Hayatımız boyunca, daha iyi bir yaşam için, daha iyi imkanlar için, istisnasız hepimiz, kimi zaman, çeşitli kararlar alırız ve çok farklı tercihlerde bulunuruz. Kendi penceremizden ve kendi perspektifimizden bakınca, bu kararların çok isabetli, ihtiyaç giderici, sorun çözücü ve doğru olduklarına içtenlikle inanırız.
Gecikmiş ve bir türlü gelmek bilmeyen mutluluğumuzun, bu karar ve tercihler sayesinde hemen gelip bizi bulacağına inanır ve bazen de sırf bu yüzden derin umutlar beslemeye başlarız. Ailemiz, doğduğumuz coğrafya ve genetiğimiz tarafından, önceden kısmen kodlandığımız aklımıza bile gelmez. Uzun ömür manasında, yaş ortalamasının ancak altmış yıl olduğu hayatlarımızın, çocukluk dönemlerinin, ne kadar çabuk aktığını anımsamaz ve kendimizi adeta Nebi Nuh ömrü kadar uzun ömürlü sanırız. Zaten, gençlik yıllarımız, bir mücadele ve kendini ispatlama telaşıyla ile geçer.
Sadece kendi mutluluğumuz için mi bir şeyler yaparız? Bütün çabalarımızın hedefinde salt kişisel mutluluğumuz mu var? Kendi başına ve kendi kendisine yeterli olma anlamında, mutluluk için mi yaşarız, yoksa topluma mal olma uyum sağlama için mi yaşarız. Hayata geliş amacımız, bize ait olan ruhumuzu ve bedenimizi sağlıklı, mutlu ve hazlar ile yaşatmak değil midir? Hayatımız boyunca sürekli olarak harcamakta olduğumuz bütün çabalarımız mutlu olmamız içindir.
Yunan mitolojisinde mutluluğa dair bir hikayeye göre;
Tanrılar, insanlar mutluluğu arasın ve böylece kıymetli olsun diye saklamaya karar verirler.
Biri der ki,”Göklerin en uzağına saklayalım.”
Diğeri, ”Denizin en dibine…”
Öbürü, ”Ormanın en kuytusuna saklayalım,” der
Sonunda biri der ki, ”İçlerine saklayalım. Oraya bakmak akıllarına gelmez.
Bu yunan mitolojisindeki gibi , bazen mutluluk göklerin en uzağındaymış gibi, bazen denizin en dibindeymiş gibi, bazen ormanın en kuytusundaymış gibi gelir bize, fakat mutluluk bizim içimizdedir, yanı başımızdadır. Sevdiklerimizle birlikte yaşadığımız sevdiğimiz işleri yaptığımız müddetçe haz ve mutluluğumuz artar. Bu dünyada bir tek kendimizin var olduğunu varsayarsak mutluluk üretebilmek imkansızlaşır. Sevdiklerimizin varlığı bunu anlamlı kılar.
Mutluluğun kaynağı sevgi ve inançtır. Sevgisiz ve inançsız bir mutluluk tasavvur edilemez. Bu, boşlukta savrulmaya benzer. Tutunacağınız, sarılacağınız bir inancınız; gönlünüzü kabartacağınız bir sevginiz yoksa, mutluluk da yoktur.
Mutlulukla ilgili söylenmiş en güzel sözlerden biri hiç kuşkusuz Mark Twain’e ait. “Hayat öyle kısa ki; tartışmalara, özür dilemelere, kıskançlıklara, hesap sormalara zaman yok. Sadece sevmek için zaman var ve bunun için, sadece ‘bir an’ var.”
Sevgi aşk ve mutlulukla kalın.