Meşru (yasal) savunma, ceza hukukunun en eski kurumlarından olup; her dönem toplumlar tarafından kabul edilmiştir. Kişinin meşru savunmada bulunarak bir bakıma kamu düzenine yardımcı olduğu kabul edilir.
Ancak, eylemlerin meşru savunma kapsamında değerlendirilebilmesi için bazı şartların mevcudiyeti zorunludur. Türk Ceza Kanunu m.25/f.1’e göre, ‘’Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.’’
Her ne kadar Kanun maddesinde açıklayıcı ve net bir tanım yapılmışsa da, uygulamada değerlendirme aşamasında ciddi tereddütler yaşanmaktadır. Çünkü meşru savunma hali her somut olayda yer, mekân, zaman vb. diğer tüm unsurlar bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken bir kurumdur. Diğer bir deyişle hem saldırıya hem de savunmaya ilişkin eylemlerin karşılaştırılması söz konusudur.
Meşru Savunmanın Koşulları
Herhangi bir somut olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir.
1- Saldırıya İlişkin Şartlar
- Bir saldırı bulunmalıdır.
- Bu saldırı haksız olmalıdır.
- Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında bir ayrım gözetilmez.
- Saldırı ile savunma eş zamanlı bulunmalıdır.
2- Savunmaya İlişkin Şartlar
- Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya bir başkasına ait hakkı koruyabilmesi için başka bir çaresinin bulunmamasıdır.
- Savunma saldırana karşı olmalıdır.
- Savunma saldırıyla orantılı olmalıdır. (İstisna hüküm T.C.K. m.27/f.2)
3 - Meşru Savunmada Sınırın Heyecan, Korku ve Telaş Nedeniyle Aşılması
Meşru savunmada sınırın mazur görülecek heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması, kusurluluğu kaldıran bir hal olarak kabul edilmiştir. Bir başka deyişle, savunma ve saldırının orantılı olma şartının bir istisnası öngörülmüştür. Burada belirleyici olan, maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur.
Meşru savunma haline ilişkin olarak tüm şartlar açıkça belirlenmiş olmasına rağmen; uygulamada tespit her zaman kolaylıkla yapılamamaktadır. Bu yüzden tüm şartları örnek Yargıtay kararları ile incelemekte fayda bulunmaktadır.
T.C. Yargıtay 12. Ceza Dairesi E.2019/13688, K.2020/810, T.22.1.2020 kararında, sanığın kendisine yapılan silahlı saldırı karşısında silahı almak amacıyla hareket ettiği ve ardından üst üste düşmeleri esnasında silahın patlamasıyla maktulün vurularak ölmesi meşru savunma kapsamında değerlendirmiştir.
Somut olayda, maktul ile sanık sözlü bir tartışma yaşamış ardından maktul silahı ile önce 3 el havaya ateş etmiş ve sonrasında sanığı sol diz alt kısmından yaralamıştır. Bu noktada sanığa yönelik saldırıya ilişkin tüm şartların oluştuğu aşikârdır. Buradaki asıl değerlendirme savunmaya ilişkin şartların gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında önem arz etmektedir.
Savunmaya ilişkin şartların da somut olayda bulunduğu şeklinde bir değerlendirme yapılabilir. Şöyle ki, maktulün sanığı yaralaması neticesinde sanığın silahı almak için maktulün üzerine doğru atlaması ve silahı almaya çalışması bir zorunluluk halinin neticesidir. Çünkü olayın gelişme şekline bakıldığında da anlaşılacağı üzere, sanığın eylemsiz kalması halinde ağır bir şekilde yaralanması veya öldürülmesi kaçınılmazdır. Ayrıca olayın arsa -tarlada gerçekleşmesi de göz önünde bulundurulmalıdır; zira sanığın saldırıdan kaçma olanağı bulunmamaktadır. Aksi takdirde sanığın başka çaresinin olduğu kabul edileceğinden, meşru savunmadan bahsetmek mümkün olmayacaktı.
T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu E.2015/1-424, K.2018/399, T.18.9.2018 kararında, Kadının kocası ile 25 yıldır evli oldukları, alkol alışkanlığı bulunan kocanın sarhoş olduğu zamanlarda kadına ve çocuklara şiddet uyguladığı sabit olduğu; olay günü eve alkollü gelen kocanın salonda alkol almaya devam ettiği, ilerleyen saatlerde yatak odasında yatmakta olan kadının yanına giderek cinsel ilişki kurmak istediği, kadının kabul etmemesi üzerine arbede yaşandığı ve sonrasında kocanın tekrar salona gelerek alkol almaya devam ettiği, sabaha karşı kadının salona gelerek alkolün etkisiyle sızan kocanın boynuna başörtüsünü sıkıca bağlamak suretiyle boğarak öldürdüğü olayda; kadının eyleminin meşru savunma kapsamında olmadığına karar vermiştir.
Karar gerekçesinde, kadının sadece sağ kısmında ve sol bacak üstünde hafif kızarıklık haricinde başkaca bir darp izi bulunmaması ve kadının çelişkili ifadeleri neticesinde adamın kadına yönelik olarak yaşamına ve cinsel bütünlüğüne yönelik bir saldırının söz konusu olmadığından sebeple meşru savunma şartlarının oluşmadığına kanaat getirilmiştir.
Kararda özetle saldırının bulunmadığı veya tekrarının muhakkak olmadığı nedeniyle bu hükme varılmıştır. Her ne kadar Ceza Genel Kurulu tarafından saldırının yokluğu karar için yeterli görülmüşse de, konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına diğer şartlar bakımından değerlendirme yapılabilir. Şöyle ki, saldırının varlığını kabul etsek dahi; kadın kendisine yönelik saldırıya yaklaşık olarak 6 – 7 saat sonrasında karşılık vermektedir. Yani diğer bir deyişle saldırı ve savunmanın eş zamanlı olmadığı görülmektedir. Yine saldırının olduğunu farz ettiğimizde, savunmanın zorunluluk unsurunun gerçekleşmediği görülecektir. Zira kadın kocayı öldürdüğü esnada koca alkolün etkisiyle sızmış durumda olduğu sabit olduğundan, kadının olay yerinden uzaklaşmak yerine öldürme eylemi zorunluluk olarak değerlendirilemez.
Çünkü olayda alkolün etkisiyle sızan adamın öldürülmesi haricinde kadının olay yerinden kaçma veya uzaklaşma imkanının varlığı yahut başkaca tedbirler alması olanaklıdır. Görüleceği üzere, bu ihtimalde dahi kadının kocayı öldürmesi zorunluluk olarak değerlendirilemez.
T.C. Yargıtay 1. Ceza Dairesi E.2017/618, K.2017/705, T.8.3.2020 kararında, kişinin hem babasına hem de kendisine yönelik yapılan bıçaklı saldırı karşısında yaralanması ve karşısındaki saldırganın eylemine devam etmek istediği sırada; bu sefer kendisinin de bıçakla karşılık vererek saldırganı öldürmesi meşru savunma kapsamında değerlendirmiştir.
T.C. Yargıtay 1. Ceza Dairesi E.2013/2791, K. 2013/5664, T.10.10.2013 kararda, kişinin sahibi olduğu markete giren hırsızlara bu suçun gerçekleşmemesi ve vazgeçmeleri için çabalamasına rağmen saldırıyı defedememesi karşısında ve kendisine ait malları korunmak amacıyla olay yerinden malları ile kaçan hırsızların bulunduğu araca ateş etmesi ve hırsızlardan birinin yaralanarak ölmesi olayında, öldürme eylemini meşru savunma kapsamında kabul edilmiştir.
T.C. Yargıtay 4. Ceza Dairesi E.2010/12881, K.2012/11858, T.21.5.2012 kararda, kişinin tartışma esnasında karşısındaki saldırgan tarafından basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde yaralanması sonrasında olay yerinde kaçarken ruhsatsız tabancasını göstererek tehdit suçunu işlediğine ve bu eylemin meşru savunma kapsamında olmadığına karar verilmiştir. Gerekçe olarak; kişinin silah gösterme sırasında def etmek zorunda kaldığı haksız bir saldırının bulunmaması gösterilmiştir.
Sonuç olarak, hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilen meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Kanımızca ceza hukuku alanında her ne kadar bazı Yargı kararları emsal olarak kabul edilse de, meşru savunmayla ilgili kararların örnek teşkil etmesi olanaksızdır. Zira tüm somut olayların kendi içinde bir değerlendirmeye tabi tutulması gerekir.