LİMİTED ŞİRKETLERDE GENEL KURUL KARARLARININ İPTALİ DAVALARI (TTK.m. 622’nin Atfıyla TTK.m.445)

Abone Ol

Limited ortaklıklarda iptal davası, ortakların çoğunluğa karşı koyabilmesine olanak tanıyan, bu haliyle azınlığı koruyan en önemli davalardan birisidir. Bu kapsamda kanun koyucu limited ortaklık genel kurul kararlarına karşı iptal davası açma olanağı sağlamak suretiyle, limited şirket ortaklarına tek başına çoğunluk gücüne karşı koyabilme imkanı sağlamıştır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, Ankara 2017, s.613). Ayrıca kanun koyucu TTK.m.446’da ilk olarak ortakların iptal davasını açabileceğini düzenlediğinden limited ortaklıkta ortaklar açtıkları iptal davasıyla sadece kendi menfaatlerini değil, aynı zamanda ortaklığın ve diğer ortakların da menfaatlerini korurlar. Nitekim iptal davasıyla ortaklık içindeki işlemlerin kanuna, ortaklık sözleşmesine ya da dürüstlük kuralına uygun gerçekleştirilmesi güvence altına alınmış olur. Bu nedenle genel kurul kararlarının iptalinde bizzat şahsi menfaati bulunmayan bir ortak da kanuna, ortaklık sözleşmesine ya da dürüstlük kuralına aykırı kararları düzeltmek için iptal davası açabilir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.619). Tüm bu hususlarla birlikte limited ortaklıkta iptal davası açmaya her ortak yetkilidir. Bu davanın açılması bakımından ortağın sahip olduğu esas sermaye payı oranının herhangi bir önemi yoktur. Ve hatta TTK.m.619 kapsamında oy hakkı bulunmayan bir ortak dahi oy hakkının bulunmadığı kararlar bakımından iptal davası açabilirler.

TTK’nın “Genel Kurul Kararlarının Butlanı ve İptali” başlıklı 622.maddesinde yer alan “Bu Kanunun anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır.” düzenlemesi gereği limited ortaklıklar için de uygulama alanı bulan TTK’nın 445.maddesi kapsamında TTK.m.446’da sayılan kişilerin, kanun veya ortaklık sözleşmesi hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içerisinde ortaklık merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği düzenlenmiştir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.616). Bu kapsamda TTK’nın 622.maddesi gereği anonim şirket genel kurul kararlarının butlanı ve iptaline ilişkin hükümlerin, kıyas yoluyla limited ortaklıklar için de uygulanabileceği açıktır (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.154 ; Yrd.Doç.Dr. M. Fahrettin ÖNDER, Yargıtay Kararları Açısından Limited Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, dergipark.org.tr, s.113 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, Ankara 2016, s.114). Yargıtay uygulamasında da benzer görüş mevcuttur. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 18.05.1989 Tarihli 1732 Esas 2959 Karar sayılı kararında ; “…TTK’nun 536/f.son (Yeni TTK 622) maddesinin yollamasıyla limited şirket genel kurul kararlarının iptal davası hakkında da uygulanması gereken TTK’nın 381/f.1 (Yeni TTK 445) maddesindeki (3) aylık dava süresi, anılan madde anlamında iptal edilebilir kararlar aleyhine açılan davalar hakkında geçerli olup …” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Limited ortaklık genel kurul kararlarına karşı iptal davası, TTK.m.622’nin atfıyla TTK.m.445/1’e göre genel kurulun kararı aldığı tarihten itibaren üç ay içerisinde açılabilir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.159 ; Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.633 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, Ankara 2016, s.116). Yargıtay bir kararında anonim ortaklık genel kurul kararlarının iptali davasının üç aylık dava süresi içerisinde açılması gerektiğini, bu sürenin yapılan göndermeler nedeniyle limited ortaklıklarda da geçerli olduğunu içtihat etmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 18.05.1989 Tarihli 1732 Esas 2959 Karar sayılı kararı; “…TTK’nun 536/f.son (Yeni TTK 622) maddesinin yollamasıyla limited şirket genel kurul kararlarının iptal davası hakkında da uygulanması gereken TTK’nın 381/f.1 (Yeni TTK 445) maddesindeki (3) aylık dava süresi, anılan madde anlamında iptal edilebilir kararlar aleyhine açılan davalar hakkında geçerli olup …” (Aynı yönde Yargıtay 11.Hd. 07.10.2004 T. 12978 E. 9420 K. ; Yargıtay 11.Hd. 26.11.2007 T. 12259 E. 14905 K. ; Yargıtay 11.Hd. 22.3.1985 T. 1464 E. 1630 K.).

 Limited ortaklıklarda genel kurul kararının alınması sırasında, kurucu şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına uyulmamışsa, alınan genel kurul kararı yoklukla malul olup hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.161 ; Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.731-737 ; Yrd.Doç.Dr. M. Fahrettin ÖNDER, Yargıtay Kararları Açısından Limited Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, s.107). Genel kurul kararlarının yokluğuna örnek olarak kanunen öngörülen toplantı veya karar yetersayılarına uygun olarak karar alınmaması gösterilebilir. Nitekim TTK.m.621/1’deki yetersayılar gerçekleşmeden alınan önemli bir karar geçerli olmaz. Yine ortakların tamamı toplantıya çağrılmadan TTK.m.414’e göre bir karar alınmış ise alınan bu kararlar da yok hükmündedir. Yine ortaklardan biri sözlü görüşme istemesine rağmen TTK.m.617/4’e göre sirküler tipi karar alınırsa alınan bu karar da yok hükmündedir. Zira bu hükme göre bir ortağa öneri sunulmaksızın diğer ortakların yazılı oylarıyla karar alınamaz. Yine ortaklardan birinin katılmadığı çağrısız genel kurulda alınan kararlar da yok hükmündedir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.605-606). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06.07.2000 Tarihli 3170 Esas 6471 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Toplantı ve karar nisabı oluşmayan hallerde ise ortaklar kurulunca alınan kararlar yok hükmünde sayıldıklarından, …” Bu çerçevede limited şirket genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti istemiyle dava açılması için herhangi bir süre sınırlaması da yoktur (Yargıtay 11.Hd. 24.09.1993 T. 1992/5419 E. 1993/5826 K. ; Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.165). Bu kapsamda yoklukla malul bir genel kurul kararı, mahkemece resen gözetilecek olup bu kararlar müdürler tarafından icra edilemez, ticaret siciline tescil ve ilan da edilemez (Yargıtay 11.Hd. 04.02.2002 T. 2001/8310 E. 2002/757 K. ; Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.606-607). Elbetteki genel kurulun toplantıya çağrılması için alınan müdürler kurulu kararının yoklukla malul olması halinde gerçekleştirilecek genel kurulda alınacak kararlar da yoklukla malul hale gelecektir (Yargıtay 11.Hd. 17.11.2015 T. 2014/17476 E. 2015/12128 K. ; Benzer yönde Yargıtay 11.Hd. 29.05.2003 T. 2003/242 E. 2003/5649 K.).

Limited ortaklıklarda alınan genel kurul kararları, şekil ve usul bakımından geçerli olmakla birlikte, konusu bakımından emredici kanun hükümlerine, ahlaka ve adaba aykırı ve imkansız ise, alınan kararlar butlanla batıl olup en başından beri geçersiz sayılacaktır. Bu çerçevede kanun koyucu TTK.m.447’de genel kurulun batıl olan kararlarına örnekler vermiştir. Buna göre, ortağın genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, özellikle pay sahibinin BİLGİ ALMA, İNCELEME VE DENETLEME HAKLARINI kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, limited ortaklığın temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.607 ; Yargıtay 11.Hd. 08.04.2019 T. 2018/353 E.  2019/2685 K.). TTK’nın 447.madde hükmü başlıca butlan sebeplerini düzenlemiş ancak bunları sınırlandırmamıştır. Zira hükümdeki özellikle sözcüğü limited ortaklıklar alanında başkaca butlan sebeplerinin bulunduğunu da göstermektedir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.163 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.122).

TTK.m.447’deki bu düzenleme genel olarak değerlendirildiğinde, bir limited ortaklık genel kurul kararı, emredici hükümlere aykırıysa butlanla batıldır. Bu çerçevede örneğin, bağımsız denetime tabi limited ortaklıklarda TTK.m.400’de öngörülen kanuni yasaklara aykırı olarak bir denetçi seçilirse, alınan bu genel kurul kararı batıldır. Yine limited ortaklıkta ortaklık sermayesine oranla önemli miktarda nakdi sermaye ortaklığa getirilmemişse sermaye artırımına ilişkin alınacak genel kurul kararı butlanla batıldır. Yine TTK.m.643 gereği limited ortaklıklarda uygulama alanı bulacak TTK.m.548’e göre genel kurul ortaklık malvarlığını ortaklara dağıttıktan sonra tasfiyeden dönme kararı alırsa alınacak karar butlanla batıldır. Yine TTK.m.447/1’e göre ortakların yasal olarak önemli ve emredici şekilde düzenlenmiş ortaksal haklarını oldukça ağır biçimde sınırlandıran veya elinden alan genel kurul kararları da butlanla batıldır. Bu çerçevede özellikle ORTAKLARIN BİLGİ ALMA, İNCELEME VE DENETLEME HAKLARINI KANUNEN ÖNGÖRÜLEN ÖLÇÜYÜ AŞKIN OLARAK SINIRLANDIRAN genel kurul kararları da batıldır. Bu kapsama öncelikle TTK.m.614’de düzenlenen bilgi alma ve inceleme hakkı girer  (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.608 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.122). Yine içeriği itibariyle ahlaka aykırı bulunan genel kurul kararları da geçerli kabul edilemez  (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.607). Dolayısıyla butlanla batıl genel kurul kararları baştan itibaren geçersiz olup bu kararların iyileştirilmesi olanağı da yoktur (Yargıtay 11.Hd. 08.03.2011 T. 2009/9025 E. 2011/2462 K. ; Yargıtay 11.Hd. 25.09.1997 T. 1997/6671 E. 1997/6256 K. ; Yrd.Doç.Dr. M. Fahrettin ÖNDER, Yargıtay Kararları Açısından Limited Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, s.108 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.122). Batıl genel kurul kararları, müdürler tarafından icra edilemeyeceği gibi ticaret siciline tescil de edilemezler. Burada butlan hukuki menfaati bulunan herkes tarafından, özellikle ortaklar ve müdürler tarafından ileri sürülebilir. Bu davaların açılması herhangi bir süreye de tabi değildir (Yargıtay 11.Hd. 27.05.1997 T.  1997/1979 E. 1997/3933 K. ; Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.165 ; Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.610-611 ; Yrd.Doç.Dr. M. Fahrettin ÖNDER, Yargıtay Kararları Açısından Limited Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, s.112).

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 01.06.2009 Tarihli 2280 Esas 6707 Karar sayılı kararında da aynı husus vurgulanmıştır; “…Mutlak butlanla batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bu tür kararlar, baştan beri hüküm ifade etmezler ve mahkemece re’sen üzerinde durulması gerekir.” (Benzer yönde Yargıtay Hgk. 02.04.2014 T. 2013/11-1048 E. 2014/430 K.).

TTK.m.622’nin atfıyla limited ortaklık genel kurulları yönünden de uygulama alanı bulan TTK.m.445’e göre, alınan genel kurul kararı ortaklık sözleşmesi hükümlerine aykırı ise bu kararlar aleyhine de iptal davası açılabilir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.617 ; Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.155). Aynı maddede iptal sebebi olarak kanuna aykırılıktan da söz edildiğinden alınan genel kurul kararları kanuna aykırı ise bu kararlar aleyhine de iptal davası açılabilir. Madde metninde emredici veya yorumlayıcı hüküm ayırımı yapılmadığından niteliği ne olursa olsun limited şirket genel kurullarında TTK’nın bütün hükümlerine aykırılık halleri birer iptal sebebi olarak değerlendirilir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.155). Yine düzenlemedeki kanun ibaresinin geniş yorumlanması gerektiğinden limited ortaklığa ilişkin TTK hükümleri yanında, tüzel kişiliğe ilişkin hükümler ve genel olarak geçerli hukuki ilkeler, örneğin kişiliğin korunmasına ilişkin Türk Medeni Kanun’un 23.ve 24.madde hükümleri de kanun kavramı içerisinde değerlendirilmelidir. Dolayısıyla limited şirket genel kurullarına karşı iptal davası açma hakkı, yalnızca şirket ortaklarının korunmasını amaçlayan ya da ortaklık tüzel kişiliğinin haklarının ihlal edilmesine engel olan normların ihlaliyle sınırlı değildir (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.616). Limited şirket genel kurullarına kanuna aykırılığı sebebiyle iptal edilebilir kararlara örnek olarak, ortakların rüçhan haklarını haksız bir şekilde onların ellerinden alan genel kurul kararları (TTK.m.591/2), limited ortaklık genel kurulunun toplantıya çağrılmasına ilişkin TTK hükümlerinin çok ağır nitelikte olmayan ihlalleri, gündeme bağlılık ilkesine aykırı olarak alınan genel kurul kararları gösterilebilir. Yine oy hakkından yoksun kişilerin katılımıyla alınan genel kurul kararları da iptal edilebilir niteliktedir. Bu kapsamda şirket müdürünün katılımıyla alınan ibraya dair genel kurul kararlarının da iptali mümkündür (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.616). Yine limited şirketler bakımından, kanuna aykırı nitelikteki kararlara örnek olarak, BİLGİ ALMA HAKKINI ENGELLEYEN KARARLAR ve ortakların rızaları ile bertaraf edilebilecek haklarına ilişkin olan ancak rızaları bulunmayan kararlar gösterilebilir (Yrd.Doç.Dr. M. Fahrettin ÖNDER, Yargıtay Kararları Açısından Limited Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, dergipark.org.tr, s.113).

TTK.m.622’nin atfıyla TTK.m.445’te limited şirket genel kurullarında dürüstlük kuralına aykırılık hali de bir iptal sebebi olarak öngörülmüştür. Bu düzenlemeden amaç, çoğunluğun haksız ve yersiz kararlarıyla azınlığı ezmesine engel olmaktır (Prof.Dr.Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklar Hukuku, s.617). Nitekim limited şirket genel kurul kararlarının geçerli olması için kanuna ve ortaklık sözleşmesine uygun olması yeterli olmayıp ayrıca dürüstlük kurallarına da uygun olması gerekir. Bu çerçevede genel kurulun şirket menfaati gerektirmediği halde gücünü kötüye kullanarak aldığı, azlığın ve münferit ortakların menfaatlerini zedeleyen, azlığı ezecek ve haklarını bertaraf edecek kararları dürüstlük kurallarına aykırıdır. Bu yönü ile dürüstlük kurallarına aykırılık genel iptal sebebidir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.156 ; Yrd.Doç.Dr. M. Fahrettin ÖNDER, Yargıtay Kararları Açısından Limited Şirket Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, s.115). TTK.m.445’te yer alan dürüstlük kuralına aykırılık hali, TMK.m.2’de düzenlenen genel kuralın limited ortaklık genel kurul kararları bağlamındaki uygulamasından ibarettir. Yasa koyucu dürüstlük kurallarına aykırılığın iptal sebebi olarak önemini, maddeye koyduğu “özellikle” sözcüğüyle vurgulamıştır (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.156).

Görüldüğü üzere TTK.m.445 kapsamında dürüstlük kuralı, ortaklıklar hukukundaki klasik içeriğinden daha farklı bir boyut kazanmıştır. Doktrinde bu içeriğin şeffaflık, sakınarak karar alma, çoğunluğun menfaatine öncelik tanımama ilkeleri yanında pay sahiplerinin inceleme, bilgi alma, denetleme haklarını savsaklamama hallerini de içine alacak şekilde genişlediği ifade edilmektedir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.156). Sonuç olarak dürüstlük kurallarına aykırılık evrensel bir kuralın uygulaması olduğundan TTK’nın 622.maddesinin TTK’nın 445.maddesine yaptığı atıf da göz önünde tutularak, Yargıtay’ın anonim ortaklık genel kurul kararlarının dürüstlük kurallarına aykırılık nedeni ile iptaline ilişkin ilke kararlarının limited ortaklık genel kurul kararları hakkında da uygulama alanı bulacağı söylenebilir (Prof.Dr.Ersin ÇAMOĞLU, Limited Ortaklıklar Hukukunun Temel İlkeleri, s.156). Yargıtay uygulamasında da yukarıda yer alan açıklamalarımızla benzer yönde görüş mevcuttur. Bu kapsamda Yargıtay, şirkette kâr varken somut gerekçelere dayanmaksızın uzun yıllar dağıtılmamasını dürüstlük kurallarına aykırı bularak, genel kurul kararının iptaline karar vermiştir (Yargıtay 11. Hd. 04.06.2018 T. 2016/12065 E. 2018/4267 K.).

Tüm bu hususlarla birlikte eşitlik ilkesi hukukun genel ilkelerinden olup şirket genel kurul kararlarının alım sürecinde de dikkat edilmesi gereken bir kuraldır (Yargıtay 11.Hd. 28.12.1984 T. 1984/6507 E. 1984/6608 K. ; Yargıtay 11.Hd. 20.03.2007 T. 2005/13567 E. 2007/4688 K. ; Yargıtay 11.Hd. 23.10.2001 T. 2001/6723 E. 2001/8213 K. ;  Yargıtay 11.Hd. 02.07.2007 T. 2006/7678 E. 2007/10036 K.). Nitekim ortaklık hukukunda aynı hukuki konumda bulunan pay sahipleri, aynı nimete sahip ve aynı külfete tabi olmalıdırlar. TTK’nın “Eşit İşlem İlkesi” başlıklı 357’nci maddesinde de tüm pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulması gerektiğini düzenlemiştir. Eşitlik ilkesi TMK.m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralının anonim ortaklıklar hukukundaki yansımasıdır. Nitekim eşitlik ilkesine aykırılık, dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur (Prof.Dr.Erdoğan MOROĞLU, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2020, s.240).

TTK’nın “Anonim Şirketlerin Finansal Tabloları ve Yönetim Kurulunun Yıllık Faaliyet Raporu” başlığı altında düzenlenen 514.maddesinde ise; Yönetim kurulu, geçmiş hesap dönemine ait, Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş bulunan finansal tablolarını, eklerini ve yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunu, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlar ve genel kurula sunar.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Aynı yasanın “Dürüst Resim İlkesi” başlıklı 515.maddesinde ise; Anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda TTK’nın 516.maddesi uyarınca yönetim kurulunun hazırlayacağı yıllık faaliyet raporu, şirketin, o yıla ait faaliyetlerinin akışı ile her yönüyle finansal durumunu, doğru, eksiksiz, dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtmalı, bu raporda finansal durum, finansal tablolara göre değerlendirilmeli, raporda ayrıca, şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere de açıkça yer verilmeli, bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesi de raporda yer almalıdır. TTK’nın 516/2.maddesi gereğince ise yönetim kurulunun faaliyet raporu, faaliyet yılının sona ermesinden sonra şirkette meydana gelen ve özel önem taşıyan olayları, şirketin araştırma ve geliştirme çalışmalarını, yönetim kurulu üyeleri ile üst düzey yöneticilere ödenen ücret, prim, ikramiye gibi mali menfaatleri, ödenekleri, yolculuk, konaklama ve temsil giderlerini, ayni ve nakdî imkânları, sigortalar ve benzeri teminatları da içermelidir.

TTK’nın “Finansal Tablolar ve Yedek Akçeler” başlıklı 610.maddesinde yer alan; Anonim şirketlere ilişkin 514 ilâ 527 nci madde hükümleri limited şirketlere de uygulanır” düzenlemesi gereği yukarıda sayılan anonim şirket finansal tablolarına ve faaliyet raporlarına ilişkin bu hükümlerin limited şirketler hakkında da uygulanacağı açıktır (Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, Ankara 2016, s.374). Bu çerçevede yukarıda yer alan madde metinlerinden de anlaşılacağı üzere yıllık faaliyet raporlarının düzenlenmesi limited şirketlerde müdürlerin görevleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla limited şirketlerde birden fazla müdür var ise yıllık faaliyet raporunu hazırlama yükümlülüğü müdürler kuruluna aittir (Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, Ankara 2016, s.376). Bu sonuca Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4/2.maddesinde yer alan “Yönetim Organı” ifadesinden de ulaşılmaktadır. Nitekim ilgili düzenleme şu şekildedir; Yönetim organı, yıllık faaliyet raporunu, ortakların şirketin faaliyetleri hakkında her türlü bilgiye tam ve doğru bir şekilde ulaşmasını sağlayacak ayrıntıda hazırlar.” Yine aynı yönetmeliğin “Yıllık Faaliyet Raporunun Sunumu” başlıklı 16.maddesinde yer alan; “Yönetim organı üyelerinden herhangi birinin yıllık faaliyet raporunda yer alan bilgilerle ilgili farklı görüşte olması halinde, itiraz ettiği hususlar gerekçeleri ile birlikte yıllık faaliyet raporunda belirtilir.” hükmü gereğince de raporun müdürler kurulunca hazırlanması ve müdürler kurulunda müzakere edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.

Burada müdür kurulunun faaliyet raporu, limited şirketin o yıla dair faaliyetlerinin akışı ile bütün finansal durumu da yansıtmalıdır. Bu noktada müdürler tarafından doğru bir şekilde hareket edilerek dolambaçsız, gerçeğe uygun ve dürüst bir tarzda şirketin faaliyetleri açıklığa kavuşturulmalıdır. Dolayısıyla hukukun temel ilkelerinden olan dürüstlük kuralı, raporun içeriğinin oluşturulması aşamasında öne çıkmakta olup müdürler kurulu objektif özen yükümlülüğü kapsamında dürüst, özenli ve dikkatli şekilde faaliyet raporlarını genel kurula arz etmelidir (Dr.Öğr.Üyesi Serhan DİNÇ, Limited Şirketlerde Genel Kurulun Devredilemez Yetkileri, Ankara 2022, s.175). İşte limited şirketlerde müdürler kurulunun bu ilkeler doğrultusunda hazırlayacağı yıllık faaliyet raporunda şirketin mali durumunun her yönüyle hilesiz, doğru ve dürüst bir şekilde yansıtılması gerekmektedir. Nitekim bu raporda şirketin karşılaşması muhtemel risklerine de yer verileceği için müdürler kurulunca raporun hazırlanmasında bu ilkelere dikkat edilmesi zorunludur. Bu nedenle müdürler kurulunca faaliyet raporunda gerçeğe aykırı ya da belirsiz ifadelere yer verilmemelidir (Dr.Öğr.Üyesi Serhan DİNÇ, Limited Şirketlerde Genel Kurulun Devredilemez Yetkileri, s.180).

Tüm bu hususlarla birlikte limited şirketlerde yıllık faaliyet raporu, müdürler kurulu üyeleri tarafından imzalanmalı, rapor müdürler tarafından şirket ortaklarının şirket faaliyetleri hakkında her türlü bilgiye doğru, tam ve eksiksiz bir şekilde ulaşmasını sağlayacak ayrıntıları içermelidir (Dr.Öğr.Üyesi Serhan DİNÇ, Limited Şirketlerde Genel Kurulun Devredilemez Yetkileri, s.180). Nitekim TTK.m.610’un atfıyla TTK.m.516, yıllık faaliyet raporunun içeriğine ilişkin asgariyi gösteren konular listesi verilmemiş, fakat ana konu belirtilmiş, bu ana konunun açıklanmasında uyulması gerekli ilkeler gösterilmiştir. Ana konu şirketin işlerinin akışı ve her yönü ile durumudur. Burada her yönü ibaresi, malvarlığı durumunu, finansal durumu, faaliyet sonuçlarını, alacak borç ilişkisini, öz kaynağın yeterli olup olmadığını içerir. İşte bu ilkeler TTK’nın 515.maddesinde yer alan dürüst resim ilkesinin şirketin yıllık faaliyet raporunda da geçerli olduğunu göstermektedir (Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.377). Bu kapsamda limited şirketlerde yıllık faaliyet raporunda yanıltıcı, abartılı ve yanlış kanaat uyandırıcı, gerçeğe aykırı ifadelere yer verilmemeli, müdürler kurulu yıllık faaliyet raporunu, ortakların şirketin faaliyeti hakkında her türlü bilgiye tam ve doğru bir şekilde ulaşmasını sağlayacak ayrıntıda hazırlamalı, bu raporda tereddüde neden olabilecek belirsiz ifadelerden kaçınılmalıdır. Yine şirketin, finansal performansı ile finansal durumunun genel özellikleri ve karşı karşıya bulunduğu temel riskler yıllık faaliyet raporunda değerlendirilmeli, raporda şirketin gelişmesine ve karşılaşması muhtemel risklere açıkça işaret olunmalı ve bu konulara ilişkin yönetim kurulunun değerlendirmesine yer verilmelidir. Bu hususlar Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 4.maddesinin de bir gereğidir (Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.378).

Finansal tablolar hususu ise, TTK’nın 68.maddesinde düzenlenmiş olup “Açılış Bilançosu, Yılsonu Finansal Tabloları” başlıklı bu maddede; (1) Tacir, ticari faaliyetinin başında ve her faaliyet döneminin sonunda, varlık ve borçlarının tutarlarının ilişkisini gösteren finansal tabloyu (sırasıyla açılış bilançosunu ve yıllık bilançoyu) çıkarmak zorundadır. Açılış bilançosunda, yılsonu finansal tablolarının, yılsonu bilançosuna ilişkin hükümleri uygulanır. (2) Tacir, gelir tablosunu hazırlar. (3) Bilanço ile gelir tablosu, yılsonu finansal tablolarını oluşturur. 514 üncü madde ile Türkiye Muhasebe Standartlarının bu konudaki hükümleri saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda finansal tablo, tacirin faaliyet döneminin başında ve sonunda düzenlediği, şirketin aktif ve pasiflerinin tutarını ve ilişkisini gösteren tablo ile gelir tablolarının oluştuğu bütünü ifade eder. TTK’nın 610/1.maddesinde finansal tablolar konusunda anonim şirketlere ilişkin TTK.m.514-527 hükümlerinin limited şirketler hakkında da uygulanacağı belirtildiğinden ve de TTK’nın 64 ile 88.maddeleri arasında düzenlenen finansal tablolara dair düzenlemeler esasen bütün tacirler için bağlayıcı olduğundan limited şirketlerde müdürler kurulu, geçmiş hesap dönemine ait Türkiye Muhasebe Standartları’nda öngörülmüş bulunan şirket finansal tablolarını ve bunların eklerini, bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içerisinde hazırlamak ve genel kurula arz etmekle yükümlüdür (Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, 7.Baskı, Ankara 2016, s.374). Bu görev, müdürler kurulunun bütün üyelerine yöneltilmiş bulunan bir kurul görevidir (Dr.Öğr.Üyesi Serhan DİNÇ, Limited Şirketlerde Genel Kurulun Devredilemez Yetkileri, s.178). Eş söylemle limited şirketlerde finansal tabloları hazırlama yükümlülüğü, şirkette tek kişi müdürlük görevini üstlenmiş ise o müdüre, birden fazla müdür var ise müdürler kuruluna aittir. Bu itibarla limited şirket müdürler kurulu, TTK’nın 610.maddesinin atfıyla TTK.m.514 gereği geçmiş hesap dönemine ait Türkiye Muhasebe Standartlarında öngörülmüş bulunan finansal tablolarını ve eklerini bilanço gününü izleyen hesap döneminin ilk üç ayı içinde hazırlamak ve genel kurula sunmak zorundadır. Tekraren belirtmek gerekir ki anılan görev müdürler kurulunun tüm üyelerine yönelik bir kurul görevi olup bu sonuca finansal tabloları hazırlama görevinin sermaye şirketlerinde TTK.m.514/1 gereğince yönetim organına verilmiş olmasından da ulaşılmaktadır (Dr.Raziye AKSU ÖZKAN, Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, İstanbul 2019, s.321 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.375).

Tüm bu hususlarla birlikte TTK’nın 515.maddesinde yer alan dürüst resim ilkesi de, anonim şirketlerle birlikte limited şirketlerin finansal tablolarına uygulanacaktır. Zira TTK.m.610’da anonim şirketlere ilişkin 514 ile 557.madde hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağı hükme bağlanmıştır (Dr.Raziye AKSU ÖZKAN, Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, s.80). Bu ilke gereği limited şirketlerin finansal tabloları; Türkiye Muhasebe Standartlarına göre malvarlığını, şirketin öz kaynaklarını, şirketin borç ve yükümlülüklerini, şirketin faaliyet sonuçlarını kapsamalı, bu sayılan kalemleri ihtiva eden finansal tablolar; eksiksiz, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara uygun, işletmenin niteliğine uygun, güvenilir, gerçeğe uygun, dürüst ve aynen ve aslına sadık şekilde hazırlanmalıdır. Bu ilkeler anonim ve limited şirketler için geçerli olup bu raporlar şirketin yönetim organı tarafından hazırlanmalıdır (Dr.Öğr.Üyesi Serhan DİNÇ, Limited Şirketlerde Genel Kurulun Devredilemez Yetkileri, s.179 ; Soner ALTAŞ, Limited Şirketler, s.375). Burada TTK’da finansal tablolara ilişkin temel düzenlemeler yer almakla birlikte uygulanacak esas kurallar açısından Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’na gönderme yapıldığı gözden kaçırılmamalıdır (Dr.Raziye AKSU ÖZKAN, Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, s.49).

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki limited şirketlerde finansal tabloların işletmenin finansal durumunu, finansal performansını ve nakit akışlarını gerçeğe uygun olarak sunması gerekir. İşletmenin finansal durumunu, bilanço; finansal performansını ise kar veya zarar ve diğer kapsamlı gelir tablosu; nakit akışını ise nakit akış tablosu gösterir. İşte bu tabloları oluşturan varlık, yükümlülük, gelir, gider ve nakit hareketliliklerinin gerçeğe uygun şekilde sunumu yapılmak zorundadır (Dr.Raziye AKSU ÖZKAN, Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, s.72). Burada gerçeğe uygun sunumun tam anlamıyla sağlanabilmesi için üç özelliğe sahip olması gerekir. Buna göre sunum tam, tarafsız ve hatasız olmalıdır (Dr.Raziye AKSU ÖZKAN, Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, s.132).

Finansal tabloların içeriğinin doğru hazırlanmasının önemi açısından belirtmek gerekir ki; genel kurullarda finansal tabloların okunup, müzakere edilip onaylanıp onaylanmamasına göre genel kurul kar dağıtıp dağıtmayacağına karar verecektir. Doktrinde yönetim organının karın dağıtılmasına ilişkin önerisinin görüşülüp karara bağlanmasının, bilançonun ve kar veya zarar ve diğer kapsamlı gelir tablosunun onaylanmasına bağlı olduğu ifade edilmektedir. Ancak yalnızca bu iki tablonun onaylanması da yeterli değildir. Çünkü kanunda açıkça finansal tablolara ilişkin karar alınmasından bahsedilmiştir. Bu çerçevede genel kurul yıl sonu finansal tabloların ortaya koyduğu sonuçtan memnun değilse yönetim kurulunu dahi değiştirebilecektir. Zira TTK.m.413/2-3, yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmalarına ve yenilerinin seçiminin yılsonu finansal tablolarının müzakeresiyle ilgili olduğunu ifade etmiştir (Dr.Raziye AKSU ÖZKAN, Finansal Tabloların Tutulması ve Hukuksal Sonuçları, s.407). İşte yönetim organınca finansal tabloların içerisinin dürüst resim ilkesine uygun hazırlanmaması halinde şirket genel kurulunca ne yönde ağır hatalı kararlar verilebileceği, alınacak kararların içeriğini nasıl değişebileceği bu kadar önemlidir.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesi’nin 11.04.2019 Tarihli 2018/949 Esas 2019/548 Karar Sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır; “…Dosyası kapsamında alınan bilirkişi rapor 127 içeriğindeki tespitlerde dikkate alındığında; TTK'nın 64, 68 ve 69. maddelerindeki düzenlemeler ışığında, davalı şirketin ve dava dışı .... şirketinin FİNANSAL TABLOLARI, hesap kayıt ve belge düzeninden muhasebe konusunda uzman olmayan kişilerce ANLAŞILAMAYACAK ŞEKİLDE DÜZENLENDİĞİ, davalı şirketin 2009-2010-2011 ve 2012 yılları verilen sipariş avans tutarları bakımından davalı şirketin BİLANÇO VE FİNANSAL TABLOLARININ ŞİRKETİN GERÇEK DURUMUNU ORTAYA KOYUP ANLAŞILIR KILMADIĞI, bu durumda pay sahipleri yönünden bilançonun güvenilirliğini olumsuz yönde etkileyecek nitelikte bulunduğu, bu bilançoya istinaden genel kurulca verilen ibra kararının yerinde olmayacağı gibi, onama kararının dürüstlük kuralı gereğince de iptalini gerektireceği sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre davalı vekilinin gerek 4 nolu karar ile bilançonun onaylanmasına ilişkin, aynı gerekçe kapsamında gerekse 5 nolu kararın 4. Bendi ile denetçinin ibrasına ilişkin kararların iptali yönündeki hükme karşı ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde değildir.”

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19.07.2007 Tarihli 2006/2171 Esas 2007/10775 Karar Sayılı ilamı da benzer yöndedir; “…Yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun, denetçi raporunun safi kazancın nasıl dağıtılacağına dair tekliflerin anonim şirket genel kurul toplantısından en az 15 gün önce şirketin merkez ve şubelerinde pay sahiplerinin emrine amade bulundurulmasını öngören TTK’nun 362/1.maddesi hükmüne riayet olunmaması, … TTK’nun 381.maddesi hükmüne göre bir iptal sebebi teşkil edebilir. ORTAĞIN BİLGİ EDİNME HAKKININ İHLALİ NEDENİYLE, GENEL KURUL TOPLANTISINDA YANLIŞ BİR KARARIN ALINMASI SONUCU DOĞMUŞ İSE, DİĞER GEREKÇELER YANINDA BU BİLGİ ALMA HAKKININ İHLALİ İLE BAĞLANTILI OLARAK DA KARARIN İPTALİ GÜNDEME GELEBİLİR. TTK’nun 381.maddesinde kanuna, ana sözleşmeye ve afaki iyi niyete aykırı genel kurul kararlarının iptali için karar ile aykırılık arasında bir illiyet bağının bulunması, yani kararın alınmasına söz konusu aykırılığın neden olmuş olmasını açıkça şart koşmamıştır. Kanun koyucu iptal edilebilir karar ile kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyi niyete aykırılık arasında bir illiyet bağının varlığını açıkça kabul etmektedir. Bu nedenle iptal davası açan davacı sadece kararın kanuna, ana sözleşmeye veya afaki iyi niyet kurallarına aykırılığını kanıtlamakla yetinebilir, ayrıca bu aykırılığın iptali dava edilen kararın alınmasına neden olduğunu da kanıtlamak zorunda değildir.’’

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 25.11.2015 Tarihli 2015/5409 Esas 2015/12555 Karar Sayılı kararı da benzer yöndedir; “…davalı şirketin kayıtlarının daha önce mali müşavir tarafından iki kez incelendiği, şirketin özvarlığını yitirdiğinin belirlendiği, yaptırılan bilirkişi incelemesi ile de, şirketin öz varlığının tamamen yitirdiğinin tespit edildiği, BİLANÇONUN ŞİRKETİN GERÇEK DURUMUNU GÖSTERMEDİĞİ, yönetim kurulunun TTK'nın 376/1, 2 ve 3. fıkralarında yazılı yükümlülüklerini yerine getirmediği, ibranın kanun, sözleşme ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, … şirketin mali yapısına göre, öz varlığının kaybedildiği, şirket zor durumda olduğundan kapasitesine göre yüksek düzeyde ücret belirlenmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, … gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, davalı şirketin … tarihli genel kurulunda alınan 4, 6 ve 7 no'lu kararların iptaline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.”

Son olarak belirtmek gerekir ki her ortaklıkta olduğu gibi limited ortaklıklarda da temel amaç kar elde etmek ve elden edilen karı ortaklar arasında paylaştırmaktır. Bunun sonucu olarak kar payı alma hakkı limited ortaklıklarda ortakların en önemli ortaksal haklarından birisidir. Kar payı, limited ortaklığın ortaklara dağıttığı salt kardaki paydır. Bu kapsamda kar payı dağıtımı, genel kurulun devredilemez yetkileri arasındadır (Yargıtay 11.Hd. 30.11.2015 T. 5256 E. 12736 K. ; Yargıtay 11.Hd. 27.01.2021 T. 2020/1377 E. 2021/495 K.). Bu çerçevede genel kurulda kar payı dağıtmama ya da az miktarda dağıtma yönünde karar alınırsa, bu karara karşı şirket ortakları tarafından genel kurul kararının iptali davası açılabilir (Prof.Dr. Oruç Hami ŞENER, Limited Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, 3.Baskı, Ankara 2024, s.226).

Önemi gereği tekraren belirtmek gerekir ki kar, belli bir dönem içerisinde ticari faaliyetler neticesinde şirket hesaplarında meydana gelen parasal veya para ile ölçülebilen fazlalık olarak tanımlanabilir. Kar payı ise limited şirket ortağının esas sermaye payının mali getirisidir. Limited şirketlerde kar payı hakkı, ortakların en temel malvarlığı haklarından olup kar payı hakkı müktesep haktır (Yargıtay 11. Hd. 21.12.2006 T. 2005/10060 E. 2006/13738 K. ; Dr.Öğr.Üyesi Serhan DİNÇ, Limited Şirketlerde Genel Kurulun Devredilemez Yetkileri, s.181). Bu çerçevede limited şirketlerde genel kurul tarafından şirket kayıtlarında mevcut kar bulunmasına rağmen kar dağıtılmaması yönünden bir karar alınırsa, şirket ortaklarından her biri ilgili genel kurul kararının iptalini mahkemeden talep edebilecektir. Burada kar payı dağıtılmaması gerektiğini iddiasını ispat yükü, davalı şirkete aittir (Yargıtay 11. Hd. 21.12.2006 T. 2005/10060 E. 2006/13738 K.). Yargıtay da şirketlerde kâr varken somut gerekçelere dayanmaksızın uzun yıllar dağıtılmamasını dürüstlük kurallarına aykırı bularak, genel kurul kararının iptali gerektiği görüşündedir (Yargıtay 11. Hd. 04.06.2018 T. 2016/12065 E. 2018/4267 K.). Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin limited şirketlere ilişkin 04.06.2018 Tarihli 2016/12065 Esas 2018/4267 Karar sayılı kararında da benzer hususlar vurgulanmıştır; “…Dava; limited şirket genel kurul toplantısında alınan kararlarının iptali istemine ilişkindir. Davalı şirketin 09.03.2012 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı sırasında iptali talep olunan diğer kararların yanısıra davacının muhalif kaldığı 4 numaralı kararla şirket karının dağıtılmayıp yedek akçe olarak ayrılmasına da karar verilmiştir. Dosya içerisindeki bilirkişi raporundan ve belgelerden davalı şirketin istikrarlı bir karlılık trendinin bulunduğu, şirketin 17.5.2004, 19.7.2007 ve 22.08.2008 tarihlerinde yapılan genel kurul toplantılarında da kâr payı dağıtılmaması yönünde kararların alındığı, bu genel kurullarda alınan bir kısım kararlarla birlikte kâr payı dağıtılmamasına dair kararın da davalara konu edildiği anlaşılmaktadır. İptali istenilen 4 numaralı kararda kar payının neden dağıtılmadığına dair herhangi bir açıklama bulunmadığı gibi, dava sırasında da kâr payı dağıtılmamasının nedenleri izah olunmamıştır. Limited şirket ortaklığında aslolan şirket karından pay almak olması sebebiyle SOMUT GEREKÇELERE DAYANMAYAN KAR PAYI DAĞITILMAMASINA YÖNELİK 4 NUMARALI GENEL KURUL KARARININ HUKUKA VE İYİNİYET KURALLARINA AYKIRI OLDUĞU gözetilmeden bu talep yönünden de davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.”

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 21.12.2006 Tarihli 2005/10060 Esas 2006/13738 Karar Sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır; “…O halde, mahkemece, kar payının güçlü bir nispi müktesep hak olduğu ve TTK'nun 469/2'nci maddesinin TTK'nun 385'inci maddeye bertaraf eden bir hüküm olmayıp, gerektiğinde uygulanması mümkün istisnai bir nitelik taşıdığı, pay sahibinin yeterli oranda kar payı üzerinde müktesep hakkı bulunduğu ve TTK'nun 469/2'nci maddesinin uygulanması gerektiğinde gerçekten şirketin inkişafı ve sürekli kar dağıtabilir durumda tutulması için kar payı dağıtılmamasının uygun ve faydalı olup olmadığının İSPAT YÜKÜNÜN DAVALI ŞİRKETE YÜKLENEREK, çeşitli ihtimalleri karşılaştırmalı olarak kapsayan içerikte bilirkişi raporu alınıp, hakların sakınılarak kullanılması ilkesi çerçevesinde genel kurul kararının iyiniyetli olup olmadığının saptanması gerekir iken, yazılı gerekçeyle eksik inceleme sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.”

SONUÇ OLARAK; Limited ortaklıklarda iptal davası, ortakların çoğunluğa karşı koyabilmesine olanak tanıyan, bu haliyle azınlığı koruyan en önemli davalardan birisidir. Bu kapsamda kanun koyucu limited ortaklık genel kurul kararlarına karşı iptal davası açma olanağı sağlamak suretiyle, limited şirket ortaklarına tek başına çoğunluk gücüne karşı koyabilme imkanı sağlamıştır. Bu çerçevede TTK’nın “Genel Kurul Kararlarının Butlanı ve İptali” başlıklı 622.maddesinde yer alan “Bu Kanunun anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır.” düzenlemesi gereği limited ortaklıklar için de uygulama alanı bulan TTK’nın 445.maddesi kapsamında TTK.m.446’da sayılan kişilerin, kanun veya ortaklık sözleşmesi hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içerisinde ortaklık merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği düzenlenmiştir. İşte limited ortaklıklarda genel kurul kararının alınması sırasında, kurucu şekli nitelikteki emredici hukuk kurallarına uyulmamışsa, alınan genel kurul kararı yoklukla malul olup hiçbir hüküm ve sonuç doğurmaz. Yine limited ortaklıklarda alınan genel kurul kararları, şekil ve usul bakımından geçerli olmakla birlikte, konusu bakımından emredici kanun hükümlerine, ahlaka ve adaba aykırı ve imkansız ise, alınan kararlar butlanla batıl olup en başından beri geçersiz sayılacaktır. Bu çerçevede kanun koyucu TTK.m.447’de genel kurulun batıl olan kararlarına örnekler vermiştir. Buna göre, ortağın genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, özellikle pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, limited ortaklığın temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. Yine TTK.m.622’nin atfıyla limited ortaklık genel kurulları yönünden de uygulama alanı bulan TTK.m.445’e göre, alınan genel kurul kararı ortaklık sözleşmesi hükümlerine aykırı ise bu kararlar aleyhine de iptal davası açılabilir. Aynı maddede iptal sebebi olarak kanuna aykırılıktan da söz edildiğinden alınan genel kurul kararları kanuna aykırı ise bu kararlar aleyhine de iptal davası açılabilir. Madde metninde emredici veya yorumlayıcı hüküm ayırımı yapılmadığından niteliği ne olursa olsun limited şirket genel kurullarında TTK’nın bütün hükümlerine aykırılık halleri birer iptal sebebi olarak değerlendirilir. TTK.m.622’nin atfıyla TTK.m.445’te limited şirket genel kurullarında dürüstlük kuralına aykırılık hali de bir iptal sebebi olarak öngörülmüştür. Bu düzenlemeden amaç, çoğunluğun haksız ve yersiz kararlarıyla azınlığı ezmesine engel olmaktır. Nitekim limited şirket genel kurul kararlarının geçerli olması için kanuna ve ortaklık sözleşmesine uygun olması yeterli olmayıp ayrıca dürüstlük kurallarına da uygun olması gerekir. Bu çerçevede genel kurulun şirket menfaati gerektirmediği halde gücünü kötüye kullanarak aldığı, azlığın ve münferit ortakların menfaatlerini zedeleyen, azlığı ezecek ve haklarını bertaraf edecek kararları dürüstlük kurallarına aykırıdır. Bu yönü ile dürüstlük kurallarına aykırılık genel iptal sebebidir.