KIYMETLİ EVRAKTAN BONONUN UNSURLARI

Abone Ol

A) Unsurlar

MADDE 776 (1)Bono veya emre yazılı senet;

a) Senet metninde “bono” veya “emre yazılı senet” kelimesini ve senet Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,

b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini,

c) Vadeyi,

d) Ödeme yerini,

e) Kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını,

f) Düzenlenme tarihini ve yerini,

g) Düzenleyenin imzasını,

içerir.

GENEL OLARAK

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Üçüncü Kitabı”, “Kıymetli Evrak”a (TTK m 645 ilâ 849) ayrılmış olup, Kıymetli Evrak Kitabı’nın “Dördüncü Kısmı”nda ise, sınırlı sayı (numerus clausus) ilkesine göre “Kambiyo Senetleri (TTK m 670 ilâ 823)” düzenlenmektedir. Kambiyo senetlerinden biri de, TTK m 776 ilâ m 779 arasında yer alan “bono (emre yazılı senet)” dur. Kambiyo senetlerinde ve özelinde bonoda aranılan sıkı şekil şartları, Kanun’da öngörülen usule uyulmaması ihtimalinde, bu senedin kambiyo senedi vasfını taşımasının önüne geçmektedir (TTK m 777/1).

Günümüzde senet denildiğinde %99 olarak bono anlaşılsa da aslında senet üst kavram olup poliçe, bono, çek, makbuz senedi, varant gibi birden fazla alt başlıkları bulunmaktadır. Genel olarak bir senedin “bono” olarak değerlendirilebilmesi için gerekli olan unsurlar, TTK m 776’da sıralanmıştır. Ancak TTK m 777 hükmüne bakıldığında, m 776’da sayılan bütün unsurların “olmazsa olmaz unsurlar (mutlak zorunlu unsur)” şeklinde değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim TTK m 777’ye göre, bazı unsurların senet üzerinde bulunmaması doğrudan doğruya senedin bono niteliği kazanmasına engel olurken; bazı unsurların yokluğu halinde ise, alternatif olarak Kanun’da sunulan ihtimaller göz önünde bulundurulmakta ve buna rağmen eksiklikler giderilemezse, senet bono olarak değerlendirilmemektedir. Bazı hallerde ise, unsurun bulunmamasının senedin bono vasfı üzerinde bir etkisinin olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Yazımızda bu hususları ayrıntılı bir şekilde ele alacağız.

A) Zorunlu Unsurlar;

Zorunlu unsurlardan herhangi birinin bono üzerinde bulunmaması halinde bono geçersiz hale gelir. Bunları başlıca ele alırsak;

1. “Bono” veya “Emre Yazılı Senet” İbaresi

Bono ya da emre yazılı senet kelimesi senet metninde yer almalıdır. Bu iki ibare birbirinin alternatifi sayılıp, her ikisinin de bulunması aranmaz. Senet metni Türkçe’den başka bir dille yazılmışsa, o dilde bono veya emre yazılı senet karşılığı olarak kullanılan kelime yazılmalıdır.

2. Belirli Bir Bedelin Kayıtsız ve Şartsız Ödenmesi Vaadi

Bono üzerinde düzenleyenin lehtara yönelttiği, belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak ödeme vaadini içermek zorundadır.  Bononun düzenlenmiş sayılması için bir bedel içermesi ve taahhüt edilen para miktarının belirtilmiş olması gerekir. Para birimi Türk lirası olabileceği gibi yabancı para kaydı olarak da yer alabilir. Altın mal hükmünde olduğu için altın üzerinden düzenlenmiş bono geçersizdir. Birden fazla para biriminin kullanılması bonoyu geçersiz kılar. Bedel rakam veya yazı ile belirtilmelidir. Bedel açıkça ifade edilmeli; kesin bir rakam yazılmalıdır. TTK 676’ya göre bono üzerinde iki farklı bedel belirtilmiş olması durumunda; iki farklı bedelden yazı ile yazılmış olan bedele, iki bedelinde yazı veya rakamla yazılmış olması durumunda miktarı az olan bedel dikkate alınır. Ancak her ne kadar teorik olarak TTK 676/1’e göre yazı ile gösterilen bedelin üstün tutulması gerekiyor ise de Yargıtay bazı kararlarında; 25 bin ile 25 TL olduğuna dair uyuşmazlığın olduğu bir davaya konu olan bono için Evet, teorik olarak her ne kadar 676/1’e göre yazı ile gösterilen bedelin üstün tutulması gerekse de 25 TL için bono düzenlemek hayatın olağan akışına aykırı olacağından Yargıtay 25 bin tl’yi kabul etmek gerekeceğine hükmetmiştir. Bakıldığında bu kanuna aykırı bir yorum gibi görünse de maddi hata ve aşırı şekilcilik olarak nitelendirilmesi ve hukuki yönden ağır hak kaybına yol açacağı gerekçesiyle bu şekilde yerinde kararlar verilmiştir. Aşağıya derç edilen Yargıtay kararları ile de durum izah edilmiştir.

11. Hukuk Dairesi 2020/3137 Esas 2021/4103 Karar

Davacılar vekili, davalı tarafından bonoya dayalı olarak davacılar aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, takibe dayanak teşkil eden bononun rakamla bedel hanesinde “212.000” yazılı iken yazı ile bedel hanesinde “ikiyüzoniki” yazıldığını asıl olanın yazı olduğunu, senedin yazıyla belirtilen miktarı üzerinden davacıların borçlu olduğunu, rakam ile gösterilen miktara itibar edilemeyeceğini, icra takibinin 211.788,00TL'lik kısmının bedelsiz olduğunu ileri sürerek, davacıların icra takibine konu bononun 211.788,00 TL’si yönünden borçlu olmadıklarının tespitini ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacıların, davalıdan mal kaçırdığını, davacılar aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının davalı lehine sonuçlandıktan sonra bu davanın açıldığını, ayrıca davacıların alacaklıyı zarara uğratmak amacıyla mevcudu eksiltmek suçundan mahkûm olduklarını, bonoda yazı ile “ikiyüzonikibin” yazdığını, ayrıca 212,00 TL tutar için bono düzenlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, davanın reddini ve tazminata karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yüksek miktarlı ticari ilişki bulunduğu, senetteki rakam ve yazı ile yazılan miktarın farklılığından bahisle açılan davada 2010 yılı itibariyle 212,00 TL bedelli senet düzenlenmesinin düşünülemeyeceği, yazı ve rakam farklılığı nedeniyle yazıya üstünlük tanınması aşırı şekilcilik olacağı ve hak kaybına yol açacağı gerekçesiyle davanın reddine ve tazminata karar verilmiştir. Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, bononun miktara ilişkin yazı ve rakam kısmında farklılık bulunduğu, tahrifat iddiasında bulunmadığı, bonoya dayalı olarak icra takibine 2010 yılında başlanıldığı, eldeki davanın ise yaklaşık altı yıl sonra açıldığı, bononun düzenlenme tarihindeki Türk lirasının değeri göz önüne alındığında 212,00 TL için bono düzenlenmesi taraflar arasındaki ticari ilişkinin kapsamı ve haciz işlemlerinin geldiği aşama dikkate alındığında pek mümkün görülmediği, bu nedenle bononun miktarının yazı ile bono metnine yazılırken "bin" kelimesinin maddi hataya dayalı olarak yazılmadığının kabulü gerekeceği, aksi yöndeki kabul aşırı şekilcilik olup, ağır hak kaybına neden olacağı, diğer taraftan İİK’nın 72/4. maddesi gereğince, menfi tespit davasını kaybeden davacı borçlu aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için mahkemece verilmiş ve icra dosyasına işlenmiş bir ihtiyati tedbir kararının bulunması gerekeceği, somut olayda böyle bir tedbir kararı bulunmadığından davacı aleyhine tazminata karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince, yeniden hüküm kurulmasına, davanın reddine, davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. Kararı davacılar vekili temyiz etmiştir. Dava konusu bononun bedel hanesinde ''212.000 TL'' yazılı iken, yazı ile bedel hanesinde ''ikiyüzoniki'' yazması sonucu rakamla yazılı bedel hanesi arasında farklılık oluşmuştur. Bu durumda yazı ile yazılan bölümün bononun bedeli olarak kabulü mülga 6762 sayılı TTK’nın 588. maddesi hükmü gereğidir. Hal böyle olunca mahkemece yukarıda açıklanan hususlar ve yasa maddesi gereği bir karar verilmesi gerekirken, yasa hükümleri gözardı edilmek suretiyle, bu durumun maddi hata ve aşırı şekilcilik olarak nitelendirilmesi ve hukuki yönden ağır hak kaybına yol açacağından bahisle subjektif ve farazi gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

Yine (6102 sayılı TTK m.676/1) gereğince bonoda rakam ve yazı ile değer gösteren bedeller arasında fark bulunması durumunda yazı ile değer bildiren kısma itibar edileceğine ilişkin hüküm, rakamda tahrifat olmaması halinde uygulanıp, tahrifat halinde geçersiz olacağından buna itibar edilemeyecektir. Mahkemece senedin boş olarak verildiği varsayımından hareketle sonradan doldurulmasının geçerliliğini etkilemeyeceği gerekçesine dayanılmış ise de boş verilen senedin miktar hanesi doldurulurken aynı elin ürünü kalemle doldurulması gerekmektedir. Aşağıda ilgili husus izah edilmiştir.

19. Hukuk Dairesi 2018/2584 Esas 2019/5517 Karar

Davacı vekili, davalılardan ... ile davacı arasında imzalanan sözleşmelere istinaden yapılıp teslim edilen villanın tapu devrinin gerçekleştirilmesi için davalı ...'a icra takibine konu senedin verildiğini, senet bedeli ödendiği halde villanın tapu devri gerçekleştirilmediğinden senedin bedelsiz kaldığını, davacının bu miktarda bir senedin altına bilerek imza atmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, senetteki imzanın davacıya ait olmadığını, senedin muvazaalı olarak diğer davalıya ciro edildiğini ileri sürerek davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline, %40 kötü niyet tazminatına, takip dosyasında tahsil edilen meblağın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, davacının şikâyeti üzerine Didim Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında yaptırılan imza incelemesi sonucu alınan raporda senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğunun tespit edildiğini, senedin bedelsiz olduğu iddiasının diğer davalıya karşı ileri sürülebileceğini, davalı ...'ın senede ciro yolu ile hamil olduğunu savunarak davanın reddi ile % 40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, senetteki imzanın davacıya ait olduğunu taraflar arasında villa alım satımından doğan bir ilişki bulunmadığını, sözleşme bedeli 540.000,00 TL olduğu halde senet bedelinin 350.000,00 TL olduğunu, sözleşmede senet verileceğine dair bir kayıt bulunmadığını, davacının senedin teminat olduğu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, davacının borcun kabulünü içeren protokol imzaladığını, senedin nakit olarak davacıya verilen para karşılığında alındığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın reddine yönelik olarak verilen karar Dairemizin 2014/6761 esas ve 2015/3412 karar sayılı ve 11/03/2015 tarihli kararı ile "Dava, borçlusu davacı, lehtarı davalı ... ve hamili davalı ... olan icra takibine konu senetteki borçlu imzasının davacı eli ürünü olmadığı ve senedin bedelsiz olduğu iddiasıyla İİK'nın 72. maddesi hükmü uyarınca menfi tespit ve takipte ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir. Somut olayda davacının imza inkârı ve tahrifat iddiası yönünden HMK'nın 211. maddesi hükmüne uygun olarak araştırma ve inceleme yapılarak deliller hep birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken takipsizlik kararı ile sonuçlanan hazırlık soruşturması sırasında alınan ve hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bulunmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, bozma sonrası alınan Adli Tıp Kurumu raporu ve grafoloji uzmanlarından alınan raporda senedin altındaki imzanın davacıya ait olduğu, ancak senedin bedel kısmındaki "3" ve "0" rakamlarının senede eklenerek senedin mevcut duruma getirildiğinin saptandığı, davacı tarafından imzalandığı anlaşılan senedin varlığı ve davalı tarafından dosyaya ibraz edilen ve davacı ile davalı vekili ... tarafından imzalanan 15/03/2010 tarihli protokol birlikte değerlendirildiğinde davalının, icra takibine konu senet sebebiyle borçlu olduğunun kabulü gerektiği, zira davacı tarafından senedin varlığı inkar edilmişken, senedin rızası hilafına doldurulduğunun ispat olunamadığı, davacının imzasının açığa imza olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının açığa imza atması sebebiyle sorumlu olduğu, diğer yandan davacı asil tarafından 15/03/2010 tarihli protokolün baskı altında imzalatıldığı yönünde bir savunmada bulunulduğu görülse de savcılık soruşturma dosyasında alınan tanık beyanlarından davacının baskı altında imza atmadığı ve aksinin de davacı tarafından ispat edilemediği, taraflar arasındaki sözleşmelerde senet verildiğine dair bir ibarenin geçmediği, davacının senedin bedelsiz kaldığı yönündeki iddiasını ispat edemediği gerekçeleriyle davanın reddine, icra takibinde icra veznesine yatan paraların alacaklıya ödenmesi ihtiyati tedbir yolu ile durdurulduğundan davalılardan ... lehine % 20 tazminata karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 09/10/2009 düzenleme tarihli, 13/11/2009 ödeme tarihli ve 350.000,00 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. Mahkemece uyulan bozma kararı çerçevesinde tahrifata ilişkin alınan bilirkişi raporlarında senetteki rakamla yazılı olan miktar hanesinde bulunan "35 0000" bedelinin ilk ve son hanelerinde yer alan "3" ve "0" rakamlarının sonradan atıldığı görüşüne varılmıştır. Davaya konu bononun düzenleme tarihi ve vade tarihi ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 690. maddesinin (6102 sayılı TTK m.778) göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun'un 588/1 maddesi (6102 sayılı TTK m.676/1) gereğince bonoda rakam ve yazı ile değer gösteren bedeller arasında fark bulunması durumunda yazı ile değer bildiren kısma itibar edileceğine ilişkin hüküm, rakamda tahrifat olmaması halinde uygulanır, tahrifat halinde geçersiz olacağından buna itibar edilemez. Mahkemece senedin boş olarak verildiği varsayımından hareketle sonradan doldurulmasının geçerliliğini etkilemeyeceği gerekçesine dayanılmış ise de boş verilen senedin miktar hanesi doldurulurken aynı elin ürünü kalemle doldurulması gerekmektedir. 350.000,00 TL'lik davaya konu bonoda "3" ve "0" hanelerinin sonradan eklendiği görülmekle davacının kabulünde olan 5.000,00 TL dışında kalan miktar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın tamamen reddine karar verilmesi doğru olmamış, yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.

Yine bir diğer zorunlu unsur ise bono üzerinde ödemeye ilişkin olarak bir kayıt ve şartın bulunması halinde ise bono geçersiz hale gelmektedir.

3. Lehtarın Adı ve Soyadı

Bir ödeme vaadi olduğundan dolayı lehtar kısmına kime ya da kimin emrine ödenecek ise bu bir gerçek kişiyse gerçek kişinin adı soyadı, tüzel kişiyse dernek ve vakıflarda ad, ticaret şirketiyse ticaret unvanı yazılmalıdır, yazılmaz ise bono geçersizdir.  Birden fazla lehtar olması durumunda, bunlar arasında müşterek alacaklılık durumu söz konusu olacaktır.

4. Düzenleyenin İmzası

Bonoyu oluşturan düzenleyendir. Düzenleyen bononun asıl borçlusudur. (TTK md.779) Düzenleyenin imzasının bonoda bulunmaması halinde bono geçersiz kabul edilmektedir. İmza el ile atılmalıdır. Elektronik imza kullanılamamaktadır. Bono birden fazla kişi tarafından düzenlenebilmektedir. Bu durumda düzenleyenlerden her biri ayrı ayrı imzalamalıdır. Bu tür durumlarda da müteselsil sorumluluk gündeme gelmektedir. Düzenleyenin sadece imzası yeterli olup ayrıca imzanın yanına düzenleyenin isminin belirtilmesi zorunluluğu yoktur.

5. Düzenleme Tarihi

Düzenleme tarihi zorunlu bir şekil şartı olup belirtilmemiş olması durumunda bono geçersiz kabul edilmektedir. Düzenlendiği tarihten önceki ya da sonraki bir düzenleme tarihi yazılı bono da geçerlidir, düzenleme tarihinin gerçeğe uygun yazılması zorunlu değildir. (Yargıtay 12.HD. 27.02.2007 tarih ve 648/3350 sayılı kararı) Düzenleme tarihi rakam veya yazı ile belirtilebilir. Tarih belli bir tarih olmalıdır. Gün ay ve yıl şeklinde açıkça yazılmalıdır. 30 Şubat, 31 Nisan gibi takvimde bulunmayan bir tarih yazılması durumunda o ayın son günü düzenlenmiş kabul edilir. Bununla birlikte 32 Kasım 2019 gibi imkânsız tarihler yazılması bonoyu geçersiz hale getirir.

B) Bononun Alternatif Unsurları

1. Düzenlenme Yeri

TTK 777’ye göre düzenlendiği yer “açıkça bulunmadığı takdirde” bir bono, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır. Ancak bononun düzenlenme yeri gösterilmemiş ve düzenleyenin adının yanında bir yer belirtilmemiş ise bono batıldır. (Yargıtay 12.HD. 26.02.2007 tarih ve 870/3283 sayılı kararı) Düzenlenme yeri olmayan bonoya dayalı takibin resen iptaline karar verilmelidir. (Yargıtay 12. HD. 30.01.2007 tarih ve 2006-23602/1396 sayılı kararı) Düzenleme yeri idari birim (kent, ilçe, köy, bucak) adı olmalıdır. Semt adı düzenleme yeri olarak geçerli değildir. (Yargıtay 12.HD. 29.09.2009 tarih ve 8512/17253 sayılı kararı) Düzenleme yeri tartışmaya yer verilemeyecek şekilde kısaltma kullanılmak sureti ile yazılabilir. (Örneğin; İst. Ank.) Adres belirtilmesi zorunlu değildir. Birden fazla düzenlenme yeri yazılamaz.

2. Ödeme Yeri

Açıklık bulunmadığı takdirde senedin düzenlendiği yer ödeme yeri ve aynı zamanda düzenleyenin yerleşim yeri sayılır. Düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bono, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır. Düzenleyenin adının ya da ticaret unvanın yanında bir yer belirtilmemiş ise bono geçersizdir. Bir bonoda düzenlenme yeri varsa ister açıkça yazılı olsun ister alternatif yer olarak düzenleyenin imzasının adının yanında yer alsın o bonoda ödeme yeri vardır. Zira ödeme yeri açıkça belirtilmemiş olan bonoda düzenlenme yeri ödeme yeri sayılmakta ve bu yer aynı zamanda düzenleyenin yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir. Ödeme yeri ve düzenleme yerinin farklı olması bonoyu geçersiz hale getirmemektedir.

3. Vade

Bir bono görüldüğünde, görüldükten belirli bir süre sonra, düzenlenme gününden belirli bir süre sonra, belirli bir günde ödenmek üzere düzenlenebilmektedir. Bu dört vade türünden başka veya birbirini takip eden (birden fazla) vade içeren bono geçersizdir. Bir bonoda vade açıkça gösterilmemişse, görüldüğünde vadeli yani görüldüğünde ödenmesi şart olan bir bono sayılmaktadır. Görüldüğünde ödenecek bonolar; ibrazlarında ödenirler. İbraz süresi ise düzenlenme tarihinden itibaren 1 yıldır. 1 yıllık sürenin geçirilmiş olması halinde hamil başvuru hakkını yitirecektir. Düzenleyen bu süreyi kısaltabileceği gibi, daha uzun bir süre de belirleyebilmektedir. İbraz süreleri cirantalar tarafından kısaltılabilir Görüldükten belli bir süre sonra ödenecek bonolar; 30 gün sonra veya başka bir şekilde kayıt içeren bonolardır. Vade bu şekilde belirlenmişse süre ibraz tarihinden itibaren başlamaktadır. Şayet bu süre geçirilirse hamil başvuru hakkını kaybedecektir. Düzenleyen ibraz tarihini senet üzerine yazar. Yazılmamışsa protesto çekerek ibraz tarihi belirlenebilmektedir.  Düzenleme tarihinden itibaren belirli bir süre sonra; örneğin düzenleme tarihinden itibaren 90 gün sonra şeklinde düzenlenmiş bir bonoda süre bononun düzenlendiği tarihten itibaren başlayacaktır. Belirli bir günde ödenecek vadeli bonoda ise vade kesindir.

KAYNAKÇA

1) İstanbul Hukuk Mecmuası Şafak Narbay Şengül Al Kılıç Araştırma Makalesi

2) Yaşar Karayalçın, Ticaret Hukuku Dersler, II. Ticari Senetler (Kambiyo Senetleri) (Üçüncü Bası Ankara 1970) 229; Naci Kınacıoğlu, Kıymetli Evrak Hukuku (Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 4. Bası, Gazi Büro Kitabevi 1993) 302, 303; Fahiman Tekil, Kıymetli Evrak Hukuku (2. Bası, Fakülteler Matbaası 1994) 157 ff; Ali Bozer ve Celal Göle, Kıymetli Evrak Hukuku (Güncellenmiş ve Genişletilmiş 8. Bası Bankacılık Enstitüsü 2018) 185 ff; Reha Poroy ve Ünal Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 6728 sayılı Kanunla Değişik Çek Kanununun Yorumu İle (Gözden Geçirilmiş ve Yeniden Yazılmış 22. Bası, Vedat 2018) 301 ff; Hasan Pulaşlı, Kıymetli Evrak Hukukunun Esasları (Tamamen Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 7. Bası, Adalet 2019) 250 ff; Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak Hukuku (Güncellenmiş 17. Bası Beta 2019) 123, 125; Fatih Bilgili ve Ertan Demirkapı, Kıymetli Evrak Hukuku (8. Bası, Dora 2018) 70; Abuzer Kendigelen, Çek Hukuku (5. Bası Oniki Levha 2019) 91; Talih Uyar, “Bononun (Emre Muharrer Senedin) Geçerlilik Koşulları” (2001) Prof Dr Mahmut Tevfik Birsel’e Armağan 377, 377.