MİRAS SÖZLEŞMELERİNDE İRADE BOZUKLUĞU HALİ

Abone Ol

GİRİŞ

Ölüme bağlı tasarruf yetkisiyle birlikte kişilerin malvarlıkları ölümden sonra irade özerkliği ve mülkiyet hakkının uzantısı olacak şekilde akıbeti belirlenebilir. Bu bağlamda, miras hukukunun temel amaçlarından biri de mirasbırakan kimsenin tasarruf serbestisini tanımak suretiyle ölümden sonra malvarlığına ilişkin tasarruflarda bulunmasını sağlar. Ölüme bağlı tasarruf serbestisiyle birlikte hukuken belirlenen mirasçılık hükümleri ölüme bağlı tasarruf ile birlikte yasal mirasçılık hükümleri ile birlikte imkan tanır. Miras hukukunda ölüme bağlı tasarruf ilkesi geçerli olmakla birlikte kişiler nadir halde ölüme bağlı tasarrufta bulunarak ölüme bağlı tasarruf yaparlar.

Miras sözleşmesiyle birlikte vasiyetnamenin dışında ölüme bağlı tasarrufun öngörüldüğü ortadadır. Miras sözleşmesinin bağlayıcı özelliği niteliği ile birlikte hem vasiyetnameye alternatif bir kurum niteliğindedir. Bunun yanı sıra miras sözleşmesi, gerçek anlamda bir sözleşme olarak kabul edilmekle birlikte tek taraflı olarak sonlandırılması mümkün değildir. Bunun bir sonucu olarak miras sözleşmesi yapan mirasbırakanın miras sözleşmesi kapsamına giren malvarlığı üzerinde tasarruf yetkisini kullanmaktadır. Farklı menfaatlerinden dengelenmesi ihtiyacı bakımından, miras sözleşmesi hükümleri ve sonuçlarının belirlenmesine ilişkin yol gösterici niteliği bulunmaktadır. Miras sözleşmesi genel itibariyle borçlar hukuku kurallarına ve diğer bir yandan da miras hukuku kurallarına tabi olmaktadır.

BİRİNCİ BÖLÜM

MİRAS SÖZLEŞMESİ KAVRAMI VE

MİRAS SÖZLEŞMESİNİN KURULMASI

1. Miras Sözleşmesi Kavramı

Bir kimsenin son istek ve dileğine yönelik yapılan, hüküm ve sonuçlarının kişinin ölümü ile birlikte sonuç doğuracağı işlemler ölüme bağlı tasarruf olarak adlandırılır. Burada ifade edilen tasarruf deyimine bakıldığında sağlararası işlemlerde kullanılmakta olan tasarruf ibaresinden farklı bir anlam taşıdığı görülür[1]. Genel itibariyle sağlararası işlemlerde kullanılmakta olan tasarruf ifadesi, bir hakka doğrudan etkisi olan, onu değiştiren ya da ortadan kaldıran işlemler için kullanılır. Ölüme bağlı tasarruf ifadesinde kullanılan tasarruf, mirasbırakan kimsenin sağlığında yaptığı fakat ölümünden sonra sonuç ve hükümlerini doğuracak işlemleri ifade etmektedir[2].

2. Miras Sözleşmesinin Tanımı

Miras sözleşmesinin doktrinde ifade edildiği üzere, mirasbırakan tarafından karşı ya da üçüncü kişinin yararına terekesine ilişkin ölüme bağlı tasarruflarda bulunduğu miras sözleşmesi olarak tanımlanır. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 527. maddesinde yer verilen düzenlemede, mirasbırakanın miras sözleşmesi ile birlikte mirasını ya da belli malının sözleşme yaptığı kimseye veya üçüncü bir kimseye bırakma yükümlülüğü altına girebileceği ifade edilmiştir[3]. Miras sözleşmesi, mirasbırakanla mirasçı ya da üçüncü kişi arasında gerçekleştirilen iki taraflı ölüme bağlı tasarruftur. Miras sözleşmesi bu şekilde düzenlenebildiği gibi olumsuz miras sözleşmesi ile birlikte mirasbırakan ve mirasçı arasında, ivazlı veya ivazsız şekilde yapılan ve mirasçı tarafından beklenen bir hak niteliğindeki mirasçılık sıfatından kısmen ya da tamamen vazgeçilmesidir[4].

3. Miras Sözleşmesinin Hukuki Niteliği ve Konusu

Miras sözleşmesi, iki taraflı bir hukuki işlem olup sözleşme niteliğindedir. Diğer bir ifadeyle mirasbırakanla yapılan ödemede bağlı tasarrufların bulunduğu miras sözleşmesidir. Olumlu miras sözleşmesi, niteliği bakımından Borçlar Hukuku sözleşmesi bakımından bir sözleşme olmayıp Miras Hukuku bakımından bir hazırlanan bir sözleşmedir. Çünkü mirasbıran kimse bir borç altına girmez ve sözleşmenin hüküm ve sonuçlarının mirasbırakanının ölümü sonrasında ortaya çıktığı görülür. Fakat TMK 5. maddede belirtildiği üzere Türk Borçlar Kanununun genel bölümünde sözleşmeye yönelik hükümlerin miras sözleşmesine uygun olduğu ölçüde uygulanması söz konusudur[5].

Miras sözleşmesi iki taraflı bir hukuki işlem olduğu için vasiyete göre farklılıkları bulunmaktadır. Her iki tarafında iradelerinin beyan edilmesi gerekmektedir. Yine aynı sebepten dolayı mirasbırakanın kural olarak gerçekleştirdiği miras sözleşmesinden tek taraflı bir beyan ile istediği zaman geri dönemeyeceği ortadadır. Kural olarak, bu sözleşmenin değiştirilmesi ya da bütünüyle ortadan kaldırılması da yalnızca tarafların anlaşması ile söz konusu olabilir[6].

TMK 527’de belirtildiği üzere mirasbırakan tarafından miras sözleşmesi ile mirasın ya da belli bir malın sözleşme yapılan kimseye veya üçüncü bir kimseye bırakma yükümlülüğü altına girmesi söz konusu olabilir. Düzenlenen bu hükümle birlikte miras sözleşmesiyle mirasçı atama ya da mal vasiyeti yapmak mümkün olabilir. Kanunun bu maddesinde belirtilen tasarruflar örnek niteliğinde olmakla birlikte sınırlayıcı değildir. Mirasçı ataması ve mal vasiyeti haricinde ölüme bağlı tasarruf yapma imkânı söz konusudur. Bu hususla birlikte yer verilen maddenin lafzına bakıldığında anlaşılması mümkündür[7]. TMK 527’de belirtilen tasarruflar haricinde miras sözleşmesiyle birlikte vakıf kurma, vasiyeti yerine getirme görevlisinin tayin edilmesi mirasçılıktan çıkarma gibi tek taraflı irade beyanı niteliğindeki tasarrufların da yer alması mümkündür. Yapılan bu tasarruflar resmi vasiyetname şekil şartlarını taşıdığından dolayı geçerlidir[8].

4. Miras Sözleşmesinin İçeriği

Miras sözleşmesinin varlığından bahsedebilmek için içeriğinde en az bir tane bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufun yer alması gerekir. Bu koşula uyulduğu takdirde diğer tasarrufların bağlayıcı olmadan, diğer bir ifadeyle tek taraflı şekilde miras sözleşmesi içinde düzenlenmesi mümkündür. Böylelikle vasiyetname niteliğine haiz olurlar. TMK 527’de miras sözleşmesinin bağlayıcılığından iradi mirasçı atamada ve belli mal bırakma tasarruflarından ölüme bağlı tasarruflar ve hukuki nitelikleri gereğince tek taraflı olarak yapılması zorunlu olmadığı hallerde miras sözleşmesinin bağlayıcı içeriğini oluşturur[9].

Sadece vasiyetnameyle düzenlenmesi mümkün olan ölüme bağlı tasarrufların mirasbırakan tarafından tek taraflı irade beyanıyla kurulduğu hallerde bağlayıcı özelliğinin olmadığı ve mirasbırakan tarafından irade beyanı ile kurularak bağlayıcı niteliği bulunamamaktadır. Mirasbırakan bırakan tarafından dilediği zaman dönme imkanı bulunmaktadır. Bu nedenle maddi anlamda ölüme bağlı tasarrufların miras sözleşmesi içinde düzenlenmesi halinde vasiyet hükmünde olduğu kabul edilir[10].

Maddi anlamda ölüme bağlı tasarrufların sadece mirastan feragat sözleşme ile yapılması gerekir. Kimi durumlarda da hem vasiyetname hem de miras sözleşmesiyle yapılabilen tasarruflar mevcuttur. Diğer ölüme bağlı tasarrufları da tek taraflı ve bağlayıcı şekilde yapılan tasarruflar olduğu görülmektedir. Belli bir malın bırakılması, mirasçı atamayla birlikte vakıf kurma, maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflardandır[11].

5. Miras Sözleşmesi Türleri​​​​​​​

5.1. Tek Taraflı Miras Sözleşmesi-İki Taraflı Miras Sözleşmesi

Miras sözleşmesi bir sözleşme olduğundan dolayı iki taraflı bir hukuki işlem olduğu görülür. Ancak tarafların her ikisinin de miras sözleşmesi ile bağlayıcı bir ölüme bağlı tasarrufta bulunması gerekmez. Bu bağlamda her iki taraf için de miras sözleşmesiyle ölüme bağlı tasarrufta bulunulur veya bir tarafın ölüme bağlı tasarrufta bulunduğu hallerde karşı tarafından bu tasarrufu sadece kabul etmesi veya bağlayıcılığı olmayan tek taraflı ölüme bağlı tasarrufun ya da ivazlı miras sözleşmesinin sağlararası tasarrufta bulunduğu görülür. Tek taraflı miras sözleşmesi, vasiyetnameyle karıştırılmaması gerekir. Tek tarafın bağlayıcı şekilde ölüme bağlı tasarrufta bulunur fakat sözleşmenin karşı tarafının da söz konusu bu bağlayıcı tasarrufu kabul etmesi gerekir, aksi halde sözleşmenin bağlayıcılığından bahsedilemez[12].

İki taraflı miras sözleşmelerinde her iki tarafı da bağlayıcı olan ölüme bağlı tasarruflarda bulunması söz konusudur ve bu tasarruflar doğrudan taraflar lehine olması şart değildir. İki taraflı miras sözleşmesinin iki tarafı da mirasbırakan olur. Bağlayıcılığı bulunmayan tek taraflı tasarrufları olan miras sözleşmesindeki tasarrufların sözleşmeyi iki taraflı hale getirmediği ortadadır. Bunlar vasiyetname niteliği taşıdığından dolayı mirasbırakan tarafından her zaman geri alınabilmesi mümkündür.

Genel itibariyle taraflarca birbirleri lehine ölüme bağlı tasarruflarda bulunması söz konusudur. Bu halde karşılıklı miras sözleşmeleri söz konusu olur. Bunun yanı sıra tarafların bağlayıcı ölüme bağlı tasarruflarıyla birlikte birbirleri lehine yapmış olmaları gerekli değildir. Miras sözleşmesinde bağlayıcı ölüme bağlı tasarruflarla birlikte üçüncü kişi lehine yapılması mümkündür. Karşılıklı miras sözleşmesinde kural olarak taraflardan birinin bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufunun geçerliliği, diğer tarafın bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufunun geçerliliğine bağlıdır. Burada kullanılan karşılıklı ifadesi ile birlikte miras sözleşmesinde tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu anlamına gelmez[13]. Karşılıklı miras sözleşmesinde here iki tarafından birbirleri lehine bağlayıcı ölüme bağlı tasarrufta bulunur. Bu sözleşmede borçlar hukuku sözleşmesinden farklı borç doğurmaz. Ancak buradaki ilişkin miras sözleşmesi bakımından tarafların ölüme bağlı edimleriyle birbirlerinin değiş tokuş ilişkisini belirler[14]. ​​​​​​​

5.2. İvazlı Miras Sözleşmesi-İvazsız Miras Sözleşmesi

Miras sözleşmesinde mirasbırakan tarafından yapılan ölüme bağlı tasarrufun karşılığı sözleşmede karşı tarafından da sağlararası tasarrufta bulunabilmesi mümkündür. Sözleşmede karşı tarafın sağlararası tasarrufta bulunduğu durumlarda ivazlı, bulunmadığı hallerde ise ivazsız miras sözleşmesinden bahsedilir. Bu halde, tek taraflı bir miras sözleşmesinin ivazlı ya da ivazsız olabileceği söylenebilir. Tek taraflı ivazlı miras sözleşmesinde karşı tarafın bir ölüme bağlı tasarrufta bulunmadığı hallerde tek taraflı, fakat sağlararası tasarrufta bulunduğu için ivazlıdır[15].

İvazlı miras sözleşmelerinde karşı tarafın sağlararası ivaz üstlenir. Fakat bu durumda miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufun olduğu özelliği değişmez. Çünkü karşı taraftan sağlararası bir edim elde edildiğinde genel görüş uyarınca miras sözleşmesinde hukuku sebebin belirleyici unsuru değil, yalnızca bir amaç oluşturur. İvazlı miras sözleşmelerinin en yaygın örneği ise karşı tarafça mirasbırakanın yapmış olduğu ölüme bağlı tasarrufuna karşılık ivaz olarak ölünceye kadar bakmayı taahhüt etmesidir. İvazlı miras sözleşmesinde ölünceye kadar bakma karşılığı haricinde de ihtiyaca göre mirasbırakan tarafından terekenin planlanmasında etkisi bulunabilir. ​​​​​​​

5.3. Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi

Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras sözleşmeleri kapsamında düzenlenmiştir. Bu sözleşme düzenleniş şekli itibariyle miras hukuku kapsamında değerlendirilmektedir. Ölünceye kadar bakma sözleşmesi miras sözleşmesi ile birlikte düzenlenmesi mümkün olduğu gibi miras sözleşmesine bağlı olmaksızın düzenlenmesi de mümkündür. TBK 612’de yer verilen hüküm uyarınca, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, miras hukuku niteliğinde olmasa da kanuni düzenlemesi TBK’da yer alsa da miras sözleşmesi şeklinde düzenleme alanı bulur[16].​​​​​​​

5.4. Üçüncü Kişi Lehine Miras Sözleşmesi

Miras sözleşmesinde alışılagelen sözleşmenin karşı tarafınca yapılan ölüme bağlı tasarrufta lehdar olarak değerlendirilir. Fakat miras sözleşmesiyle yapılan ölüme bağlı tasarrufta bir üçüncü kişinin lehine yapılması da mümkündür. Miras sözleşmesi, sadece karşı taraf veya sadece üçüncü kişi lehine yapılabilmesi mümkün olduğu gibi karşı taraf hem üçüncü kişi lehine yapılması da söz konusu olabilir. Miras sözleşmelerinde bu gibi durumlarda ölüme bağlı tasarrufta bulunmamış üçüncü kişi lehine gerçekleştirilen sözleşmede kendisine ait bir menfaatin sağlanması gerekli değildir, fakat sözleşmenin karşı tarafınca da dolaylı bir menfaatin olduğu görülür[17].

Üçüncü kişi lehine yapılan miras sözleşmelerinde borçlar hukuku bağlamında üçüncü kişinin yararına yapılan sözleşmeden farklılıklar içerdiği görülür. Miras sözleşmesiyle sözleşmenin karşı tarafı ve üçüncü kişi lehine bir alacak hakkı doğar. Sözleşmenin lehdarı, mirasbırakanın vefat etmesi durumunda miras hakkı ya da vasiyet alacağına ulaşması mümkündür[18]. Bu anlamda sözleşmenin yapılmasıyla birlikte üçüncü kişinin haberinin olması gerektiği hallerde mirasbırakanın sağlığında sözleşmenin ortadan kaldırılması halinde üçüncü kişinin bundan haberi olmasına gerek yoktur. Çünkü mirasbırakan tarafından üçüncü kişi lehine gerçekleştirilen miras sözleşmelerinde üçüncü kişi değil, sözleşmenin karşı tarafına bağlı olduğu söylenir[19].

İKİNCİ BÖLÜM

MİRAS SÖZLEŞMESİNDE İRADE BOZUKLUĞU

1. Genel Olarak

Miras sözleşmesi kapsamında bir geçersizlik nedeninin olduğu hallerde aksi belirtilmedikçe kendiliğinden geçersiz olmadığı ve iptal edilebilirlik yaptırıma tabi bulunacağı söylenebilir. Ölüme bağlı tasarruf iptal sebeplerinin neler olduğu TMK 557’de yer verilmiştir. Belirtilen bu sebeplere dayanılarak miras sözleşmesinin geçersizliğinden bahsedebilmek için iptal davasının açılması gerekir. İptal davasının kimse tarafından açılmaması halinde miras sözleşmesi geçerliliğini korur. Sadece sınırlı hallerde ölüme bağlı tasarrufun hükümsüzlüğü söz konusu olur. Bu hallere ilişkin kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır[20].

Kesin hükümsüzlük hallerinin geçmişe etkili olduğu da görülmektedir. Bu nedenle kesin hükümsüzlüğe tabi olan miras sözleşmesinin hiçbir hüküm ve sonuç doğurmayacağı açıktır. TMK 557’de sayılan iptal edilebilirlik hükümlerinin büyük bir çoğunluğu borçlar hukukunda da yer almaktadır. Kesin geçersizlik sebebi oluşturan sebepler, aile hukukunda görüldüğü gibi miras hukukunda da kendine özgü özellikler taşıması sebebiyle hükümsüzlüğe yönelik getirilen düzenlemeler de farklı olmuştur. Miras hukukundaki mirasbırakanın iradesine gerekli önemin verilmesi ve gerçekleştirdiği hukuki işlemin olduğunda ayakta tutulması söz konusu olması gereken bir durumdur[21].

TMK 557’de yer verilen hükümsüzlük nedenleri arasında yer verilen imkânsızlık, aşırı yararlanma ve muvazaa yer almamaktadır. Bir görüşe göre bu maddede yer almayan TBK’daki diğer hükümsüzlük nedenlerinin ölüme bağlı tasarruflar açısından uygulama alanı bulacağı ifade edilir. Başka bir görüşe göre ise TMK 5’te yer verilen hükme göre TBK’da yer alan ilgili hükümlerin uygulanması gerektiği savunulur. Bu açıdan, TMK 557’de yer alan hükümsüzlük nedenleri sınırlı olarak yer verilmemiştir. Gabin ve muvazaa hukuki niteliklerinden dolayı sadece miras sözleşmesi açısından söz konusu olur. İmkânsızlığın ölüme bağlı tasarrufunun doğal bir sonucu olarak hükümsüz hale getireceği kabul edilir[22].

2. Yanılma (Hata)

Yanılmaya ilişkin olarak miras sözleşmesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de saikte yanılmadır. Vasiyetname açısından basit saik yanılması, tasarrufla yanılma arasındaki nedensellik bağından dolayı iptal sebebi sayılır. Bununla birlikte mirasbırakan tarafından yanılmanın olduğu bilinmesine rağmen vasiyetnamenin ayakta tutulması tercih edilecekse, bu durumda vasiyetnamenin basit saik yanılmasına dayanılarak iptal edilmesi gerektiği söylenemez. Vasiyetnamenin tek taraflı hukuki niteliğinden dolayı irade prensibinin tam olarak yürürlük tanındığı ve bu nedenle yanılmanın esaslı olup olmadığına bakılmaksızın yanılmanın vasiyetnamenin iptaline sebep olabileceği ortadadır[23].

Basit saik yanılmaları da sahil olarak vasiyetnamenin iptaline sebep olabileceği ortadadır. Mirasın açılmasından önce irade sakatlığı nedeniyle ölüme bağlı tasarrufun iptali açısından vasiyetname ve miras sözleşmesi ayrımı yapılmaksızın TMK 504 hükmü uyarınca vasiyetname ve miras sözleşmesinin hukuki niteliği farkına göre vasiyetnamede görüldüğü üzere basit saik yanılması miras sözleşmesi için de iptal sebebi olarak değerlendirilmektedir olup kabul edilip edilmeyeceği hususunda tartışmalar bulunmaktadır. Bu nedenle gerekli değerlendirmenin miras sözleşmesinin hukuki niteliği bakımından değerlendirme altına alınması gerekir[24].

Miras sözleşmelerinde ölüme bağlı tasarruflarda tarafların irade sakatlığına ilişkin olarak TBK hükümlerinin uygulama alanı bulacağı açıktır. Bu noktada tartışmanın bulunduğu hususlardan en önemlisi miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufun karşı tarafının mirasbırakan olduğu söylenebilir. Çünkü miras sözleşmesi uyarınca sözleşmenin olmasıyla birlikte ölüme bağlı tasarruf olduğu görülür. ​​​​​​​

2.1. Amaçta Yanılmayı Kabul Eden Görüş

Yanılmaya ilişkin yer alan görüşler uyarınca, kanunda vasiyetname ve miras sözleşmesi arasında bir ayrıma gitmezler. Bu görüş uyarınca, miras sözleşmesinin ölüme bağlı tasarruf olduğu kabul edilerek hareket edilmesi gerekir. Ölüme bağlı tasarruflar açısından vasiyetnamede olduğu şekilde mirasbırakanın iradesi bu anlamda önemlidir. Ölüme bağlı tasarruflar açısından vasiyetnamede olduğu üzere mirasbırakanın iradesi önem arz eder[25]. Madde metninde kullanıldığı üzere tasarruf ifadesinin miras sözleşmelerini de kapsadığı görülmektedir. Genel bir değerlendirme yapıldığında ise ehliyet açısından miras sözleşmesi ve vasiyetname ayrı ayrı düzenleme bulurken buradaki ayrı bir düzenleme olmaması nedeniyle iki farklı ölüme bağlı tasarrufun aynı hüküm ile birlikte düzenlendiği görülmektedir[26].

Amaçta yanılmayı kabul eden görüşe göre vasiyetnamede iptal edeni olarak kabul edilen basit saik yanılmasının, miras sözleşmeleri için de iptal nedeni olduğunu kabul etmek gerekir. Bunun yanış sıra, miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufta bulunan tarafıyla bulunmayan tarafın farklı hükümler uygulayarak basit saik yanılması nedeniyle mirasbırakanın sözleşmeyi iptal edebileceği söz konusu olurken karşı taraf açısından borçlar hukuku kurallarına göre değerlendirme yapıldığından dolayı basit saik yanılmasının iptal nedeni teşkil etmeyeceği ortadadır[27].​​​​​​​

2.2. Amaçta Yanılmayı Kabul Etmeyen Görüş

Öğretide kabul edilen ağırlıklı görüş, İsviçre Federal Mahkemesinin benimsediği görüştür. Bu görüş uysarınca, miras sözleşmesinin hukuki niteliği bakımından vasiyetname ile aynı kurallara tabi olmasını engellediği görülmektedir. Kanun hükmünde vasiyetnameyle miras sözleşmesi arasında bir ayrıma gidilmemesi, her ikisinin de aynı kurallara tabi olmasını zorunlu kılmaz. Kanun hükmündeki her çeşit yanılma iptal nedeni olarak kabul edilemez. Bununla birlikte vasiyetnamelerdeki her türlü yanılma iptal nedeni olarak değerlendirilmesi, vasiyetnamedeki irade düşüncesinin uygulanmasının bir sonucudur. Bu düşünceden hareketle, miras sözleşmeleri için de aynı şekilde hukuki niteliğe en uygun düşen çözümün benimsenmesi gerekir[28].

Borçlar hukukunda yer alan saik yanılması, esaslı bir niteliği bulunmadığında iptal nedeni olarak kabul edilmez. Bu durumun nedeni ise borçlar hukukundaki sözleşmenin karşı tarafın güvenini korunmasından kaynaklanır. TMK 5’te yer verilen düzenleme uyarınca TBK’daki genel nitelikli hükümlerin uygun olduğu ölçüde hukuken tüm ilişkilerde uygulama alanı bulur[29]. Miras sözleşmelerinin de hukuki niteliğinin gereği olarak karşı taraf bulunmaktadır ve bu karşı tarafın güveninin korunması gerektiği için vasiyetnamelerden farklı olarak miras sözleşmesinde irade prensinden değil güven prensibinden bahsedilir. Bu durumun bir sonucu olarak miras sözleşmesinde mirasbırakanın ya da onun ölümünden sonra ilgililerce saikten yanılmanın basit olduğu hallerde sözleşmenin iptal edilmesi kabul edilemez olarak değerlendirilir[30].

TMK 504 bakımından geçerli olan bu esasın TMK 557 hükmüne göre mirasbırakanın ölümünden sonra açılan iptal davaları için de uygulanır. Miras sözleşmesinde mirasbırakan tarafından sözleşmenin karşı tarafıymış gibi borçlar hukuku hükümlerinin kıyasen uygulanması sonucunda esaslı yanılmanın niteliğinde yer almayan saik yanılmalarının miras sözleşmesini iptal etmemesi gerekir. Miras sözleşmelerinde iki taraf için farklı hükümlerin uygulanmasını haklı gösteren neden bulunmaz. Özellikle de karşılıklı miras sözleşmelerinin söz konusu olduğu durumlarda miras sözleşmelerinde karşı tarafın aleyhine olan eşitsizliğin daha da belirgin hale geldiği söylenebilir[31].

3. Aldatma (Hile)

Yanılma konusunda mevcut olan tartışma, aynı nedenden dolayı aldatmada da mevcuttur. Miras sözleşmesinde ölüme bağlı tasarrufun olması nedeniyle vasiyetnamedeki gibi burada da irade prensibinin uygulanacağı ve bu nedenle amaçta yanılmanın da iptal nedeni olarak kabul edilmesi gerektiği düşüncesine göre kanun hükmündeki aldatmadan söz edilmesi isabetsizdir. Çünkü aldatma bir yanılmaya sebep olduğundan dolayı aldatma halinde üçüncü kişinin aldatmasıyla birlikte amaç yanılmasına dayanılarak mümkün olur. Miras sözleşmelerinde sözleşmenin niteliği itibariyle ön planda olmasını sağlayan görüş uyarınca saik yanılması, esaslı yanılmaya dönüşmediği müddetçe esaslı yanılmaya dönüşmez[32].

Aldatmanın söz konusu olduğu hallerde düşülen yanılma neticesinde mirasbırakan tarafından miras sözleşmesinin iptal edilebilmesine imkân tanır. Üçüncü bir kimsenin aldatması halinde TBK hükümleri uygulama alanı bulunur. Bu durumda üçüncü kişinin aldatması sadece karşı tarafça bilindiği hallerde kabul edilmesi söz konusudur. Aksi takdirde mirasbırakan tarafından üçüncü kişiden yalnızca tazminat istenmesi söz konusu olur[33].

4. Korkutma (İkrah)

Yanılma ve aldatmadaki mevcut olan tartışma burada da geçerliliğini korur. Kimi yazarlar tarafından miras sözleşmesinin yapılması hususunda etkili olmak şartıyla korkutmanın esaslı olup olmadığına bakmaksızın her tür korkutmayı iptal nedeni olarak değerlendirir. Diğer bir görüşe göre ise irade sakatlıklarının olması halinde miras sözleşmesinde TBK genel hükümleri uyarınca uygulama bulması gerektiğini ileri sürüldüğünden dolayı korkutmanın iptal nedeni sayılması için esaslı olması gerektiği iddia edilir. Tehdidin kim tarafından yapıldığı ise ölüme bağlı tasarrufun iptali sonucunu ortaya çıkarır. Üçüncü kişinin korkutması halinde ise bundan haberi olmayan karşı tarafın iptali halinde tazminat istenmesi mümkündür[34].

5. Zorlama (Cebir)

TMK 504’te yer verilen hüküm uyarınca korkutmanın yanı sıra zorlamadan da bahsedilmesi mümkündür. Zorlamanın maddi ve manevi zorlama olmak üzere iki şekilde gerçekleşmesi mümkündür. Zorlamaya ilişkin kanunda bu şekilde yer alan düzenleme manevi zorlamadır, ancak manevi zorlamanın iptal edilebilirlik nedenini oluşturduğu görülmektedir. Maddi zorlamaya bakıldığında ise fiziki bir zorlamanın olduğu görülür. Bu nedenle maddi zorlamanın söz konusu olduğu hallerde kesin hükümsüzlüğün olduğu söylenebilir. Üçüncü bir kimsenin mirasbırakana elini tutarak hazırlattığı bir ölüme bağlı tasarrufta yaptırımın iptal edilebilirlik değil, kesin hükümsüzlük olduğu söylenir[35].

6. Aşırı Yararlanma

TBK 28’de yer verilen düzenleme uyarınca aşırı yararlanmada objektif unsur, sözleşme taraflarının edimleri arasındaki açık orantısızlıktan kaynaklanır. Sübjektif unsura bakıldığında ise aşırı yararlanma nedeniyle zarar gören tarafın olduğu söylenir. Sübjektif unsurlardan bir diğeri ise aşırı yararlanma nedeniyle karşı tarafa zarar veren kimsenin zarar görenin zayıf durumunu bilerek bu durumdan yararlanmak istemesi oluşturur[36].

Aşırı yararlanma kurumunun uygulama alanına bakıldığında, tam iki tarafa borç yükleyen sözlemeler ile sınırlı olduğu görülür. Fakat bu durumda diğer sözleşmeler açısından uygulanmasına engel oluşturmaz. Teke taraflı hukuki niteliği uyarınca aşırı yararlanmada vasiyetlerde söz konusu olmaz. Karşılıksız ya da tek taraflı miras sözleşmeleri bakımından uygulama alanı bulamaz. Fakat karşılıklı ya da karşılıklı miras sözleşmeleri açısından aşırı yararlanmada miras sözleşmelerinin rizikolu yapısından dolayı taraflara yüklenen edim miktarı, genel olarak belli değildir. Mirasbırakanın ölüme bağlı edimi mirasın açılması ile belli olur ve karşı tarafın sağlararası edimin miktarıysa mitasbırakanın yaşam süresinde göre değişiklik gösterir[37].

Miras sözleşmesi, tarafların edimleri arasında bir dengenin oluşturulmasını sağlarken bu durum her zaman mümkün değildir. Miras sözleşmelerinde sadece ekonomik bir çıkarın sağlanması maksadıyla yapılmaması, daha çok aile ilişkilerine dayanılarak yapılması edimler arasında objektif bir dengenin sağlanması, sözleşmenin niteliği açısından gerekli değildir. Bu anlamda aşırı yararlanmanın objektif bir unsuru olarak edimler arasındaki açık oransızlığın miras sözleşmesi bakımından mevcut olmadığı görülür. Aşırı yararlanmada sübjektif unsurlardan zarar gören kimsenin karşı tarafa göre zayıf durumda olması miras sözleşmeleri bakımından da gerçekleşmesi mümkündür[38].

Mirasbırakanın da karşı tarafın zayıf konumundan yararlanması mümkündür. Sonuç itibariyle miras sözleşmesinde aşırı yararlanmanın söz konusu olduğu hallerde istisnai bir hal olsa da yine de böyle bir durumun olabilme ihtimali söz konusudur. Bu nedenle bu kurumun ivazlı miras sözleşmeleri bakımından kıyasen uygulandığını kabul etmek gerekir. Karşılıklı miras sözleşmelerine ilişkin doktrinde yer alan değerlendirmeye göre iki tarafın birbiri lehine bağlayıcı olarak ölüme bağlı tasarrufta bulunduğu karşılıklı miras sözleşmelerinde aşırı yararlanmanın kıyasen uygulanması söz konusudur. Burada her iki tarafın ediminin ölüme bağlı olduğu hallerde aşırı yararlanmanın uygulama şartlarının istisnai olarak gerçekleştirilmesi söz konusu olur[39].

7. Hukuka ve Ahlaka Aykırılık

Ölüme bağlı tasarrufun içeriği ya da tasarrufa bağlanan bir yüklemenin olması ya da şartın hukuka ya da ahlaka aykırı olması halinde hükümsüzlük söz konusu olur. Bu hükümsüzlüğün iptal edilebilirlik mi yoksa kesin hükümsüzlük mü olduğuna ilişkin tartışmalar söz konusudur. TMK 557’de yer verilen düzenleme uyarınca hukuka ya da ahlaka aykırılığın olması iptal nedenidir. Baskın görüş uyarınca kanundaki bu hükmün lafzına bakıldığında burada kesin hükümsüzlüğün değil, iptal edilebilirliğin olduğu söylenebilir[40].

TMK 557’de yer verilen düzenleme uyarınca hukuka ya da ahlaka aykırılıkta ölüme bağlı tasarruflar bakımından iptal nedeni olduğu görülür. Bu konudaki baskın görüş uyarınca kanunda yer alan düzenlemenin lafzına bağlı olarak kesin hükümsüzlük değil, iptal edilebilirliğin olduğu savunulur. Diğer görüş ise hukuka ve ahlaka aykırılığın olduğu hallerde kesin hükümsüzlük nedeni sayılan genel hükümde kamu düzeni ile ilgili olduğundan dolayı burada kesin hükümsüzlüğün uygulanması gerektiği ifade edilir. Ölüme bağlı tasarruflarda tasarrufun mahkeme tarafından butlan kararına kadar geçerli bir tasarruf şeklinde ayakta tutmayı sağlayacak bir düzenleme bulunmaz. Bu görüş, bu durum itibariyle kanunda gerçek olmayan bir boşluğun olduğunu söylemektedir[41].

8. İptalin İleri Sürülmesi

İptalin ileri sürülmesi, mirasın açılmasından önce ve mirasın açılmasından sonra olmak üzere ikiye ayrıldığı görülür. Mirasın açılmasından önce sadece miras sözleşmesinin taraflarının miras sözleşmesinin taraflarınca miras sözleşmesinin iptalini istemesi mümkündür. Mirasın açılmasından sonra ise ilgili diğer kimseler tarafından miras sözleşmesinin iptalini talep ve dava etmeleri mümkündür. TMK 504’de yer verilen düzenleme uyarınca, iptal isteminin mirasbırakanın sağlığında ileri sürülmesi yalnızca irade sakatlığı bakımından düzenlenir. Hakim görüş uyarınca bir yıllık hak düşürücü süre hariç olmakla birlikte bu maddede yer verilen diğer geçersizlik nedenlerinin de uygulama bulacağını kabul etmek gerekir[42].

Mirasın açılmasından sonra iptalin ileri sürülmesi, iptal davasıyla gerçekleşir. Ölüme bağlı tasarrufların mirasın açılmasına ilişkin hüküm ve sonuçları ortaya çıkarır. Bu bağlamda tasarrufun iptal edilmesine ilişkin menfaati bulunan kimselerce mirasçılar ya da vasiyet alacaklılarının iptal nedenlerinden birini bünyesinde olduğu ölüme bağlı tasarruflara yönelik iptal davası açılmaktadır. Yasal mirasçılarla birlikte iradi mirasçıların da dava açması mümkündür. İptal davasının davalıları, söz konusu iptali için başvurulan mirastan menfaat sağlayan kimselerdir[43].

SONUÇ

Miras sözleşmesi, şekli bakımdan ölüme bağlı tasarruf türü olan vasiyetnamelerden ayırıcı özelliği bağlayıcı olmasıdır. Miras sözleşmesiyle ölüme bağlı tasarrufta bulunan mirasbırakanın miras sözleşmesi ile bağdaşmayan ölüme bağlı tasarruf ya da bağışlamaların ölümden sonra iptal edilme ihtimali bulunmaktadır. Miras sözleşmesinde yer alan tasarrufun kısıtlaması miras hukukuna özgü bir durumdur.

Miras sözleşmesindeki hüküm ve sonuçları değerlendirirken sözleşmenin bağlayıcılığı ve mirasbırakanın tasarruf serbestisine etkisi incelenirken miras sözleşmesi içinde düzenlenen ve hem tek taraflı hem de iki taraflı olarak yapılabilmesi maddi anlamda ölüme bağlı tasarrufların bağlayıcı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Öğretide yer alan hâkim görüşe göre menfaat ölçütüne göre değerlendirmede bulunulması gerekir. Menfaat ölçütü bakımından menfaat kavramı bakımından belirsizliğin ortadan kaldırılması da bu durumun çözümü için tam olarak yeterli olmadığı görülür.

Mirasbırakan tarafından miras sözleşmesinden kaynaklı bağlayıcılıktan kurtulmanın sınırlı hallerde olması söz konusu olabilir. Bu bağlamda miras sözleşmesi yapılırken dikkatli olunması ve hukuk düzeninin sağladığı imkânlardan doğru şekilde yararlanmak gerekir. Mirasbırakanın miras sözleşmesinden dönme hakkını saklı tutması imkânın her zaman olması gerekir. Çünkü kimi hallerde miras sözleşmesinin düzenlenirken iradenin bozulması halinde sözleşmenin iptal edilebilirliği kendini göstermesi gerekir. Hayatın olağan akışı içinde miras sözleşmesinin yapıldığı zamanla ölüm anın gerçekleştiği süre dâhilinde uzunca bir sürenin geçmesi mümkündür. Bu süreçte meydana gelen nedenlerden dolayı mirasbırakan tarafından yapılan miras sözleşmesinin iradeyle uyuşmaması söz konusu olabilir.

Miras hukukundaki en temel araçlardan birine bakıldığında mirasbırakanın iradesine uygun şekilde tasarruflarda bulunma hakkı tanır. Olumlu miras sözleşmesinin söz konusu olduğu hallerde miras hukukunun bu temel amacıyla miras sözleşmesinde karşı tarafın sözleşmenin bağlayıcı sayılması bakımından menfaatlerin çelişmemesi gerekir. Bu bağlamda, kanunda yer verilmeyen imkânlardan biri olan miras sözleşmesinden dönme hakkı ya da onda değişiklik yapma hakkının saklı tutulması imkânının kabul edilmesidir. Miras sözleşmesinin mirasbırakanın iradesine uygunluğu bakımından beklenilen esnekliğin bu şekilde sağlanması mümkündür.

Miras sözleşmesinin hem sözleşme özelliğinin bulunması hem de ölüme bağlı tasarruf olduğundan dolayı birçok bakımdan borçlar hukuku ve miras hukuku alanları arasında tercih yapılmasına ve menfaat dengesinin sağlanması sağlanmaya çalışılır. Bu menfaat dengesinin sağlanırken göz önünde bulundurulan temel amaç, sözleşmenin ayakta kalmasıdır. Bu duruma esas itibariyle zarar veren durum sözleşmedeki irade bozukluğu halleridir. Sözleşmede, çalışmamızda bahsedilen irade bozukluğuna neden olan durumlardan birin olması halinde iptal edilebilirlikten bahsedilmesi söz konusu olur.

KAYNAKÇA

ANTALYA, Gökhan; Miras Hukuku, Legal Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 2015.

ANTALYA, Gökhan, SAĞLAM İpek; Miras Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 4. Baskı Ankara, 2019.

BAŞOĞLU, Başak; Miras Hukuku Özelinde Haksız Etkileme Kavramı ve Buna Bağlanabilecek Sonuçlar, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 1, s. 387-420, 2018.

ÇINAR, Ömer; Miras Sözleşmesinin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Sona Erdirilmesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 12, 2007, s. 219-230.

DOĞRAMACI, İhsan; Olumlu Miras Sözleşmesi ve Bağlayıcılık Sorunu, Bilkent Üniversitesi, 2019.

DURAL, Mustafa, ÖZ, M. Turgut; Türk Özel Hukuku, Cilt: 4 (Miras Hukuku), Filiz Kitapevi 13. Baskı, İstanbul, 2019.

EREN, Fikret, YÜCER AKTÜRK, İpek; Türk Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2019.

HATEMİ, Hüseyin; Miras Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 7. Baskı, İstanbul, 2018.

İMRE, Zahit, ERMAN, Hasan; Miras Hukuku, Der Yayınları, Gözden geçirilmiş 13. Bası, İstanbul, 2017.

İNAN, Ali. Naim, ERTAŞ, Şeref, ALBAŞ, Hakan; Türk Medeni Hukuku, Miras Hukuku, Bilge Yayınevi, 9. Baskı, Ankara, 2015.

ÖZTAN, Bilge; Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, 10. Baskı, İstanbul, 2019.

SEROZAN, Rona; Miras Hukuku, Seçkin Yayınları, 6. Baskı, Ankara, 2019.

GENÇCAN, Ömer Uğur; Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2016.

----------------------

[1] ANTALYA, Gökhan; Miras Hukuku, Legal Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 2015.

[2] İMRE, Zahit, ERMAN, Hasan; Miras Hukuku, Der Yayınları, Gözden geçirilmiş 13. Bası, İstanbul, 2017.

[3] İNAN, Ali. Naim, ERTAŞ, Şeref, ALBAŞ, Hakan; Türk Medeni Hukuku, Miras Hukuku, Bilge Yayınevi, 9. Baskı, Ankara, 2015.

[4] HATEMİ, Hüseyin; Miras Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 7. Baskı, İstanbul, 2018.

[5] EREN, Fikret, YÜCER AKTÜRK, İpek; Türk Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2019.

[6] DOĞRAMACI, İhsan; Olumlu Miras Sözleşmesi ve Bağlayıcılık Sorunu, Bilkent Üniversitesi, 2019.

[7] ANTALYA, Gökhan, SAĞLAM İpek; Miras Hukuku, Seçkin Yayıncılık, 4. Baskı Ankara, 2019.

[8] DURAL, Mustafa, ÖZ, M. Turgut; Türk Özel Hukuku, Cilt: 4 (Miras Hukuku), Filiz Kitapevi 13. Baskı, İstanbul, 2019.

[9] ÖZTAN, Bilge; Miras Hukuku, Yetkin Yayınları, 10. Baskı, İstanbul, 2019.

[10] SEROZAN, Rona; Miras Hukuku, Seçkin Yayınları, 6. Baskı, Ankara, 2019.

[11] BAŞOĞLU, Başak; Miras Hukuku Özelinde Haksız Etkileme Kavramı ve Buna Bağlanabilecek Sonuçlar, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 1, s. 387-420, 2018.

[12] ANTALYA, 2015.

[13] ÖZTAN, 2019.

[14] DOĞRAMACI, 2019.

[15] ÖZTAN, 2019.

[16] SEROZAN, 2019.

[17] İNAN & ERTAŞ & ALBAŞ, 2015.

[18] BAŞOĞLU, 2018.

[19] İMRE & ERMAN, 2017

[20] İNAN & ERTAŞ & ALBAŞ, 2015.

[21] ÇINAR, Ömer; Miras Sözleşmesinin Tek Taraflı İrade Beyanı İle Sona Erdirilmesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 12, 2007, s. 219-230.

[22] İMRE & ERMAN, 2017.

[23] DURAL & ÖZ, 2019.

[24] ANTALYA, 2015.

[25] İMRE & ERMAN, 2017.

[26] HATEMİ, 2018.

[27] EREN & YÜCER AKTÜRK, 2019.

[28] DURAL & ÖZ, 2019.

[29] ÖZTAN, 2019.

[30] BAŞOĞLU, 2018.

[31] İMRE & ERMAN, 2017.

[32] SEROZAN, 2019.

[33] İMRE & ERMAN, 2017.

[34] EREN & YÜCER AKTÜRK, 2019.

[35] İNAN & ERTAŞ & ALBAŞ, 2015.

[36] HATEMİ, 2018.

[37] DURAL & ÖZ, 2019.

[38] İNAN & ERTAŞ & ALBAŞ, 2015.

[39] DURAL & ÖZ, 2019.

[40] ÖZTAN, 2019.

[41] ÖZTAN, 2019.

[42] BAŞOĞLU, 2018.

[43] BAŞOĞLU, 2018.