İmar kirliliğine neden olma suçu (TCK m. 184), diğer suçlardan farklı olarak, failin cezalandırılmasını değil, imara aykırılığın giderilmesini teşvik eden bir düzenleme içerir. Kanuna göre, suça konu yapının tamamen hukuka uygun hale getirilmesi veya yıkılması halinde, ceza kesinleşmiş olsa bile davanın düşmesine karar verilebilir. Bu düzenleme, imar hukukunun ihlallerinin cezai yaptırımla değil, doğrudan düzeltilerek ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır. Ancak, uygulamada bu hükmün, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) veya infazı önleme amacıyla kötüye kullanıldığı durumlar da tartışma konusudur. Bu yazımızda, söz konusu düzenlemenin hukuki boyutlarını ve uygulamadaki etkilerini detaylarıyla ele alacağız.
“Etkin pişmanlık hükmünün bulunduğu hallerde CMK’nın 231/5,6. maddesinin uygulanmasını önleyen bir hükmün bulunmaması ve esasen 184/5. madde uyarınca, kişinin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yaptığı binayı imar planına ve ruhsata uygun hale getirmesi halinde kamu davasının açılmaması, açılmış davanın düşürülmesi ve hüküm verilmesi durumunda mahkûm olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmasının gerektiği…” (YARGITAY 4. CD., E. 2009/17546 K. 2009/17330 T. 28.10.2009)
“Etkin pişmanlık kurumu, işlediği suçla ilgili olarak pişmanlık gösteren failin, işlediği haksızlığın neticelerini mümkün olduğunca ortadan kaldırma veya azaltması halinde, hiç ceza verilmemesini veya cezasında belli bir miktar indirim yapılmasını öngören ve cezayı kaldıran şahsi sebep olarak kabul edilen ve bu nitelikleriyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan farklı hukuksal sonuçlara yol açan bir ceza hukuku kurumudur. Dolayısıyla her iki hukuksal kurumun hüküm ve sonuçları farklı olup, etkin pişmanlık hükmünün bulunduğu hallerde CMK’nın 231/5,6. maddesinin uygulanmasını önleyen bir hükmün bulunmaması ve esasen 184/5. madde uyarınca, kişinin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak yaptığı binayı imar planına ve ruhsata uygun hale getirmesi halinde kamu davasının açılmaması, açılmış davanın düşürülmesi ve hüküm verilmesi durumunda mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkmasının gerekmesi ve aynı madde gereği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sonrasında etkin pişmanlıkta bulunulması durumunda da 5 yıl süreli denetim süresinin ortadan kaldırılıp davanın düşürülmesine karar verilmesinin gerekli bulunması” (YARGITAY 4. CD., E. 2009/19795 K. 2009/18509 T. 11.11.2009)
Taşınmaz belediye tarafından yıkılmışsa cezanın kaldırılmasını istemek için yıkım masraflarının ödenmesi gerekir
İmara aykırılıkların giderilmesi etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilir. Hatta yapının belediye tarafindan yıkılması durumunda fail belediyenin yıkım masraflarını öderse etkin pişmanlıktan yararlanabileceği kabul edilmektedir. (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 04/11/2014 2013/21621 E. 2014/31660K.)
İdarenin, yaptığı yıkım masrafını cebri icra ile tahsil ettiği durumlarda, failin bedeli ödemek zorunda kaldığı, cebren ödeme yapmanın etkin pişmanlıktaki “pişmanlık” şartını gerçekleştirdiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle failin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalandırılmaması gerektiğine hükmetmektedir. (Yargıtay 4 Ceza Dairesi 2014/37436E. 2014/35867 K.)
Hakkında yeni bir soruşturma başlatılan bir kişi, geçmişte imar kirliliğine neden olma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı almış veya bu suçtan kesinleşmiş bir cezası varsa, yeni suçtan HAGB’den yararlanamayabilir. Çünkü HAGB kararının verilebilmesi için sanığın adli sicilinde kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunmaması gerekir (CMK m. 231/6).
Bu durumda, kişi imar aykırılığını tamamen ortadan kaldırarak, suça konu durumu hukuka uygun hale getirdiğinde, TCK 184/5 kapsamında davasının düşmesini sağlayabilir. Düşme kararı alındığında, ilgili suç sicilden tamamen silineceğinden, kişi yeni suçlamada HAGB hükümlerinden faydalanma hakkını yeniden kazanabilir.
İmar kirliliğine neden olma suçunun sebebi ortadan kaldırıldığında, sicilin temizlenmesine imkân veren düzenleme bizzat yasa koyucu tarafından öngörülmüştür. TCK 184/5 hükmü, aykırılığın giderilmesi halinde davanın düşeceğini ve tüm cezai sonuçların ortadan kalkacağını açıkça düzenlemektedir. Dolayısıyla, kişi imara aykırılığı düzelttiğinde hukukun tanıdığı bir haktan yararlanmakta, yasayı dolandırmak gibi bir durum söz konusu olmamaktadır. Burada, hukuka aykırı bir boşluk aramak yerine, kanunun öngördüğü bir imkânın kullanılması söz konusudur. Yasaya uygun davranarak sağlanan bu sonuç, hukukun sağladığı bir hak olarak değerlendirilmelidir.