İcra ve İflas Kanunumuz alacaklıya, borçludan alacağını tahsil edebilmesi için çeşitli imkanlar sunmuştur. Bunlardan biri de haciz yolu ile takiptir. Alacaklıya tanınan bu imkan İİK’ nın 78 vd. maddelerince hükme bağlanmıştır 78. maddede alacaklının ne zaman haciz isteyebileceği ve ne kadar müddeti olduğu belirtilmektedir: “Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı haciz konmasını isteyebilir.” Haciz isteme hakkı ödeme emrinin tebliğinden itibaren 1 yıldır. Bu süre zarfında alacağının tahsili için haciz istemeyen alacaklının haciz isteme hakkı düşer. Fakat borçlunun her malı alacaklı tarafından haczedilemez. Kanun bazı hallerde borçluyu da gözetmektedir.
Kanunumuz haczi caiz olmayan malların yanında kısmen haczi caiz olan malları da saymıştır. Haczi caiz olmayan mallar kati suretle alacaklı tarafından haczedilemeyecek malları ifade etmektedir ve İİK madde 82’de nelerin haczedilemeyen mallar olduğu sayılmıştır. 83. madde ise “Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir.” demek suretiyle kısmen haczi caiz olan malları saymaktadır. Aynı maddenin devamında; haczolunacak miktarın maddede sayılan malların veya hakların dörtte birinden az olamayacağını belirtilmektedir.
İİK’ nın 83/a maddesindeki “İİK’ nın 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmü, söz konusu maddelerde sayılı malların ve hakların haczedilebileceği hususundaki anlaşmaların geçersiz olacağını bize göstermektedir. Fakat 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine dair taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve borçlu haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak uygulamada birçok sorun yaşanmaktadır. Bu sorunların son zamanlarda gündemde olanı ise kredi taksitlerinin emekli maaşından kesilip kesilemeyeceğidir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2015/12436 Esas ve 2017/1233 Karar sayılı ilamında; emekli maaşlarına, kredi çekerken kişinin muvafakat vermesi halinde kredi taksitlerinin emekli maaşından kesilebileceğini konulabileceğini hükme bağlamıştır:
“…Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı yürürlükteki bu Yasaları bilerek sözleşmenin sözleşmeyi imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin ...'den aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan kullandığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi zorunludur. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip daha sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz. ( TMK m.2 ) Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimin tek taraflı geri istenmesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Başka bir deyişle yeni Kanun'un yürürlük tarihi olan 28.02.2009 tarihinden sonra kullanılan kredilerde emekli maaşından kesinti yapılmasına yönelik muvafakatlerin önceden verildiği gerekçesiyle geçersizliğinden ve haksız şart teşkil ettiğinden bahsedilemez...”
Sonuç olarak; emeklilerin, kredi çekerken dikkatli olmaları, kredi taksitlerinin emekli maaşlarından çekilebileceğine dair verdikleri muvafakatin sonradan geri alınamayacağını bilmeleri gerekmektedir.