KUMPAS DAVALARINDAN 28 ŞUBAT DAVASININ GERÇEKLERİ

Abone Ol

Kumpas davaları ve Fetö terör örgütünün mağdurları dendiğinde “28 Şubat davası”na dair kelime etmeden geçemeyiz. Evet, yine Türk hukuk tarihine geçecek bir yargılamanın devam etmekte olduğu günlerdeyiz. “Darbeyi ve darbecileri yargılıyoruz” diyerek kulağa hoş gelen ama gerçekte hiçbir hukuki temeli ya da sosyolojik açıklaması olmayan bir durum yaratan; böylece soruşturma sürecinde halkın desteğini aldık zannedenler, aslında çok büyük bir hatanın içinde olduklarını fazla değil; çok kısa süre anlayacaklar.

Bir soruşturma düşünün ki; bütün savcıları ve soruşturma aşamasındaki bütün hakimleri meslekten atılmış ve yargılama sonucu ceza almış; bir dava düşünün ki kovuşturmadaki hakimlerden biri meslekten atılmış; duruşma savcısı terör örgütü üyeliğinden ceza almış....

Ve en önemlisi herkesin çok iyi bildiği ama son günlerde akıllara tekrar gelen; “zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur” ilkesinin geçerli olmadığı tek davanın “28 Şubat Davası”nın olması; bu davanın ısrarla ve inatla gündemde tutularak kumpasçı başsavcı ile hakimlerin görmezden gelinmesi.

Evet 28 Şubat davası, maalesef bu ülkedeki diğer tüm kumpas davaları gibi bir kumpas davasıdır ve maalesef diğer davalardaki hukuksuzluklar aynı şekilde ve artan oranda bu davada da yapılmıştır.

Kozmik Odaya girilmesi talimatı veren savcının sahte belgeler ve kumpaslarla başlattığı bir soruşturma sonucu onlarca insan tutuklanmış ve hayatlarından yüzlerce gün çalınmıştır.

Maalesef; hukuk aracılığıyla siyasi ve ekonomik bir dönemin yargılandığı ve siyasi rant elde edilmek istenen, zamanında da herkesin sahip çıktığı bu dava inanması güç ama halen mahkumiyet kararları neticesinde istinaf aşamasında devam ediyor. Yine çok garip bir şekilde bu davanın hakimleri çok kısa bir süre içerisinde terfi ettirilerek adeta ödüllendirildi.

Bu ulusun 15 Temmuzdan sonra yaşadıklarının değeri keşke 1997lerde de anlaşılabilseydi de böyle bir felaket hiç yaşanmamış olsaydı.

İleride hukuk kitaplarının yazacağı bu davanın avukatı olmak; geleceğe dair umut taşımak ve bu umudu adalete inanan herkese emanet etmektir.