KAYSERİ’DE CANSEL’E NE OLDU?

Abone Ol
Günlerdir sosyal medya babasının beylik tabancası ile intihar eden Cansel’i konuşuyor. Önce Cansel’in bir öğretmeninin tecavüzüne uğradığı ve okul idaresinin bu durumu örtbas ettiği konuşulmaya başlandı.

Akabinde Cansel’in öğretmeni ile gönül ilişkisi olabileceğine dair fısıltılar geldi kulağıma.

İşin aslı belli değil.

Ama insanlar kızgın! Haklılar. Bu olaya özgü bir kızgınlık değil tabi. Birikmiş şeylerin patlamalarını yaşıyor insanlar. O kadar çok şey hasıraltı edildi ki bir kadının daha arkasından yas tutmak istemiyorlar. Hiç değilse katilinin ya da onu intihara sürükleyen kim ise onun cezalandırılmasını istiyorlar. 

Ben de bu konu ile ilgili yazımı yazmadan önce Kayseri Baro Başkanı Sn. Fevzi Konaç’ı aradım.

Konuya dair çalışmalarının olup olmadığını ya da olay ile ilgili bilgisi olup olmadığını sordum. 

Fevzi Bey en son bu “Üvey Anne” vahşetinden sonra baro olarak “Çocuk İstismarı ve Çocuk Pornosu” konulu paneller düzenlemeye başladıklarını, meslektaşlarımızın da bu konuda son derece hassasiyet gösterdiklerini söyledi.

Cansel’in olayı ile ilgili olarak şüphelinin tutuklandığını ve Barodan atanan müdafiilerin de hemen başkanlığa haber verdiklerini anlattı.

Şuan dosya ile ilgili Savcılıkça “Gizlilik Kararı” verilmiş. Gizlilik kararına şaşırdık mı tabiki hayır…

Tabi bugüne kadar sosyal medyada yankı bulan, medyatikleşen vak’aların derhal bir çözüme kavuştuğunu çok iyi öğrenmiş bulunuyoruz. Bu durum içimi biraz rahatlatıyor. 

Tabi ki Kayseri Barosu’ndaki meslaktaşlarımızın ve Baro Başkanının da hassasiyetini unutmamak gerekiyor. Üstelik arka arkaya bu tür acı olaylarla anılmasından rahatsız olan Kayseri’nin insanı da bu konuda ciddi bir hassasiyet gösteriyor.

Sn. Av. Fevzi Konaç, şunu açıkça dile getirdi:” Dosyanın sonuna kadar takipçisiyiz. Ancak hukukçu olarak bir infiale neden olmadan, dosyadaki tüm delilleri incelemek, hukuk kuralları içerisinde sükunetle olayı çözüme kavuşturmak son derece önemli.”

Dosyada şu an gizlilik kararı alındığı için ben de bu konu ile ilgili olayı bilen gören insalnarınkiler dahil olmak üzere çok fazla yorum yapmayacağım ama olayın oluş biçimine dair söyleyeceklerim var.

Bir genç kadın, bu olaydan bağımsız düşünelim; tecavüze uğradıysa ya da gönül rızasıyla  bir erkekle birlikte olduysa dahi, neden intihar eder?

Birinci durumu düşünelim: Tecavüze uğramak. Kendi isteği dışında, kaba kuvvetle belki silahla, bazen bayıltılarak bazen mecbur bırakılarak…. Kendi öz saygını kaybetmene sebep olabilecek, belki uzun süre kendini “kirli” hissettirecek, umutlarını yıkacak bir durum. Her haliyle travmatik. Ve kadının hiç bir suçu yok. Ama nedense o kendini suçlu hissediyor. Belki senelerce “Ben ne yaptım da onu tahrik ettim” diye düşünecek, bu duyguyu içinden bir türlü atamayacak. Erkeğin vahşetini, suçunu ve günahını sanki kendisininmiş gibi ömür boyu taşıyacak. Çünkü ona bu öğretilmiş ve de dayatılmış. Ömür boyu tecavüze uğramış kadın olarak parmakla gösterilecek. Suçu işleyenin kabahati büyük bir özenle saklanırken en yakınları bile ona “Ah yavruuum! “ yapacak. Unutmasına izin vermeyecekler. Acıyacaklar, “lekeli” görecekler. Kadın da bunu hep bilecek. İşte bu yüzden yaşadığı felaketi saklayan binlerce kadın vardır.

Yani “Eh, rızası olmasaydı tecavüzü saklamazdı” mantığın yanlış Hakim Bey.

O yüzden bazı kadınların eline halat veriliyor, kendini assın diye. Bazılarına silah. Belki bazıları başka bir çıkar yol olmadığını düşündüğü için intihar ediyor.

Diğer durumda ise kadın kendi rızasıyla biriyle oluyor. Belki aşık olmuş, dokunmak sarmak hissetmek istemiş… Hadi de ki belki de canı öylesine sevişmek istemiş!

Hani bu ülkede bazı erkekler canları istiyor diye hayvanlardan başlıyor ya ihtiyaç gidermeye! Ne bileyim kendilerini öldürmüyorlar ya bunlar… Genelevlerde, adliyeye yansımayan onlarca tevavüz vak’asında, sosyal hayatta elinin kiri oluyor ya her iş bunların…

Ama bir kadın aşık olmuş de mesela. İşte o GÜNAH’tır bu ülkedeki insanlara göre.

Şimdi düşünüyorum Cansel kimbilir ne düşündü. Neden korktu. Daha 18 yaşındayken, daha henüz başlamamışken bile sona geldiğini ne düşündürdü ona…

İşte her iki durumda da ben size diyeyim katil TOPLUM’dur. Benim, sizin, onun, hepimizin riyakar değer yargılarıdır. Hiç başka yerde katil aramayalım…


(Bu köşe yazısı, sayın Av. Feyza Altun Meriç tarafından sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)