MALPRAKTİS'TE KAMU HEKİMİ'NE AÇILAN RÜCU DAVALARI

Abone Ol

Bu yazı ile, (MALPRAKTİS konulu) idare tarafından hekimlere açılan Rücu Davaları’nda; yasal dayanak ve Yargıtay görüşü arayışındaki hukukçu ve hekimlere yardımcı olmak amaçlanmıştır.

*-*

Kamu Görevlileri’nin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili Kamu Kurumu’nun Hizmet Kusuru’nu oluşturur. Bu durumda SORUMLU; Kamu Görevlisi’nin emrinde çalışmakta olduğu Kamu Kurumu olup, Dava, o Kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/3, 129/5, 657 Sy. K. 13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda Yasal düzenlemeler, emredici hükümler içermektedir.

Bir diğer anlatımla; Anayasa’nın 129/5. Maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13/1. Maddesi gereğince; Kamu Görevlileri’nin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan Tazminat Davaları, KENDİLERİNE RÜCU EDİLMEK KAYDI İLE ve Kanun’da gösterilen koşullara uygun olarak, İdare aleyhine açılmalıdır.

Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun Kararları gereğince; söz konusu Rücu Davaları’nın Temyiz incelemelerinde, Yargıtay (4.) Dairesi çözüm ve görüm yeridir.

*-*

EMSAL KARAR ÖZETLERİ

Dava; rücuen tazminat istemine ilişkindir. Rücu Davası’nda; sorumlular arasında teselsül hükümleri değil, kusur oranında sorumluluk geçerlidir. Buna göre açıklanan ilke göz önünde tutularak; davalının, oluşan zarara katkısı ve tarafların kusur oranlarının Bilirkişi Görüşü de alınmak suretiyle belirlenmesi ve kusur oranı itibariyle tazminatla sorumlu tutulması gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir. [i]

Uyuşmazlık; davacı İdare’nin ilgiliye ödediği paranın Davalı Doktor’dan rücuuna ilişkindir. Rücu Davaları’nda davalının kusur oranının belirlenmesi gerekir. Somut olayda; Davalı Doktor’un ödemeye dayanak tedavi sırasında kusurunun olup olmadığı, varsa oranı konusunda Bilirkişi Raporu alınmalı, sonucuna göre sorumluluk kapsamı belirlenip hüküm kurulması gerekir. [ii]

Dava; rücu isteminden kaynaklı Alacak Davası’dır. Rücu Davaları’nda, davalı tarafın kusur durumunun araştırılması ve varsa kusuruna karşılık gelen kısımdan sorumlu tutulması gerekir. İşbu Dava’da, davalının kusur oranı belirlenmemiştir. O halde somut olay değerlendirilerek; davalının kusur oranı Uzman Bilirkişiler’den alınacak Rapor ile belirlenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Ayrıca Mahkeme’ce, olayın oluşu ve dosya kapsamındaki diğer olgular gözetilerek davalıya rücu edilecek tazminat miktarı belirlenirken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 52. (BK.'nın 44.) Maddesi uyarınca Hakkaniyet İndirimi yapılıp yapılmaması hususunun da gözetilmesi gerekmektedir. [iii]

Dava; rücuen tazminat istemine ilişkindir. … Rücu’nun amacı; birlikte sorumlular arasında hakkaniyete göre denge kurmaktır. BK.'nın 50. Maddesi (TBK. m. 61) Hâkim’in takdirini esas almıştır. Anılan Madde buyruğuna göre ilgililerin birbirine karşı rücu hakları olup olmadığını ve varsa kapsamını Hâkim takdir edecektir. Bu Madde; her ne kadar birden çok kimselerin ortak kusurlarıyla zarar oluşturmalarını düzenlemiş ise de onu izleyen 51. Madde’deki birden çok kişilerin değişik hukuksal nedenlerden sorumluluğunda da belirtilen kural geçerlidir. Öyleyse çok tipli teselsülde de Hâkim, rücu kapsamını takdir durumundadır. Kusur kapsam belirlemede etkin ise de, hakkaniyet de onunla birlikte değerlendirilmesi gereken önemli öğelerdendir. Davacı İdare’nin ödediği miktarı ancak kusuru oranında davalıya rücu edebileceği hususunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak davalı ...’nun uyguladığı davaya konu tıbbi müdahale ve tedavinin mahiyeti, çalışma koşulları, iş yoğunluğu ve diğer hususlar birlikte değerlendirildiğinde; talep edilen zararın bir bölümüne davacı İdare’nin katlanması gerektiği kabul edilmelidir. Türk Borçlar Kanunu'nun 51 ve 52. (BK. 43-44) Maddeleri uyarınca, talep edilen tazminattan uygun bir miktar hakkaniyet indirimi yapılmalıdır. [iv]

Dava; kamu görevlilerinin hizmet kusurundan kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir. … Dosya kapsamından; davalı tarafından, davaya konu Sağlık Raporu’nun sağlıklı bir şekilde alınabilmesi için bazı tıbbi cihazların varlığının gerektiği, davalı Doktor’un görev yaptığı Devlet Hastanesi’nde bunların bulunmadığı, doğuştan gelen bazı fizyolojik özelliklerin cinsel saldırı sonucu oluşan durumdan ayırt etmenin bu cihazların yokluğunda mümkün ol(a)mayabileceğinin iddia edildiği anlaşılmaktadır. Yerel Mahkeme’ce, davacı İdare tarafından ödenen tazminat miktarı göz önüne alınarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; Rücu Davaları’nda KURAL; kişilerin kusurları oranında sorumlu tutulmaları esasıdır. Davacı, davalının kusuru oranında ödediği miktarın tazminini isteyebilir. Genel kurala aykırı olarak; davalının kusur oranı belirlenmeden, zararın tamamından sorumlu tutulması doğru değildir. Şu durumda; dava konusu olaydaki kusur durumu konusunda Uzman Bilirkişi Kurulu’ndan Rapor alınmak suretiyle davalının, 818 sayılı BK.'nun 50. Maddesi (6098 sayılı TBK. 62) uyarınca kusur oranına göre sorumlu tutulması gerekirken, eksik tahkikata dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. [v]

Tazminat’ın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur. Tazminat’ın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Diğer bir deyişle; tazminatı ödeyen davacı İdare, ancak kusuru oranında Personeli’ne rücu edebilir. Ancak Mahkeme’ce, kusur durumunun belirlenmesi için Bilirkişi İncelemesi yaptırılmamıştır. [vi]

Dava; rücuen tazminat istemine ilişkindir. … Dosya içeriğinden; Adli Tıp Genel Kurulu’ndan alınan 06/04/2017 tarihli Kusur Raporu’nda; “dava dışı hastada düşmeye bağlı suprakondiller humerus kırığı meydana geldiği, bu nedenle genel anestezi altında kapalı repozisyon ve alçı uygulandığı, takiplerde alçının sıkı yapıldığının anlaşıldığı, daha sonra gevşetildiği ifade edilmesine rağmen küçükte gelişen patoloji dikkate alındığında bu gevşetmenin yeterli olmadığı, bu nedenle küçükte sıkı alçı uygulayan ve uygun gevşetmeyi yapmayan Op. Dr. ...’nün kusurlu olduğu, kusur oranının 4/8 düzeyinde bulunduğu” mütalaa edilmiştir. a) Rücu Hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkı olup, davacının mal varlığındaki eksilme her ne kadar ödeme tarihinde gerçekleşmiş olsa da, dosya kapsamında ve davacı tarafından ileri sürülen deliller arasında davalının temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir bilgi ve belge ibraz edilemediğinin anlaşılmasına göre asıl alacağa ödeme tarihinden dava tarihine kadar faiz yürütülmesi doğru değildir. b) Dava; sağlık hizmeti dolayısıyla verilen zarar nedeni ile Devlet’in ödediği tutarın müteselsil sorumlu davalıya rücuuna ilişkindir. Rücu’nun amacı, birlikte sorumlular arasında hakkaniyete göre denge kurmaktır. Somut olayda; kusur durumu, dava konusu olayın gerçekleşme biçimi, ağır çalışma koşulları ve iş yoğunluğu gözetilerek, tahsiline karar verilen zarar miktarından BK. 43-44 Maddeleri (TBK. Madde 51-52) gereğince uygun bir miktarda hakkaniyet indirimi yapılması gerekirken, açıklanan hususun gözetilmemiş olması doğru değildir. [vii]

Dava; rücuen tazminat istemine ilişkindir. … Rücu Davaları’nda Zamanaşımı Süresi; ödeme tarihinden itibaren (1) Bir Yıl’dır. Mahkeme’ce davacı İdare’nin almış olduğu 25/11/2011 tarihli olurdan itibaren Bir Yıl içinde açıldığı belirtilmiş ise de davacı İdare’nin dava ile ilgili olarak almış olduğu gecikmiş olur kararından sonra davanın Bir Yıllık sürede açılmasını öngören yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Ödeme tarihinden itibaren Bir Yıllık sürenin geçmesi ile rücuen tazminat davasının zamanaşımına uğrayacağı kuralı ise yargısal içtihatlarla geliştirilmiştir. Şu durumda; Mahkeme’ce davanın açıldığı tarihte, ödeme tarihlerinden itibaren (1) Bir Yıllık Zamanaşımı Süresi’nin geçtiği gözetilerek Dava’nın Zamanaşımı’ndan reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve Yasa’ya uygun düşmemektedir. [viii]

Dava dosyasının incelenmesinde; davacı Kurum’un onay vermeye yetkili makamının olur tarihinin 20/03/2003 tarihi olduğu ve davacı tarafından icra dosyasına ödemenin ise 01/07/2004 tarihinde yapıldığı anlaşıldığına göre, dava tarihi olan 08/03/2006 tarihi itibari ile 1 Yıllık Zamanaşımı Süresi’nin dolmuş olması nedeniyle Dava’nın Zamanaşımı nedeniyle reddi gerekir. [ix]

----------------------------------------

[i] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2018/4663 E., 2019/1662 K., 21.03.2019 T.

[ii] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2016/4400 E., 2018/433 K., 25.01.2018 T.

[iii] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2017/3889 E., 2018/2175 K., 22.03.2018 T.

[iv] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2018/2951 E., 2019/376 K., 29.01.2019 T.

[v] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2016/16776 E., 2019/1236 K., 06.03.2019 T.

[vi] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2016/7638 E., 2017/1653 K., 14.03.2017 T.

[vii] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2019/2709 E., 2019/5396 K., 19.11.2019 T.

[viii] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2016/7629 E., 2018/5273 K., 04.07.2018 T.

[ix] Yargıtay (4.) Hukuk Dairesi, 2016/9028 E., 2016/12396 K., 21.12.2018 T.