Aslında bu konu güncelliğini hiç yitirmemişti ama Sn.Recep Tayip Erdoğan’ın “kredi kartlarına” değinmesi ile tekrar gündeme geldi.
Sn.Erdoğan; bankaların, kredi kartlarında haksız kazanç elde ettiğini ve bu haksız kazancın tüketici için adeta bir “soygun” haline geldiği belirterek “kredi kartı kullanılmamasını” önerdi.
Aslında sorunun çözümü, kredi kartlarının kullanılmaması değil, kredi kartlarından ve benzeri diğer kullanımlardan haksız kazanç elde edilmesinin “önlenmesi” olmalıdır.
Bunun yolu da gayet basittir. Haksız kullanımlara yol açan ücret ve paraların alınmayacağı yolunda çıkarılacak “iki satırlık bir kanun ile” sorun çözülecektir.
KREDİ KARTI ÜCRETLERİ
Kredi kartları tanzim edilirken yani insanlara verilirken bir ücret alınmakta idi sonradan bu durum senelik ücret, ödenmesi gereken “muntazam bir aidat” haline geldi. Üstelik bir çoğumuzun, böyle bir paranın alındığından haberi bile olmadan, bankadaki hesabımızdan “otomatik olarak kesilmekte” ve para bizim cebimizden, bir başka cebe aktarılmaktadır. Ortada hiçbir neden yokken, her sene milyonlarca kart sahibinden muntazam olarak para kesildiğini ve paranın ne kadar yüksek miktarlara ulaştığını düşününce haksız kazancın müthiş boyutları ortaya çıkmaktadır.
Bankada yapılan ve hatta yapılmayan her işlem için ayrı para tahakkuk ettirilmektedir. Para çekerken, kendi defterimize hesabımızı yazdırırken, bir kısım ödemelerimizi yaparken, aynı bankaya ve üstelik kendi hesabımıza havale yaparken, kredi alırken, ödemeleri yaparken, çeşitli isimler altında paramız kesilmektedir. Kesilen bu paralar da, mahkeme kararlarına rağmen, geri ödenmemektedir.
SALGIN HASTALIK
Bu haksız kazanç yalnızca kredi kartları ile sınırlı değildir, toplumun her kesimine ve çeşitli hizmet dallarına yaygınlaşmış durumdadır. Tabir caizse toplumu bir “salgın hastalık” gibi sarmıştır.
Cep telefonlarında ve sabit telefonlarda tahakkuk ettirilen “sabit ücret” bunun bir örneğidir. Bizzat açtığım dava sonunda, iptal edilen bu kesinti, aynı veya benzer isimler altında devam etmektedir.
SABİT HATLI TELEFONLARDA SABİT ÜCRET
Türk Telekom’un, sabit hatlı telefonlardan aldığı, sabit ücret; bundan 13 sene önce, 2000 yılında Danıştay’da “açtığımız dava” sonunda iptal edilmiştir. Açtığımız dava, Danıştay 10. Dairesinde görüşülerek karara bağlanmıştır. Sabit ücretin haksız olduğu ve bu yoldaki işlemin iptali yolunda karar alınmıştır. Verilen bu karar kesinleşmiştir. Danıştay 10. Dairesi : “Yapılan iş ve hizmetler karşılığı belirlenip alınacak ücretlerin dışında, belirlenen tarifede değişiklik yapılmaksızın ilgililerden ayrıca, karşılığında konuşma hakkı da tanınmadan ayrı bir ücret istenilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle otomatik telefon abonelerinden aylık sabit ücret alınmasına ilişkin bu uygulamanın ‘iptaline’ karar vermiştir”. Danıştay 10. Dairesinin verdiği kararın numarası 2000/ 1522 dir. Bu karar oybirliği ile verilmiştir. Bütün itiraz yollarından geçerek kesinleşmiştir.
CEP TELEFONLARINDA SABİT ÜCRET
Cep telefonlarından alınan sabit ücret de aynı şekilde açtığımız dava sonunda iptal edilmiştir. Ankara 30. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığım 2000/67 sayılı davada “Cep telefonlarında, konuşma ücretinin dışında para alınamayacağı ve sabit ücret adı altında yapılan işlemin ‘iptaline’ karar verilmiştir”. Temyiz süresi geçtiği için kesinleşme şerhi verilmesine rağmen; karar, daha sonra muhtelif aşamalardan geçerek Yargıtay tarafından bozulmuştur.
ELEKTRİKTE GÜÇ BEDELİ
Milyonlarca elektrik abonesinden, hiç elektrik kullanmasa bile, her ay ve her fatura başına, sabit ücret şeklinde “güç bedeli” adı altında alınan para da Danıştay’da açtığımız dava sonunda, 10.Dairenin 2000/4713 sayılı dava dosyasında iptal edilmiş ve milyonlarca abone bu parayı ödemekten kurtulmuştur.
Sayılan bu davalar, Türkiye’de ilk ve tek olan davalardır.
Her ne kadar, uzun süredenberi sayfa yenilenmese de; bu davalara ilişkin açıklama ve belgeleri “www.hed.org.tr” sayfasının “sabit ücret” ve “güç bedeli-elektrik” bölümlerinde bulacaksınız. Ayrıca güzel bir sürpriz olarak sayfanın “Uyarı-ATA’dan Sesli” bölümünde, 10 Yıl Nutkunu Atatürk’ün sesinden dinleyebilirsiniz.
SAYMAKLA BİTMEZ
Yukarıdaki örnekler anlatılanlar ile sınırlı da değildir. Değişik isimler altında, açık ve gizli olarak alınan ücretler, kesilen paralar vardır.
Yerli ve özellikle yabancı şirketlere verilen bu “kıyaklar” artmakta, üstelik “hizmetin kalitesinde” düşme görülmektedir.
“Su faturalarında”, hiçbir şekilde kullanılmayan suyun parasının “atık su bedeli” adı altında alınması, lüks tüketim mallarından örneğin pırlantadan alınmayan KDV’nin temel ihtiyaç maddelerinden alınması ve bunların oranlarının yüksek tutulması, iletişim araçlarından, internetten alınan yüksek ücretler, vergiler, benzin ve araba bedellerinden alınan çeşitli isimler altındaki ödeme ve vergilerle bu malların satış bedelinin bir kaç misli yükselmesi, “ödenen vergiler üzerinden” KDV tahakkuk ettirilmesi, üstelik bir kısmı iptal edilen bu uygulamaların “daha sonra değişik isimler altında devam ettirilmesi” ve üzerlerine daha başka yüklerin bindirilmesi şeklindeki uygulamalar saymakla tükenmez.
Bütün bunları kullanmaktan vazgeçemeyeceğimize göre, yapılacak şey; tek bir kanun maddesi ile bu haksız duruma son verilmesidir.
Bu köşe yazısı, sayın Av. Erdem AKYÜZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.