısıyla bir yön olarak gerek toplum ve insan güvenliği ve gelişimi, kişi hak ve özgürlükleri ile diğer yön olarak ifade (basın) özgürlüğü arasında adil denge son derece önem arz eder. Mevcut iptal konusu da dahil olmak üzere basın yayın, internet alanındaki mevzuat dağınıklığı ve çeşitliliği ile uygulama zorlukları dikkate alınarak 5187, 6112, 2954, 5846, 2860, 5411 ve 5894 sayılı kanunların ilgili hükümlerinin yapılacak ayrıntılı çalışma sonucunda, konunun hem genel hem de özel ve diğer yönlerine dair bölümler oluşturmak suretiyle kodifikasyona gidilmesi yararlı olabilecektir. Bu şekilde bu alandaki hukuki kaynak ve uygulamamız, gerek ifade (basın) özgürlüğü gerekse de kamu güvenliği ve kişi haklarının daha iyi korunması ile daha hızlılık, etkinlik ve usul ekonomisine uygunluk sağlanması bakımından yararlı olabileceğini düşünüyoruz. İptal kararı ile yapılması muhtemel yasal düzenlemenin ülkemiz hukukuna yararlı olmasını umuyoruz.
Kaynak:
1-Hukuka Aykırı Yayınlara Karşı Başvuru Usul ve Esasları, Adalet Y, 2024
2-Düzeltme ve Cevap, Seçkin Y, 2021
3-Spor Basın Yayın İnternet, Talep-Karar-Yazışma Örnekleri, Filiz Y, 2021
---------------
[1] Kanaatimizce 5651 sayılı Kanun’un 3/1. maddesi ile7418 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle değişik 5187 sayılı Basın Kanunu’nun zorunlu bilgileri düzenleyen 4. maddesi uyarınca elektronik ortamda tebligat yapılması mümkündür.