LİMİTED ŞİRKETLERDE ORTAKLARIN KAMU BORÇLARINDAN DOLAYI SORUMLULUĞU

Abone Ol

GİRİŞ

Devletin en önemli kaynaklarından biri ticaret şirketlerinin yapmış oldukları faaliyetler neticesinde elde ettikleri gelirler üzerinden aldıkları vergilerdir. Elde edilen bu gelirlerin etkin bir şekilde tahsili, bunların yasalarda belirlenen birtakım vergisel ödevleri zamanında ve eksiksiz yerine getirmesine bağlı bulunmaktadır[1].

6102 sayılı TTK’nın 573. maddesi ve devamı limited şirketleri düzenlemektedir. Buna göre limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur; esas sermayesi belirli olup, bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşur.

6102 sayılı Kanun ile limited şirket ve ortaklarının şirket borçlarından sorumluluğu ve sınırları açıkça belirlenmiştir. Limited şirketlerde ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Bir başka ifade ile ortaklar şirket tüzel kişisine karşı sorumludur. Bu sorumluluk ortakların üstlendikleri sermaye payı borcundan ve öngörülmüşse ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerinden kaynaklanır. Ayrıca ortaklar, belli koşullarda kamu borçlarından (vergi) sorumlu tutmaktadır. Bu durum «Sınırlı Sorumluluk İlkesi»nin esnetildiği bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka deyişle ortağın sınırlı sorumluluğunun istisnasını kamu borçları oluşturmaktadır. Ortaklar, kamu borçlarından dolayı ikincil derecede sorumludur.

Çalışmamızda, öncelikle sınırlı sorumluluk ilkesinden bahsedilmiş, amme alacakları kavramına giriş yapılarak, tahsil edilememe kavramı ve kamu borçlarının özelliklerine değinilecek, en büyük sıkıntılara sebep olan pay devrinin kamu borçlarına etkisi incelenecek, kısaca sermaye şirketleri arasında yer alan limited şirketlerin ortakları ve kanuni temsilcilerinin vergi borcundan doğan tüm sorumlulukları, farklı kanunlarda yer alan çelişkili hükümler, öğretideki görüşler, yargısal görüşler bağlamında uygulamada karışıklığa sebep olan hususlar detaylı olarak izah edilmeye çalışılacaktır.

BİRİNCİ BÖLÜM

LİMİTED ŞİRKETLERDE ORTAKLARIN SORUMLULUĞU

I. YASAL DÜZENLEME

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun[2] 573. maddesinin 2. fıkrasına göre ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu hükümden anlaşıldığı üzere şirket ortaklarının şirkete maddi anlamda tek bir yükümlülüğü bulunmaktadır. Ortaklar tarafından taahhüt ettikleri esas sermaye paylarının ödenmesi bu yükümlülüğün yerine getirilmesi adına yeterlidir.

Şirket sözleşmesinde ek ödeme ve yan edim yükümlülüğü de ortaklar için getirilebilir. Bu halde sadece taahhüt edilen sermaye payını ödeyen ortağın sorumluluğunun bittiğinden bahsedilemez, zira şirket sözleşmesi ile ek ödeme ve yan edim yükümlülüğü getirilmişse ortaklar bu yükümlülüğün yerine getirilmesinden de ayrıca sorumludur. Sayılanlar dışında kural olarak ortakların başka bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

Yine 6102 sayılı Kanun’un “Ortakların Sorumluluğu” başlıklı 602. maddesine göre; şirket borç ve yükümlülükleri dolayısıyla sadece malvarlığı ile sorumludur. Yukarıda da bahsettiğimiz 6102 sayılı Kanun’un 573/2. maddesinde ortakların şirket borçlarından sorumlu olmadıkları açıkça belirtilmiştir. Aşağıda istisna olarak ortaklara da bir sorumluluk yükleyen kamu borçlarından sorumluluk bu kapsamda değerlendirilmemektedir.

II. SINIRLI SORUMLULUK İLKESİ

Limited şirketlerin doğumu ve gelişiminde en önemli etken, “sınırlı sorumluluk” ilkesi olmuştur. Limited şirket ortakları sınırlı sorumlu bir şirkete duyulan ihtiyaç sebebiyle, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında Alman kanun koyucusu tarafından ihdas edilmiştir[3]. Bu şirket türünün, birçok ülke mevzuatında yer almasının sebebi de sınırlı sorumluluk ilkesine duyulan gereksinimdir[4]. Sınırlı sorumluluk ilkesi, limited şirketin varlık sebebini teşkil etmektedir[5].

6102 sayılı Kanun’un 573/2. maddesinde de belirtildiği şekilde şirket, borç ve yükümlülükleri dolayısıyla yalnızca malvarlığı ile sorumlu olunca, alacaklılar ortakların malvarlığına başvuramamakta ve ortaklara karşı takip başlatamamaktadır. Bir başka ifade ile şirket ortağı, taahhüt ettiği sermayeyi ödemiş ise, şirket sözleşmesinde ayrıca ek ödeme ve yan edin yükümlülüğünün getirilmesi halinde ortaklar tarafından bu yükümlülük yerine getirilmişse, şirket alacağı için ortağa başvurmak mümkün değildir. Borcun tahsili amacıyla, doğrudan şirket ortağına karşı takip başlatmak da mümkün değildir. Ortakların sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye payları ile sınırlıdır; ancak bu borç yalnızca limited ortaklığa karşıdır. Bu hususa öğretide “Sınırlı Sorumluluk İlkesi” denilmektedir. Şirketin bir borcundan dolayı istisnalar dışında ortaktan bu borcun tahsil edilememesi anlamına gelmekte olup, ortakların sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesi adına önemlidir.

Limited şirket borçlarından tüm malvarlığı ile sorumludur ancak limited şirketin ortaklarının sorumluluğu, taahhüt ettikleri sermaye payı oranında ve yalnızca şirkete karşıdır.

Limited şirket ortağı için öngörülen bu sorumluluk ile kamu alacaklısı için bir ayrıcalık tanınmaktadır. Ancak ortağın şirketin diğer alacaklılarına karşı sorumlu olmaması kuralı devam etmektedir[6].

III. SINIRLI SORUMLULUĞUN GENİŞLETİLDİĞİ HALLER

TTK’da, limited şirket malvarlığının korunması ilkesi bağlamında, şirket ortaklarının sınırlı sorumluluğunun genişlediği üç hâl daha bulunmaktadır. TTK’da “sermayenin korunmasıyla” ifade edilenden malvarlığının korunmasını da anlamak lazımdır, malvarlığının korunması sermayenin korunmasını da içermektedir[7].

İlk olarak bedeli tamamen ödenmemiş bir sermaye payını iktisap eden kimse, pay defterine kaydedilmekle, şirkete karşı payın geri kalan borcunu üstlenmiş olur (TTK m.501 ve TTK m. 585)[8]. Payı iktisap eden yeni ortak, pay defterine kaydedilmekle, sermaye borcunu üstlenirken; devreden ortak ise sorumluluktan kurtulur. Bu hükümle Kanun koyucu, şirketin kuruluşunda ya da sermaye artırımında pay taahhüt eden ortaklara bir imtiyaz tanımıştır[9].

İkinci olarak payını devreden limited şirket ortağının sorumluluğu, payı devralan ortağın “ödemelerinden açık kalan tutar için” devam eder. Payı devralan ortak, TTK m. 482 ve m. 483’e uygun olarak, pay borcunu ödemede temerrüde düştüğünde şirketten çıkarılabilir. Bu durumda payı devreden ortak, ödenmeyen pay bedelleri miktarınca sorumlu olur[10].

Üçüncü olarak şirket, ortağın şirketten ayrılmasının tescil edildiği tarihten itibaren iki yıl içinde iflâs etmiş ise, ayrılan ortaktan da ek ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesi istenir. Ek ödeme yükümlülüğü, halef tarafından yerine getirilmemişse, eski ortağın sorumluluğu, yükümlülüğün gerçekleştiği tarihte ortağa karşı ileri sürülebileceği ölçüde devam eder (TTK m. 604)[11].

Görüldüğü üzere, limited şirket ortaklarının sınırlı sorumluluğu ilkesinin TTK’da bazı istisnaları bulunmaktadır. Fakat bu istisnalar daha çok, malvarlığının korunması ilkesiyle bağlantılı olup, bu ilke öncelikle şirket alacaklılarıyla ilgili olmasına rağmen, şirketin mali gücünü gösteren malvarlığı değerlerinin korunması, alacaklılarla beraber şirketin ve pay sahiplerinin de korunmasına hizmet etmektedir[12]. Dolayısıyla anılan istisnalar, limited şirketin, nitelik ve özellikleriyle bağdaşmakta ve onunla uyum içinde bulunmaktadır. Zira şirket ortakların sorumluluğunun genişlediği tüm hâller, şirketin menfaatinin korunmasını da sağlamakta, şirketin faaliyetlerine devam etmesini güvence altına almaktadır[13].

İKİNCİ BÖLÜM

LİMİTED ŞİRKETLERDE ORTAKLARIN KAMU

BORÇLARINDAN SORUMLULUĞU

I. KAMU BORÇLARINDAN SORUMLULUK

Kamu gelirleri arasında devletin en önemli gelir kaynağı olan vergiler bakımından 213 sayılı VUK; 6183 sayılı AATUHK ve 6102 sayılı TTK göre özel kanun niteliğinde olduğundan öncelikle uygulanmaktadır. Vergi dışındaki diğer kamu alacakları bakımından ise AATUHK hükümleri öncelikle uygulanmaktadır[14].

Şahıs şirketlerinde ve adi şirketlerde ortaklar kural olarak vergi borçlarından vergi sorumlusu sıfatıyla değil, mükellef sıfatıyla sorumludur. Buna göre şahıs şirketlerinde, ortaklar vergi borçlarından sınırsız olarak ve tüm malvarlıklarıyla sorumludur[15]. Ancak sermaye şirketlerinde ki özellikle limited şirket ortakları ile ilgili istisnai bazı düzenlemeler sevk edilmiştir. Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğuna ilişkin istisnai düzenlemeler aşağıda detaylı olarak izah edilmiştir.

A) Yasal Düzenlemeler

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un[16] 4369 sayılı Kanun ile değişik[17] 35. maddesi, limited şirket ortaklarının yalnızca şirkete karşı olan sorumluluklarına önemli bir istisna getirmektedir[18].

Hükmün 1. fıkrasında limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olduğu ve AATUHK hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları düzenlenmiştir. Yine devam maddelerinde ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı hükmü sevk edilmiştir.

Böylece şirketten çok uzun zaman önce ayrılmış olan ortaklar da şirketin ödenmeyen kamu borcundan dolayı sorumlu olur. Örneğin şirket tasfiye hâline girdiğinde, hem tasfiyeye girdiği tarihte ortak olanlar hem de daha önce payını devretmiş ortaklar, şirketin kamu borcunu ödemekle yükümlüdür[19].

Maddenin son fıkrasında da amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacağı belirtilmiştir. Yine AATUHK’nın mükerrer 35. maddesinde kanuni temsilci sıfatına haiz müdürlerin kamu borçlarından şahsi malvarlıkları ile sorumlu oldukları düzenlenmiştir.

B) Kamu Alacağı Kavramı

Kamu idarelerinin şirketten talep edeceği alacaklar vergi alacaklarından ibaret değildir[20]. Zira “kamu alacağı” kavramı; AATUHK’nın 3. maddesinde de belirtildiği gibi 1. ve 2. maddelerinde oldukça geniş şeklide sayılan alacakları ifade eder[21]. Buna göre; devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer’i alacaklar kamu alacağıdır.

Aynı şekilde kamu idarelerinin sözleşmeden, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan kamu hizmetleri tatbikatından kaynaklanan diğer alacakları da kamu alacağıdır[22]. Maddede sayılan idarelere ait olan ve fakat sözleşmeden, haksız fiilden, haksız iktisaptan doğan alacaklar hakkında AATUHK hükümleri uygulanmaz[23]. “Sözleşmeden doğan alacak” ibaresinden anlaşılması gereken medeni, ticari veya idari nitelikli olan her türlü sözleşmedir. Maddede belirtilen kurumlar dışında başka bir kuruma ait alacak, kamu alacağı niteliğini taşısa bile, hakkında özel bir hüküm yoksa AATUHK kapsamı dışında kalacaktır[24].

C) Kamu Borcundan Sorumluluğun Özellikleri

Kamu borcundan sorumluluğun belirli bazı özellikleri vardır. Bu özelliklerle ilgili aşağıda bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

1. Kusursuz Sorumluluk Olması

Kanunda ortakların sorumluluğu açısından sadece kamu alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması arandığından, ortağın sorumluluğu kusursuz sorumluluk esasına dayanmaktadır[25].

2. Sermaye Payı Oranında Olması

AATUHK m. 35/1’e göre şirketten alınamayan kamu alacaklarından limited şirket ortağının sorumluluğu, sermaye payı oranındadır. Örneğin şirkette % 10’luk paya sahip bir ortak, 100.000 TL’lik kamu borcunun 10.000 TL’sinden sorumlu olacaktır. Dolayısıyla kamu alacağının tutarına göre, ortağın ödeyeceği meblağ değişkenlik gösterecektir.

Payın devri açısından ise payı devreden ve devralan, devredilen pay oranında sorumlu olacaktır. Örneğin bir limited şirkette % 10’luk paya sahip olan A, payının tamamını koşullara uyarak 2019 yılında B’ye devretmiştir. 2018 yılının ödenmemiş kamu borcu 50.000 TL’dir. Bu tutarın % 10’u olan 5.000 TL’lik kamu borcu için hem A hem de B takip edilebilecektir. Bununla birlikte, kendisinden ödeme talep edilen ortak payından fazlasını ödemişse, diğer ortağa rücu edebilir.

Yargıtay’ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta, eşit paya sahip iki ortaklı bir limited şirkette, kamu borcunun tamamı ortaklardan birinden tahsil edilmiştir. Yargıtay davacı tarafça eşit pay oranına sahip diğer ortak olan davalıdan payına düşen 24.386,00 TL’nin talep edilmesinin yerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, 24.386,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiştir[26].

Payı devreden veya devralan borcu ödeyip şirketteki diğer ortağa/ortaklara rücu ettiğinde, sermaye payı oranında sorumluluk, ortağın kamu borcundan doğan sorumluluğunun sınırını oluşturacaktır. Örneğin beş ortaklı ve ortakların her biri eşit paya sahip bir limited şirkette ortak olan A, payının tamamını koşullara uyarak 2019 yılında B’ye devretmiştir. 2017 ve 2018 yılının ödenmemiş kamu borcu 100.000 TL’dir. Borcun tamamı A’dan tahsil edilmiştir. A, bu borcun tahsili için diğer ortaklara (payı devralan B dışındaki) rücu ettiğinde, payından fazla olan 80.000 TL’yi isteyebilecektir. Geri kalan dört ortak da eşit paylara sahip olduğu için yalnızca borcun 20.000 TL’lik kısmından sorumlu olacaktır. Yoksa tek bir ortaktan 80.000 TL’nin tamamı istenemeyecektir[27].

Yargıtay’ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta payını devreden ortak şirketin kamu borcunu ödemiştir. Ödedikten sonra diğer ortaklara rücu davası açmıştır. Yerel mahkeme, davacının, ortağı olduğu limited şirketin kamu borcunu ödediği, payından fazla yapılan ödemelerde davalıların sorumlu oldukları gerekçesi ile alacağın davalılardan müteselsilen tahsiline karar vermiştir. Yargıtay 6163 sayılı Kanun m. 35 uyarınca, limited şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları, ortaklardan ortaklık payı oranında istenebileceğinden, tespit edilen alacaktan şirket ortağı davalıların payları oranında sorumlu tutulmaları gerekirken, davalılardan müştereken tahsili şeklinde hüküm kurulması doğru görmemiştir[28].

Daha da örneklendirmek gerekirse; iki ortaklı ve esas sermayesi 100.000 TL olan bir limited şirket bulunmaktadır. Ortaklardan A şirkete 60.000 TL, B 40.000 TL getirmiş ve sermaye pay oranları ise sırasıyla % 60 ve % 40’tır. Şirketin ödenmemiş 200.000 TL’lik vergi borcu bulunmaktadır. Bu borcun 120.000 TL’sinden A, 80.000 TL’sinden ise B sorumlu olacaktır. Dolayısıyla eski düzenlemede olduğu gibi A 60.000 TL, B 40.000 TL ödeyince sorumlulukları sona ermeyecektir. Limited şirket ortaklarının sorumluluğuna gidildiğinde, sermaye borcunu ödemiş ve ödememiş ortak arasında bir ayırım bulunmamaktadır. Zira kanunda böyle bir ayrım yapılmamıştır.

Yargıtay birçok uyuşmazlıkta, ortağın limited şirketin kamu borcundan sorumluluğunun, limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borç niteliğinde olduğuna karar gerekçesinde yer vermiştir[29].

Yargıtay bir başka Kararı’nda, “Somut olayda, mahkemece davanın şirket yöneticisi olmadığı gerekçesine dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, limited şirketten tahsil edilemeyen amme alacaklarından ortakların hissesi oranında sorumlu olacakları hususu dikkate alınmadan, ayrıca Kurum tarafından şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, takip yapılmışsa sonuçsuz kalıp kalmadığı hususları araştırılmadan sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Yapılacak iş, öncelikle uyuşmazlığa konu olan alacaklarla ilgili olarak Kurum tarafından şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, takip yapılmışsa sonuçsuz kalıp kalmadığı hususlarını araştırmak, eğer takip yapılmış ve sonuçsuz kalmış ise limited şirket ortağının hissesi oranında sorumlu olacağı hususları dikkate alınarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.” şeklinde açıkça belirtilmiştir[30].

3. Müşterek Sorumluluk Olması

Limited şirket ortaklarının sorumluluğu müteselsil değil; müşterek sorumluluğunu ifade etmektedir[31]. Zira hükümde, ortaklar açısından açıkça teselsül öngörülmemiştir. Ortağın sorumluluğu sermaye payı oranında olduğu için, müteselsil sorumluluktaki gibi alacaklı idare, alacağının tamamını istediği herhangi bir ortaktan talep edemez. Bu sebeple, kendisinden ödeme talep edilen ortak, payına düşenden fazlasını ödemeye zorlanamaz.

Müşterek sorumluluk payı devralan ile devreden arasında değil, şirketin mevcut ortakları arasındadır. Örneğin A, B ve C limited şirkette ortaklardır. Bunlar kamu borcundan müşterek olarak sorumludur. A, % 20’lik payının tamamını D’ye devrederse, yeni ortaklar D, B ve C’dir. D, B ve C’de kamu borcundan müşterek sorumludur; ancak A ve D müteselsilen sorumludur.

D) Tahsil Edilememe Kavramı

Tahsil edilemeyen kamu alacağı; AATUHK’un 3. maddesine göre kamu borçlusunun AATUHK hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin kamu alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen kamu alacaklarını ifade eder.

Aynı maddeye istinaden; tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağı ise; kamu borçlusunun haczedilen mal varlığına AATUHK hükümlerine göre biçilen değerlerin kamu alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflâs kararı verilen kamu borçlusundan aranılan kamu alacağının iflâs masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip işlemlerinin herhangi bir aşamasında kamu borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan kamu alacaklarını ifade eder.

Kamu alacakları için ortakların sorumluluklarına gidilmesi, bu alacakların şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesine ya da tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmasına bağlıdır. Ortağın, bu ön koşul gerçekleşmeden kamu borcunu ödeme zorunluluğu yoktur[32]. Tahsil edilemeyen kamu alacağı terimi, kamu borçlusunun AATUHK hükümlerine göre yapılan malvarlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir malvarlığının bulunmaması, haczedilen malvarlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin kamu alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen kamu alacaklarını ifade eder.

Şirketin ortak ve müdürlerinin yurtdışına kaçmış, şirketin borca batık olduğunun anlaşılması durumunda da tahsil edilememe kavramı yer edineceğinden doğrudan müdür ve ortakların şahsi mal varlıklarına gidilebilecektir.

İdare, öncelikle asıl kamu borçlusunun ekonomik veya hukuki bağı olan işletmelerden, bankalardan ve diğer resmi ve özel kurum ve kuruluşlardan kamu borçlusunun haczi kabil mal veya alacağı olup olmadığını sormalıdır. Daha sonra kamu borçlusuna ait olan kendi veya üçüncü kişiler nezdindeki tüm haczi mümkün mal ve alacaklara haciz işlemi yapmalı ve onları nakde çevirmelidir. Buna rağmen, ilgili kamu alacağı tamamen tahsil edilemezse idare, kamu alacağının tahsil edilememiş olduğunu ispatlayarak ortağın sorumluluğuna gidebilir.

Burada aranması gereken hukuki imkânsızlık değil, maddi imkânsızlık olmalıdır. Örneğin, zamanaşımına uğradığı için asıl borçludan tahsil edilemeyen vergi alacağının, ortaktan da tahsili beklenemez. Zira hukuki imkânsızlık ikincil sorumluya da sirayet eder. Tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağı terimi ise, kamu borçlusunun haczedilen malvarlığına AATUHK hükümlerine göre biçilen değerlerin kamu alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen kamu borçlusundan aranılan kamu alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında kamu borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan kamu alacaklarını ifade etmektedir.

Danıştay’ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta, borçlu şirket adına kayıtlı araçların haciz ve satış işlemleri sonuçlanmadan, kanuni temsilci adına ödeme emri düzenlenmiştir. Vergi mahkemesi, kamu alacağının şirketten tahsilinin imkânsız olduğu açıkça ortaya konulmadan, şirketin kanuni temsilcisi olan davacı adına düzenlenen ödeme emrinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Danıştay, mahkemenin kararını onamıştır ve ortağa gönderilen ödeme emri iptal edilmiştir[33].

AATUHK m. 54 ve devamındaki maddelerde öngörülen cebri tahsil yollarının tümünün kullanılmış olması gerekmemektedir. Örneğin, asıl kamu borçlusunun tüm aramalara rağmen bulunamaması ya da haczedilen mal ve alacakların ilgili görevlilerin yapacağı tespit sonucunda kamu alacağını karşılamayacağı anlaşıldığı durumlarda ilgili kamu alacağının tahsil edilemeyeceği anlaşılmış sayılır. Böylece payı devreden veya devralanın sorumluluğuna başvurulması açısından idareye geniş takdir yetkisi tanınmıştır. Kendisine başvurulan ortak, bu koşul gerçekleşmeksizin şirketin kamu borcunu ödemek zorunda değildir.

Bununla birlikte, ortak yine de şirketin kamu borcunu ödemiş olabilir. Bu durumda, ortağın rücu hakkının dayanağı değişecek ve rücu edebileceği kişiler sınırlanacaktır. Yargıtay önüne gelen uyuşmazlıkta limited şirketten tahsil edilememe veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması hâlinin tespiti için bu konuda yapılmış bir araştırmanın bulunması gerektiğine karar vermiştir. Bu konuda Yargıtay’ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta şirket hakkında haciz veya malvarlığı araştırmasına gidilmeksizin doğrudan davacıya ödeme emri gönderildiği iddiası ile dava açılmıştır. Yerel mahkeme, ödeme emrini iptal etmiştir. Buna karşın Yargıtay, alacağın şirketin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilip edilemeyeceği koşulunun davalı idare tarafından yerine getirilmesi gerektiğine işaret etmiştir. Yapılacak araştırma ile bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğini belirleyip elde edilecek sonuca göre hüküm kurması gerektiği gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozmuştur[34].

E) Kamu Borcundan Sorumlu Kişiler

1. Şirket Tüzel Kişiliği

Kamu alacağının esas borçlusu limited şirkettir. Limited şirket varlığından tamamen veya kısmen alınamayan kamu alacakları ortaktan istenebilecektir. Bunun için öncelikle ortağa başvurulduğunda, asıl vergi mükellefi limited şirketten talep edilebilecek bir kamu alacağı mevcut olmalıdır. Aksi takdirde, ortağın da sorumluluğu söz konusu değildir. Örneğin asıl vergi borcu tarh ve tahsil zamanaşımına ya da affa uğramışsa ortağın sorumluluğu da ortadan kalkar.

2. Şirket Ortakları

Limited şirket ortaklarının, şirketin kamu borçlarından doğan sorumluluğu, ikinci derece sorumluluktur[35]. Ortağın bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan bağımsız bir borçtur[36]. Diğer bir ifade ile kamu alacaklısı kurum, öncelikle limited şirketin malvarlığına başvurmalıdır. Şirketin malvarlığından kamu alacağının tahsil edilemeyen miktarınca, ortakların şahsi malvarlığına başvurulabilir[37]. Bir limited şirket ortağını kamu borcu nedeniyle takip edilebilmek için, şirketin kamu borcunun tahsil imkânsızlığının sabit olması ve bu imkânsızlığın tespitinin de kesin hukuki esaslara dayanması gerekir[38].

Limited şirket ortağı, şirketin kamu borçlarından dolayı sermaye payı oranında olmakla birlikte, sınırsız[39] bir şekilde sorumludur. Zira ortakların sermaye borcu tutarında sorumlu olacağına ilişkin düzenleme değiştirilmiştir. Başka bir deyişle, ortağın kamu idaresine karşı sorumluluğun parasal tutarı, onun şirkete taahhüt etmiş sermaye tutarı ile sınırlı değildir.

Yargıtay bir kararında[40] da ortakların asıl borcunun taahhüt ettikleri sermayeyi ödemek olduğunu; bunun yanında amme borcunun muhatabının ise şirket olduğunu, öncelikle şirketin öz kaynaklarından bu borcun karşılanması gerektiğini vurgulamıştır. Burada önemli olan bir amme alacağının şirket malvarlığı ile karşılanamıyor olmasıdır. Bunun dışında alacak için doğrudan şirket ortaklarına başvurmak mümkün değildir.

3. Kanuni Temsilciler

Limited şirketin yönetimi ve temsili şirket esas sözleşmesi ile düzenlenmektedir. Limited Şirketin esas sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilmektedir. Müdürler, gerçek kişi olarak seçilebileceği gibi, tüzel kişi olarak de tayin edilebilir.

Sermaye şirketlerinde 213 sayılı VUK[41] hükümlerinde ortakların sırf ortak sıfatını taşımalarından dolayı şirkete ait borçlardan sorumluluğu bulunmamaktadır. Ancak, şirket ortağının aynı zamanda kanuni temsilci sıfatını taşıması halinde VUK’un 10. maddesi hükümlerine göre şirketi temsil ve ilzam yetkisine sahip ortaklar kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olacaklardır. Limited şirketlerin müdürleri yani kanuni temsilcileri de şirket ortağı gibi, tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarından şirket ortaklarından farklı olarak şahsi malvarlıkları ile sorumludurlar. Limited şirketin müdürlerinin sorumluluğu da ikinci derece sorumluluktur. Ortakların şirketten tahsil edilemeyen amme alacaklarından dolayı sorumluluğu ise ilgili hüküm doğrultusunda sermaye hisseleri oranındadır.

Sermaye şirketlerinde ortakların kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olduğu hallerde sorumluluk, sınırsız ve ikinci dereceden sorumluluktur[42]. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, ortaklar için geçerli olan sınırlı sorumluluk ilkesinin müdür için geçerli olmadığıdır. Burada AATUHK mükerrer 35’inci maddesi ile VUK’un 10’uncu maddesi birlikte uygulanacağından kanuni temsilcinin sorumlu tutulabilmesi için öncelikle vergi borcunun şirketten tahsil edilememiş veya edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gereklidir[43]. Bu iki terimin açıklaması, AATUHK’nın 3’üncü maddesinde örnek kabilinden açıklanmıştır. AATUHK’nın 75’inci maddesi anlamında bir aciz vesikasının varlığı şart olmasa dahi, idarenin şirketin malvarlığı hakkında yeterli araştırma yapıldığına dair bilgilerin tutanağa bağlanması gereklidir[44]. Çünkü aciz belgesinin aranmaması tahsilin daha kolay ve masrafsız gerçekleştirilmesini sağlasa da aciz vesikası hükmünde olmasa da tutanak aranmaması idareye sınırları belirsiz bir takdir yetkisinin bırakılması sonucunu doğuracaktır.

AATUHK m. 35’te kanuni temsilcilerin limited şirketin kamu borçlarından sorumluluğu sınırlandırılmamıştır. Bununla birlikte, ortağın müdürlük sıfatı sona ermişse, ortak payı oranında sorumlu olmaya devam edecektir.

Belirtmek gerekir ki limited şirketlerde en azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması zorunludur. Bu minvalde müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler.

Müdürlerin sorumluluğu objektif sorumluluktur. Şirket müdürleri, kamu yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin kendi kasıt ve ihmalleri sonucunda olmadığını veya kendi fiilleriyle yükümlülüğünün yerine getirilmemesi olgusu arasında nedensellik bağı bulunmadığını kanıtlamak suretiyle sorumluluktan kurtulabilirler. Örneğin şirketin borcu ödeyecek gücü olmadığını, kendisinin bir hastalık veya tutukluluk gibi hukuki bir engel nedeniyle bu görevi yerine getiremediğini kanıtlayan müdür, ödenmeyen kamu borçlarından sorumlu olmaz[45].

VUK m. 10 ve AATUHK mükerrer 35. maddeye göre, vergi alacaklarının tahsili açısından özel kanun niteliğindedir. Bu sebeple, tüzel kişilerin ödenmeyen vergi borçlarından kaynaklanan sorumlulukları hususunda VUK m. 10’un öncelikle uygulanması gerekir. AATUHK’nın daha sonraki kanun olması sonucu etkilemez. Zira mükerrer 35. madde, vergi haricindeki kamu borçlarının şirketten tahsilinde uygulanır. Ancak her iki maddede de müdürler için ortaklardan farklı olarak, kamu alacağı tutarı yönünden sınırsız sorumluluk öngörülmüştür[46].

4. Kamu Borcunun Yöneltilmesinde Takip Sırası

a) Öğretideki Tartışmalar

Limited şirketin kamu borçlarından dolayı, müdürlerin ve ortakların sorumluluğunda takip sırası doktrinde de tartışılmıştır. Bir görüş, limited şirketten tahsil edilemeyen vergisel alacakların öncelikle kanuni temsilci olan müdür veya müdürler nezdinde takip edilmesi gerektiği yönündedir. Diğer görüş ortaklar ve kanuni temsilciler arasında sıra farkı olmadığı yönündedir. Bu konuda mahkemelerde farklı kararlar verilmesi üzerine, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’na (DİBK) başvurulmuştur.

b) Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı

20.06.2019 tarih ve 30807 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun Kararı’nda[47], “Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.” şeklinde hüküm kurulmuştur. Karar çok sayıda tartışmayı netleştirecek bir karar olmuşsa da hala eleştirilmektedir. Bu karara göre müdürler ve ortaklar, şirketin kamu borçlarından dolayı “ikinci derecede ve birinci sırada sorumlu” olarak aynı anda takip edilebilir.

İçtihadı Birleştirme Kararı, TTK’nın limited şirketlerin ortaklarının, şirkete karşı ve taahhüt ettikleri sermaye payıyla sorumlu olmalarını sağlayan sistemine aykırı olduğu gibi, anonim şirketin ortaklarına göre yaratılan farklılık, Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırıdır şeklinde eleştirilmektedir. Üstelik söz konusu kararın ortakların, kamu alacağının tamamı veya bir kısmının müdürlerden tahsilini bekleyerek ödeme yapma konusunda çekingen davranmalarına neden olabileceği belirtilmiştir.

Limited şirket ortağının şirket müdürünün aksine, kamu alacaklarına ilişkin ödevlerin yerine getirilmiş olduğunu ispat etme olanaklarından da yoksun kalabileceği, zira kendisinin, şirketi yönetim ve temsil yetkisine sahip olmadığı için, bu yönde yapılacak itirazı destekleyen belge ve bilgilere, süresi içinde[48] ulaşamayabileceği ve yargılama makamları önünde, “silahların eşitliği ilkesine” uygun olarak savunma hakkını kullanamayabileceği çok tartışılmıştır[49]. Bu açıdan Danıştay’ın anılan kararının TTK’nın sistemine ve temel anayasal ilkelere de uygun düşmediği belirtilmektedir[50].

F) Kamu Borcunun Talep Edilebilmesi İçin Gerekli Şartlar

Limited şirketin borçlarından dolayı ortakların sorumlu olmayışının istisnası şirketin amme borçları hususunda karşımıza çıkmaktadır. Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından dolayı sorumluluğu, şahıslara ve kurumlara olan borçlardan daha ağır hükümler içermektedir. Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve ilgili kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. Bu husus, 6183 sayılı AATUHK’un 35. maddesindeki hükmün uygulanabilmesi için sağlanması gereken belli şartlar bulunmaktadır. Bunlar;

i. Söz konusu alacak amme alacağı olmalıdır. (AATUHK 1. ve 2. madde)

ii. Amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olması veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olması gerekir.

Bu şartlar sağlandıktan sonra söz konusu amme alacağı için ortaklara başvurulabilecektir. Amme alacağının tahsil edilebilmesi için doğrudan ortaklara karşı takip yapmak mümkün değildir.

G. Zamanaşımı

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’nun 102. maddesine göre amme alacakları, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğramaktadır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 113. maddesi gereğince zamanaşımına uğrayan vergi tahsil edilemez. Bunun için mükellefin itirazına gerek olmayıp vergi dairesi tarafından kendiliğinden gözetilmelidir. Bu açıdan vergi borcunun zamanaşımına uğraması limited şirket ortakları ve müdürleri için de geçerli bir durumdur.

II. ORTAKLARIN KAMU BORÇLARINDAN SORUMLULUĞU AÇISINDAN ANONİM ŞİRKET VE LİMİTED ORTAKLIK FARKI

Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur. Taahhüt ettiği borcu ödeyen ortak artık şirketin özel borçlarından sorumlu değildir.

Taahhüt ettiği sermaye payını ödeyen ortak amme alacaklarından da sorumlu değildir. Anonim şirketlerde yönetim ve temsil yetkisi yönetim kurulundadır ve yönetim kurulunun kusur sorumluluğu vardır. Kusurlu olan yönetim kurulu üyesi aksini ispat edemedikçe 3. kişilere karşı şahsi malvarlığıyla sorumlu olur. Yönetim kurulu üyeleri, amme alacaklarından da şahsi malvarlıklarıyla sorumludurlar. Aynı şekilde üyelerin kendi malvarlıklarıyla sorumlu olabilmeleri için amme alacağının şirket malvarlığından karşılanamıyor olması gerekmektedir.

III. KAMU BORCUNU ÖDEYEN ORTAĞIN RÜCU HAKKI

Limited şirkette kamu borcunu ödeyen ortağın ödediği tutarı, diğer sorumlu ortaklardan talep etmesinin mümkün olup olmadığı, eğer mümkün ise rücu oranının ne olacağı hususunda, kanunda açık bir düzenleme yoktur[51]. Buna karşın, payı devreden veya devralan, ödediği borcun tamamı için şirkete başvurabilecektir[52]. Zira kamu borcunun asıl borçlusu limited şirkettir. Bununla birlikte, ortakların sorumluluğu sermaye payı oranında olduğu için, şayet ortak bu orandan fazla ödemişse, ödemiş olduğu fazla kısım için diğer ortaklara rücu edebilecektir[53].

TBK m. 167/2 uyarınca kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan ancak payları oranında isteme hakkı vardır. Ayrıca limited şirkette ortak, aynı zamanda müdür sıfatını haizse, ödenmeyen kamu borcundan sermaye payı oranında değil, borcunun tamamından sorumlu olacaktır.

Müteselsil sorumlulukta aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar (TBK m. 167/1). Dolayısıyla payı devreden ve devralan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.

Örneğin bir limited şirkette % 10 paya sahip olan A, B’ye payının tamamını devretmiştir. A ve B arasında kamu borçlarından sorumluluğa ilişkin herhangi bir sözleşme yapılmamıştır. Bu durumda A ve B, iç ilişkide, borcun % 5’inden sorumlu olacaklardır. Limited şirketin 100.000 TL’lik kamu borcunun 10.000 TL’si A’dan tahsil edilmiştir. A müteselsil borçluluk hükümleri bağlamında, B’ye 5.000 TL için rücu edebilecektir. Buna karşın kamu borcunu ödeyen, kendi payından fazlasını ödemedikçe diğerine rücu edemez. Zira TBK m. 167/2 uyarınca kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Dolayısıyla olayda A 10.000 TL değil de, 4.000 TL ödeme yapsaydı, B’ye rücu edemeyecektir.

Kamu borcunu ödeyip rücu etmek isteyen ortak, kamu borcunun takip koşulları oluşup oluşmadığını incelemekle yükümlüdür. Buna göre ortağın ödediği borç, kamu alacağı niteliğinde olmalıdır. Keza kamu alacağının limited şirketin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine ortak ödeme yapmış olmalıdır. Aksi takdirde, kamu borcunu ödeyen ortak diğer ortaklara rücu edemez[54]. Zira müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur (TBK m. 164/II). Bu koşullar oluşmadan kamu borcunun tamamını ödeyen müdür için de aynı durum söz konusudur; çünkü AATUHK m. 35’te müdürlerin sorumluluğuna gidilebilmesi için kamu alacağının limited şirketin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması koşulu aranmıştır.

IV. KAMU BORCUNU ÖDEYEN MÜDÜRÜN RÜCU HAKKI

Müdürler yalnızca ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu borçlarından sorumlu olup, şirketten ayrıldıktan sonraki borçlardan, müdür sıfatıyla sorumlu olmamakla beraber, ortak sıfatıyla sorumludurlar[55].

Müdürler ödedikleri tutar için, asıl mükellefe rücu etme hakkına sahiptir[56]. Dolayısıyla ödedikleri borcunun tamamını, öncelikle asıl mükellef olan şirketten talep edebilirler[57]. Müdürler, ödedikleri kamu borcunun şirketten karşılanamayan tutarını ise, diğer müdürlerden[58] ve sermaye payları oranında ortaklardan rücuen talep edebilirler.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

PAY DEVRİ VE KAMU BORÇLARINDAN

SORUMLULUK İLİŞKİSİ

I. PAY DEVRİNİN ORTAKLIĞIN KAMU BORÇLARINA ETKİSİ

2008 yılına kadar pay devri hâlinde kamu borcundan sorumluluğa ilişkin AATUHK’de bir düzenleme yer almamaktaydı. 2008 yılında “5766 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m. 3 ile AATUHK m. 35’e ikinci fıkra eklenerek pay devri hâlinde, devreden ve devralan ortağın sorumlu olacağı açıkça düzenlenmiştir.

AATUHK m. 35/2 uyarınca limited şirkette ortak, şirketteki sermaye payını devrederse, payı devreden ve devralan kişiler devir öncesine ait kamu alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. İlgili hüküm pay devri halinde sermaye hissesine göre kamu borcu için hem devreden ortağa hem de devralan ortağa başvurma imkânı tanımıştır.

Aynı maddenin 3. fıkrasına göre ise, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı kişiler olması durumunda, bu kişiler söz konusu amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumludurlar. Hükmün uygulanabilmesi için payı devreden ile devralan arasında geçerli bir pay devri işlemi gerçekleşmelidir. Bunun için TTK m. 595 uyarınca yazılı pay devri sözleşmesi yapılmalı ve imzalar noterce onaylanmalı, kural olarak bu sözleşmeyi genel kurul onaylamalı ve bu durum ticaret siciline tescil edilmelidir. Limited şirkette payın devri açısından kanuni kural, payın devrinin şirket genel kurulunun onayına tâbi olmasıdır (TTK m. 595/2). Bu durumda payın devri genel kurul onayıyla gerçekleşecektir. Buna karşın, şirket sözleşmesinde bu durumun aksi öngörülebilir. Pay devri için genel kurul onayı kaldırıldığında payı devralan, ortak sıfatını, imzaların noter tarafından onaylandığı tarihte kazanacaktır. Payın devri açısından, ticaret siciline tescil açıklayıcı etkiye sahiptir.

Ortakların kamu alacakları için sorumluluklarına gidilmesi, bu alacakların şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesine bağlıdır. Ortağın, bu ön koşul gerçekleşmeden kamu borcunu ödeme zorunluluğu yoktur. Aksi takdirde rücu imkânının dayanağı ve rücu edebileceği kişiler değişecektir. Buna karşın, ortak, DİBK sonucu kendisinden önce şirket müdürünün takip edilmesi gerektiğini ileri süremeyecektir. Böylece alacaklı idare, kamu borcu için payı devreden, devralan veya şirket müdüründen istediğine öncelikli olarak takip başlatabilir.

Payı devreden ve devralan kişiler devir öncesine ait kamu alacaklarının ödenmesinden sorumlu tutulur (AATUHK m. 35/2). Buna göre payını devreden ortak, hukuken pay devrinin yapıldığı tarihten öncesine ait kamu alacağının ödenmesinden sorumludur. Payı devralan ise, hem devir öncesine hem de devir sonrasına ait kamu borçlarından sorumlu olacaktır.

Payı devreden ve devralan kişiler devir öncesine ait kamu alacaklarının ödenmesinden sorumlu tutulur (AATUHK m. 35/2). Buna göre payını devreden ortak, hukuken pay devrinin yapıldığı tarihten öncesine ait kamu alacağından sorumlu tutulacaktır[59]. Bu işlemden sonra oluşan kamu alacaklarından ise sorumlu tutulamayacaktır. Bir başka deyişle, payı devredenin yalnızca ortak olduğu döneme ilişkin kamu borçlarından değil, payı devrettiği tarihe kadar doğan kamu borçlarından sorumluluğu söz konusudur.

Payı devralan ise, hem devir öncesine hem de devir sonrasına ait kamu borçlarından sorumlu olacaktır[60].

II. PAYI DEVREDEN, DEVRALAN VE DİĞER ORTAKLAR ARASINDAKİ SORUMLULUK İLİŞKİSİ

Payı devralan ile devreden arasında, alacaklı idareye karşı müteselsil sorumluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla ikisi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar müteselsil sorumluluk hükümlerine göre çözümlenecektir. Ayrıca ortaklar kamu idaresine karşı kusursuz, sermaye payı oranında ve müştereken sorumludurlar. teselsül, tüm ortaklar arasında değil; ilgili payın önceki ve sonraki sahibi arasında öngörülmüştür. Diğer ortaklar ile teselsül ilişkisi bulunmamaktadır[61].

III. PAY DEVRİNİN GERÇEKLEŞTİĞİ TARİHİN TESPİTİ

Pay devrinin ne zaman gerçekleştiği açısından TTK düzenlemeleri esas alınacaktır. Pay devrinin ne şekilde yapılması gerektiği ve hangi şartlarda bu devrin geçerli kabul edileceği TTK’da düzenlenmiştir. Yazılı yapılan pay devri sözleşmesine genel kurul tarafından onay verilmesi halinde pay devrinin geçerli olduğu kabul edilmektedir[62]. Yazılı devir sözleşmesi, geçerlilik koşuludur[63]. Kanunda öngörüldüğü şekilde yapılmayan devir sözleşmesi, genel kurulun onayıyla geçerli hâle gelmez[64].

Talep edilmesi halinde pay devrinin tespitine ilişkin dava açılarak da bu husus bir tespit hükmüne bağlanabilmektedir. Buna göre, genel kurul onayının kaldırıldığı durumlarda noter onaylı yazılı devir sözleşmesi tarihi; kaldırılmadığı durumlarda genel kurulun devri onayladığı tarih devir tarihi olacaktır. Örneğin ortak A, B’ye payını devretmek için gerekli işlemleri yapmıştır. Bu devir, 01.01.2017 tarihinde genel kurul tarafından onaylanmıştır. Payı devreden ve devralan, bu tarihten öncesine ait kamu borçlarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu olacaktır. 01.01.2017 tarihinden sonra oluşan kamu borçları açısından, payı devreden ortağın sorumluluğu bulunmayacaktır. Yargıtay’ın önünde gelen bir uyuşmazlıklarda payı devreden ortağın devir tarihini saptamış ve bu tarihten sonra doğan kamu borçları açısından payı devredenin sorumlu olmadığına hükmetmiştir.

Yargıtay’ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta şirketin 2010/4-2011/4 dönemine ilişkin prim borçları nedeniyle ödeme emri tebliğ edilmiştir. Ödeme emri tebliğ edilen davacı, 09.02.2011 tarihli pay devir sözleşmesi ile payını devretmiştir. Yargıtay davacının payını devrettiği 09.02.2011 tarihi sonrasında, şirket ortaklığı sona ermiş olduğundan şirketin prim borçları nedeniyle sorumluluğu bulunmadığına; bu tarihten öncesi için sorumluluğu olduğuna hükmetmiştir[65].

Bir uyuşmazlıkta kamu idaresi, 2008/4-2009/7 dönemine ilişkin kamu alacağının limited şirketin eski ortağından ödenmesini talep etmiştir. Eski ortak, limited şirketin ortağı olmadığı gerekçesiyle Kurum tarafından gönderilen ödeme emirlerinin iptaline, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, talebi kabul etmiştir. Yargıtay davacının 06.02.2009-11.05.2009 tarihleri arasında limited şirkette ortak sıfatına sahip olduğu, dolayısıyla 06.02.2009 tarihi itibariyle pay devralan ortak olarak sorumluluğunun belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu sebeple, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarını kabul etmiş ve hükmü bozmuştur. Bu uyuşmazlık açısından incelendiğinde, davacı payını 11.05.2009 tarihinde devretmiştir. Bu tarihten önce doğan kamu borçlarının ödenmesinden sorumludur. Dolayısıyla olayda 11.05.2009 döneminden sonra oluşan borçlar için sorumluluğu bulunmayacaktır.

Bununla birlikte payını devredenin sorumluluğu açısından, pay devri tarihi itibariyle kamu borcunun doğmuş olması yeterli olup pay devir tarihinden önce bunun takibine başlanmış olmasına gerek yoktur[66]. Payı devreden veya devralan, kamu borcunun kendi dönemlerinde doğmadığı gerekçesiyle sorumluluktan kurtulamazlar. Zira AATUHK m. 35/3 uyarınca kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı kişiler olmaları hâlinde bu kişiler, kamu alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Buna göre kamu alacağının doğduğu veya ödenmesi gereken zamanlarda ortak sıfatının taşınması, sorumluluk için yeterlidir.

Payı devredenin sorumluluğu, hukuken pay devrinin gerçekleştiği tarihe kadar doğan kamu borçlarını kapsamaktadır[67]. Nitekim Yargıtay önüne gelen bir uyuşmazlıkta payını devredenin kamu borcundan sorumluluğunun, pay devrinin tescili tarihinde değil, pay devrini onaylayan genel kurul kararı tarihinde sona erdiğini esas alarak karar vermiştir[68].

IV. PAY DEVRİ SÖZLEŞMESİNDE KAMU BORÇLARINDAN SORUMLULUĞUN BELİRLENMESİ

Pay devri durumunda, payı devredenle devralanın birbirine rücu imkânı konusunda ikili bir ayrıma gidilmiştir. İlk olarak payı devreden ile devralan arasında, kamu borçlarına ilişkin bir sözleşme yapılmış olabilir. Bu durumda rücu imkânı, sözleşmeye göre şekillenecektir. Bu anlaşma, payı devredenin idareye karşı sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Zira AATUHK m. 35/2’de açıkça aksi düzenlenmiştir.

Buna karşın, payı devreden kamu borcunu ödemişse bu sözleşmeye dayanarak diğerine rücu edebilecektir. Şayet aralarında kamu borcundan doğan sorumluluğa ilişkin bir sözleşme yapılmamışsa, payı devredenin veya devralanın birbirine rücu imkânı, müteselsil borçluluk esaslarına göre çözülecektir.

SONUÇ

Ortakların kamu alacakları için sorumluluklarına gidilmesi, bu alacakların şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesine bağlıdır. Ortağın, bu ön koşul gerçekleşmeden kamu borcunu ödeme zorunluluğu yoktur. Aksi takdirde rücu imkânının dayanağı ve rücu edebileceği kişiler değişecektir. Buna karşın, ortak, DİBK sonucu kendisinden önce şirket müdürünün takip edilmesi gerektiğini ileri süremeyecektir. Böylece alacaklı idare, kamu borcu için payı devreden, devralan veya şirket müdüründen istediğine öncelikli olarak takip başlatabilir. Bu husus ve bir sıralama olmamasına ilişkin verilmiş olan karar tarafımca da doğru olarak nitelendirilememektedir.

Payı devreden ve devralan kişiler devir öncesine ait kamu alacaklarının ödenmesinden sorumlu tutulur (AATUHK m. 35/2). Buna göre payını devreden ortak, hukuken pay devrinin yapıldığı tarihten öncesine ait kamu alacağının ödenmesinden sorumludur. Payı devralan ise, hem devir öncesine hem de devir sonrasına ait kamu borçlarından sorumlu olacaktır. Pay devrinin ne zaman gerçekleştiği açısından TTK düzenlemeleri esas alınacaktır. Payı devralan ile devreden arasında, alacaklı idareye karşı müteselsil sorumluluk bulunmaktadır. Dolayısıyla ikisi arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar müteselsil sorumluluk hükümlerine göre çözümlenecektir. Ayrıca ortaklar kamu idaresine karşı kusursuz, sermaye payı oranında ve müştereken sorumludurlar. Kamu borcunu ödeyen ortağın rücu hakkı açısından kanunda bir düzenleme yapılmamıştır. Buna karşın, payı devreden veya devralan, ödediği borcun tamamı için şirkete başvurabilecektir. Zira kamu borcunun asıl borçlusu limited şirkettir. Bununla birlikte, ortakların sorumluluğu sermaye payı oranında olduğu için, şayet ortak bu orandan fazla ödemişse, ödemiş olduğu fazla kısım için diğer ortaklara rücu edebilecektir. Pay devri durumunda, payı devredenle devralanın birbirine rücu imkânı konusunda ikili bir ayrıma gidilmiştir. İlk olarak payı devreden ile devralan arasında, kamu borçlarına ilişkin bir sözleşme yapılmış olabilir. Bu durumda rücu imkânı, sözleşmeye göre şekillenecektir. Şayet aralarında kamu borcundan doğan sorumluluğa ilişkin bir sözleşme yapılmamışsa, payı devredenin veya devralanın birbirine rücu imkânı, müteselsil borçluluk esaslarına göre çözülecektir.

Bu çalışmada; limited şirket ortakları için geçerli olan sınırlı sorumluluk ilkesinin istisnasını oluşturan kamu alacaklarının tahsiline ilişkin ortakların ne şekilde sorumlu olduğu, kamu alacağı kavramı bu sorumluluğun sınırları, özellikle pay devri konusundaki sorumluluğun dağılımı, ödeme yapan ortağın rücu hakkı hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır.

KAYNAKÇA

AKSU ÖZKAN, Raziye, “Yargıtay Kararları Işığında Limited Şirkette Pay Devrinin Ortağın Kamu Borçlarına Etkisi”, Hacettepe HFD, C. 10, S. 1, 2020, s. 226-267.

BAHTİYAR, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, 13. B., İstanbul, 2019.

BUDAK, Tamer; ER, Selami, “Limited Şirket Ortaklarının Kamu Alacağına İlişkin Sorumluluklarının Değerlendirilmesi”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 4, S. 2, 2013, s. 75-104.

CAN, Ozan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Limited Şirketlerde Ortakların Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı, Ankara, 2015.

CANDAN, Turgut, Açıklamalı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, 2. B., Ankara, 2011.

CANDAN, Turgut, Kanuni Temsilcinin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu, 3. B., Ankara, 2006.

ÇAMOĞLU, Ersin, “Limited Ortağın Sınırlı Sorumlu Prensibine Önemli Bir İstisna: AATUK. m. 35”, İktisat ve Maliye Dergisi, C. XVI, S. 11, 1970, s. 426-430.

ÇEBİ, Hakan, Limited Şirketler Hukuku, Ankara, 2019.

ÇELİK, Binnur, “Kamu Alacaklarının Korunması Bakımından Limited Şirket Ortaklarının Sorumluluğu”, GÜİİBFD, S. 4., 2000, s. 121-126.

DURGUT, Ramazan, “Limited Şirkette Esas Sermaye Payı Üzerinde Rehin Hakkı Kurulması”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 108, 2013, s. 123-138.

GERÇEK, Adnan, “Limited Şirketlerde Kanuni Temsilciler ve Ortakların Vergi Borcundan Sorumluluğu”, Yaklaşım Dergisi, S. 83, 1999, s. 215-220.

GÜMÜŞ, Erhan, “Şahıs ve Sermaye Şirketlerinde Vergi Borçlarından Sorumluluk”, Mali Çözüm Dergisi, 2006, s. 89-100.

HELVACI, Mehmet, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, 2. B., İstanbul, 2001.

HELVACI, s. 106.; YARALI, Levent, “Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri ve Limited Şirket Müdür ve Ortaklarının Şirketin Vergi ve Diğer Kamu Borçlarından Sorumluluğunun Fer’iliği ve Takip Sırası”, Yaklaşım Dergisi, S. 18, 2010, s. 298-305.

KAYA, İlknur, “Limited Şirket Ortağının Kamu Borçlarından Sorumluluğu ve Danıştay’ın 2013/1 E. ve 2018/1 K. Sayılı İBK Üzerine Kısa Bir Değerlendirme”, AndHD, C. 6, S. 1, Ocak 2020, s. 133-157.

MAÇ, Mehmet, “Şirket Ortaklarının ve Kanuni Temsilcilerinin Şirketin Ödenmeyen Borçlarından Sorumlu Tutulması”, Mali Çözüm Dergisi, S. 65, 2003, s. 40-45.

ORGAN, İbrahim; SEVİNÇ CEYHAN, Cansu, “Anonim ve Limited Şirketler Özelinde Ortaklar ile Kanuni Temsilcilerin Vergi Borçlarından Doğan Sorumlulukları”, Maliye Dergisi, S. 177, Temmuz-Aralık 2019, s. 402-421.

ÖNCEL, Mualla; KUMRULU, Ahmet; ÇAĞAN, Nami, Vergi Hukuku, 24. B., Ankara, 2015.

POROY, Reha; TEKİNALP, Ünal; ÇAMOĞLU, Ersin, Ortaklıklar Hukuku II, 13. B., İstanbul, 2019.

PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi, C. III, 3. B., Ankara, 2018.

SEVİNÇ, Cansu, Ticaret Şirketlerinde Ortakların Kamu Borçlarından Doğan Sorumluluğu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli, 2017.

ŞENER, Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, Gözden Geçirilmiş 4. B., Ankara, 2019.

ŞENER, Oruç Hami, Yargıtay Kararları Işığında Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara, 2017.

ÜÇIŞIK, Güzin; ÇELİK, Aydın, Anonim Ortaklıklar Hukuku, C. 1, Ankara, 2013.

YANLI, Veliye, “Limited Şirketlerin Amme Borçlarından Dolayı Ortakların Sorumluluğu”, Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu’na Armağan, İÜHF Yayınları, İstanbul, 1999, s.743-770.

---------------------

[1] ORGAN, İbrahim; SEVİNÇ CEYHAN, Cansu, “Anonim ve Limited Şirketler Özelinde Ortaklar ile Kanuni Temsilcilerin Vergi Borçlarından Doğan Sorumlulukları”, Maliye Dergisi, S. 177, Temmuz-Aralık 2019, s.402.

[2] R.G. 14.02.2011, S. 27846, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu.

[3] KAYA, İlknur, “Limited Şirket Ortağının Kamu Borçlarından Sorumluluğu ve Danıştay’ın 2013/1 E. ve 2018/1 K. Sayılı İBK Üzerine Kısa Bir Değerlendirme”, AndHD, C. 6, S. 1, Ocak 2020, s. 136.

[4] KAYA, s. 136.

[5] ÇAMOĞLU, Ersin, “Limited Ortağın Sınırlı Sorumlu Prensibine Önemli Bir İstisna: AATUK. m. 35”, İktisat ve Maliye Dergisi, C. XVI, S. 11, 1970, s. 426.

[6] KAYA, s. 134.

[7] POROY, Reha; TEKİNALP, Ünal; ÇAMOĞLU, Ersin, Ortaklıklar Hukuku II, 13. B., İstanbul, 2019, s. 516-517.

[8] PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Şerhi, C. III, 3. B., Ankara, 2018. s. 2729.

[9] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 467; ŞENER, Oruç Hami, Yargıtay Kararları Işığında Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara, 2017, s. 867.

[10] BAHTİYAR, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, 13. B., İstanbul, 2019, s. 475.

[11] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 468.

[12] KAYA, s. 139.

[13] KAYA, s. 139.

[14] ORGAN/SEVİNÇ CEYLAN, s. 405.

[15] GÜMÜŞ, Erhan, “Şahıs ve Sermaye Şirketlerinde Vergi Borçlarından Sorumluluk”, Mali Çözüm Dergisi, 2006, s. 89.

[16] R.G. 28.07.1953, S. 8469, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun.

[17] R.G. 29.07.1998, S. 23417, 4369 sayılı Vergi Usul Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu, Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Harçlar Kanunu, 3505 Sayılı Kanun, Katma Değer Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında Kanun, Belediye Gelirleri Kanunu, 1318 ve 4208 Sayılı Kanunlar İle 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun.

[18] YANLI, Veliye, “Limited Şirketlerin Amme Borçlarından Dolayı Ortakların Sorumluluğu”, Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu’na Armağan, İÜHF Yayınları, İstanbul, 1999, s. 744.; PULAŞLI, s. 2823.; POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 466.

[19] CANDAN, Turgut, Açıklamalı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, 2. B., Ankara, 2011, s. 178.

[20] ŞENER, s. 866.

[21] ÖNCEL, Mualla; KUMRULU, Ahmet; ÇAĞAN, Nami, Vergi Hukuku, 24. B., Ankara, 2015, s. 159-160.

[22] ÜÇIŞIK, Güzin; ÇELİK, Aydın, Anonim Ortaklıklar Hukuku, C. 1, Ankara, 2013, s. 585.

[23] KAYA, s. 140.

[24] ÇEBİ, Hakan, Limited Şirketler Hukuku, Ankara, 2019, s. 291.

[25] ÇELİK, Binnur, “Kamu Alacaklarının Korunması Bakımından Limited Şirket Ortaklarının Sorumluluğu”, GÜİİBFD, S. 4., 2000, s. 126.

[26] Yarg. 11. H.D. 03.04.2018 (T), 2016/13220 (E.), 2018/2355 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Y argitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 18.04.2022.

[27] Yarg. 11. H.D. 15.05.2019 (T), 2018/2099 (E), 2019/3784 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 15.04.2022.

[28] Yarg. 11. H.D. 15.05.2019 (T), 2018/2099 (E), 2019/3784 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 15.04.2022.

[29] Yarg. 11. H.D. 27.11.2017 (T), 2016/4740 (E), 2017/6593 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 14.04.2022; Yarg. 11. H.D. 23.11.2017 (T), 2016/6154 (E), 2017/6477 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 14.04.2022.

[30] Yarg. 21. H.D. 02.11.2015 (T), 2015/13459 (E.), 2015/19295 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/ YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 18.04.2022.

[31] MAÇ, Mehmet, “Şirket Ortaklarının ve Kanuni Temsilcilerinin Şirketin Ödenmeyen Borçlarından Sorumlu Tutulması”, Mali Çözüm Dergisi, S. 65, 2003, s. 42.

[32] Yarg. 11. H.D. 27.11.2017 (T), 2016/4910 (E), 2017/6614 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 13.04.2022

[33] Dan. 4. D. 05.04.2016 (T), 2013/1023 (E), 2016/1442 (K), (Erişim) https://karararama.danistay.gov.tr/, Erişim Tarihi: 18.04.2022.

[34] Yarg. 10. H.D. 19.12.2018 (T), 2016/13275 (E), 2018/10823 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Y argitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 20.04.2022.

[35] ÇEBİ, s. 292.

[36] PULAŞLI, s. 2825.

[37] BAHTİYAR, s. 427.

[38] PULAŞLI, s. 2825.

[39] POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU, s. 466.

[40] Yarg. 11. H.D. 31.3.2008 (T), 2007/2139 (E), 2008/4159 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Y argitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 20.04.2022.

[41] R.G. 12.01.1961, S. 10705, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu.

[42] ÇAMOĞLU, s. 277; HELVACI, Mehmet, Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Üyesinin Hukuki Sorumluluğu, 2. B., İstanbul, 2001, s. 103.

[43] ORGAN/SEVİNÇ CEYLAN, s. 406.

[44] ORGAN/SEVİNÇ CEYLAN, s. 406.

[45] ÇAMOĞLU, s. 276-277.; HELVACI, s. 102.

[46] CANDAN, Turgut, Kanuni Temsilcinin Vergi ve Diğer Kamu Alacaklarından Sorumluluğu, 3. B., Ankara, 2006, s. 53.

[47] DİBK, 11.12.2018 (T), 2013/1 (E), 2018/1 (K), (Erişim) https://karararama.danistay.gov.tr/, Erişim Tarihi: 21.04.2022.

[48]CAN, Ozan, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Uyarınca Limited Şirketlerde Ortakların Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı, Ankara, 2015, s. 52-53.

[49] BUDAK, Tamer; ER, Selami, “Limited Şirket Ortaklarının Kamu Alacağına İlişkin Sorumluluklarının Değerlendirilmesi”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 4, S. 2, 2013, s. 96.

[50] KAYA, s. 154.

[51] KAYA, s. 143.

[52] GERÇEK, Adnan, “Limited Şirketlerde Kanuni Temsilciler ve Ortakların Vergi Borcundan Sorumluluğu”, Yaklaşım Dergisi, S. 83, 1999, s. 219.

[53] Yarg. 11. H.D. 18.03.2008 (T), 2006/13745 (E), 2008/3433 (K), (Erişim) lexpera.com.tr, Erişim Tarihi: 22.04.2022.

[54] Yarg. 11. H.D. 27.11.2017 (T), 2016/4910 (E), 2017/6614 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 25.04.2022.

[55] KAYA, s. 146.

[56] YANLI, s. 765.

[57] PULAŞLI, s. 841.

[58] HELVACI, s. 106.; YARALI, Levent, “Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri ve Limited Şirket Müdür ve Ortaklarının Şirketin Vergi ve Diğer Kamu Borçlarından Sorumluluğunun Fer’iliği ve Takip Sırası”, Yaklaşım Dergisi, S. 18, 2010, s. 232.

[59] Yarg. 10. H.D. 05.02.2018 (T), 2015/18197 (E), 2018/597 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 25.04.2022.; Yarg. 10. H.D. 16.01.2018 (T), 2015/16300 (E), 2018/143 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 25.04.2022

[60] Yarg. 10. H.D. 23.01.2018 (T), 2015/16290 (E), 2018/374 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 26.04.2022.

[61] SEVİNÇ, Cansu, Ticaret Şirketlerinde Ortakların Kamu Borçlarından Doğan Sorumluluğu, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli, 2017, s. 72.

[62] ŞENER, Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku Ders Kitabı, Gözden Geçirilmiş 4. B., Ankara, 2019, s. 693.; PULAŞLI, s. 2752.

[63] DURGUT, Ramazan, “Limited Şirkette Esas Sermaye Payı Üzerinde Rehin Hakkı Kurulması”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 108, 2013, s. 131.

[64] BAHTİYAR, s. 453.

[65] Yarg. 10. H.D. 15.05.2019 (T), 2017/1339 (E), 2019/4360 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 21.04.2022.

[66] Yarg. 10. H.D. 14.10.2019 (T), 2017/2903 (E), 2019/7403 (K), (Erişim) https://karararama.yargitay.gov.tr/Yar gitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 27.04.2022.

[67] AKSU ÖZKAN, Raziye, “Yargıtay Kararları Işığında Limited Şirkette Pay Devrinin Ortağın Kamu Borçlarına Etkisi”, Hacettepe HFD, C. 10, S. 1, 2020, s. 234.

[68] Yarg. 10. H.D. 14.02.2019 (T), 2015/23760 (E), 2019/1212 2019/1212 (K), (Erişim) https://karararama.yargita y.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/, Erişim Tarihi: 17.03.2020.