MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ DAVALARINDA “ZAMANAŞIMI” HUSUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Abone Ol

Sınai Mülkiyet Kanuna göre Markanın amacı; “Bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini” sağlamasıdır. Bu sebepten, ticari hayatta, kişiler arasında ve genelde de ticari şirketlerin Markalarından dolayı, birçok ihtilaf mevcut olup, olmaya devam edecektir. İşbu ihtilaflardan birisi de “Markanın Hükümsüzlüğü”dür. Peki “Markanın Hükümsüzlüğü” nedir? Ne zaman ve ne koşulda bu dava türü açılır? Hemen cevaplayalım ki, Markadan kaynaklanan Hükümsüzlük davasının açmanın da şartları, detayları mevcuttur. Şöyle ki;

Marka alanında Hükümsüzlük “Tescil edilmiş bir markanın, gerekli koşullara sahip olmaması nedeniyle dava yoluyla iptali ve böylece evvelce elde edilmiş marka hakkının son bulması demektir.” Bu çerçevede, 556 sayılı Markalarının Korunması hakkında KHK’nın 42. Maddesi uyarınca ve Sinai Mülkiyet Kanunu’nun 25. Maddesi’nin 6. Fıkrası uyarınca “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötüniyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez.” demektedir. Yani, Tescilli bir marka sahibi, iltibas-karışıklık-ilişkilendirilme ihtimali doğuracak tescilli markalara karşı markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl içerisinde işbu davayı açması gerektiğini önceki ve sonraki mevzuat net biçimde düzenlemiştir. Lakin mevzuatta ek olarak, Sonraki tarihli markanın “Kötüniyetli” olduğu ispat edildiği taktirde herhangi bir zamanaşımı durumundan kaynaklı hak kaybı söz konusu olmayacaktır. Söz konusu durumu anlamlandırmak açısından Yargı Kararları ile örneklendirmekte fayda vardır;

YARGITAY 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2019/773 Karar No: 2019/2100 Karar Tarihi:13.03.2019 “…Dava, markanin hükümsüzlügü ile marka hakkina tecavüzün tespiti ve önlenmesine iliskindir. Her ne kadar yerel mahkemece davali markasinin hükümsüzlügüne karar verilmis ise de, olaya uygulanacak 556 sayili KHK 41/a maddesi uyarinca marka hükümsüzlük davasi 5 yillik hak düşürücü süreye tabidir. Kötü niyetle tescil edilen markalar yönünden ise hükümsüzlük davasi açma hakki hak düsürücü süreye bagli degildir. Ancak bu halde, dava açan kisinin de kötüniyetli olmamasi ve ayni zamanda karsi tarafin kötüniyetini ispat etmesi gerekir. Tek basina taninmis bir markanin ayni/benzer tescil edilmis olmasi markanin kötüniyetli tescil edildigi anlamina gelmez. Böyle bir ihtimalde 556 sayili KHK 8/4 maddesi kosullari dikkate alinarak hükümsüzlük talebinin incelenmesi gerekir. Bu kapsamda, davalinin 98/3491 sayili “LEXUS” ibareli ve 20.03.1998 basvuru konusu yaptigi markasini kullaniliyor olmasi da dikkate alindiginda, basvuru tarihi itibariyle kötüniyetli oldugundan bahsedilmesi mümkün degildir. Yerel mahkemece aksi düsünce ile kötüniyetle tescil nedeniyle hükümsüzlük karari verilmesi dogru olmamistir…” demektedir. Yani; Kötüniyetli tescil edilen markalara karşı herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu olmayıp, kötüniyeti davayı açanın ispat etmesi gerektiğini, bir markanın sadece Tanınmış Markanın aynısı ya da benzeri şekilde tescil edilmiş olmasının kötüniyetli bir tescil anlamına gelmeyeceğini net olarak ifade etmiştir. Ek olarak;

İstanbul BÖLGE ADLIYE MAHKEMESI 16. Hukuk Dairesi E. 2017/3165 K. 2019/2577 Karar Tarihi: 22.11.2019 “…davacının babasının Dünya Güres sampiyonu bir sporcu olup tanınan bir kisi oldugu, otobüs tasımacılıgı sektöründe saglıgında faaliyet gösterdiginin dosyaya sunulan ve itiraza ugramayan belgelerden anlasıldıgı, davalının davacının murisinin ismini ve fotografını taşıyan markayı 38. Sınıfta tescil ettirmesinin murisin sporcu basarısından ve isminin tanınmışlığından yararlanma amacı güttügü, kötüniyetli oldugu, mirasçısı davacının markanın hükümsüzlüğünü istemekte hukuki yararının bulundugu, davanın markanın tescil tarihi olan 11/10/2012 tarihinden itibaren bes yıllık dava açma süresinde açıldıgı, kaldı ki kötüniyetli tescilin hükümsüzlügü davasının süreye tabi olmadığı,…” demekte olup, işbu Hükümsüzlük davalarında 5 yıllık hesaplama tarihinin aleyhine dava açılan markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde açılmasını gerektiğini, kötüniyet ispat edildiği taktirde herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu olmayacağını karara bağlamıştır. Bir diğer örnek ise;

T.C. YARGITAY 11. Hukuk Dairesi E. 2019/369 K.2019/7529 Karar Tarihi: 26.11.2019 “…556 sayili KHK'nin 42. maddesine göre hükümsüzlük istemli davalarin 5 yillik hak düşürücü süre içinde açilabilecegi, davacinin islah talebinin bu tarihten yaklasik 21 yil sonra yapildigi ve hak düsürücü sürenin doldugu, her ne kadar ayni maddede kötüniyet halinde bu süre öngörülmemis ise de davali markasinin davaci markasindan önce tescil edilmesi ve kullanilmasi, ayrica "……." ibareli markanin Türkiye’deki tescilinin yani sira, davali adina Almanya, Rusya, Belarus gibi ülkelerde de tescilli olmasi ile davalinin kardes sirketi oldugu anlasilan Pumpenfabrik Hilpoltstein GmbH adina Almanya’da 1970 yilindan beri tescilli bulunmasi karsisinda davalinin kötüniyetli olduğunun söylenemeyecegi gerekçesiyle davanin reddine karar verilmistir. Karari, davaci vekili istinaf etmistir.

Bölge adliye mahkemesince tüm dosya kapsamina göre, mahkemenin kullanmama nedeniyle marka iptali davasinin yasal dayanaginin kalmadigi ve hükümsüzlük davasinin reddine iliskin kararinda bir isabetsizlik olmadigi, davalinin marka tescilinin kötü niyetli oldugu kabul edilse dahi marka tescilinden yaklasik 21 yil sonra isbu hükümsüzlük davasinin açilmasinin hakkin kötüye kullanilmasi niteliğinde bulundugu, emsal kararlara göre marka tescilinin kötü niyetli oldugu hallerde dahi sessiz kalma yoluyla hak kaybina ugranmasinin mümkün bulundugu gerekçesiyle davaci vekilinin istinaf basvurusunun esas yönünden reddine karar verilmistir…” demekte olup, Markasının Yurtdışında çok önceden beri tescilli olmasından ve uzun bir süre sonra açılan işbu davanın sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını tespit etmiştir. Söz konusu örnekler çoğaltılabilecektir.

İşbu çerçevede, zaman aşımı yönünden Hak kaybına sebep olmamak adına Markanın Kötüniyetinin ispatı açısından soru işaretleri aklımıza takılmış olabilir. Nitekim; Marka Hükümsüzlük Davalarında Kötüniyetin tespit edilmesi her olayın kendine özgü koşullarına göre mümkün olmaktadır. Bu durumda, markalarındaki işaretlerin, kelimelerinin aynılığı ya da benzerliği, tarafların birbirinden haberdar olma ihtimalinin değerlendirilmesi, faaliyet sektörlerin aynılığı ya da benzerliği gibi daha çok bağımsız unsur bir araya getirilip bu çerçevede değerlendirilebilecektir.

Sonuç olarak, Markanın Hükümsüzlüğü davalarında, Müvekkil Markasına ya da markanıza, sonradan tescil edilmiş bir markada ortaya çıkan iltibas-karışıklık-ilişkilendirilme durumunun söz konusu olabileceği durumlarda, karşı tarafın markasının tescil tarihten itibaren 5 yıl içerisinde işbu davanın açılması gerekmektedir. Lakin, olayı koşullarına göre oluşabilecek “kötüniyetin” ispat edilmesi durumunda mevzuat herhangi bir süre öngörmemiş olsa da herhangi bir içtihat sürprizi ile karşılaşmamak adına öğrenildikten bir an önce işbu davanın açılmasını sayın okurlarımıza tavsiye ederiz.

Kaynakça

Şanal, Osman, Markanın Hükümsüzlüğü, Adalet Yayınevi, Ankara 2004, s. 83