MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİNİN TÜRLERİ, SONUÇLARI VE BU KONUDAKİ YARGITAY UYGULAMASI

Abone Ol

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 528 ile 530 maddeleri arasında miras sözleşmesinin bir türü olarak düzenlenmiş olan mirastan feragat sözleşmesi, yasada açık biçimde tanımlanmamıştır. Bununla birlikte feragat sözleşmesi, miras bırakan ile gelecekteki muhtemel mirasçısı arasında yapılan, ileride doğacak miras hakkına ilişkin beklentiden bir karşılık alınarak veya karşılık alınmadan tamamen veya kısmen vazgeçmeyi bir amaçlayan bir sözleşmedir.[1] Mirastan feragat sözleşmesinin konusunun beklenen hakkın sahibinin hakkının tamamını kapsayabileceği gibi belirli bir kısmını da kapsaması mümkündür. Bu durumda tam veya kısmi feragatten bahsedilir. Feragatin tam olması halinde, hakkından feragat eden mirasçı, kural olarak mirasçılık sıfatını kaybetmekteyken (TMK md. 528/II), kısmi feragatte, feragat edenin mirasçılık sıfatı kural olarak devam eder, yalnızca terekedeki hak sahipliğinin feragat oranında azalması söz konusu olur.[2]

Medeni Kanunun 528. maddesine göre “Miras bırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir.” Bu düzenlemede de ifade edildiği gibi feragat sözleşmesinin her türlü mirasçı ile yapılması mümkündür. Feragat sözleşmesi saklı paylı olsun olmasın yasal mirasçılarla veya atanmış mirasçılarla da yapılabilir. Ancak miras bırakan, saklı paylı olmayan yasal mirasçıları ve vasiyetname ile atanmış mirasçıları, ölüme bağlı tasarrufu ile her zaman mirasçı olmaktan uzaklaştırabilme imkanına sahip olduğundan bu mirasçılarla feragat sözleşmesi yapmasına gerek yoktur.[3] Asıl önem taşıyan, saklı paylı mirasçılarla yapılan feragat sözleşmesidir.

Mirastan feragat sözleşmesi, feragat bakımından hükümlerini miras bırakanın ölümüyle birlikte doğurur.[4] Buna göre feragat eden, miras bırakanın ölümünde mirasçılık sıfatını kazanamaz.[5] Bu husus TMK md. 528/II’de, “Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.” şeklinde ifade edilmiştir. Feragat edenin yasal veya saklı paylı mirasçı olması sözü edilen sonucu değiştirmez. Başka bir deyişle, feragat eden saklı paylı mirasçı olsa dahi mirastan feragat sözleşmesi hükümlerini doğurur ve feragat eden, saklı paylı mirasçı olma sıfatına sahip olmaz.[6]

Feragat Sözleşmesinin Türleri

İvazlı veya İvazsız Olarak Yapılan Feragat Sözleşmeleri: Medeni Kanunun 528. maddesinin üçüncü fıkrasına göre “bir karşılık sağlanarak mirastan feragat, sözleşmede aksi öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur.” Bu düzenlemenin karşıt anlamına göre feragatin ivazsız olması durumunda feragat eden mirasçının altsoyu, mirasçılık sıfatını kaybetmez.[7]

Mirastan feragat sözleşmesi ivazlı olarak yapılmışsa, aksi kararlaştırılmış olmadıkça feragat eden mirasçının altsoyu da miras bırakana mirasçı olamaz. (TMK md. 528/3). Buna karşılık, ivazsız feragat altsoyu etkilemez; dolayısıyla feragat edenin altsoyu, mirasçılık sıfatını elde edebilir. Kural olarak mirastan tam feragat hâlinde, feragat eden, mirasçı mirasçılık sıfatını kaybedeceği için miras bırakanın borçlarından da sorumlu olmaz. Keza feragat eden, miras bırakan öldüğünde miras paylaşımı için çağrılmaz.

Mirasın Tamamı veya Bir Kısmı İçin Yapılan Feragat Sözleşmeleri: Mirastan feragat payın tamamı hakkında olabileceği gibi bir kısmı için de söz konusu olabilir. Kısmî feragatte, feragat eden mirastan daha az pay almakla ya da saklı payın korunmasından yoksun olmakla beraber mirasçılık sıfatı devam ettiği için onun diğer mirasçılarla birlikte miras bırakanın borçlarından şahsî ve müteselsil sorumluluğu devam eder.

Feragat Sözleşmesinin Hüküm ve Sonuçları

Mirasçının mirastan feragat etmesi, ancak miras bırakan ile yapacağı feragat sözleşmesi ile mümkün olur. Mirasçının mirasın reddinde olduğu gibi tek taraflı bir hukuki işlemle, mirasta beklenen hakkından feragat etmesi mümkün değildir. Mirastan feragatin sözleşme niteliğinde olmasının bir sonucu da miras bırakan feragat sözleşmesinden yasada belirtilen bazı istisnalar hariç olmak üzere, borçlar hukuku sözleşmeleri gibi tek taraflı olarak sözleşmenin bağlayıcılığından kurtulunamamasıdır.[8]

Feragat sözleşmesi, miras bırakan için bir ölüme bağlı tasarruf niteliğindeyken karşı taraf için sağlar arası bir hukuki işlemdir. Zira bu sözleşmede ölüme bağlı tasarrufta bulunan taraf kural olarak miras bırakandır. Beklenen hakkı üzerinde tasarrufta bulunan kişi, feragat eden mirasçı olmakla birlikte yapılan sözleşme mirasçının ölümü anında değil, kural olarak miras bırakanın ölümü anında hüküm ifade etmektedir.[9]

Medeni Kanunun 529. maddesinin birinci fıkrasına göre “Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde, feragat hükümden düşer.” Aynı maddenin ikinci fıkrasında da “Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde, feragat yine hükümden düşer.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır.[10] Bu düzenlemelerden anlaşıldığı üzere feragat sözleşmesi, belli bir kişi lehine yapılabileceği gibi feragatten yararlanacak bir kişi belirlenmeksizin de yapılabilir.[11] Lehine feragat edilen kişi üçüncü bir kişi veya mirasçılardan biri ya da birkaçı da olabilir. Belirli bir kişi lehine yapılan feragat, aynı zamanda mirasçı atama tasarrufunu da içerir.[12]

Feragat sözleşmesi belirli bir kişi lehine yapıldığında bu kişinin mirasçı olmasını engelleyecek bir durum söz konusu ise sözleşme hükümden düşecektir. Eğer belirli bir kişi lehine yapılmamış ise kanuna göre en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılmaktadır. En yakın ortak kökün altsoyu herhangi bir sebeple mirasçı olmazsa feragat yine hükümden düşecektir.

Feragat sözleşmelerinde, feragat edenin aldığı ivazla, yasal mirasçıların saklı payları ihlal edilmişse bu takdirde bu kişilerin tenkis talebi hakkı vardır. Kanun gereğince tenkis yükümlülüğü karşısında mirastan feragat etmiş bulunan mirasçı bir seçim hakkına sahiptir. İsterse tenkisi gereken miktarı saklı paylı mirasçıya verir, isterse mirastan feragat dolayısıyla miras bırakandan daha önce almış olduğu ivazı tamamıyla iade eder ve sanki hiç feragat etmemiş gibi mirasın taksimine katılır.

Mirastan feragat sözleşmesinin iptali birtakım hallerde mümkün olabilmektedir. Bunları iradeyi sakatlayan durumların söz konusu olması, sözleşmenin şekil şartlarına uygun yapılmaması yahut hukuka ve ahlaka aykırı yapılması olarak belirtmek mümkündür. Ancak gabin yalnızca ivazlı feragatte olup ivazsız mirastan feragat sözleşmesinin iptali noktasında söz konusu olmayacaktır.

Mirastan feragat sözleşmesi ve kapsamı Türk Medeni Kanunu'nun 528 ve devamındaki maddelerinde düzenlemiş olup miras sözleşmesinin bir çeşididir. TMK'nın 545. maddesi uyarınca miras sözleşmesinin (mirastan feragat sözleşmesi de bu kapsama girmektedir.) geçerli olabilmesi için resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur. (Yargıtay İBK 11.02.1959 tarih 16/14 sayılı Kararı)

Türk Medeni Kanunu uyarınca hak edinebilmek ve borç altına girebilmek için fiil ehliyetine sahip olmak gereklidir. Fiil ehliyeti ise ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kimsede bulunmaktadır. Bu bağlamda ayırt etme gücüne sahip olmayan kimselerin yapmış oldukları fiillerin hukuki sonuç doğurmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla miras bırakanın ehliyetsizliği de mirastan feragat sözleşmesinin iptali için bir sebep oluşturabilmektedir. Mirastan feragat sözleşmesinin iptalinde görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemeleridir.

Yargıtay Kararlarında Mirastan Feragat

Mirastan Feragat sözleşmesinin Resmi Şekilde Yapılma ve Tam Fiil Ehliyeti Zorunluluğu

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 29.6.2018 tarih ve 2016/6413E-2018/4434K sayılı kararında ‘’Davalılar ... ve müşterekleri ise, davacı ... ile murisleri ... arasında, ... Noterliğinden verilme 12.06.1973 tarih ve 3619 yevmiye numarasıyla mirastan feragat sözleşmesi yapıldığını, sözleşme uyarınca davacının dava konusu taşınmazlarda hakkı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Davacı ise, sözleşmenin tanzim tarihinde nüfus kaydına göre 17, gerçekte ise 16 yaşında olduğunu, babası tarafından abisinin kendisiyle ikizmiş gibi aynı gün nüfusa kaydedildiğini, söz konusu sözleşmeyi babasının baskısı sonucunda imzalamak durumunda kaldığını ve sözleşme karşılığında herhangi bir bedel almadığını beyan etmiştir. Mahkemece, davalıların dayandığı mirastan ivazlı feragat sözleşmesinin resmi şekilde yapıldığı ve sözleşmenin tanzim edildiği tarihte davacının 18 yaşından büyük olduğu kabul edilmek suretiyle davanın reddine dair yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Mirastan feragat sözleşmesi (TMK'nın md. 528), miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur. (TMK'nın md. 545 ve Y. İç. B. K. 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı kararı) Miras sözleşmesi yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir. (TMK'nın md. 528) Davacının doğum tarihinin, dosya arasında bulunan nüfus kaydına göre 02.11.1955 olduğu ve miras sözleşmesinin yapıldığı tarih itibariyle davacı ... olmadığından (17 yaşında olduğu) söz konusu sözleşme yok hükmündedir.’’ denilmiştir. Somut olayda mirastan feragat sözleşmesinin tarafı olan ve feragat eden mirasçının 17 yaşında olduğundan tam ehliyetli olmadığı görülmektedir. Taraflar miras sözleşmesini İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi resmi vasiyetname şeklinde yapmış olmalarına rağmen ehliyet şartı sağlanmamıştır. Miras sözleşmesi yapabilmek için vasiyetname düzenlemekten farklı olarak tam ehliyetli olmak gerekir (vasiyetname düzenleyebilmek için 15 yaşını bitirmek ve ayırt etme gücüne sahip olmak yeterlidir). Taraflar arasında geçerli bir mirastan feragat sözleşmesi yapılmadığından mirasçının miras hakkının devam ettiğine karar verilmelidir.

Mirastan Feragat Sözleşmesinin Şekle Aykırılığının İleri Sürülmesinin Hakkın Kötüye Kullanımını Teşkil Edeceği Durum

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 27.3.2019 tarih ve 2016/8822E-2019/2813K sayılı kararında ‘’Mirastan feragat sözleşmesi (TMK. md. 528), miras sözleşmesinin bir çeşidi olduğundan resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunludur. (TMK. md. 545 ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kanunu 11.02.1959 tarih, 16/14 sayılı kararı ). Türk Medeni Kanunu m. 536’da yer alan miras bırakanın altsoy kan hısımlarının resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamayacağına ilişkin kural, mirastan feragat sözleşmesi için de geçerlidir. Miras bırakanın altsoyu olan davalı ..., davaya konu ... 1. Noterliğinin 25.02.2014 tarihli ve 04908 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak yer almıştır. Bu nedenle geçerli bir mirastan feragat sözleşmesinden söz edilemez. Ancak, davacı aynı mirastan feragat sözleşmesinde bütün miras hisselerinin tamamından murisi ...’dan aldığı 20.000TL bedel karşılığında feragat ettiğini, feragat bedeli olan 20.000TL’yi murisi ...’dan nakden ve defaten noterliğin haricinde aldığını ifade etmiştir. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz (TMK md. 2). Edimlerin ifasından sonra davacının şekil eksikliğini ileri sürerek gerçekleştirdiği hukuksal işlemin iptalini istemesi; Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük ilkesine aykırıdır. Bu bakımdan mahkemece şekil eksikliği nedeniyle iptal isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.’’ denilmiştir. Bu kararda Yargıtay oy çokluğuyla miras sözleşmesinin resmi vasiyetname şeklinde yapılması zorunlu olduğu halde edimlerin ifasından sonra şekil eksikliğine dayanarak sözleşmenin iptal edilemeyeceğini belirtmiştir. Gerçekten de feragate karşılık olarak bir bedel alındıktan sonra bu sözleşmenin şekil eksikliği nedeniyle iptalinin talep edilmesi dürüstlük kuralına açıkça aykırıdır. Somut olayda resmi vasiyetname şeklinde yapılması gereken mirastan feragat sözleşmesinde tanık olarak altsoyun bulunamayacağı TMK’da açıkça yer almaktadır. Bu kurala aykırı olarak yapılan sözleşmenin şekle aykırılıktan geçersiz olduğu düşünülebilir, ancak karara konu olayda da görüldüğü gibi hukuk düzeni hakkın kötüye kullanılmasını korumayacağından salt şekil eksikliğine dayalı olarak sözleşmenin iptal edilmemesi kararı yerindedir.

Miras Paylarının Belirlenmesinde Mirastan Feragat Sözleşmesinin İptali Davasının Bekletici Mesele Yapılması

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 17.9.2019 tarih ve 2016/10688E-2019/5333K sayılı kararında ‘’TMK'nın 598. maddesine göre düzenlenen mirasçılık belgeleri, aksi ispat edilinceye kadar geçerli olan, adına düzenlenmiş bulunan kişi ve kişilerin mirasçılığı lehine bir karine oluşturur. Bu belge, miras bırakanla mirasçıları arasındaki irs (soy) ilişkisini göstermesi yanında, mirasın (terekenin) mirasçılara intikalini de sağlayıcı bir işleve sahiptir. Tüm bu nedenlerle mirastan feragat eden (TMK md. 528) mirasçı veya mirasçılar varsa, düzenlenecek mirasçılık belgesinde, mirasçılık sıfatına sahip olan kişi veya kişiler ile miras paylarının gösterilmesi ve mirastan feragat durumuna işaret edilmekle yetinilmemesi, mirastan feragat nedeniyle, mirasçılık sıfatını kaybedenlerin ve bunların payının akıbetinin de (kime kalacağının) gösterilmesi gerekir. Somut olayda, iptali istenilen Manisa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/472-396 E. K. sayılı mirasçılık belgesinde mirasçıların ve miras paylarının belirlendiği, davalının mirastan feragat sözleşmesi yaptığına dair bir açıklamaya dahi yer verilmediği görülmektedir. O halde mahkemece, davanın dayanağı olan mirastan feragat sözleşmesinin iptalinin konu edildiği Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/14 Esas sayılı dosyası bekletici mesele yapılması, bu davanın sonucuna göre yukarıdaki bilgiler ışığında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.’’ denilmiştir. Karar incelendiğinde Yargıtay’ın mirasçılık belgesi düzenlenirken başka bir mahkemede devam eden mirastan feragat sözleşmesinin iptali ile ilgili dava bulunması halinde bu davanın bekletici mesele sayılıp sonuca göre karar verilmesini istediği görülmektedir. Bununla birlikte mirasçılık belgesi verilirken burada tüm mirasçıların paylarının belirlenmesi, mirastan feragat eden mirasçılar bulunmaktaysa bu kişilerin yazılması ve mirastan feragat eden mirasçıların paylarının kime geçtiğine dair açıklamaların yazılması gerektiği ifade edilmiştir. Hem mirastan feragat sözleşmesinin iptali davasının beklenilmemesi hem de mirasçılık belgesinde gerekli açıklamaların yapılmamış olması dolayısıyla Yargıtay’ın vermiş olduğu bozma kararının yerinde olduğu görülmektedir.

---------------------------------------------

[1] Escher, A., Kommentar Zum Schweizerischen Zivilgesetzbuch, Das Erbrecht, Erste Abteilung: Die Erben, Dritte Auflage, Zürich 1959, N.1-2 zu Art. 495, s. 351 ff; Piotet, P., Schweizerisches Privatrecht, Erbrecht, IV/I, Basel und Stuttgart, 1978 § 28, s. 182 ff.

[2] Piotet, § 28, s. 182 ff; Saymen, Ferit H.: Miras Hukuku Dersleri, 1955, s. 186; Escher, A., N.1-2 zu Art. 495, s. 351 ff; Kocayusufpaşaoğlu, Necip: Miras Hukukuna Giriş, İstanbul 1966, s. 205-206; İmre, Zahit: Türk Miras Hukuku, İstanbul 1972, s. 267-268; Ayiter, Nuşin/Kılıçoğlu, Ahmet: Miras Hukuku, Ankara 1991, s. 143-144; Đnan, Ali Naim/Ertaş, Şeref/Albaş, HAKAN: Miras Hukuku, Ankara 2006, s. 264; Dural, Mustafa/Öz, Turgut: Türk Özel Hukuku, C.IV, Miras Hukuku, İstanbul 2003, s. 189-190.

[3] Kocayusufpaşaoğlu, s. 205; Piotet, § 28, s. 184; Escher, A., N.2 zu Art. 495, s.351; İmre, s. 266; İnan/Ertaş/Albaş, s. 264; Ayiter/Kılıçoğlu, s. 144; Dural/Öz

[4] ANTALYA, Gökhan: Mirastan Feragat Sözleşmesi, Alkım Yayınevi, İstanbul 1999, s. 160; BUTTIKER, Arnold: Der Erbverzicht nach schweizerischem ZGB, Verlag von Stämpfli & Cie., Bern 1942, s. 85; WEIMAR, Peter: Das Erbrecht, Berner Kommentar, Band III, 1. Abteilung, Stämpfli Verlag AG, Bern 2009, s. 482; EREN, Fikret / YÜCER AKTÜRK, İpek: Türk Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2019, s. 181; ÇABRİ, Sezer: Miras Hukuku Şerhi, C. 1, 1. Baskı, On İki Levha, İstanbul 2018, s. 480; SEROZAN, Rona / ENGİN, Baki İlkay: Miras Hukuku, Güncellenmiş 5. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2018, s. 409.

[5] KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, Necip: Miras Hukuku, Hiç Değiştirilmemiş 3. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul 1987, s. 301; OĞUZMAN, M. Kemal: Miras Hukuku, 5. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul 1991, s. 191; ANTALYA, s. 163; BUTTIKER, s. 86; WEIMAR, ZGB Art. 495, s. 482; İNAN, Ali Naim / ERTAŞ, Şeref / ALBAŞ, Hakan: Miras Hukuku, 10. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara 2019, s. 287; EREN / YÜCER AKTÜRK, s. 184; İŞGÜZAR, Hasan / DEMİR, Mehmet / YILMAZ, Süleyman: Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2019, s. 81; ÇABRİ, TMK m. 528, s. 480; İMRE, Zahit / ERMAN, Hasan: Miras Hukuku, Gözden Geçirilmiş 9. Basım, Der Yayınları, İstanbul 2013, s. 199; SEROZAN / ENGİN, s. 409

[6] ANTALYA, s. 163; BUTTIKER, s. 88; Elbette feragatin sonuçları bakımından bu söylenenler tam feragatin söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkar. Bu yönde bkz. DURAL, Mustafa / ÖZ, Turgut: Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, 13. Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul 2019, s. 196; ALBAŞ, Hakan: “Mirastan Feragat Sözleşmesi ve Hükümlerine İlişkin Bazı Sorunlar”, DEÜHFD, C. 9, Özel Sayı, 2007, s. 536; EREN / YÜCER AKTÜRK, s. 184; İŞGÜZAR / DEMİR / YILMAZ, s. 82; ÇABRİ, TMK m. 528, s. 482.

[7] Saymen, s. 191; Ayiter/Kılıçoğlu, s. 146; Kocayusufpaşaoğlu, s. 206-207; Oğuzman, s. 166; Dural/Öz, s. 192.

[8] Piotet, § 28, s. 174.

[9] Piotet, § 28, S. 173; Oğuzman, s. 136; Dural, s. 44; Antalya, s. 75-76

[10] Hakan ALBAŞ, MİRASTAN FERAGAT SÖZLEŞMESİ VE HÜKÜMLERİNE İLİŞKĐN BAZI SORUNLAR, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 9, Özel Sayı, 2007, s. 535-552

[11] Saymen, feragatin hiç kimse lehine yapılmadığı durumlarda miras bırakanın tasarruf oranının çoğalacağını ifade etmektedir, bkz. S. 196-297.

[12] Oğuzman, s. 168: