Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) uçaklarda olay çıkartarak uçuş güvenliği ve planını etkileyen “kural tanımaz yolcular” hakkında bir rapor yayınladı.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin raporuna göre 2007-2015 döneminde 49 bin 84 kural tanımaz yolcu olayı meydana gelmiş. Bu olayların yüzde 11’ini şiddet olayları oluşturmuş. Sadece 2015 yılında 10 bin 854 olay meydana gelmiş. 2007-2015 döneminde her bin 613 uçuşun birinde bir kural tanımaz yolcu olayı yaşandığı belirtilmiş.. Bu olayların arasında, kabin ekibi ve diğer yolculara saldırı, rahatsızlık verici hareketler ve güvenlik kurallarının ihlali gibi olaylar yer alıyor.
Devletlerin coğrafi sınırları içerisinde yer alan yargı yetkisi, uçuşların ülkeler ve kıtalar arası olmasıyla birlikte yetersiz kalmaya başlamıştır. Bu noktada uluslararası hukukun temel prensipleri ve kuralları devreye girer.
Sorumlu kaptan pilot, hava aracında işlenen suç veya kabahatlerle ilgili delilleri toplamak ve saklamakla yükümlü olduğu gibi; can ve mal güvenliğini tehdit eden veya gecikilmesinde zarar doğabilecek durumlarda gerekli tedbirleri almaya; kolluk görevlileri olaya el koyuncaya kadar kişileri gözaltında tutmaya, kişilerin üzerini veya eşyasını aramaya, suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmasına teşebbüs edilen ya da bulundurulması suç veya kabahat oluşturan eşyayı alıkoymaya, bizzat veya emrindeki diğer mürettebat ile birlikte yetkilidir.
Sivil havacılığın güvenliğini tehlikeye atan fiillere karşı devletlerin birlik içinde giriştikleri mücadelenin başlangıcı Tokyo Konvansiyonu’dur
Tokyo sözleşmesinin kökeninde 1947’de yaşanan CORDOVA olayı vardır. Diego CORDOVA adlı yolcu uçak deniz üzerindeyken, aşırı alkollü bir halde diğer yolcularla tartışmış, uçağın arkasında tartıştığı yolcuyla yumruklu kavga etmeye başlamış ve olaya müdahale etmek isteyen pilot ile hostesi ısırmıştır. ABD deniz yargılama sistemine göre basit saldırı ve yaralamak için saldırı sebepleriyle New York Federal Mahkemesine suç duyurusunda bulunulmuş ancak mahkemenin, uçakla ilgili bir düzenlemenin olmaması, deniz araçlarıyla ilgili düzenlemenin olması ancak uçağın da bir deniz aracı olmaması nedeniyle davayı düşürmesi ile olay son bulmuştur.
Bu uluslararası anlaşma, sivil havacılığın güvenliğini tehlikeye atan fiillere karşı devletlerin birlik içinde giriştikleri mücadelenin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu sözleşmeden önce uluslararası hukukta uçuş emniyeti ile ilgili bir düzenleme mevcut değildi.
Tokyo Konvansiyonunun amacı uçak içinde düzenin sağlanması ve korunması, düzenin bozulması halinde neticelerinin ve bozanların akıbetinin belirlenmesi, kısacası uçuşun kontrolünün hukuken bu kontrol yetkisine sahip kişilere verilmesi ve böylece uçağın, yolcuların ve mürettebatın güvenli bir şekilde yolculuğu tamamlamalarının teminidir.
Konvansiyon ülkemiz tarafından 17.04.1975 tarihinde kabul edilmiştir. Tokyo Konvansiyonu Türkiye dahil 185 ülke tarafından onaylanmıştır. Bu ve benzeri tüm gelişmeler üzerine Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü Konseyi Hukuk Komitesinin 1950 yılındaki toplantısında uçakların hukuksal statüsünün görüşülmesi önerilmiştir. 1962 yılında ROMA’ da yapılan konferansta Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü hukuk komitesinin sunduğu bu sözleşme bazı değişiklikler ile kabul edilmiş ve imzaya açılmıştır. Ancak bu sözleşme 1969 yılında yürürlüğe girebilmiştir.
Tokyo Konvansiyonu madde 1’ de kanunun uygulanma alanı belirlenmektedir
Ceza kanunlarını ihlâl eden suçlar ve bir suç teşkil etsin veya etmesin, uçağın veya içindeki şahısların veya yükün güvenliğini tehlikeye düşüren veya düşürebilecek, uçak içindeki düzen ve disiplini bozan fiiller konvansiyonun uygulama alanıdır.
Tokyo Konvansiyonu madde 5, 6, 7, 8, 9, 10’da Kaptan Pilotun yetkileri belirtilmektedir
Kaptan pilot uçağın, uçuşun, uçakta bulunan yolcuların ve yükün güvenliğini tehdit ettiği ya da edeceği yönünde makul şüphe oluşan kişilere karşı, gerektiğinde hareket etmesini kısıtlamak veya tamamen engellemek, yolcuyu uçaktan indirmek, üye devlet makamlarına teslim etmek yetkileri ile donatılmıştır. Aynı yetkiler, gerektiğinde uçak mürettebatı ve yolcular tarafından da makul şekilde kullanılabilir.
Bu tedbirlerin alınmasında amacı uçağın veya içindeki şahısların ve yükün güvenliğini temin, uçak içindeki düzen ve disiplini muhafaza, anılan şahsın yetkili makamlara teslim edilmesini veya uçaktan indirilmesini temindir.
Tokyo Konvansiyonunun, hava aracının tescilinde kayıtlı olduğu devletten başka bir devletin hava sahasında uçtuğu veya son kalkış noktasının ya da planlanan müteakip iniş noktasının tescil devletinin dışında başka bir devletin topraklarında olduğu, uçuşlar sırasında hava aracında işlenen suçlar veya eylemler nedeniyle, failin de hava aracında bulunduğu sırada, hava aracı kumandanına verdiği yetkileri kısıtlama yetkisi, yardım isteme yetkisi, hava aracından indirme yetkisi düzenlenmektedir.
Tokyo Konvansiyonu hükümlerine uygun olarak yapılacak hareketler ve kısıtlamalar, engellemeler nedeniyle, hava aracının kaptan pilotu, mürettebatı, yolcusu, işleticisi veya sahibi veya namına uçuşun yapıldığı kişi, kendisine karşı hareketlerin ve kısıtlamaların yapıldığı kişinin maruz kaldığı muamele nedeniyle hiçbir davada sorumlu tutulamayacaktır.
Tokyo konvansiyonunda zaman içinde eksiklikler olduğu ortaya çıkmıştır
Amerika’da Tokyo Konvansiyonu’nu ele alan ilk dava, 2010 senesinde açılan EID v. ALASKA AIRLINES, Inc. davasıdır. Vancouver’dan Las Vegas’a gerçekleştirilen uçuş sırasında uçağın birinci sınıfında uçan Mısırlı işadamları ile mürettebat arasındaki sözlü tartışma sonucunda, uçak Reno’ya acil iniş yaptı ve işadamları uçaktan indirildi. Yolcular bu olayın sonucunda yaşanan gecikme ve hakaret nedeniyle dava açtılar.
Havayolu şirketi açılan davada savunma olarak Tokyo Konvansiyonu’nu ileri sürdü ve pilotların “keyfi davranmadıkları sürece” yargılamadan muaf olmalarını istedi. Mahkeme ise, Tokyo Konvansiyonu çerçevesinde yargı muafiyeti standardının, “haklı gerekçe” kriteri olması gerektiğine karar verdi. Ayrıca; bu kararda havayollarının güvenlik için karar vermede serbestliği olduğu kadar, yolcuların da adaletli bir şekilde muamele görme hakkının olduğu vurgulandı. Tokyo Konvansiyonu’nu hazırlayanların yolcuların uçaktan indirilmesinde mürettebata sonsuz yetki vermediğine ve makul davranma şartına değinildi.
Eid davasının akabinde, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, Tokyo Konvansiyonu’nun tadili için görüşmelere başlamıştır.
Tokyo Konvansiyonunda düzenlenmeyen ve zaman içerisinde de eksikliği ortaya çıkan durumların ek bir anlaşmayla düzenlenmesi gerekmektedir.
Kural tanımayan yolcu konusuna yer vermemesi, mürettebatın nasıl davranması gerektiğine açıklık getirmemesidir. Montreal tadil önerisinde yer alan en önemli konular kural tanımayan yolcuya dair davranışların sıralanması ve uçaklarda özel eğitilmiş uçuş güvenlik görevlisi bulundurulmasıdır.
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, kural tanımaz yolcu eylemlerini örneklendirerek açıklamıştır.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin raporuna göre 2007-2015 döneminde 49 bin 84 kural tanımaz yolcu olayı meydana gelmiş. Bu olayların yüzde 11’ini şiddet olayları oluşturmuş. Sadece 2015 yılında 10 bin 854 olay meydana gelmiş. 2007-2015 döneminde her bin 613 uçuşun birinde bir kural tanımaz yolcu olayı yaşandığı belirtilmiş.. Bu olayların arasında, kabin ekibi ve diğer yolculara saldırı, rahatsızlık verici hareketler ve güvenlik kurallarının ihlali gibi olaylar yer alıyor.
Devletlerin coğrafi sınırları içerisinde yer alan yargı yetkisi, uçuşların ülkeler ve kıtalar arası olmasıyla birlikte yetersiz kalmaya başlamıştır. Bu noktada uluslararası hukukun temel prensipleri ve kuralları devreye girer.
Sorumlu kaptan pilot, hava aracında işlenen suç veya kabahatlerle ilgili delilleri toplamak ve saklamakla yükümlü olduğu gibi; can ve mal güvenliğini tehdit eden veya gecikilmesinde zarar doğabilecek durumlarda gerekli tedbirleri almaya; kolluk görevlileri olaya el koyuncaya kadar kişileri gözaltında tutmaya, kişilerin üzerini veya eşyasını aramaya, suçun işlenmesinde kullanılan veya kullanılmasına teşebbüs edilen ya da bulundurulması suç veya kabahat oluşturan eşyayı alıkoymaya, bizzat veya emrindeki diğer mürettebat ile birlikte yetkilidir.
Sivil havacılığın güvenliğini tehlikeye atan fiillere karşı devletlerin birlik içinde giriştikleri mücadelenin başlangıcı Tokyo Konvansiyonu’dur
Tokyo sözleşmesinin kökeninde 1947’de yaşanan CORDOVA olayı vardır. Diego CORDOVA adlı yolcu uçak deniz üzerindeyken, aşırı alkollü bir halde diğer yolcularla tartışmış, uçağın arkasında tartıştığı yolcuyla yumruklu kavga etmeye başlamış ve olaya müdahale etmek isteyen pilot ile hostesi ısırmıştır. ABD deniz yargılama sistemine göre basit saldırı ve yaralamak için saldırı sebepleriyle New York Federal Mahkemesine suç duyurusunda bulunulmuş ancak mahkemenin, uçakla ilgili bir düzenlemenin olmaması, deniz araçlarıyla ilgili düzenlemenin olması ancak uçağın da bir deniz aracı olmaması nedeniyle davayı düşürmesi ile olay son bulmuştur.
Bu uluslararası anlaşma, sivil havacılığın güvenliğini tehlikeye atan fiillere karşı devletlerin birlik içinde giriştikleri mücadelenin başlangıcı olarak kabul edilir. Bu sözleşmeden önce uluslararası hukukta uçuş emniyeti ile ilgili bir düzenleme mevcut değildi.
Tokyo Konvansiyonunun amacı uçak içinde düzenin sağlanması ve korunması, düzenin bozulması halinde neticelerinin ve bozanların akıbetinin belirlenmesi, kısacası uçuşun kontrolünün hukuken bu kontrol yetkisine sahip kişilere verilmesi ve böylece uçağın, yolcuların ve mürettebatın güvenli bir şekilde yolculuğu tamamlamalarının teminidir.
Konvansiyon ülkemiz tarafından 17.04.1975 tarihinde kabul edilmiştir. Tokyo Konvansiyonu Türkiye dahil 185 ülke tarafından onaylanmıştır. Bu ve benzeri tüm gelişmeler üzerine Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü Konseyi Hukuk Komitesinin 1950 yılındaki toplantısında uçakların hukuksal statüsünün görüşülmesi önerilmiştir. 1962 yılında ROMA’ da yapılan konferansta Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü hukuk komitesinin sunduğu bu sözleşme bazı değişiklikler ile kabul edilmiş ve imzaya açılmıştır. Ancak bu sözleşme 1969 yılında yürürlüğe girebilmiştir.
Tokyo Konvansiyonu madde 1’ de kanunun uygulanma alanı belirlenmektedir
Ceza kanunlarını ihlâl eden suçlar ve bir suç teşkil etsin veya etmesin, uçağın veya içindeki şahısların veya yükün güvenliğini tehlikeye düşüren veya düşürebilecek, uçak içindeki düzen ve disiplini bozan fiiller konvansiyonun uygulama alanıdır.
Tokyo Konvansiyonu madde 5, 6, 7, 8, 9, 10’da Kaptan Pilotun yetkileri belirtilmektedir
Kaptan pilot uçağın, uçuşun, uçakta bulunan yolcuların ve yükün güvenliğini tehdit ettiği ya da edeceği yönünde makul şüphe oluşan kişilere karşı, gerektiğinde hareket etmesini kısıtlamak veya tamamen engellemek, yolcuyu uçaktan indirmek, üye devlet makamlarına teslim etmek yetkileri ile donatılmıştır. Aynı yetkiler, gerektiğinde uçak mürettebatı ve yolcular tarafından da makul şekilde kullanılabilir.
Bu tedbirlerin alınmasında amacı uçağın veya içindeki şahısların ve yükün güvenliğini temin, uçak içindeki düzen ve disiplini muhafaza, anılan şahsın yetkili makamlara teslim edilmesini veya uçaktan indirilmesini temindir.
Tokyo Konvansiyonunun, hava aracının tescilinde kayıtlı olduğu devletten başka bir devletin hava sahasında uçtuğu veya son kalkış noktasının ya da planlanan müteakip iniş noktasının tescil devletinin dışında başka bir devletin topraklarında olduğu, uçuşlar sırasında hava aracında işlenen suçlar veya eylemler nedeniyle, failin de hava aracında bulunduğu sırada, hava aracı kumandanına verdiği yetkileri kısıtlama yetkisi, yardım isteme yetkisi, hava aracından indirme yetkisi düzenlenmektedir.
Tokyo Konvansiyonu hükümlerine uygun olarak yapılacak hareketler ve kısıtlamalar, engellemeler nedeniyle, hava aracının kaptan pilotu, mürettebatı, yolcusu, işleticisi veya sahibi veya namına uçuşun yapıldığı kişi, kendisine karşı hareketlerin ve kısıtlamaların yapıldığı kişinin maruz kaldığı muamele nedeniyle hiçbir davada sorumlu tutulamayacaktır.
Tokyo konvansiyonunda zaman içinde eksiklikler olduğu ortaya çıkmıştır
Amerika’da Tokyo Konvansiyonu’nu ele alan ilk dava, 2010 senesinde açılan EID v. ALASKA AIRLINES, Inc. davasıdır. Vancouver’dan Las Vegas’a gerçekleştirilen uçuş sırasında uçağın birinci sınıfında uçan Mısırlı işadamları ile mürettebat arasındaki sözlü tartışma sonucunda, uçak Reno’ya acil iniş yaptı ve işadamları uçaktan indirildi. Yolcular bu olayın sonucunda yaşanan gecikme ve hakaret nedeniyle dava açtılar.
Havayolu şirketi açılan davada savunma olarak Tokyo Konvansiyonu’nu ileri sürdü ve pilotların “keyfi davranmadıkları sürece” yargılamadan muaf olmalarını istedi. Mahkeme ise, Tokyo Konvansiyonu çerçevesinde yargı muafiyeti standardının, “haklı gerekçe” kriteri olması gerektiğine karar verdi. Ayrıca; bu kararda havayollarının güvenlik için karar vermede serbestliği olduğu kadar, yolcuların da adaletli bir şekilde muamele görme hakkının olduğu vurgulandı. Tokyo Konvansiyonu’nu hazırlayanların yolcuların uçaktan indirilmesinde mürettebata sonsuz yetki vermediğine ve makul davranma şartına değinildi.
Eid davasının akabinde, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, Tokyo Konvansiyonu’nun tadili için görüşmelere başlamıştır.
Tokyo Konvansiyonunda düzenlenmeyen ve zaman içerisinde de eksikliği ortaya çıkan durumların ek bir anlaşmayla düzenlenmesi gerekmektedir.
Kural tanımayan yolcu konusuna yer vermemesi, mürettebatın nasıl davranması gerektiğine açıklık getirmemesidir. Montreal tadil önerisinde yer alan en önemli konular kural tanımayan yolcuya dair davranışların sıralanması ve uçaklarda özel eğitilmiş uçuş güvenlik görevlisi bulundurulmasıdır.
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, kural tanımaz yolcu eylemlerini örneklendirerek açıklamıştır.
1. Mürettebata karşı yönelmiş olan eylemler (Talimatlara uymama, mürettebata gözdağı verme gibi)
2. Hava aracındaki disiplini tehlikeye atan eylemler (Diğer yolculara yönelmiş saldırı, mala zarar vs. gibi)
3. Diğer hava aracının düzenini ihlal eden eylemler (Sigara içilmesi gibi)
Tokyo Konvansiyonunda yapılacak tadilatla kural tanımaz yolcuların eylemleri açıklanmalı ve bu eylemler doğrultusunda kaptan pilotların ne gibi önlemler alabileceği de ayrıntılarıyla açıklanmalıdır.
Ülkemizde uçuş emniyetini sağlamak için yeni kurallar getirilmiştir
29.01.2013 tarihinde 28543 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü Tarafından Verilecek İdari Para Cezalar Hakkında Yönetmelik” 01.01.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yönetmelikte, uçağa binişten, uçak indikten sonra kapı açılmasına kadar olan sürede yolcu veya personelin düzenini ya da güvenliğini tehlikeye atacak hareketlerde bulunan, uçaktaki malzemelere zarar veren, tehdit eden veya sivil havacılık alanında uygulanan mevzuat kurallarına ve mürettebatın uyarılarına uymayan kişi, ''kural tanımaz yolcu'' olarak tanımlanmıştır.
Yönetmeliğin 5. maddesine göre; böyle bir yolcunun mevcudiyeti durumunda, yolcuya, eyleminin Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü talimatlarına aykırı olduğu, sonlandırmaması halinde yönetmeliğe göre idari para cezası uygulanması için tutanak tutulacağı hakkında sözlü ikazın yapılması gerekir.
Eğer yolcu eyleme devam ediyor ise, bu durum, uçağın kaptanı ile iki kabin memuru tarafından tutulacak bir tutanak ile tespit edilir. Ardından tutanak, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'ne gönderilir.
Ülkemizdeki düzenlemelerin uluslararası bir sözleşme olan Tokyo Konvansiyonu’nun tadil edilmesine yön vermesi dileğiyle iyi uçuşlar, emniyetli inişler dilerim...
(Bu köşe yazısı, sayın Av. Tuğba İncel tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)