KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA SUÇU

Abone Ol

Bu suç TCK ‘nın hürriyete karşı işlenen suçlar bölümünün 109. maddesinde düzenlenmiştir:

Madde 109- (1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere; kişileri hem bir yere gitme hem de bir yerde kalma hürriyetini kısıtlama durumunda bu suç oluşmaktadır. Bu suçta korunan hukuki değer kişi hürriyeti ve iradi hareket edebilme özgürlüğüdür. “Hukuka aykırılık” suçun oluşabilmesi için ön koşuldur.

Suçtaki fiil; hukuka aykırı olarak mağdurun bir yere gitmesi veya bir yerde kalması hürriyetinden yoksun bırakmaktır. Fiiller için; mağduru bir yere kapatmak, bir yere bağlamak, zorla bir yere götürmek, yürüyemeyen birinin tekerlekli sandalyesini almak gibi örnekler verebiliriz. Esasen suç icrai hareket ile işlenebilmektedir. Zira bir kimseyi bir yere gitmesi veya bir yerde kalması özgürlüğünden yoksun bırakma icrai fiillerle yapılabilmektedir. Ancak bazı durumlarda bu suç ihmali hareketlerle de işlenebilir. Örneğin; bir evde kimsenin olmadığını düşünüp kapıların kilitlenmesi, sonrasında bir kimsenin olduğu anlaşılmasına rağmen kilitli bırakılmaya devam edilmesi şeklinde ihmali olarak da işlenebilir. Suç hem serbest hareketli bir suç olup hem de seçimlik hareketli bir suçtur.

Bu suçun diğer bir önemli özelliği ise “mütemadi suç” olmasıdır. Bilindiği üzere ani suç-mütemadi suç ayrımı suç fiili ile suçun tamamlanması ve bitmesi arasındaki farktan doğmaktadır. Eğer bir suç bakımından hareketin tamamlanması ile birlikte suç da tamamlanıyorsa ve icrası devam etmiyorsa bu suç ani suçtur. Kasten öldürme suçunda olduğu gibi. Fakat tipiklikteki hareketin yapılması ile suç tamamlanmış olmasına rağmen icrası devam ediyorsa bu suçlara da mütemadi suçlar demekteyiz. Örneğin; kişinin bir yere kapatılması durumunda hürriyetinden yoksun bırakma suçu tamamlanmış olacaktır. Fakat suçun icrası devam etmektedir. Suç tamamlanmış fakat bitmemiştir. Suçun bitmesi için kişinin hürriyetine kavuşması gerekir. Mütemadi suçlarda doktrindeki bazı yazarlar neticenin devam ettiğini bazıları ise fiilin devam ettiğini kabul etmektedirler. Genel kabul gören görüş ise, devam eden hususun “fiilin icrası” olduğu yönündedir. Suçun bitme anı temadinin bitmesi durumunda gerçekleşecektir. Suça failin kendisinin son vermesi, mağdurun ölmesi, mağdurun kurtarılması gibi durumlarda temadi de bitmiş olacaktır. Fakat failin yakalanması direkt olarak suçun temadisinin biteceği anlamına gelmemektedir. Suçun bitmesi için mağdurun hürriyetine kavuşmuş olması gerekmektedir. Fail yakalanmasına rağmen mağdurun yerini bildirmediği sürece ve mağdur da hürriyeti kısıtlanmış şekilde tutulmaya devam etmesi durumunda temadi devam ediyor olacaktır. Mütemadi suçların bir kısmını “zorunlu mütemadi suçlar” oluşturmaktadır. Bu suçların işlenmesi muhakkak mütemadi şekilde olabilmektedir. En güzel örnek de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçudur. Mutlaka belirli bir süre devam etmesi aranır. Bir de “muhtemel mütemadi suç” tipi vardır. Bunlar esasen mütemadi olmayıp ani suçlardır. Fakat bu suçların belirli fiilleri süreklilik arz edebilir.

Örneğin TCK 142. maddesinin üçüncü fıkrasındaki enerji naklindeki hırsızlık suçu:

“Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

Ani suçlarda uygulanacak kanun suçun işlendiği zamanki meri kanunlardır. Mütemadi suçlarda ise temadinin sona erdiği andaki kanunlar uygulanır. Zamanaşımı ise ani suçlarda suçun işlendiği tarih veya neticenin meydana geldiği tarihten itibaren başlar. Mütemadi suçlarda ise temadi sona erince zamanaşımı işlemeye başlar. Ani suçlarda meşru savunma suç işlendiği sırada veya hemen öncesinde yapılabilirken, mütemadi suçlarda ise temadi devam ettiği sürece meşru savunma yapılabilir. Bir başka fark ise; ani suçlarda suçun öncesinde veya suç işlendiği sırada iştirak söz konusu olabilir. Fakat mütemadi suçlarda temadi devam ettiği sürece iştirakin her hali azmettirme hariç olmak üzere mümkündür. Çünkü artık kişiler suç işlemeye karar vermiş ve suç işlenmeye başlanmıştır. Ani suçlarda yer bakımından yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Mütemadi suçlarda ise temadinin kesildiği andaki yer mahkemesi yetkilidir.

Suçun faili ve mağduru herkes olabilmektedir. Fakat belirli kişilere karşı veya belirli kişiler tarafından işlenmesi durumunda suçu nitelikli hale getirecektir. Daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller:

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Cebirden kasıt bir amaç doğrultusunda yapılan fiziksel kuvvettir. Tehdit bir kimsenin şahsına veya yakınlarına, malvarlığına, cinsel dokunulmazlığına, yaşam hakkına karşı saldırı ya da sair bir kötülük yapılacağı noktasında bildirimde bulunarak iç huzuru bozmaktır. Hile ise bir kimsenin kasten kandırılması, yanıltılmasıdır. Örneğin; sahte belgelerle kişinin akıl hastanesine yatırılmasını sağlamak gibi. Suçun mağdurunun hareket serbestisine sahip olan bir kişi olması gerekmektedir. Fakat sürekli veya geçici nedenlerle hareket serbestisi olmayan kişilere (felçli, sakat, uyuyan, alkol ve uyuşturucu etkisinde sızmış olan vb.) karşı bu suçun işlenip işlenemeyeceği doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre; geçici olarak hareket serbestisinden mahrum kişilerin suçun mağduru olabilecekleri yönündedir. Çünkü suçun işlenmesiyle birlikte bu kişilerin potansiyel hareket serbestileri de kısıtlanmış olmaktadır. Diğer bir görüşe göre ise; geçici de olsa kalıcı da olsa bu kişiler suçun işlendiği anda hareket serbestileri olmadığından dolayı suçun unsurunun tamamlanmamış olması sebebiyle suçun oluşmayacağı şeklindedir.

Suçun diğer nitelikli halleri ise üçüncü fıkrada sayılmıştır:

(3) Bu suçun;

a) Silahla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

Dördüncü fıkrada; mağdurun suç yüzünden ekonomik kayıp yaşaması halinde ayrıca adli para cezasına da hükmedileceği belirtilmiştir:

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Aynı maddenin beşinci fıkrası ise:

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

şeklindedir. Fail, mağduru cinsel arzularını tatmin amacıyla özgürlüğünden alıkoymuşsa amacına ulaşamamış olsa bile bu nitelikli halden sorumlu olacaktır. Mağdura karşı cinsel taciz ve cinsel saldırıda bulunulmuşsa ayrıca bu suçlardan da cezalandırılacaktır. Buradaki nitelikli hal; suçun saiki (cinsel amaç saiki) nedeniyle meydana gelmektedir. TCK 110. maddede cezayı azaltan etkinlik pişmanlık hali de düzenlenmiştir:

Madde 110- (1) Yukarıdaki maddede tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

Etkin pişmanlığın uygulanabilmesi için failin hür iradesiyle mağdurun hürriyetini iade etmesi gerekmektedir. Ayrıca mağdurun şahsına yönelik zarar vermemesi de gerekir. Diğer bir şart da serbest bırakma zamanının soruşturmaya başlanmadan önce yapılması zorunluluğudur. Soruşturmanın başlama zamanının anlamı ise kolluk veya savcılığın suç şüphesini henüz öğrenmemiş olması demektir. Mağdur ayrıca güvenli bir yere veya yerde serbest bırakılmalıdır. Mağdur özgürlüğüne kavuştuğu takdirde kendisini oradan kurtarabilecek şartların var olması gerekir. Örneğin; mağdurun ıssız bir dağ başında bırakılması durumunda etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacaktır.

109. maddenin altıncı ve son fıkrası:

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. 

şeklindedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus; kasten yaralamanın sadece neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali söz konusu olduğunda gerçek içtimanın uygulanabileceğidir. Ağırlaşmış derecede olmayan yaralama ve cebir durumunda bu suçlardan fail cezalandırılmayacaktır. Bir fiil ile birden fazla kişiyi hürriyetinden yoksun bırakılması durumunda ise aynı neviden fikri içtima hükümleri uygulanacaktır. Değişik zamanlarda aynı kişi belirli süreler ile mağdur hürriyetinden yoksun bırakılırsa zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır.

Diğer bir gerçek içtima durumu ise TCK 223. maddenin dördüncü fıkrasında “Ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması” suçunda düzenlenmiştir:

(4) Bu suçların işlenmesi sırasında kişilerin hürriyetinin tahdit edilmesi dolayısıyla ayrıca cezaya hükmolunur.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun muhakemesine gelirsek, bu suç resen soruşturulur şikayete tabi değildir. Ayrıca görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Dava zamanaşımı 8 yıl olup bu süre içinde yargılama yapılmadığı takdirde dava zamanaşımına uğrar. Nitelikli hallerde ise bu süre 15 yıldır. Uzlaştırmaya tabi bir suç değildir.