KONKORDATO GEÇİCİ MÜHLETİNİN TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ AÇILABİLMESİ İÇİN İİK M.284’DE ÖNGÖRÜLMÜŞ OLAN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYE ETKİSİ

Abone Ol

ÖZ:

Vadesi gelmiş olduğu halde borçlarını ödeyemeyen veya ileride vadesi gelecek olan borçlarını ödememe tehlikesi olan ya da muhtemel bir iflasın eşinden kurtulmak isteyen dürüst borçlular, İİK m.286’da ve bu maddenin uygulama yönetmeliğinde öngörülen bilgi ve belgeleri dilekçesine eklemek suretiyle asliye ticaret mahkemesinden gerekli gider avansını yatırmak suretiyle vadesi gelen ya da gelecek olan borçlarının ödenebilmesi veya muhtemel bir iflasın eşiğinden kurtulmak amacıyla alacaklarından indirim veya vade ya da her ikisini talep etmek suretiyle konkordato prosedürünün uygulamasını istemektedir. Borçluların konkordato talebini alan mahkeme, yapmış olduğu inceleme sonucunda İİK m.286’da yer alan bilgi ve belgeleri ibraz etmiş olduğunu ve gerekli gider avansını yatırmış olduğu tespit etmiş olması halinde İİK m.287 hükmü uyarınca borçlu hakkında üç aylık geçici mühlet kararı vermektedir. Verilen geçici mühlet kararı kesin mühletin sonuçlarını doğurmaktadır. Bu anlamda, İİK m.294 f.1hükmü uyarınca borçlu hakkında- İİK m.206’nın birinci sırasında yer alan alacaklar saklı olmak üzere- 6183 sayılı yasaya dayalı olarak yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve daha önceden başlatılan takiplerde durur. Ancak, bu süre zarfında bir takip işlemi ile kesilebilen hak düşürücü süre ve zamanaşımı süreleri işlemez. Bununla birlikte, geçici mühlet kararı tasarrufun iptali davası açılabilmesi için İİK m.284’de yer alan hak düşürücü süreyi de etkilemektedir. Bu yüzden bizler bu çalışmamızda geçici mühletin tasarrufun iptali davasına etkisi hususundaki öğretideki görüşlere yer vereceğiz.

I. GİRİŞ:

Ekonominin dar boğaza girmesi, devletin ekonomi alanında ki olumsuz politikaları, kur ve ekonomideki dalgalanmalar gibi borçlunun kendi kusurundan kaynaklanmayan sebeplerden dolayı borçlu, muaccel borçlarını ödeyememe veya müeccel borçlarının zamanı geldiğinde ödeyememe tehlikesi ya da muhtemel bir iflasın eşiği ile karşı karşıya kalmaktadır. İşte tam da bu noktada kanun koyucu konkordato müessesini kabul etmiştir.

Konkordato, vadesi gelen borçlarını ödeyemeyen ya da ileride vadesi gelecek olan borçlarının ödeyememe tehlikesi ile karşı karşıya kalan veya muhtemel bir iflasın eşiğine gelen borçlunun kanunda belirtilen şartlar dahilinde mahkeme ile mahkemenin atamış olduğu konkordato komiserinin gözetim ve denetimi altında, kendi alacaklıları ile borçlarının vadesinin uzatılması ya da alacaklardan indirimi veyahut her ikisi noktasında anlaşarak, borçlarını ödeyebilme ve işletmesinin mali durumunu düzeltme imkanı veren icra iflas hukukuna özgü bir kurumdur[1].

Konkordatonun esası ya da daha doğru bir ifade ile amacı, alacaklı ve borçlunun kanunda öngörülen koşullar çerçevesinde, mahkemenin gözetimi ve denetimi altında uzlaşarak borçların tasfiye edilmesi ve bu tasfiye ile birlikte borçlunun mali durumunun düzeltilmesidir[2]

Konkordatoya ister iflasa tabi olsun isterse olmasın her türlü borçlu başvurma imkanına sahiptir[3]. Aynı şekilde, İİK m.285 f.2 hükmü uyarınca borçlu hakkında iflas talebinde bulunabilecek her alacaklıda konkordato talebinde bulunmaya yetkilidir.

Bununla birlikte, konkordato prosedürünün işletilebilmesi için borçlunun, İİK 285 ve devamı maddelerine göre gerekli olan belgeleri eklemek suretiyle bir dilekçe ile gider avansını yatırmak suretiyle yetkili asliye ticaret mahkemesinden talepte bulunması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile mahkeme resen konkordato prosedürünü işletmemektedir. Borçlunun ya da borçlu hakkında iflas talebinde bulunmaya yetkili alacaklının konkordato talebi üzerine, mahkemenin İİK m.285 ve 286 hükümleri uyarınca yapmış olduğu inceleme sonucunda gerekli şartları taşımış olması halinde borçlu hakkında üç aylık geçici mühlet kararı verecektir.

Mahkemenin geçici mühlet kararı, gerek alacaklı bakımından gerek borçlu bakımından gerekse borçlunun tarafı olduğu sözleşmeler bakımından birçok hukuki sonuç doğurmaktadır. Geçici mühletin diğer bir sonuçlarından biriside tasarrufun iptali davasına, dava açma süresini yakından ilgilendirmektedir.

İşte bu yüzden bizler çalışmamızda, öncelikli olarak geçici mühlet kararı üzerinde akabinde geçici mühlet kararının tasarrufun iptali davası açma süresine etkisi üzerinde duracağız.

II.  GEÇİCİ MÜHLET KARARI VE VERİLMESİ ŞARTLARI:

Borçlunun konkordato talebi üzerine asliye ticaret mahkemesi tarafından borçlu hakkında geçici mühlet kararı verebilmesi için birtakım şartlara ihtiyaç vardır.

Bu kapsamda, ilk olarak borçlunun ya da borçluların konkordato ön projesini(İİK m.286 f.1-a), malvarlığını gösterir belgeleri(İİK m.286 f.1- b), alacaklılar ve alacaklarını gösterir belgeleri( İİK m.286 f.1-c), konkordato ön projesinde yer alan teklife göre alacaklıların eline geçmesi öngörülen miktar ile borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktarı karşılaştırmalı olarak gösteren tabloyu(İİK m.286 f.1-d), finansal analiz raporunu(İİK m.286 f.1-e), konkordato talep dilekçesinin ekine eklemesi gerekmektedir.

Bunun haricinde borçlu, İİK m.285 f.4 ve bu maddeye dayalı olarak çıkarılan, Resmi Gazetenin 11.08.2023 tarihli, 32276 sayılı ile yayımlanarak yürürlüğe giren Konkordato Gider Avansı Tarifesi uyarınca, her türlü tebligat ve posta ücretleri, bilirkişi ve konkordato komiseri ücretleri, ilan ücreti, iflas gideri ile dosyanın bölge adliye mahkemesi ve Yargıtaya gidiş dönüş ücretleri gibi ücretleri karşılayacak olan gider avansını mahkeme veznesine yatırması gerekmektedir. Ancak yeri gelmişken ifade etmek gerekir ki bu tarife her yıl değişmekte yani güncellenmektedir.

Borçlunun, konkordato talebini inceleyen mahkeme yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi, gerekli olan gider avansını yatırmış olduğunu ve borçlunun İİK m.285’de yer alan bilgi ve belgeleri dilekçesine eklemiş olduğunu tespit etmiş olması halinde borçlu hakkında üç aylık geçici mühlet kararı verecektir. Bu cümleden olmak üzere, mahkeme, gider avansının yatırılmış olup olmadığı ve kanunda yer alan bilgi belgelerin mahkemeye ibraz edilmiş olup olmadığı bakacak bunun dışında başkaca bir araştırma yapmayacaktır. Mahkeme geçici mühlet kararı verdikten sonra bu karar, İİK m.288 f.2 hükmü uyarınca, ticaret sicili gazetesinde ve Basın-İlan Kurumunun resmî ilân portalında ilân olunur ve derhâl tapu müdürlüğüne, ticaret sicili müdürlüğüne, vergi dairesine, gümrük ve posta idarelerine, Türkiye Bankalar Birliğine, Türkiye Katılım Bankaları Birliğine, mahallî ticaret odalarına, sanayi odalarına, taşınır kıymet borsalarına, Sermaye Piyasası Kuruluna ve diğer lazım gelen yerlere bildirilir.

Geçici mühlet kesin mühletin sonuçlarını doğurmaktadır(İİK m.288 f.1). Bu anlamda, geçici mühlet kararı birçok hukuki sonucun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ancak, bizler sadece konumuz ile doğrudan bağlantılı olan yerlere değinmekle yetineceğiz.

Konumuz bağlamında yani geçici mühletin tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için hak düşürücü süreye etkisi anlamında ifade etmek gerekirse, geçici mühlet kararı sonrasında borçlu hakkında-İİK m.206’nın birinci sırasında belirtilen imtiyazlı alacaklar hariç- 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takiplerde dahil olmak üzere borçlu hakkında hiçbir takip yapılamaz ve daha önce başlatılan takipler durur(İİK m.294 f.1). Bununla birlikte, bir takip işlemi ile kesilecek olan hak düşürücü ve zamanaşımı süreleri işlemez.

Az öncede ifade ettiğimiz üzere, geçici mühlet kararına rağmen, borçlu hakkında, işçilik ve nafaka alacaklarının tahsili amacıyla alacaklılar tarafından takip yapabilme imkanına sahiptir. Ve yine, borçlu hakkında, kural olarak satış ve muhafaza tedbirleri dışında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabilir veya daha önceden başlatılan takibe devam edilebilir(İİK m.295).

 III.  GEÇİCİ MÜHLET KARARININ İPTAL DAVASININ AÇILABİLMESİ İÇİN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜREYE OLAN ETKİSİ:

Bilindiği üzere, iptale tabi bir tasarrufu iptal ettirebilmek için tasarrufun yapıldığı andan itibaren beş yıl içinde iptal davası açılması gerekmektedir[4]. Bu süre hak düşürücü süre mahiyetinde olup; hakim tarafından re’sen dikkate alınmaktadır[5].

Öğretide yer alan bir görüşe göre, konkordato mühletinin beş yıllık tasarrufun iptal davası açma süresini uzatmış olduğunu kabul edilmektedir[6].

Öğretide yer alan diğer bir görüşe göre de, 7101 sayılı yasa ile konkordato kurumu hakkında yapılan yasal değişiklikler ile İİK m.294 f.1’de yer alan hüküm gereğince mühlet halinde hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği ve dolasıyla da iptal davası açmak için İİK m.284 hükmünde yer alan hak düşürücü sürenin korunmuş olacağı belirtilmektedir[7].

Öğretide yer alan bir başka görüşe göre de, tasarrufun iptali davası açmak için İİK m.284’de öngörülen sürenin mühlet sonrasında durup durmayacağı meselesini alacaklının elinde borç ödemeden aciz belgesi olup olmadığına göre değişeceği belirtilmektedir[8]. Bu görüşe göre, alacaklı, mühlet kararı öncesinde borçlu hakkında takip yapmış ve akabinde borç ödemeden aciz belgesi alınmış ise borçlun hakkında mühlet kararı verilmesi halinde iptal davası açılmasının engellenmediğinden yani borçlu hakkında mühlet aşamasında da iptal davası açılabildiğinden İİK m.284’de öngörülen mühlet süresinin durmayacağı, zira, her ne kadar İİK m.294 f.1’de bir takip işlemi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin işlemeyeceği belirtilmişse de iptal davası bir takip işlemi olmadığından ve yine mühlet içerisinde iptal davası açılabildiğinden, borçlu hakkında mühlet kararı verildikten sonra da iptal davası açılabilmesi için öngörülen sürelerin işleyeceği belirtilmektedir[9].

Yine bu görüşe göre, alacaklı, borçlu hakkında mühlet kararı verilmeden önce takip başlatmamış ve borç ödemeden aciz belgesi almamış ise, mühlet kararı sonrasında borçlu hakkında takip yapma ve aciz belgesi alma imkanı olmadığından iptal davası açılabilmesi için hak düşürücü sürenin mühlet süresince durması gerektiği ifade edilmektedir[10].

İİK m.294 f.2’ye göre İİK m.206’nın birinci sırasında yer alan imtiyazlı alacaklar(işçilik alacakları, nafaka alacakları vs.) için borçlu hakkında mühlet süresince haciz yoluyla takip yapılabildiğinden bu alacakların tahsiline dayalı olarak borçlunun yapmış olduğu bir takım iptale tabi tasarrufları hakkında açılacak olan iptal davası için öngörülen hak düşürücü sürenin mühlet boyunca işlemesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, İİK m.206’nın birinci sırasında yer alan imtiyazlı alacaklar mühlet kararından etkilenmeyeceği için bu alacakların alacaklıları borçlu hakkında mühlet süresi içince haciz yoluyla takip yapabilecek ve borç ödemeden aciz belgesi alabilme imkanına sahip olacaktır[11]. Dolasıyla da iptal davasının açılabilmesi için kanunda öngörülen hak düşürücü süre mühlet aşamasında da işlemeye devam edecektir. Yine yeri gelmişken ifade etmek gerekirse, İİK m.206 ‘nın birinci sırasında yer alan imtiyazlı alacaklılar dışında İİK m.295 hükmü uyarınca rehinli alacaklılar da kural olarak mühlet kararından etkilenmemektedir. Ancak, borçlunun malı veya hakkı üzerinde rehin tesis ettikten sonra söz konusu mal üzerinde alacaklılara zarar vermek amacıyla tasarrufta bulunmuş olsa bile rehin hakkı tarih itibarıyla kendisinden sonra kurulan sınırlı ayni haklardan(hatta mülkiyet hakkından) veya şerh edilmiş şahsi haklardan öncelikli olduğu için pratik anlamında tasarrufun iptali davası açmaya gerek kalmayacaktır. Bu yüzden, rehinli alacaklılar bakımından iptal davasının açılması için öngörülen sürenin mühlet aşamasında durup durmayacağı meselesi uygulama anlamında pratik bir önem arz etmeyecektir.

Öteye yandan, konkordato geçici mühleti süresince borçlu hakkında iflas yoluyla takip yapılamayacağından konkordato sürecinin iflas ile sonuçlanması halinde iflas sonrasında iflastaki tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için öngörülen hak düşürücü süre geçmiş olabilecektir.

Uygulamada yaşanan bu sıkıntılardan dolayı, öğretide,  Akkaya tarafından İİK’ da iptal davasının açılabilmesi için düzenlenen hak düşürücü süresine dair hükmün isabetli olmadığı, konkordato gibi takip yasaklarının öngörüldüğü kurum bakımından iptal davası açma sürelerinin hesabında alacaklılar aleyhine bir durum yaratmış olduğu, İsviçre hukukunda iptal davası açma süresinin hak düşürücü süre değil zamanaşımı olarak düzenlenmiş olup; iptal davası açma süresi, aciz belgesinin alındığı, borçlunun iflasına karar verildiği veya malvarlığının terki suretiyle konkordatoda konkordatonun tasdik edildiği tarihten itibaren işlemekte olduğunu, İİK da olması gereken hukuk(de lege ferenda) bakımından iptal davası açma süresinin başlangıcının aciz belgesinin düzenlendiği veya borçlunun iflasına karar verildiği ya da konkordatonun tasdiki tarihinden itibaren işlemesi gerektiği savunulmaktadır[12]. Kanaatimizce, öğretide de haklı olarak belirtildiği üzere iptal davası açma süresi mevcut haliyle konkordato kurumu bakımından uygulamada alacaklılar aleyhine birtakım problemlere sebep olmakta ve iptal davasının açılabilmesi için öngörülen hak düşürücü süre fiilen kısaltmaktadır. Bu durumda, alacaklıların alacaklarını tahsil etmesini zorlaştırdığı gibi kötüniyetli borçlulara alacaklılarından mal kaçırma gibi pratik bir fayda sağlamaktadır. Bu yüzden öğretide, Akkaya’nın da ifade ettiği gibi iptal davasının açılabilmesi için öngörülen hak düşürücü süre aciz belgesinin alındığı, borçlunun iflasına karar verildiği veya malvarlığının terki suretiyle konkordatoda konkordatonun tasdik edildiği tarihten itibaren işleyebilmesi için İİK da yasal düzenleme yapılması gerekmektedir.

 IV. SONUÇ:

Borçlunun konkordato talebi sonrasında mahkemece kanuni şartların yerine getirilmiş olması nedeniyle borçlu hakkında geçici mühlet kararı verince borçlu hakkında geçici mühlet aşamasında -İİK m.206’nın birinci sırasında yer alan imtiyazlı alacaklar ve rehinli alacaklar-6183 sayılı Yasandan kaynaklanan davalarda dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve daha önceden başlatılan takiplerde durur.

Bununla birlikte, alacaklının mühlet kararı öncesinde borçlu hakkında takip yapıp ve borç ödemeden aciz belgesi almış ise o durumda borçlu hakkındaki geçici mühlet süresince borçlu hakkında iptal davası açabileceğinden iptal davası açma süresi geçici mühlet süresince işlemeye devam eder. Ancak, alacaklı, borçlu hakkında geçici mühlet kararı öncesinde takip yapıp ve akabinde borç ödemeden aciz belgesi almamış ise o durumda alacaklının alacağı rehinli alacak veya İİK m.206’nın birinci sırasında yer alan imtiyazlı alacaklardan değilse alacaklı, geçici mühlet sonrasında borçlu hakkında takip yapamayacak dolasıyla da borç ödemeden aciz belgesi alamayacaktır. Böyle bir durumda, alacaklının iptal davası açma süresi mühlet aşamasında duracak olup; işlemeyecektir.

--------------

[1] Benzer tanımlar için bkz: Atalı, M; Ermenek, İ; Erdoğan, E.( 2022), İcra ve İflas Hukuku, 6. Baskı, Ankara: Yetkin Yayınları, s. 627; Uyar, T. (2019), Yeni Konkordato Hukukumuzun Temel İlkeleri, Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları, s. 3

[2]   Atalı, Ermenek, Erdoğan, 2022 s. 629

[3] Atalı, Ermenek, Erdoğan, 2022 s. 628.

[4] Atalı, Ermenek, Erdoğan, 2022 s. 737.

[5] Atalı, Ermenek, Erdoğan, 2022 s. 737.

[6] Yıldırım, M.K (1995), İcra ve İflas Hukukunda İptal Davaları, İstanbul, Alfa Basım Yayın Dağıtım, s. 284( Akkaya, T. (2021), Konkordatonun Tasarrufun İptali Davasına Etkisi, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, (1), s.241’den naklen)

[7] Erdönmez, G.(2019), Alacaklılara Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarrufların İptali, 2. Bası, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, s. 115-116.

[8] Akkaya, 2021 s. 242 vd.

[9] Akkaya, 2021 s. 242.

[10] Akkaya, 2021 s. 242.

[11] Akkaya, 2021 s.224.

[12] Akkaya, 2021 s. 243; Benzer görüş ve eleştiriler için bkz: Yıldırım, M.K.(2005),  “4949 Sayılı Kanun’un Getirdiği Değişiklerle İİK’ nda Yer alan İptal Davalarına ve İflasın Ertelenmesine İlişkin Yeni Hükümler”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, s. 472.

Anahtar Kelimeler: Konkordato Geçici Mühleti, Tasarrufun İptali Davası, Hak Düşürücü Süre.