Bilindiği üzere; 22/05/2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu, kendisinden önceki dönem yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanununu, 14. maddesi hariç olmak kaydıyla, yürürlükten kaldırmıştır. Söz konusu 14. madde, kıdem tazminatına ilişkin hükümleri içermektedir. Ancak, ne 4857 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği ilk hâlinde ne de 1475 sayılı yasanın 14. maddesinde kıdem tazminatına ilişkin özel bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür.
4857 sayılı yasanın işçilik alacaklarına dair zamanaşımını telaffuz ettiği tek kısım olan 32. maddesinin son fıkrası, “Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.” ifadesinden ibarettir. Bu ifade, ücret alacağı niteliğinde olan ve olmayan işçilik alacaklarının ayrımının yapılması ihtiyacını doğurmuş, nitekim; Yargıtay vermiş olduğu kararlarda[1] isabetli olarak ücret alacağı nevinde değerlendirmediği kıdem tazminatı alacaklarına, Borçlar Kanunundaki genel zamanaşımı olan on yıllık sürenin uygulanmasını öngörmüştür.
25.10.2017 tarihinde ise, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girmiş ve bu kanunun kıdem tazminatına uygulanacak zamanaşımına ilişkin yenilik getiren 15. ve 16. maddeleri marifetiyle, 4857 sayılı yasaya “Ek Madde 3” ve “Geçici Madde 8” eklenmiştir. Ek Madde 3, yıllık izin ücreti, ihbar, kötüniyet ve eşit davranma ilkesine aykırılıktan kaynaklanan tazminatlar ile birlikte kıdem tazminatına da beş yıllık zamanaşımı süresi getirmiştir. Elbette bu maddenin mevzuata dahil olması ile birlikte Borçlar Kanunun öngördüğü on yıllık genel zamanaşımı süresinin kıdem tazminatı yönünden uygulanmasına olanak kalmamıştır. Ancak pek tabii, beş yıllık zamanaşımı süresini öngören maddenin yürürlük tarihinden evvel kıdem tazminatı alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi başlamış olanların sürelerinin bir anda dolması veya kısalması hukuken uygun olmayacağından; getirilen Geçici Madde 8’de, Ek 3 üncü maddenin yürürlüğe girdikten sonra sona eren iş sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıklara uygulanacağı belirtilmiştir. Fakat yine aynı Geçici Madde 8’in devamı fıkrası, Ek 3 üncü maddenin yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlayan zamanaşımı sürelerinin değişiklikten önceki hükümlere tabi olmaya devam edeceğini ifade etmekle birlikte, zamanaşımı süresinin henüz dolmamış kısmı yeni getirilen süreden uzun ise bu yeni sürenin dolması ile beraber sona ereceğini vurgulamıştır.
Bir örnekle belirtmek gerekirse; 10.10.2013 tarihinde iş sözleşmesi feshedilmiş olan bir işçinin, (iş sözleşme kıdem tazminatına hak kazanmaya elverişli biçimde sona ermiş ise) kıdem tazminatına 25.10.2017 tarihine kadar yaklaşık 4 yıllık zamanaşımı süresi işlemiştir. 25.10.2017 tarihinde, zamanaşımı süresini 5 yıla indiren düzenleme sonrasında zamanaşımı 10.10.2018 tarihinde değil, 25.10.2022 tarihinde dolacaktır. Fakat, örneğin 05.05.2011 tarihinde iş sözleşmesi sona eren işçinin kıdem tazminatı alacağı yönünden zamanaşımı süresi, 05.05.2021 tarihinde dolacaktır. 25.10.2017 tarihinden sonraki fesihlerde ise zamanaşımı süresi fesih tarihinden itibaren 5 yıl olacaktır. Bu durumda 25.10.2022 tarihi, 25.10.2012 ile 25.10.2017 arasındaki tüm fesihler için zamanaşımı süresinin dolacağı tarih olacaktır.
Fakat, hemen yukarıdaki paragrafta örnek olarak belirttiğimiz süreler, covid-19 salgının yarattığı pandemi koşullarının ortaya çıkmamış olduğu alternatif bir dünyada mümkün olacaktı. Zira, covid-19 salgınının ülkemizde yayılması ile birlikte ortaya çıkan koşullarda hak kayıplarının önlenmesi amacıyla 2279 sayılı İcra ve İflâs Takiplerinin Durdurulması Hakkında Cumhurbaşkanı Kararı ve 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun geçiçi 1. maddesi” yürürlüğe konmuş, bu madde; dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru sürelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile diğer kanunlarda belirlenen sürelerin ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen sürelerin ve ayrıca arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki sürelerin 13.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 30.04.2020 tarihine kadar durduğunu içeren hükümlere yer vermiştir. Aynı hükümler yine bu kanunun verdiği yetki ile cumhurbaşkanı tarafından 15.06.2020 tarihine kadar uzatılmıştır.
Kuşkusuz, 7226 sayılı yasada belirtilen “zamanaşımı”; alacaklının icra takibi başlatma veya dava açma hakkını ortadan kaldırmayan, yalnızca açılan dava veya başlatılan takipte karşı tarafa zamanaşımı def’inde bulunma hakkı tanıyan, doktrinde iskati olarak isimlendirilen[2] zamanaşımıdır. Yasanın belirttiği zamanaşımının Türk Medeni Kanununda yer alan kazandırıcı zamanaşımı olmadığı açıktır.
Nitekim; 7226 sayılı yasa ile yürürlüğe koyulan, 13.03.2020 ilâ 15.06.2020 arasında zamanaşımı sürelerinin durmasını içeren hükmün, kıdem tazminatı hakları yönünden de uygulanacağına şüphe yoktur. Hâl böyle iken; 25.10.2012 ilâ 25.10.2017 tarihleri arasında iş akdi sonlanmış bir işçi bakımından kıdem tazminatına ilişkin zamanaşımının dolacağı tarih, 25.10.2022 tarihine 13.03.2020 ilâ 15.06.2020 tarihleri arasındaki gün sayısı eklenerek tespit olunacaktır.
Yazımı sonlandırırken; kısmi olarak açılmış davalarda yapılacak olan ıslah işleminin de zamanaşımı hesabı dikkate alınarak planlanması gerektiğini, yine buna ek olarak arabuluculukta geçen sürelerin de zamanaşımını durdurduğunu hatırlatmak isterim.
-------------------